17 DAKİKA

1714 Words
"Berk sakın içeriye girme!" diye telsizin diğer ucundan kendini dinlemesi için yırtarcasına ekip arkadaşının dinlemesi adına bağırdı Derya. Haftanın beklenen günü gelmişti ve planlı operasyon başlamıştı. Duman, gerekli talimatları vermişti. Eğitim alanlarından en zoru tercih edilmiş, ekipmanlar alınmış, eğitim silahları kuşanılmıştı. Derya, operasyon başlamadan önce tüm ekip arkadaşları ile konuşmuş nelere dikkat etmeleri gerektiğini bir bir anlatmıştı. Onlar operasyon eğitim alanına geçerken, Duman ile karşılıklı odalarda kendilerine ayrılan özel yönlendirme merkezlerinin başına geçmişlerdi. Derya'nın kalbi ilk operasyonunda attığından daha şiddetli atıyordu. Çünkü karşısında bir efsane vardı ve onu yıkabilmesi için cidden ekip arkadaşlarının onu dinlemesine ihtiyacı vardı. Fakat, operasyon başlayalı henüz 10 dakika olmasına rağmen ekipteki herkes, fazlasıyla sinir bozucu, amatör ve kendini gösterme yarışına girmişti. Her biri başına buyruk ve düşüncesiz davranıyordu. Sanki tek başlarına bir ordu gibi hissediyor birçok hata yapıyorlardı. Bu durum karşısında derya neredeyse tüm etkisini kaybetmiş, düşünemeyen, yönünü bulamayan bir çaylak gibi olmuştu. En başında söylediği gibi bir ekip olmaları gerekiyordu. Bu zaman kadar ekiptiler fakat bugün sahada kendini Rambo sanan tam 7 asker vardı. Fakat, her birinin aptaldan farkı yoktu. Biraz daha ekip olarak devam edemezlerse her biri tek tek avlanacaktı. Buda Derya'nın başarısızlığı olacaktı. Düşüncelerinden sıyrılıp, kalbinin atışını rahatlatmaya çabalarken, "Berk, içeriye girdi sert kız" diye konuşan bir ses kulağındaki telsizde duyuldu. Bu ses, Dağhan'a aitti ve fazlasıyla eğlenir bir tonda olduğu kesindi. Berk, odaya girmiş ve Dağhan onu oturduğu yerden sırıtarak avlamıştı. Çünkü Berk ekibin en bencil fırlamasıydı. Derya bazen onun teşkilata neden girdiğine anlam veremiyordu. Teşkilat, emir komuta zinciriydi. Belli bir mertebeye kadar sana verilen emirleri ikiletmeden yerine getirirdin. Sonra belli bir aşamadan sonra hem emir alan hem de emir veren konumuna geçerdin. Bu beyinsize buranın bir savaş oyunu olduğunu öğreten dersi akademide hatırlamıyordu. Bazen böyle bir ders vardı fakat kendisinin kaçırıp kaçırmadığını düşünmüyor değildi. Çünkü bencilliği bulaşıcıydı. Şu anda tüm ekibe bulaştırdığı gibi. Dağhan, genç kızın sesini telsizden duyduğunda önce bir kahkaha atmış ve ardından Berk'in kulağından telsizi çıkarıp, eğlencesinin tadını çıkarmıştı. Derya, ekibin kolundaki saatlerin yardımı ile nabızlarının gösterildiği karşısındaki devasa ekrana baktığında derin bir nefes daha aldı. Çünkü Berk'te ekranda çarpı ile işaretlendi. Gerçek bir operasyonda bu durum bir şehit olduğuydu ve cidden o anda ölmek isteyebileceği bir acı ile karşılaşırdı. Bu operasyonda etkisiz hale gelen kişiler kollarındaki saati kendilerini eleyenlere vermek zorundaydı ve Zafer bir, Dağhan iki saati çoktan almıştı. Elinde sadece Caner, Ali, Emir ve Cesur kalmıştı. Derya, kesinlikle bu şekilde değil kazanmak ekibinden kimsenin bu adamlardan tek bir saat bile alamayacağını düşünüyordu. Hatta düşünmekle kalmıyor bundan adı kadar emindi. Gözlerini kapadı ve 4 kişi ile neler yapabileceğini düşünmeye çalıştı. Labirenti andıran devasa bir bina içinde vurulmadan, yakalanmadan en üst kattaki odaya gidip oradaki kutuyu almaları gerekiyordu. Bunun için çatışma yapmalarına gerek yoktu. Fakat gerzek ekip arkadaşları şov yapmaya ve madara olmaya merak salmışlardı. Cidden madara olmak ödüllendirilecek olsaydı. Ekibi başı çekerdi. Cesur, "Pozisyon değiştireceğim. Buradan kimseyi göremiyorum" dediğinde Derya, hızla kapattığı gözlerini açtı. Lanet olsun ki konumu cidden güzeldi. Kimseyi göremiyor olması, zaten görmesi gereken kişilerin avlandığı anlamına geliyordu. Yerinden kalktığı anda hemen karşısındaki binada duran Zafer onu avlardı ve kesinlikle Cesur'unda telsizinden sesini duyardı. Derin bir nefes daha aldı. "Sakın yerinden kıpırdayayım deme" dediğinde ekrandan Cesur'u takip eti. Cesur'da onu dinlemedi ve ayağa kalktıktan birkaç saniye sonra hemen arkasında bir kırmızılık belirdi. Kim olduğunu anlamak zor değildi. Cesur'un nerede olduğunu namlusunu oynattığı anda fark eden Zafer, çoktan ensesinde bitmişti ve Derya, beklenen sesi kulağında, "Bu şapşalı uçurumdan denize attım ve biraz olsun akıllandı. Bence sende binanın tepesinden atmalısın" dediğinde dişlerini sıkarak "Benim için yapmaya ne dersin?" diye sormayı ihmal etmedi. Cidden şu anda orada olsaydı kesinlikle bunu yapardı. Zafer beklenen kahkahasının ardından "Saat" diye karşısındakine söylendi. Derya ise o anda ekrana baktı. Cesur'da çarpıya döndü ve elinde sadece 3 adamı kaldı. En azından onlar içerideydi ve bir şekilde tam orta kattaydılar. Onları doğru yönlendirebilir ve onlarda sözünü dinlerse kesinlikle başarabilirlerdi. Onun için, "Emir" diye seslendi telsizinden. Derya, birkaç saniye ekrana baktı. Dağhan ikinci kata duruyordu. Aslan, üçüncü kattaydı. Zafer, binanın dışındaydı ve Ömer, birinci katta duruyordu. Kendi adamlarından Ali ikinci kattaydı. Caner ekranda gördüğü gibi Ali'nin yanına gidiyordu ve Emir üçüncü kattaydı. Yani Emir'in önü açıktı. Caner ve Ali çatışma çıkarır ve her üçünü oyalayabilirse Emir kolaylıkla gerekli kutuyu alabilirdi. Hızlıca düşündü ve Emir telsizin diğer ucundan, "Alt kata inip çocuklara yardımcı olacağım" dediği anda derya öfke ile "Pozisyonunu bozma sakın! Senin hızla yukarı..." daha cümlesini bitirmeden sessizlik oluştu. Birkaç kere arkadaşlarının onu duyması için seslendi fakat telsiz devre dışı kalmıştı. Kulaklığını öfkeyle kulağından çıkarıp masasının üzerine fırlattı ve ekrana baktı. Ali çarpı oldu. Ardından Caner çarpı oldu ve birkaç saniye içinde merdivenlerden inan Emir çarpı oldu. Hiçbirini uyaramadı. Zaten uyarsa bile onu dinlemeyeceklerdi. Duman'ın ekibi sahada arkadaşlarını keklik gibi avlamıştı. Onlar o kadar sözünü dinletmeye odaklanmıştı ki Duman'ın sistemine girdiğini fark etmemişti bile. Oysa en güvenli duvarı sistem için oluşturmuştu fakat saate baktığında sadece 17 dakikada ekip yok olmuştu. Sistemi de. Derya, içindeki öfkeyi kontrol etmeye çabalarken bulunduğu odanın kapısı açıldı. İçeriye sessizce girenin kim olduğunu tahmin etmesine gerek yoktu. Çünkü kalbi sanki depara kalkmışçasına atmaya başlamıştı ve tüm bedenine hücum eden yangın onu sarmaya başlamıştı. Bakışlarını bilgisayarın ekranından alıp hemen karşısındaki alaycı bakışlara sabitlediğinde cidden avazı çıktığı kadar bağırmak istedi. En azından 3. Katı geçebilir, odaya yaklaşabilir ya da yarım saat bile olsa dayanabilirlerdi. Fakat tam bir gerzekler dolu ekibin başındaydı. Duman, genç kadının öfkesini görebiliyordu. Her bir hamlesini görebilse bile başlangıçta konumlandırmayı beğenmişti. Geri zekalılar onu dinlemiş olsalardı en azından direnebilir ve hala operasyonda savaşıyor olurlardı fakat hiçbiri yönlendirmeyi dinlemeyerek kaybettiler. Gerçi ekibin gerekleri için şimdiden üzülmüyor değildi. Bu ateş ile kesinlikle onları küle bile çevirebilirdi. Elindeki saati genç kadına göstererek, "17 dakika ve" dedi ve hemen karşısındaki ekranı parmağı ile işaret ederek, "Ekibin tamamen yok oldu" dediğinde genç kadın içinde patlamak üzere olan öfkesinin canını yaktığını hissetti. İçinde öyle büyük bir öfke vardı ki şu anda tek istediği buradan defolup gitmekti. Karşısındaki adamın kalbi yoktu ve hayatında duygusallığa kesinlikle yer yoktu. Onun için şu anda hissettiği hayal kırıklığı asla önemli değildi. Derya'yı yıkan ekibin başarısız olması değildi. Bu ekip ile tam iki yıldır görev alıyordu. Her görevde ona saygı duymuş, onu dinlemişlerdi. Fakat bugün her biri efsaneler karşısında kendini gösterme yarışına girmişti. Ekip demek güven demekti. Ekip demek bir bütün demekti. Ekipten biri geride bırakılmaz, yarı yolda bırakılmazdı. Fakat 8 kişilik ekip arkadaşları onu düşünmeden geride bırakmıştı. Üstelik sahada birbirlerini bile düşünmemişlerdi. Bu, Derya'nın en büyük hayal kırıklığıydı. Duman, sırtını yaslamış olduğu kapıdan kendini itti ve artık yüzüne bakmayarak eşyalarını toplamaya çalışan, bunu yaparken oldukça sinirli olmasına rağmen tek kelime etmeyen genç kadının yanına doğru yürümeye başladı. Bu bir eğitimdi ve eksiklerini görmek için oldukça faydalıydı. Gerçek şuydu ki genç kadının bir eksiği yoktu. Tek eksik, kendilerini paintball oyununda sanan gerzeklerin bir ekip içinde olmasıydı. Genç kadının masasının hemen önünde durduğunda onunla göz göze gelmek adına eğildi ve öfke dolu bakışlarının tüm bedenini titrettiğini hissetti. Acaba öfkeliyken ne kadar seksi göründüğünü ona söylese çantasına koymaya çalıştığı bilgisayarını kafasına geçirip geçirmeyeceğini bir anlığına düşündü ve anında kesinlikle geçirebileceğine onay vererek bu eyleminden vazgeçti. Duman, derin bir nefes aldı ve "Onlara ekibin beyni olduğunu kabullendirmen gerekiyor" dediğinde genç kadın öfkeli bir nefes verdi ve "Sen gelene kadar biliyorlardı zaten." Dedi ve bilgisayarını içine koyduğu çantasının fermuarını sert bir şekilde çekerken Duman, "Pek öyle görünmüyordu" diye konuşmasına devam etti. Her bir kelimesi cidden genç kadını çileden çıkardı. Bu durum kendisi için bu kadar zorken nasıl oluyor da bu kadar rahat hissedebiliyordu. Bu kadar rahat görünüyor, etkilenmiyor, umursamıyordu. Genç kadın, ona baktığında tüm bedeninin kontrolünü kaybederken nasıl oluyor da onun çelik gibi hiç etkilenmeden kalabildiğini anlayamıyordu. Bu durum zordu fakat bu hislerle daha da zorlaşıyordu. Bakışlarını, genç adamın sert gri bakışlarına sabitleyerek, "Çünkü adamların önüne efsaneleri koydun. Onların operasyon kayıtlarıyla eğitim aldılar. Tüm teşkilatta anlatılan efsane operasyonların kahramanları ile çatışıyorlar. Bunda bilerek yaptın. Her binin dengesini kaybedeceğini biliyordun. Salaklar bunu anlamadılar o kadar. "Dediğinde Genç adam memnuniyetle sırıttı. Onlar anlamamış olabilirdi fakat genç kadın anlamıştı. İzlediği rotada eğer ekibi ona destek olsaydı kesinlikle sistemine giremezdi. İlk hamlede onu fark eder önlemini alırdı. Onun için, "Bir daha ki sefere o zaman" dediğinde ise Genç kadın duraksayarak Duman'ın gözlerine birkaç saniye sert bir şekilde baktı ve tek kelime etmeden küçük bir tebessüm ile sırttı. Duman tepki vermedi fakat bu sırıtışı çok iyi tanıyordu. Bu sırıtış, ben yeni başlıyorum sırıtışıydı. Genç kadın, sırıtarak Duman'a baktığı esnada odanın içine giren ekip arkadaşlarına ve arkasında kahkaha atan diğer arkadaşlarına baktığında aslında planını fazlasıyla yapmıştı. Bir sonrai eğitim operasyonu bir hafta sonraydı ve cidden hazırlanmaları gerekiyordu. Aklından güzel bir hazırlanma şekli geçti ve arkadaşlarına dönerek "Harika bir iş çıkardınız beyler. 17 dakikada hepiniz geberdiniz" dedi ve Duman'a dönerek, "Bahse girerim bir sonraki operasyonda ekibin bu keklikler sadece 10 dakikada avlayacak" dedi ve çantasını sırtına alarak kollarını geçirdi. Masanın üzerinden üzerinde duran ve bıkmadan çalan telefonunu alıp, cevapla tuşuna basarak kulağına götürdü ve "Çıkıyorum. 8 de orada olurum" dedi ve hızla kapattığında odanın içinde bir anda testosteron patlaması olmuş gibi hissetti. Tüm erkeklerin gözü onun üstündeydi. Tamam karşısındaki kapının hemen dibinde duran Dağhan ve Zafer keskin bakışları ile resmen Kimdi o? Diye soruyordu. Hemen karşısında duran ekip arkadaşları, tamam her birini şu anda öldürmek istiyordu fakat kardeşleri gibiydiler. Düşünsenize 7 tane abisi olan bir genç kızsınız. Her bir abinizde teşkilatta. Lanet olsun nefes dahi aldırmıyorlardı. Her biri bir ağızdan, "Nereye?" diye sordu. Caner, tek kaşını kaldırarak, "O şerefsizin çenesini bir daha kırmak istemiyorum" dediğinde Cesur, "Kolunu ne ara alçıdan çıkardılar da seni arayabiliyor?" dedi ve genç kadın dişlerini sıkmaya devam etti. Ali, "Benim en son elimden aldıklarında bir ay hastaneden çıkamaz demişlerdi." Dedi ve Emir, "Adam resmen dayak arsızı oldu" dediğinde Berk, "Size ben halledeyim demiştim" diyerek konuya girdi ve Derya artık dayanamayarak, "Ona bir daha dokunacak olursanız sizi kendi ellerimle öldüreceğimi söylemiştim. Murat benim sevgilim değil, sadece arkadaşım" dediğinde Cesur, "Sorunda orada, senin sevgilin değil fakat olmak istiyor" dediğinde ise genç kadın, arkasından yayılan ateşin yakıcılığından neredeyse küle döndüğünü hissetti. Murat, onun İstanbul'da yetiştirme yurdunda olduğu dönemlerde gittiği liseden arkadaşıydı. Ankara'da yaşamaya başlamıştı ve normal bir insan olmak istediğinde onunla buluşurdu. Fakat son zamanlarda biraz kendisi ile fazladan ilgileniyor olabilirdi kabul ediyordu fakat bu geçici bir durumdu. Bu gerzekler çocuğa fazlasıyla zarar vermişti. Her birine kaza süsü vererek üstelik. Tek bir zarar daha verecek olurlarsa onları kesinlikle öldürecekti. Fakat hemen arkasında duran adamın verebileceği bir zarar yoktu. Çünkü bu adam, Murat'ı resmen atomlarına ayırırdı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD