Yemek yapmaya başladıklarında, Efe de yanlarına katıldı. Efe’nin şakaları ve Selim Bey’in samimi tavırları, Yasemin’i yavaşça sarıp sarmalamaya başladı. “Gerçekten bu ailenin bir parçası olabilir miyim?” diye düşündü. Ama Karan’ın sürekli kenarda durması, içindeki huzursuzluğu yeniden alevlendirdi.
Yemek hazırlığı devam ederken, Efe’nin yaptığı şakalarla gülmekten kendini alamadı. Ancak Karan’ın sessizliği, her zaman düşüncelerinin arka planında yer alıyordu. “Karan’a yaklaşabilmek için bir fırsat yaratmalıyım,” diye kendine söz verdi. Bu düşünce, onu yavaşça harekete geçmeye teşvik ediyordu. Belki de Karan, Efe gibi gülüp oynamaktan hoşlanıyordu ama bunu göstermekte zorlanıyordu.
Akşam yemeği masasına oturduğunda, herkesin yüzündeki gülümsemeler Yasemin’in kalbini ısıtıyordu. Selim Bey, yemek esnasında Efe’ye, “Aferin oğlum, bugün iyi bir iş çıkardın,” dedi. Efe, mutlulukla gülümseyerek, “Teşekkür ederim, ama Yasemin de çok iyiydi!” diyerek onun başarılarını da kutladı. Yasemin, Efe’nin bu cümlesine içten bir gülümsemeyle karşılık verdi.
Yemekten sonra, Yasemin, Selim Bey’in mutfaktaki neşeli tavrını gözlemliyordu. Bu sıcaklık, ona eski ailesinden farklı bir şey sunuyordu. Ama Karan’ın sessizliği yine onu düşündürüyordu. “Belki de Karan’la bir gün konuşabilirim,” diye umut etti. Karan’ın bakışları, Yasemin’in aklındaki soru işaretlerini çoğaltıyordu.
Gece ilerledikçe, Yasemin yavaşça mutfağa girdi. Selim Bey ve Efe’nin mutfaktaki hareketliliği, ona bir şeyler katıyordu. Efe, “Yasemin, biraz daha yardım eder misin?” dedi. Yasemin, “Tabii ki!” diyerek yanlarına katıldı. Selim Bey, “Hep birlikte bu mutfakta daha çok zaman geçirebiliriz,” dedi. Yasemin, bu cümledeki samimiyeti hissederek, “Gerçekten isterim,” diye yanıtladı.
Günün sonunda, Yasemin, Efe ve Selim Bey’in yanında kendini daha iyi hissetmeye başlamıştı. Ama Karan’ın duruşu hâlâ belirsizdi. “Onunla konuşmayı gerçekten istiyorum,” diye düşündü. “Ama nasıl başlayabilirim?” Bu soru, aklında dolaşmaya devam ediyordu. Gün sona ererken, içindeki huzursuzluk yavaş yavaş dağılmaya başladı ama Karan’ın sessizliğinin gizemi hâlâ yerindeydi.
---
Yasemin, akşam yemeğinden sonra odasına geçerken, içindeki huzursuzlukla birlikte düşünceleri birbirine karışmıştı. Karan’ın sessizliği, onu derin düşüncelere sürüklüyordu. “Neden bu kadar mesafeli?” diye düşündü. “Onunla konuşmayı gerçekten istememe rağmen, nasıl başlayacağımı bilmiyorum.” Yatak odasının kapısını kapatırken, kalbinde bir rahatsızlık hissetti.
Odanın penceresinden dışarı bakarken, bahçede hafif bir rüzgarın ağaçları salladığını gördü. Doğanın huzur verici sesi, onu biraz rahatlatıyordu. Geçmişteki ailesini düşündü; orada hiçbir zaman böyle bir huzur bulamamıştı. Annesinin ilgisizliği, babasının sürekli işte olması, onun için çok şey ifade ediyordu. “Belki de bu yeni evde her şey farklı olabilir,” diye geçirdi aklından.
Ertesi sabah, Yasemin günün nasıl geçeceğini merak ederek uyandı. Evin içinde dolaşırken, mutfaktan gelen sesler onu çekti. Selim Bey kahvaltı hazırlıyordu. “Günaydın, Yasemin!” dedi Selim Bey, gülümseyerek. “Kahvaltıda sana da bir şeyler yapıyorum.” Yasemin, içindeki sıcaklıkla “Günaydın,” diye yanıtladı.
Kahvaltıda Efe, yine enerjik bir şekilde masanın etrafında dönüyordu. “Bugün hava çok güzel! Dışarıda oyun oynamak ister misin?” diye sordu. Yasemin, Efe’nin neşeli tavrından etkilenerek, “Tabii ki! Ama önce kahvaltımı bitireyim,” dedi. Kahvaltı masasında Selim Bey’in sohbeti, Yasemin’in yüzünde bir gülümseme oluşturuyordu. Ama Karan, yine sessizce kenarda oturuyordu.
Kahvaltıdan sonra, Yasemin Efe ile dışarı çıkmayı önerdi. Bahçeye adım attıklarında, Efe hemen basketbol topunu aldı. “Bugün çok daha iyi oynayacaksın, değil mi?” dedi. Yasemin, “Umarım!” diyerek gülümsedi ama Karan’ın kenarda durmasını izlerken, içindeki rahatsızlık yine geri geldi. “Onunla konuşmalıyım,” diye karar verdi.
Efe ve Yasemin basketbol oynarken, Efe’nin enerjisi bir anda Yasemin’in de motivasyonunu artırdı. “Gerçekten de burada olmak güzel,” diye düşündü. Ama bir yandan Karan’ın bakışları, zihninde sürekli dönüyordu. “Acaba Karan ne düşünüyor?” Yasemin, her atışında Karan’ın ona yaklaşmasını umuyordu ama o sadece uzaklarda kalmaya devam ediyordu.
Bir süre sonra, Efe yorgun düştü ve kenara oturdu. Yasemin de onun yanına oturdu. “Karan, sen de buraya gel,” dedi Efe, Karan’a bakarak. Karan, Efe’ye bir an baktı ama hemen gözlerini kaçırdı. Yasemin, “Neden gelmiyor?” diye düşündü. Karan’ın sessizliğinin ardındaki duyguların ne olduğunu merak ediyordu.
Oyun sona erdiğinde, Yasemin kendini biraz daha özgüvenli hissediyordu. “Belki de Karan ile bir şeyler paylaşabilirim,” diye düşündü. Selim Bey, bahçeye geldi ve “Hepiniz harika oynadınız!” dedi. Yasemin, “Teşekkür ederiz, ama Karan’ı aramızda görmek isterdik,” dedi. Karan yine sessiz kaldı, bu da Yasemin’in içinde bir karamsarlık yarattı.
Öğle yemeği için eve döndüklerinde, Yasemin’in kafasında Karan ile ilgili düşünceler yoğunlaşmıştı. Selim Bey yemek hazırlarken, Yasemin de ona yardım etti. “Yasemin, senin yemek yapmayı öğrenmeni istiyorum,” dedi Selim Bey. “Bir gün birlikte harika bir şey yapalım.” Bu cümle, Yasemin’in içinde bir şeyleri hareketlendirdi. “Birlikte vakit geçirmek güzel,” diye düşündü.
Yemek sırasında, Yasemin Efe’ye dönerek, “Yarın okul başlayacak, heyecanlı mısın?” diye sordu. Efe, “Evet! Yeni arkadaşlar edineceğim için çok heyecanlıyım!” dedi. Yasemin, Efe’nin bu pozitif tavrından etkilenerek, “Ben de umarım iyi geçer,” dedi ama Karan’ın yine sessiz kaldığını görünce, içindeki karamsarlık tekrar belirdi. “Karan’ın düşünceleri neler?” diye merak etti.
Yemek sona erdiğinde, herkes masadan kalktı. Efe ve Selim Bey, mutfakta temizlik yapmaya başladı. Yasemin ise odasına geçerek düşüncelere daldı. “Karan’la nasıl konuşabilirim?” sorusu aklında dönüp duruyordu. Onun sessizliği, bazen ona zorlayıcı geliyordu; ama bir yandan da onu daha çok merak ettiriyordu.
Bir süre sonra, odasından çıkıp bahçeye gitmeye karar verdi. Karan’ı orada bulmayı umuyordu. Bahçede yürüyüş yaparken, Efe ve Selim Bey’in gülüşmelerini duydu. İçindeki huzursuzluk hafiflemeye başlamıştı ama Karan’ı düşünmeden edemedi. Bahçenin bir köşesinde Karan’ın oturduğunu gördü. Hemen yanına doğru yöneldi.
“Merhaba Karan,” dedi Yasemin, biraz tedirginlikle. Karan, ona döndü ama gözleri yine kaçtı. “Sana bir şey sorabilir miyim?” diye devam etti. Karan hafifçe başını salladı ama yine konuşmadı. Yasemin, “Neden bizimle oynamıyorsun?” diye sordu. Karan, “Ben… oynamayı sevmiyorum,” dedi kısık bir sesle. Yasemin, bu yanıtı duyduğunda bir şeylerin yanlış gittiğini hissetti.
“Belki de denemelisin,” dedi Yasemin, cesaretle. “Eğer denemek istersen, sana yardım edebilirim.” Karan, bu cümleye biraz şaşırmış gibi görünüyordu. “Ben… sadece izlemeyi tercih ediyorum,” dedi. Yasemin, Karan’ın düşüncelerini anlama çabası içinde kayboldu. “Acaba onun geçmişinde neler var?” diye düşündü.
Gün geçtikçe, Yasemin’in yeni ailesiyle olan ilişkisi daha da derinleşiyordu ama Karan’ın sessizliği, onu rahatsız etmeye devam ediyordu. Karan’la olan bu ilk konuşma, ona belki de gelecekte daha fazla iletişim kurmanın kapısını aralamıştı. Ama yine de, Karan’ı anlama çabası içinde, içsel bir huzursuzluk taşımaktan kurtulamıyordu.
Yavaşça bahçeden ayrıldığında, içindeki soru işaretleri yine çoğalmıştı. Efe ve Selim Bey’in sıcaklığı, ona umut verse de Karan’ın belirsizliği hâlâ oradaydı. “Bir gün onunla daha fazla konuşmalıyım,” diye kendine söz verdi. Bu düşünce, içindeki huzursuzluğu biraz hafifletmişti ama Karan’ın sessizliği onu sürekli rahatsız ediyordu.
Akşam yemeğinde yine Selim Bey’in neşesi ve Efe’nin enerjisi hâkimdi. Yasemin, kendini bu aile içinde daha fazla yer bulmaya başladıkça, içindeki karamsarlığın da azalacağını umuyordu. Ama Karan’ın duruşu ve sessizliği, her zaman onu düşündürmeye devam edecekti. “Acaba bir gün aramızda bir bağ kurabilir miyiz?” sorusu, kafasında yankılanıyordu.
Yavaşça gün sona ererken, Yasemin kendini yavaşça rahatlamış hissetmeye başlamıştı. Efe’nin pozitif enerjisi ve Selim Bey’in samimi tavırları, onu yeni bir başlangıca yönlendiriyordu. Ama Karan’ın belirsizliği, bu yeni başlangıcın her anında onunla birlikte oluyordu.
---
Yasemin, günün yorgunluğuyla yatağına uzandığında, derin bir uykuya daldı. Etrafta Efe’nin gülüşleri ve Selim Bey’in sıcak sesi hâlâ yankılanıyordu ama bu sesler, yavaşça uzaklaştı. Rüyalar, zihin derinliklerinde dolaşmaya başladığında, zihni karışık ve huzursuzdu.
Birden, rüyasında kendini karanlık bir odada buldu. Odanın köşelerinde siluetler vardı ama ne olduğunu göremiyordu. Derin bir nefes alarak kendini toparlamaya çalıştı, fakat içindeki korku ona engel oluyordu. Kalbi hızla atıyordu. "Bu ne? Neden buradayım?" diye düşündü.
Karanlık odada yalnız olmadığını hissetti; bir ses yankılanıyordu. "Yasemin, neden buradasın?" diye fısıldadı. Ses, tanıdık ama bir o kadar da yabancıydı. "Seni buraya kim çağırdı?" Yasemin, korkuyla başını kaldırdığında, karanlıkta beliren bir figürle karşılaştı. Gözleri, ona soğuk bir şekilde bakıyordu. Gözleri, annesinin gözlerini hatırlatıyordu ama bu gözlerde merhamet yoktu.
"Ben buradayım ama sen neredesin?" dedi Yasemin, sesi titreyerek. Figür, gülümsemeye çalıştı ama yüz ifadesi bir kabus gibi karanlık görünüyordu. "Senin yerin burası. Aileni unutma, onların seni hiç sevmediğini biliyorsun," dedi figür.
Yasemin, kalbinde bir ağırlık hissetti. "Hayır, ben buradayım, yeni bir ailem var," diye haykırdı ama sesinin yankısı bile ona acı veriyordu. Figür, daha da yaklaşarak, "Ama yeni ailenle arandaki mesafeyi görmüyor musun? Onlar seni kabul etmiyor, sen sadece bir yük oldun," diye fısıldadı.
Odanın karanlığı daha da derinleşti, duvarlar üzerindeki gölgeler onu kuşatmaya başladı. "Hayır, bu doğru değil! Efe ve Selim Bey bana sıcak davrandı," dedi. Ama figür, gülümsemeyi sürdürdü ve odanın karanlığı onu daha da korkutmaya başladı.
Yasemin, korkusunu yenmek için derin bir nefes aldı. "Ben güçlü olabilirim," diye düşündü. "Geçmişimden kaçmak zorundayım." Ancak figürün sesi daha da yükseldi: "Geçmişini asla kaçamazsın! Aileni sevmedin mi? Seni unuttular, her zaman yalnız kaldın."
Gözlerini kapattığında, geçmişi gözlerinin önünde belirmeye başladı. Küçük yaşlarda, ailesinin ilgisizliğini ve sevgisizliğini hatırladı. O an, içindeki boşluk büyüdü. Karanlık odanın dört bir yanındaki figürler daha fazla yaklaştı ve onu kuşattı. "Kaçma, burası senin yerin!" diye bağırdılar.
Yasemin, çaresizlik içinde bağırmaya çalıştı ama sesi çıkmadı. Etrafındaki karanlık, onu yutmaya çalışıyordu. "Kurtulmak zorundayım," diye düşündü, içindeki korkuyu yenmek için mücadele etti. Ama her seferinde, o korkunç figürler daha da yaklaşarak ona haklı olduklarını hatırlatmaya devam etti.
Yasemin, derin bir nefes alarak gözlerini açtığında, odasında bir soğukluk hissetti. Gözlerinin önünde hala o korkunç figürlerin silueti vardı, sanki karanlık bir örtü altında onu bekliyorlardı. Kalbi hâlâ hızlı atıyordu ve derin bir iç sıkıntısı içinde kıvrandı.
Kendini toparlamak için derin bir nefes almak istedi ama içindeki korku, ruhunu saran bir ağırlık gibiydi. "Neden bu kadar korkuyorum?" diye düşündü. Hayatına dair kaygıları bir anda aklına üşüştü; yeni ailesiyle olan mesafesi, Karan'ın sessizliği ve Efe'nin iyi niyetli ama uzak duruşu.
O sırada, odanın kapısı yavaşça açıldı. Efe, odaya girdi. Gözleri, Yasemin’in hâlâ korku içinde olduğunu hemen fark etti. "Yasemin, iyi misin?" diye sordu, sesi yumuşak ve sakin bir tını taşıyordu. Yasemin, bir an ona bakarak ne diyeceğini bilemedi. Efe, yanına oturarak onun elini nazikçe tuttu. "Kabus mu gördün?" diye sordu.
Yasemin, başını eğerek içindeki duyguları toparlamaya çalıştı. "Evet... korkunçtu," dedi, sesi titrek çıkıyordu. Efe, onu dikkatle dinledi ve "Bazen rüyalarımız geçmişimizle yüzleşmemizi sağlar. Ama bunlar sadece hayal," dedi. Yasemin, Efe’nin sıcaklığında biraz rahatladı ama içindeki huzursuzluk hâlâ geçmemişti.
Efe, "Dışarıda biraz hava alalım mı? Belki seni rahatlatır," diye önerdi. Yasemin, onun elini bırakamayacak kadar bağımlı hissederek başını salladı. Efe, onu yavaşça kaldırarak odadan çıkardı. Gün ışığı, evin içini aydınlatırken, Yasemin kendini bir nebze daha güvende hissetti. Ancak, içindeki sıkıntı hala onu takip ediyordu.
Bahçeye adım attıklarında, kuşların cıvıltısı ve hafif rüzgârın sesi ona ferahlık verdi. Efe, "Burası çok güzel, değil mi?" diyerek çevreyi işaret etti. Yasemin, bahçenin canlı renkleri arasında kaybolmaya çalıştı ama aklındaki düşünceler onu rahat bırakmıyordu. "Evet, ama… bazen burası bile yeterli olmuyor," dedi. Efe, onun ruh halini anladığını belli ederek, "Geçmişin acıları, gelecekte de seni etkileyebilir. Ama seninle buradayım, birlikte aşabiliriz," dedi. Yasemin, içindeki sıcaklık hissini Efe’nin yanında biraz daha derinlemesine hissetti ama Karan’ın sessizliği tekrar aklında yankılandı. “Ya Karan? O her zaman uzak,” diye düşündü.
O an, Karan bahçeye geldi. Gözleri, Efe ile Yasemin’in konuştuğunu görünce hafifçe daraldı. Efe, onu görünce hemen gülümsedi. "Merhaba, Karan! Yasemin biraz dışarıda hava aldı," dedi. Karan, başını eğerek onlara doğru yaklaştı ama hâlâ uzak bir duruş sergiliyordu. Yasemin, onun yanındaki varlığını hissederek, içindeki huzursuzluğu biraz daha yoğun hissetti.
Karan, "Nasılsın, Yasemin?" diye sordu ama sesi soğuk ve mesafeli bir tınıdaydı. Yasemin, "İyiyim, teşekkürler," diyerek yanıtladı. Ama içindeki sıkıntı, Karan’ın sessiz ve uzak duruşuyla daha da derinleşiyordu. Efe, araya girerek durumu hafifletmeye çalıştı. "Yasemin’in biraz kötü bir rüya görmüş, ona destek olmaya çalışıyorum," dedi.
Karan, bu duruma sadece başını sallayarak yanıt verdi. Yasemin, Karan’ın sessizliğinde bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu. Karan’ın gözlerindeki derinliği ve içindeki savaşı görebilseydi belki de ona yaklaşmayı deneyecekti ama Karan’ın duvarları, onun için aşılması zor bir engeldi.
O an, Yasemin’in içindeki kaygılar yeniden canlanmıştı. "Acaba, yeni ailem benimle gerçekten ilgileniyor mu? Karan’la olan mesafemiz neden bu kadar büyük?" diye düşündü. Efe’nin yanındaki sıcaklığına rağmen, Karan’ın sessizliği içinde büyüyen bir boşluk gibi hissediliyordu. Geçmişin gölgeleri hâlâ peşini bırakmıyordu ve bu yeni hayat, ona belirsizlikle dolu bir yol sunuyordu.
Yasemin, sabah kahvaltısının ardından mutfaktan çıkarken derin bir nefes aldı. Evin içinde dolaşırken her köşe, ona farklı hisler uyandırıyordu. Bu yeni ev, geçmişine dair bazı anıları hatırlatıyordu; ama aynı zamanda yeni başlangıçların da kapısını aralıyordu. Efe’nin enerjisi ve Selim Bey’in sıcak tavırları, yavaş yavaş ona bir şeyler hissettiriyordu.
Mutfaktan dışarı adım attığında, bahçede Efe’nin gülümseyen yüzünü gördü. “Hadi dışarı çıkalım!” dedi Efe, coşkusuyla. Yasemin, gülümseyerek onu takip etti. Dışarıda güneş parlıyor, kuşlar cıvıldıyordu. Efe’nin yanında olmak, ona huzur veriyordu ama derinlerde bir yerde, Karan’ın sessizliğinin yarattığı belirsizlik devam ediyordu. “Acaba Karan’la ne zaman konuşabileceğim?” diye düşündü.
Oyun alanına geldiklerinde, Efe hemen basketbol topunu eline aldı. “Oynamak ister misin?” diye sordu. Yasemin, “Denemek istiyorum ama pek iyi değilim,” dedi. Efe’nin gözlerindeki parıltı, onu cesaretlendirdi. “Sadece eğlenmeye çalış!” dedi. Yasemin, onun yanında daha rahat hissediyordu, ama Karan’ın uzakta durup sessizce izlediğini fark etti. “Onunla konuşmak zor olacak,” diye geçirdi içinden.
Oyun başladığında, Efe’nin enerjisi onu sarıp sarmaladı. Efe, sürekli gülerek ve şakalar yaparak ona destek oluyordu. Yasemin, Efe’nin pozitif enerjisini hissetti. “Belki de böyle bir ailede olmak, beni de değiştirebilir,” diye düşündü. Ama Karan, kenarda durarak oyunları sessizce izliyordu. “Acaba Karan bu ailede neden bu kadar dışarıda kalıyor?” sorusu, aklında dönüp duruyordu.
Oyun sona erdiğinde, herkes yorgun ama mutlu görünüyordu. Yasemin, Efe’ye dönerek, “Gerçekten çok eğlenceliydi!” dedi. Efe, “Bundan sonra hep birlikte oynarız!” diye yanıtladı. Selim Bey ise, “Yasemin, bizimle her zaman oynayabilirsin,” diyerek gülümsedi. Bu sıcaklık, Yasemin’in içinde yeni bir umut yeşertti. Ancak Karan’a dair belirsizlik hâlâ devam ediyordu.
Kahvaltı sonrası mutfağa geçtiklerinde, Yasemin, Selim Bey’in yemek yapma becerilerini gözlemlemeye başladı. Selim Bey’in elindeki malzemeleri ustaca kullanması, ona biraz huzur veriyordu. “Burası gerçekten sıcak bir yer,” diye düşündü. Ama yine de Karan’ın sessiz duruşu, ona mesafeli geliyordu. Karan’la ilgili düşünceleri sürekli aklında dönüyordu. “Belki de onunla bir gün konuşmalıyım,” diye iç geçirdi.
Selim Bey, “Yasemin, yemek yapmayı sever misin?” diye sordu. Yasemin, bu samimi sorudan etkilenerek, “Aslında denemek istiyorum ama pek iyi değilim,” dedi. Selim Bey gülümseyerek, “Öğrenmek için buradayız. Beraber yapalım!” dedi. Yasemin’in içinde bir sıcaklık oluştu; bu yeni ailedeki insanlarla bir şeyler paylaşmak, ona iyi geliyordu.
---