İLK GÜN

1380 Words
Semih bana gülümsüyordu. Ve gülümsemesinde her zamanki gibi huzur vardı. ' Aşkım önce seni hastaneye bırakalım istersen tanış iş arkadaşlarınla ev işini ben hallederim. . ' Beni tanıyordu. İçimdeki sabırsız kızı bile tanıyordu. Taksi şoförüne hastanenin ismini verdi. İsmini bile anmak istemediğim bir hastanede doktorluk yapacaktım. ' Beni nasıl bu kadar iyi tanıyorsun?" ' Çünkü sana çok yakından bakıyorum. ' Eliyle saçımı usulca kulağımın arkasına yerleştirdi. ' Tek başına zor olmayacak mı? Lütfen büyük bir ev olsun diye uğraşma. ' ' Biliyorum canım, o küçük evi istediğini biliyorum. Öncelikle onu görmeye gideceğim. Fotoğraflarındaki gibiyse onu tutarım. Ama tadilat falan istiyorsa üzgünüm. Oğlumdan uzun süre ayrı kalamam.' Elimi yanağına koydum. Parmağımla hafifçe okşadım. ' Harikasın. Beni benden iyi tanıyorsun. Hiçbir şey oğlumuzdan bir kaç gün ayrı kalacak kadar değerli değil. ' ' Tabi ki sevgilim.' Mükemmel bir baba ve çok iyi bir eşti. ' Seninle çok mutluyum ' ' Bende seninle. ' İkimizde etrafı izlemeye başladık. Semih' in gözlerine bir hüzün yerleşti. ' İstanbul ne kadar değişmiş.' Benim için doğup büyüdüğü şehirden vazgeçmişti. Yıllarının geçtiği şehre şimdi bir yabancı gibi bakıyordu. Gerçekten benimde gördüğüm her yer yabancıydı. Sanki bu şehirde hiç yaşamamışım gibi. ' Evet. Çok. Gerçekten çok değişmiş. Kimbilir belki severim bu haliyle. Yanımda mutluluk kaynaklarım da var. ' Semih hüzünle karışık gülümsedi. Bugünlere gelmek için hepimiz çok bedel ödemiştik. ' Geldik canım.' Semih' in yanaklarından öptüm. Taksiden indim. Hastaneye yürürken anılar saldırmaya başlamıştı bile. Onu hastaneden kaçırdığımız gün. Nilay' ı kardeşim gibi; Bora' nın Kartal' ı kuzeni gibi hissedebildiği nadir günlerden biri. Belki de her şeyin bu hale gelmesine neden olan günlerden biri. Nilay' ın heyecanı geldi aklıma. Biz ikizdik. Bazen düşman bazen kardeş olan ikizler. Bu kadar ayrı düşmeselerdi şimdi nasıl olurlardı merak ettim kısa bir an. Yine boğazıma o yumru oturdu. Düğüm düğüm oldu içim ama yürümeye devam ettim. Nilay ve Kartal gitmişti. Bora' yla iki yalnızlıktan bir mutluluk çıkarmaya çalışmıştık ama iki kişilik yalnızlık tek başına yalnızlıktan daha zordu. Yapamadık ,olmadı ,olduramadık. Her yer bu kadar değiştiği halde burası neden aynı kalmıştı? Lütfen anılar rahat bırakın, bu sınava hazır değilim. Unutmak için yıllar verdiklerimle bu kadar çabuk yüzleşemem. Yapmam gerekeni yaptım. İçeri girdim. Başhekimin odasını sordum. Ben değildim. O anıların sahibi ben değildim. O Miray Şanlı' ydı ve bu şehirde ölmüştü. Bir ölünün anıları ile hayatıma yön veremezdim. Başhekimin odasını buldum. Kapıyı çaldım içeri girdim. Genç sayılırdı ama çatık kaşlı sert görünümlü biriydi. ' İyi günler ben yeni psikolog Miray Serdem. ' Elini uzattı. ' Aramıza hoşgeldiniz Miray Hanım. Ben Levent. Memnun oldum.' ' Bende memnun oldum. ' ' Size hemen iş koşullarından bahsedeyim. Burası oldukça yoğun bir hastane. Yeni mezun olmuşsunuz umarım sorun olmaz sizin için' ' İş temposunun sorun olacağını sanmıyorum. ' Gülümsedi. Ama gülüşü o kadar emin olma der gibiydi. ' Buraya geleceginizi öğrenince sizinle ilgili araştırma yaptım. Özellikle hipnozla beynin unuttuklarına ulaşma üzerine yaptığınız çalışmalar çok ilgimi çekti. Hipnoz burda daha önce kullandığımız bir yöntem değil. Nerden geldi aklınıza? ' ' Teşekkür ederim. Bu fikir öfke krizleri sonucu zaman kaybı yaşayan bir arkadaşım sayesinde aklıma gelmişti.' ' Bu konuda arkadaşınıza da teşekkürlerimi iletin lütfen. Peki sonuç nasıl oldu? İşe yaradı mı? ' ' Ben bu mesleği seçmeden önce öldü maalesef. Kendini öldürdü. ' En azından benim içimde öyleydi. Arkadaşım demek bile ne kadar zor gelmişti. Ona aşıkken bir gün ondan bir arkadaş diye bahsedeceğimi hiç düşünmemiştim. Bir zamanlar benim için hayat olan kişi şimdi sadece eski bir arkadaştı. ' Üzüldüm başınız sağolsun. Bu çeşit hastalarımız var. Özellikle biri var ki onunla ilgilenebilmenizi isterdim' İlk günden ilk hasta harika olurdu. Bir an önce işe başlamak istiyordum. Bu meslek hayata tutunmama yardım etmişti. ' Dosyasını ve hastayı görebilir miyim?' ' İlk günden bu kadar hevesli olmanız çok guzel dosyasını çıkarken sekreterden alabilirsiniz. Sizin için hazırlatmıştım ancak görmeniz pek mümkün değil.' Telefonum çaldı. Böyle bir anda telefonunu sessize almayı unuttuğum için utanç hissediyordum. İlk iş görüşmemdi bu benim. Tamam belki buraya atanmıştım zaten kabul edilmeme durumu yoktu ama yine de olmamalıydı böyle bir durum. ' Özür dilerim. Ben unutmuşum sessize almayı. ' Arayan Semih' ti. Hızla aramayı sessize aldım. ' Önemli değil lütfen konuşun. Yeni geldiniz telaşınız olmalı, kolay değildir yeni bir şehire yerleşmek. Bugün gelmenizi bile beklemiyordum açıkcası. ' ' Teşekkür ederim.' Telefonu açtım. Ama hala biraz gergindim. ' Efendim. ' ' Aşkım çok sevineceğini bildiğim için hemen haber vermek istedim. İstediğin evi tuttum pazarlıkta yaptım kirası çok uygun. ' ' Çok sevindim canım.' ' Orada işin bitince beni ara, gelip seni alayım. Çünkü oğlumuzun hasretine dayanamadım onları da aradım. Birazdan eşyalar yüklenecek bu gece gelmiş olur eşyalar. Gece komşuları biraz rahatsız edeceğiz ama sabah ilk uçakla oğlumuz gelecek. Sonra sen o harika kekinden yapar komşuların gönlünü alırsın olmaz mı?' Gülümseyerek bir kaç adım daha uzaklaştım. Kısık sesle konuştum. Levent Bey odadan dışarı çıktı. Çok kibar bir adamdı. ' Harikasın! Seni seviyorum. Tabii ki yaparım. ' ' Bende seni seviyorum bana da kalır değil mi o kekten?' Kocam tam bir kek canavarıydı. En azından benim yaptığım keklerin canavarı. ' Sana özel yaparım. Ama şimdi kapatmam lazım. Başhekimle görüşüyordum. Çok ayıp oldu. ' ' Tamam sevgilim. Kusura bakma. Ben heyecan yaptım. Oğlumuzu çok özledim de. Mükemmelsin sen. Ben seni daha fazla tutmayayım. Seni çok seviyorum. ' Bende. Görüşürüz.' ' Görüşürüz' Kapıyı açtım. Levent Bey kapının önündeydi. Ona çok mahçup olmuştum. ' Kusura bakmayın gerçekten. ' Levent Bey tekrar odasına girip masasına geçti. ' Önemli değil gerçekten. Bir kaç yıl önce bende yaşadım aynı telaşı. ' ' Anlayışınız için teşekkür ederim. Bahsettiğiniz hastayı neden şu an görmem mümkün değil.' ' Hastalığı çok ilerlemiş durumda daha önce iki doktorun hastanelik olmasına neden oldu. Mecburi olmadıkça yanına girmiyoruz. Tek başına hücrede kalıyor çünkü çok sık kriz geçiriyor. Kendisine ve çevresindeki herkese zarar veriyor. Sabah kendisine yemek verebilmek için yüksek doz ilaç uygulamak zorunda kaldık. Tekrar vermeyi doğru bulmuyorum. ' ' Bu kadar ilerlemiş bir hastalık icin yeterli tecrübeye sahip olduğumu sanmıyorum.' Aklıma yine Bora gelmişti. O nerede ve nasıldı acaba? İyileşmiş miydi? Sonra aklımdan uzaklaştırdım. O beni düşünmemiş merak etmemiş aramamıştı. Ben neden onu düşünüyordum? ' İlgilenmek istemezseniz anlarım. Zaten kimse mecbur kalmadıkça ilgilenmiyor. Yanına doktor girmeden önce üç hasta bakıcı girip sakinlestirici yapıyor yani merak etmeyin zarar görmenize izin vermeyiz. Ama çok yenisiniz. Sizin için zor olabilir.' ' Ama sakinleştirici etkisi altında hipnoz yeterli sonuç vermez. Zihnin tam uyanık olması lazım. ' ' Biliyorum ama başka çare yok. Aşırı şiddet eğilimi nedeniyle sürekli hücrede tuttuğumuz hiçbir sert cisim sokamadığımız bir odaya başka türlü girmenize izin veremem. Bilmiyorum sakinleştirici altındayken bağlayabiliriz belki. Kendine geldiğinde hipnoz denemesi yaparsınız. Ama tedaviye ve testlere kapalı aslında. Çokta genç üzülüyorum bazen onun için. Aslında bunu yapmamam gerekiyor. Bütün hastalara eşit olmalıyım ama. ' Bağlamak dediğinde birden kanım donmuştu. Tedavi için bile olsa böyle yöntemler uygulanmasına karşıydım. Eskiden olsa bağırır çağırır olay çıkarırdım ama çok değişmiştim. Artık o kızdan eser yoktu. Okul hayatım boyunca kurallara uygun davrandım. İş hayatımda da öyle olacaktım. Çünkü ben her şeyden önce anneydim. Oğlumun geleceğini düşünmek zorundaydım. Ayrıca ne kadar güçlü durmaya çalışırsam, kendi doğrularımın peşinden gitmeye çalışırsam çalışayım hayat kendi bildiğini yapıyordu. Ve hayat hiç adil değildi. ' Sizi anlıyorum. Bizlerde insanız. İnsan da kalmak her şeyden önce görevimiz. Anladığım kadarıyla başka bir doktor kabul etmiyor hastayı.' ' Evet.' Durdum. İyi düşünüp karar vermeliydim. Bu kadar doktor kabul etmiyorsa bir nedeni olmalıydı. Daha ilk hastamda bir maceraya atılmam ne derece doğru olurdu. Yavaş ve sağlam adımlarla ilerlemek benim için en iyisiydi. Ama birden bir şey oldu. ' Ben kabul ediyorum. ' ' Daha dosyasını bile okumadınız. Okuyun ondan sonra kararınızı bildirirsiniz. ' ' Evde okurum sakıncası yoksa.. Kararım değişirse size bildiririm ama değişeceğini hiç sanmıyorum. Ancak hasta ile kendi kurallarımla ilgilenirim. Müdahale ettirmem. '' ' Peki. Madem kendinize bu kadar güveniyorsunuz. kendi hayatınızı riske atmadığınız sürece kararlarınıza karışmayacağım. ' ' Benim hayatım benim kararlarım her türlü sorumluluğu alıyorum. ' ' Peki siz bilirsiniz. ' Adam delirmişim gibi bakıyordu. Gerçi şu an aynada kendimi görsem bende kendime öyle bakabilirdim. Bu özgüven patlaması nereden gelmişti? ' O zaman anlaştık.' ' Anlaştık'' Dosyayı sekreterden alıp çantama koydum. Hastaneden ayrıldım. İçerde olanları düşünüyordum. Birdenbire neden öyle davrandığımı . Ben sanki ben değildim. Tanıdık biriydi ama ben değildim. Ben hep huzuru seçerdim. Kolay zararsız güvenli yolu. Yine öyle yapmaya da kararlıydım. Ama o... Gözü kara sonunu düşünmeyen inatçı dik başlı cesur... o Miray Şanlı. Ama neden? Neden öldüğü şehirde tekrar ortaya çıktı?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD