Hastaneden çıkarken, kalbimde bir ağırlık vardı. Eski ailemle vedalaşmak, bir kapının kapandığını hissettiriyordu. Abilerimin yüzlerindeki soğuk ifadeleri, içimdeki belirsizliği daha da derinleştirmişti. Ama artık başka bir yolum yoktu. Yeni ailem bekliyordu.
Dışarı adım attığımda, havanın serinliği yüzüme çarptı. Gözlerim, hastanenin önünde beni bekleyen Akça ailesine odaklandı. Selim Bey ve Aslı Hanım, yanlarında Mert ile birlikte gülümsüyorlardı. Ama o gülümsemenin altında bir gerginlik vardı; belki de benimle ilgili yaşadıkları kaygıdan kaynaklanıyordu.
Bir an duraksadım, geride bıraktığım aileme son bir kez baktım. Annem gözyaşlarını tutmaya çalışıyor, babam ise ifadesiz bir şekilde önümde duruyordu. Onların yanına gitmek, içimde bir şeyleri yarıda bırakmak gibiydi. Ama artık yapmam gerekeni biliyordum.
İçimden bir ses, “Gitmelisin, yeni bir hayata adım atmalısın,” diyordu. Derin bir nefes alarak, yanlarına doğru yürüdüm.
“Baba, anne,” dedim, sesim titrek bir fısıldama gibiydi. “Hakkım helal olsun. Hepinizi sevdim, ama şimdi yeni bir başlangıca ihtiyacım var.”
Annem, gözlerini benden ayırmadan, sadece başını eğdi. Babamın yüzünde bir şey hissetmemi sağlayacak bir ifade yoktu. O an, içimde bir yaraya daha tuz eklenmiş gibi hissettim. Ama buna rağmen, yeni aileme dönmem gerektiğini biliyordum.
Mert, yanımda durarak, “Yasemin, gel biz gidelim,” dedi, o sıralarda oldukça heyecanlı görünüyordu. Bir an tereddüt ettim ama onun sıcak sesi, bana bir şeylerin daha iyi olabileceğini hatırlatıyordu.
“Tamam,” dedim, gülümsemeye çalışarak. Ama içimdeki korku hala oradaydı.
Selim Bey, yanımda durarak, “Hazır mısın, Yasemin? Yeni hayatına adım atmak için buradayız,” dedi. Gözlerindeki samimiyeti görmek, içimde bir nebze olsun rahatlama sağladı.
Aslı Hanım, elini omzuma koyarak, “Seni çok sevgiyle karşılayacağız. Biliyoruz, bu zor bir süreç ama birlikte atlatacağız,” dedi.
Yavaşça yanlarına yaklaştım. “Teşekkür ederim,” dedim. Onların sıcaklığı, içimdeki soğukluğu biraz olsun hafifletti.
Geride bıraktığım aileme son bir kez baktım. İçim burkulsa da, artık yeni bir sayfa açma zamanıydı. Adımlarım, yeni aileme doğru ilerlerken, içimde bir umut belirdi. Belki de bu yeni başlangıç, beni daha güçlü kılacaktı.
Selim Bey, Mert ve Aslı Hanım ile birlikte, hastane önünden uzaklaşırken, arkamda bıraktığım her şey yavaşça silinmeye başladı. Yeni bir hayat, yeni insanlar, yeni bir ben… Hepsi beni bekliyordu.
Bütün bunlar, beni tedirgin etse de içimdeki umut ışığını da büyütüyordu. Belki de, bu yolculuk sonunda kendimi bulacaktım. Yeni ailemle birlikte ilerlemek, kaybettiğim bağları yeniden kurma şansıydı. Ve bu şansı değerlendirmeye kararlıydım.
Adımlarım sağlam, kalbim biraz titrek ama yine de ilerlemeye devam ettim. Hayatımda yeni bir sayfa açıyordum ve bu sayfanın içeriğini ben yazacaktım.
...
Yeni ailemle hastaneden uzaklaştıkça, içimdeki karışık duygular bir nebze sakinleşmeye başladı. Mert’in yanındaki enerjisi, bana biraz moral veriyordu. Selim Bey ve Aslı Hanım, benim için yeni bir başlangıç yapmak konusunda kararlıydılar. Onların yanında kendimi korunaklı hissetmeye başladım.
Yolda yürürken, Mert heyecanla, “Yasemin, seni evimize götüreceğiz. Orada çok güzel bir odan var. İstersen birlikte dekorasyonunu yaparız!” dedi. Gülümsemeye çalıştım, ama hala içimdeki belirsizlik beni rahat bırakmıyordu. Yeni bir odaya sahip olmak, yeni bir hayata adım atmak heyecan verici olsa da, geçmişimle bağlarımı koparmak kolay olmayacaktı.
Evlerine vardığımızda, büyük bir bahçeye açılan kapının önünde durduk. Selim Bey, “Burada hep birlikte yeni anılar biriktireceğiz,” dedi. Bahçe, rengarenk çiçeklerle doluydu; her şey oldukça canlı görünüyordu. Ama ben hâlâ içimdeki boşlukla boğuşuyordum.
Aslı Hanım, içeri girerken beni yanına çağırdı. “Gel, sana evin içini göstereyim,” dedi. İçeri adım attığımda, sıcak bir atmosfer karşıladı beni. Duvarlar, aile fotoğraflarıyla doluydu; gülümseyen yüzler, sevgi dolu anları anımsatıyordu. O an, belki de benim de burada yerim olabilirdi diye düşündüm.
Mert, “Hadi, sana odanı gösterelim,” diyerek beni yukarı çıkmaya davet etti. Merdivenlerden çıkarken, kalbimdeki ağırlık hafifliyormuş gibi hissettim. Oda, benim için tamamen yeni bir başlangıç demekti. Kapıyı açtığında, gözlerim büyülendi. Oda, sıcak tonlarda dekore edilmişti ve pencere kenarında bir masa vardı.
“Burası senin için,” dedi Mert, heyecanla. “Beğendin mi?”
Gözlerim odanın detaylarını tararken, bir gülümseme belirdi yüzümde. “Evet, çok güzel,” dedim, sesim daha da ısındı. İçimde bir şeylerin değişmeye başladığını hissettim.
Aslı Hanım, arkamdan gelerek, “İstersen burayı kişisel hale getirebilirsin, seni bekleyen birçok renk var,” dedi. Bu sözler, içimdeki umut ışığını daha da büyüttü. Belki de kendime yeni bir alan yaratabilirdim.
Akşam yemeği için masaya oturduğumuzda, Selim Bey’in gülümsemesi bana biraz daha güven verdi. “Bugün bir araya gelmek ve yeni başlangıcın tadını çıkarmak için buradayız,” dedi. O an, ailemle geçirdiğim anların yanı sıra, belki de yeni ailemle de güzel anılar biriktirebileceğimi düşündüm.
Mert, masada biraz daha neşeli bir hava yaratmak için şakalar yapmaya başladı. Selim Bey ve Aslı Hanım da ona katıldı. Gülümsemek, içimdeki yükü hafifletiyordu. Bu yeni insanlarla birlikte bir arada olmak, geçmişin ağırlığını biraz olsun unutturuyordu.
Yemekten sonra, Mert ve ben bahçeye çıkıp yıldızları seyretmek için yürüyüşe çıktık. Gece, sessiz ve huzur vericiydi. Mert, “Burada her şey yeni ve taze. Dilediğin zaman dışarı çıkıp düşüncelerini paylaşabilirsin,” dedi.
Gözlerim gökyüzündeki yıldızlara takılı kalmıştı. İçimdeki belirsizlik hala vardı, ama bir yerlerde bir umut parlıyordu. Belki de bu yeni başlangıç, beni yeniden kendime getirecekti. Adımlarımı sağlamlaştırarak, belirsizliğin içinde kaybolmadan, yeni bir yolculuğa hazır olmalıyım.
Mert, “Seni tanımak çok güzel, Yasemin. Burada, hep birlikte güçlü olacağız,” dedi. O an, bir nebze olsun güven hissettim. Geçmişimin izlerini geride bırakabilirim belki de. Yeni bir aile, yeni bir ben… Ve bu yolculuk, belki de beni beklediğimden daha da iyi bir yere götürecekti.
Yeni sayfamı yazmak için kararlıydım.
...
Mert’in bahçede yanımda yürüdüğünü hissederken, gökyüzündeki yıldızlara dalmıştım. Gece, derin bir sessizlikle doluydu; rüzgar hafifçe esiyor, çiçeklerin kokusu etrafı sarıyordu. Ama içimde hâlâ belirsizlik vardı. Her adımda geçmişimle olan bağlarımın ne kadar güçlü olduğunu düşünüyordum.
Mert, yanımdaki sessizliği bozmak için, “Burası gerçekten harika değil mi?” dedi, heyecanla. Onun neşesi, içimdeki karamsarlığı biraz olsun dağıtmaya çalışıyordu. Ama hâlâ yeni bir aileye katılmanın ağırlığı üzerimdeydi.
“Evet, çok güzel,” dedim, gülümsemeye çalışarak. İçimde bir şeylerin değişmeye başladığını hissediyordum ama bu duygunun kaynağını tam olarak anlayamıyordum.
Bahçede yürürken, Mert’in yanında olmak bir nebze rahatlatıcıydı. “Burada yeni arkadaşlar edinmek istersen, sana yardımcı olabilirim,” dedi. Duyduğum bu cümle, içimdeki korkuları biraz daha azalttı. Belki de zamanla alışabilirdim.
Yıldızlar, gökyüzünde parıldarken, ben de geleceği düşünmeye başladım. Yeni bir hayat, yeni insanlarla dolu bir yolculuğa adım atıyordum. Ama geçmişimden gelen yankılar hâlâ kulaklarımda çınlıyordu. “Acaba burada beni kabul ederler mi?” diye düşündüm.
Mert, bir an durdu ve bana döndü. “Yasemin, burası seni bekliyor. Herkes seni sevecek, buna inanabilirsin,” dedi. Onun içtenliği beni biraz daha cesaretlendirdi.
Evimizin içindeki sıcak ortamı düşündüm. Aslı Hanım’ın gülümsemesi ve Selim Bey’in samimi tavırları, belki de yeni başlangıcımda bana yol gösterecekti. Ama yine de, geride bıraktığım ailemle olan bağımın ne kadar güçlü olduğunu unutmak kolay olmayacaktı.
Mert, yürümeye devam ederken, “Yazmayı seviyor musun?” diye sordu. Cevap vermeden önce bir an düşündüm. Yazmak, duygularımı ifade etmenin en iyi yoluydu. Ama bu yeni hayatta ne yazacağımı bilemiyordum.
“Evet, yazmayı seviyorum. Ama ne yazacağım konusunda hâlâ kararsızım,” dedim. Mert’in gülümsemesi, belki de benim için yeni bir başlangıcın kapılarını aralayabilirdi.
“Bence yazmak, hislerini anlamanın harika bir yolu. Belki de buradaki deneyimlerini kaleme alabilirsin,” dedi. Onun önerisi, içimdeki belirsizlikleri biraz daha netleştirdi. Belki de yaşadıklarımı yazmak, bana kendimi bulma şansı verebilirdi.
Gözlerimi yıldızlardan ayırarak, Mert’e döndüm. “Belki de denemeliyim,” dedim, sesimdeki kararlılığı hissederek. O an, içimde bir umut belirdi. Yeni hayatımda, yazmak benim için bir yol olabilirdi.
Bahçede yürüyüşümüz devam ederken, Mert’in enerjisi bana biraz daha cesaret veriyordu. Her adımda, belki de yeni bir ben doğuyordu. Geçmişimden gelen yüklerin bir gün hafifleyeceğini umut ediyordum.
Evimizin ışıkları yanarken, içeri girdiğimizde sıcak bir ortam beni karşıladı. Aslı Hanım, “Yatmadan önce bir şeyler atıştırmak ister misin?” diye sordu. Bu küçük teklif, bana burada kendimi daha iyi hissettiriyordu.
“Teşekkür ederim, bir şeyler alabilirim,” dedim. Yemek masasına oturduğumda, içimde bir parça huzur buldum. Bu yeni ailenin beni kabul etmesine dair bir umut ışığı belirmeye başlamıştı.
Belki de bu yeni başlangıç, beni daha güçlü kılacaktı. Her şey ağır ağır şekilleniyor, içimdeki karışık duygular bir nebze olsun yerini umuda bırakıyordu.
...
Yemek masasında otururken, Mert’in enerjisi biraz olsun içimdeki tedirginliği dağıtıyordu. Aslı Hanım, masaya çeşitli yemekler yerleştirirken, sohbet bir anda hareketlendi. “Yasemin, biz büyük bir aileyiz,” dedi Selim Bey, gülümseyerek. “Mert’in dışında iki oğlumuz daha var. Efe ve Karan, mimar ve mühendis olarak aile şirketimizde çalışıyorlar.”
Bu cümle, içimde bir merak ve kaygı dalgası yarattı. Abilerimin olduğunu öğrenmek, kafamda birçok soru oluşturdu. “Efe ve Karan… Onlar kimler?” diye düşünmeye başladım. Gerçekten tanımadığım insanlar mıydı, yoksa benim için bir şeyler ifade ederler miydi? İçimde bir yerlerde, onların hayatlarına nasıl entegre olacağım sorusu yankılanıyordu.
Mert, bu anı değerlendirerek, “Efe, mimar. Tasarımlarıyla her projeye hayat veriyor. Karan ise mühendis. Onun matematiksel zekası, projelerimizi başarılı bir şekilde hayata geçirmemizi sağlıyor,” dedi. Onun sesi, içimde bir merak duygusu yaratıyordu ama aynı zamanda belirsizlikle doluydum. Abilerimin yetenekleri beni etkiliyordu, fakat bu yeteneklerin yanında onların benden beklentileri nelerdi? Acaba benim onlarla bir bağ kurmam kolay olacak mıydı?
Masada bu bilgileri dinlerken, içimde bir kıvılcım yanmaya başladı. Ama bu heyecan, aynı zamanda bir korkuyla karışıyordu. Daha önce hiç tanımadığım bu insanlar, beni nasıl karşılayacaklardı? Acaba onları etkileyebilecek miydim? Geçmişimle bağlarımı koparmak kolay olmayacaktı. Geçmişimden gelen yankılar, aklımı karıştırıyordu. “Acaba onlarla nasıl iletişim kurarım? Bu ailede gerçekten yer bulabilir miyim?” diye düşünmeden edemedim.
Aslı Hanım, gözleri parlayarak, “Her ikisi de çok iyi kalplidir. Birlikte vakit geçirmeyi severiz,” dedi. O an, belki de yeni bir başlangıç yapmanın heyecanıyla dolmuştu içim. Ama aynı zamanda, geçmişimle olan bağımın hâlâ üzerimde bir yük olarak durduğunu hissettim. Yeni bir ailede yer almak, benim için korkutucu olduğu kadar heyecan vericiydi.
“Mert, Efe ve Karan ne zaman gelecek?” diye sorduğumda, onun gözlerinde bir parıltı belirdi. “Bu akşam belki gelirler,” dedi. İçimde bir heyecanla birlikte bir korku da oluştu. Yeni abilerimle tanışmak, aynı zamanda onlarla nasıl bir bağ kuracağım sorusunu da beraberinde getiriyordu. “Ya beni yargılarlarsa? Ya geçmişim hakkında sorular sorarlarsa?” düşüncesi aklımı kemiriyordu.
Yemek masasında sohbet devam ederken, Mert’in anlattığı hikayeler beni gülümsetiyordu ama bu gülümseme ardında derin bir kaygı gizleniyordu. İçimde hâlâ bir boşluk hissi vardı; bu boşluk, abilerimle olan ilişkimde nasıl bir yol çizeceğime dair belirsizlikle doluydu. “Acaba bir aileye gerçekten ait olabilecek miyim?” sorusu sürekli aklımda dönüp duruyordu. Geçmişimle birlikte, yeni bir aileye adım atmanın zorluğu da içimi kemiriyordu.
Kahvaltı sonrası Selim Bey, “Hadi, biraz sohbet edelim. Birlikte daha fazla zaman geçirmek önemli,” dedi. Mert, yanımda oturarak, “Efe ve Karan çok eğlenceli insanlardır. Onlarla zaman geçirmek senin için keyifli olacaktır,” dedi. Ama bu sözler, içimdeki kaygıyı tam anlamıyla gideremiyordu. “Ya onlarla yeterince uyumlu olamazsam? Ya iletişim kurmakta zorlanırsam?” diye düşündüm.
Masada gülüşmeler yükselirken, Aslı Hanım bir an yanımdan geçti ve “Yasemin, sen de abilerinle güzel bir bağ kuracaksın. Bunu zamanla göreceksin,” dedi. O an, içimdeki belirsizlik biraz daha hafifledi ama yine de derin bir korku, içimi sarmalamaya devam ediyordu. Belki de burada kendimi bulmak için mücadele etmem gerekecekti, ama bunun ne kadar zor olacağını biliyordum.
Tam o sırada kapı çaldı. İçimdeki heyecan doruk noktasına ulaştı. “Acaba beni bekleyen bu yeni insanlar, benim için ne anlama gelecekti?” diye düşündüm. Kapıyı Mert açtı ve iki genç adam girdi. “Hoş geldiniz!” dedi Mert, büyük bir coşkuyla. Onların gözleriyle ilk karşılaştığımda, içimdeki kaygı bir anlığına yerini meraka bıraktı. “Efe, Karan, tanışın, bu Yasemin,” dedi.
Abilerim, sıcak gülümsemelerle bana doğru yöneldiler. Efe, “Merhaba Yasemin! Mert’in seni ne kadar övdüğünü duydum,” dedi, sesinde samimi bir ton vardı. Karan da gülümseyerek, “Evet, seninle tanışmak için sabırsızlanıyorduk,” diye ekledi. İçimdeki tedirginlik, onların samimi bakışlarıyla biraz daha azaldı ama hâlâ bir kenarda, “Ya beni kabul etmezlerse?” korkusu duruyordu.
Efe’nin enerjisi, odayı aniden aydınlatıyordu. Kısa boyuna rağmen, kararlı duruşuyla etrafa güven yayıyordu. Koyu kahverengi saçları, yüzüne düşmüşken, derin mavi gözleri sanki içindeki neşeyi dışarı taşıyordu. Efe’nin gülümsemesi, kendimi bir nebze daha rahat hissetmemi sağladı. Ama yine de onu tanımak, benim için büyük bir adımdı.
Karan ise tam tersine, daha uzun ve ince bir yapıya sahipti. Siyah saçları hafif dalgalıydı ve gözleri, sanki derin bir düşünce denizine dalmış gibiydi. Ciddiyetiyle beni düşündürmeye teşvik ediyordu. Gözlerindeki düşünceli ifade, onu daha fazla merak etmemi sağlıyordu. “Acaba onunla daha derin bir bağ kurabilir miyim?” diye düşündüm.
Aslı Hanım, “Gel, otur Efe, Karan. Gelin, yemek yiyin, sonra biraz sohbet ederiz,” dedi. Efe ve Karan, annelerinin sözünü onaylayarak yanımda durdular. “Ellerimizi yıkayıp geliyoruz,” dedikten sonra içeri doğru yöneldiler. Onların bu sıradan ama samimi hareketleri, aile içindeki dinamiklerinin ne kadar sıcak olduğunu gösteriyordu; her şey normalmiş gibi görünüyordu.
Ama ben o sırada içimdeki karmaşayı hissediyordum. Kaygılarım ve geçmişimle ilgili düşünceler, içimde bir duvar gibi yükselmeye devam ediyordu. Abilerimle olan bu ilk tanışma, belki de yeni bir aileye adım attığımı hissettiriyordu. Yine de, içimdeki korkuları geride bırakıp kendimi tamamen açmak konusunda hâlâ tereddüt ediyordum. Efe’nin gülümsemesi ve Karan’ın düşünceli bakışları, her ne kadar içimdeki huzursuzluğu hafifletmeye çalışsa da, geçmişin gölgeleri üzerimdeki ağırlığını hissettiriyordu.
Kendimi bir labirentin içinde kaybolmuş gibi hissediyordum. Geçmişimden kopmak zor, yeni insanlarla bağ kurmak ise daha da zordu. “Ya beni yargılarlarsa? Ya onlara yeterince iyi gelmezsem?” düşünceleri aklımı kemiriyordu. Bir yandan da, yeni bir başlangıç yapmanın heyecanı vardı; yeni insanlarla dolu bir hayat, belki de bana daha önce hiç hissetmediğim duyguları tattıracaktı. Ama bu karmaşık duygular, bir yanımda korku, diğer yanımda umut yaratıyordu.
Karan’ın gülümsemesi, Efe’nin enerjisi, onları tanıma isteğimi artırıyordu ama aynı zamanda içimde bir endişe yaratıyordu. “Acaba onları nasıl etkileyebilirim? Geçmişimle onlara nasıl yaklaşabilirim?” Bu soruların cevapsız kalması, içimde bir huzursuzluk yaratıyordu.
İçeri döndüklerinde, Efe ve Karan’ın yüzlerindeki sıcak ifadeleri gördüm. Onların samimiyeti, beni biraz daha rahatlatıyordu ama hâlâ içimde bir boşluk hissi vardı. Bu tanışma, yeni bir aileye adım attığımın bir habercisi gibiydi ama geçmişle olan bağlarımı koparmak o kadar kolay olmayacaktı. Onları daha iyi tanımak için bir adım atmam gerektiğini biliyordum, ama bu adımın ne olacağı hakkında hâlâ tereddütlerim vardı.