x7x "SAHTE YÜZ"

917 Words
Gözlerini devirdi ve son olarak ayağında bulunan siyah deri stiletto ayakkabıya baktı. Yürümesi ve üzerinde durması için büyük çaba sarf etmesi gerekecekti. Topukluları her zaman sevmiş olsa da tercih etmeyi hiç düşünmemişti. Ayakkabının kombinine uyan siyah askılı çantayı omzuna takarken, sol tarafına düşen komedinin üzerinden çakısını ve telefonunu alarak içine özenle yerleştirdi. Stiletto ayakkabıların üzerinde adımlarını sağlam ve sabit tutarak kapıya ulaştı. Ahşap büyük koridorda yürümesi ve ayakkabının topuktan çıkarak sessizliği bozan ayakkabı kendini korku filminin içinde izlenimi yaşattı.  Merdivenden aşağı indi ve salona girmesiyle bütün gözler üzerine çevrildi. Bakışlarda oluşan şaşkınlık düşüncelerini neredeyse okumasına yardımcı oluyordu. Bakım her kadını değiştiriyor, aslında hiç olmadığı biri gibi görünüyordu. Dışarıdan bakınca karşılarında duran kusursuz kadın, sahte bir maketti. Az önce aynaya baktığı kadın değildi. O sahte bir yüzden ve iki makyaj darbelerinden ibaret altına saklanmış büyük göçüntüydü. Bu sahte yüz o olmaktan çok uzaktı. Demirkan sol yumruğunu ağzına götürerek hafifçe öksürdü. Boğazını temizlemekten çok, dikkatleri üzerinden kendisine çekmek istiyordu. İçten gülse de bu dışa yansımadı. Demirkan kendini bildi bileli kıskanç ve korumacı kardeş rolünü oynamıştı. Ulvi sessizliği bozdu. "Harika görünüyorsun Adal." "Teşekkürler ama bu yapıt benden çok uzak." "Tamam. Artık işimize bakalım. Selim şimdi taksiyle mekâna çalışmaya gidiyor. Ben ve Doruk arabanın içindeyiz. Demirkan ve Adal siyah arabayla birlikte gidecekler. Peşlerinden takipteyiz. Anlaşılmayan var mı?" Gözleri Doruk'u ararken, bulamadı. Başını evet anlamında salladığında Ulvi'yi onayladı. Demirkan ve Selim'de aynı tepkiyi vermeleri üzerine Ulvi elinde duran üç cihazı teker teker uzattı. "Bunları kulaklarınıza takın. İyi yerleştirin görünmesin. Adal sen saçını gizlemek için rahatlıkla kullanırsın." Ulvi'nin ciddi tavrı dikkatini çekti. Dışarıdan esprik ve mizacı alaylı görünse de iş konusunda ciddiliği hepsinin daha üstündeydi. Ulvi, son olarak eline kenarda duran diğer cihazı aldı ve bakışlarını arka tarafına sabitledi. "Doruk, buda senin." Bakışları tüm bedeniyle birlikte arkasına döndüğünde, kendisini tiksindiren şahsiyetle yüz yüze geldi. Siyaha andıran zeytin gözleri, Doruk'un kahverengilikleriyle buluştuğunda nefesi anlık kesildi. Gözlerindeki derin ve düz ifade kendisini anlık topladı. Uçsuz bucaksız göz irisleri yüzünün her santimini taradı ve en son bakışları çenesinde belirgin olan gamzeye takıldı. Midesi bulantının ötesine geçerken, dudaklarını sımsıkı birbirine bastırdı. Bu hareketi yaptığında çenesi deki gamze çok daha bariz ortaya çıktı. Doruk'un kahverengilikleri çenesine daha dikkat kesilirken, gözlerini kaldırarak gözlerinin içine baktığında o geceye ait bir bakışın kırıntılarını görür gibi oldu. Titrek ellerini elbisesine götürerek sıktı. İçindeki gücü keşfettiğinde, dolu gözlerini ayırdı ve Doruk'un önünden çekildi. Ulviden cihazı alark kulağına takmış tavırları gayet normal ve sakindi. Cevap dahi vermezken, salondan çıkıp gitti. Selimin konuşması bakışları kendisine çevrilmesini sağladı. "Doruk'ta seni beğendi. Biraz öküz ve sabit fikirlidir. Düşüncelerini anlamak bazen zor." Selimin bu lafına kahkahalarla gülmek ve saatlerce susmamak istiyordu. Doruk Tekand'ın düşüncelerini o istemediği sürece anlaşılamazdı. "Hadi bakalım!" diyerek iki elini birbirine vurarak ses çıkarttı ve devam etti. "Gidelim, geç kalıyoruz." Köşke andıran ahşap ağırlıklı villadan çıktıklarında, Demirkan koluna girerek yönlendirdi. Siyah spor arabaya bindiklerinde arkalarında dikkat çekmeyecek sade arabaya dikiz aynasından baktı. Doruk sürücü koltuğunda yan koltukta Ulvi yanında oturuyordu. Ön taraflarına taksi gelerek durdu ve Selim arabaya binerek gözden kayboldu. 5 dakika kadar bulundukları yerden kıpırdamaksızın durdular. Demirkan arabadaki sessizliği bozdu. "Doruk ile aranızda ne var?" Kardeşinin kurcalamasını istediği son konu açılmıştı. Olanları öğrendiğini düşünemiyordu. Doruk'un ağzını burnunu yamultur, belki de komalık derecesine gelene kadar döverdi. "Hiç." "Yapma Adal. Aynı metrekarelik odada bulunmanız bile ortamı soğuklaştırıyor." "Hoşlanmıyorum, itici tip." "Emin misin?" "Elbette Demirkan. Onunla ne gibi sorunum olabilir?" Saçları oldukça havalı duran kardeşi kontağı çevirerek arabayı çalıştırdığında 5 dakika kadar sonra kendilerini İstanbul’un akan trafiğinin ortasında buldular. Yaklaşık on dakika sonra otelin hemen önündelerdi. Arabadan indiklerinde Demirkan anahtarı arabayı çekmeleri için verdi. Otelin dip tarafındaki sığ ve gizli girişe ulaştıklarında. Güzel otel dizaynının yerini karanlık ve kasvetli ortam eşlik etti. Uzun, gri koridorda ilerlediklerinde, müzik sesleri artarak kulaklarını doldurdu. Kapıda duran minyon tipli genç kendilerini baştan aşağı süzdü ve çok geçmeden kapıyı açarak geçmelerine izin verdi. Artık kalabalık kasvet ve göz alıcı ışıkların ortasındalardı. Burnuna dolan sigara ve içki kokusuyla yüzünü ekşitti. Dayanması işkence olacaktı. Demirkan’ın koluna girdi ve sıkıca tuttuğunda kardeşinin yüzü kendisine çevrildi. "Adal cihazı taktın mı?" Hayır, anlamında başını salladı ve dikkat çekmeyerek elini kulağına götürerek yerine yerleştirdi. Selim'in sesi direk kulaklarına ilişti. "Etrafı inceleyen yedi kadar koruma var." "Yanlış 3 tane olması gerek. Geri kalanı işimizi bozmaya çalışan kişiler." dedi Doruk düz sesiyle açıklama yaparak ve devam etti. "Muhtemelen size tuvalette ulaşmayacaklar. Kameralar var." Doruk’un sesini her duyuşunda bütün konsantresi dağılıyor kendini güçsüz hissediyordu. Toparlanmalıydı. Gözlerini anlık kapattı ve derin nefes alarak bütün korkularından sıyrıldı. Gözünü açtığında büyük ve gürültülü alanda gözlerini gezdirdi. Demirkan’ın koluna girdi ve yavaş adımları dikkatle ilerledi. Tezgâhın önüne geldiklerinde, olabildiğince görünür biçimde dans eden topluma döndüler. Barmen hemen arkalarında durduğunda, Demirkan müziği bastırmaya çalışarak konuştu. “Bir soda.” Bakışları kendisine döndü ve gözleri ne içmek istediğini soruyordu. Aynı şekilde müziğin sesini bastırmaya çalışarak cevap verdi. “Vişne suyu.” İri adam başıyla onayladığında, Demirkan adama baktı. “Biz ilerideyiz. Garsonlar şu tarafa getirir.” Kalabalığı yararak, iğne atsan yere düşmez tabirine uygun yerden geçtiler ve içerideki yuvarlak, boş masanın önünde dikildiler. Demirkan cebinden sigara paketini çıkarttı. Bir tane sigarayı dudaklarının arasına götürerek tuttuğunda, çakmağını çıkarttı ve yaktı. Stresli ve endişeli halini görebiliyordu. Hemen yanlarında duran, iki adam kendilerine göz gezdirdi ve yan masaya geçtiler. Gürültünün arasında, sessiz olmaya çalışarak konuştu. “Yan tarafımızdaki masada iki adam var.” Gözleri kalabalığı taradığında garsonluk yapan, Selim gözüne çarptı. Bardakları masalara taşımakla meşguldü. “Çift partisine iki adam birlikte gelemez, işte saçmalık var.” Dedi Selim kendisine göz ucuyla bakarken. “Teslimatı yapan onlar olabilir mi?”  “Hayır, öyle bile olsa dikkat çekmeyin. Emin olamayız.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD