[Bölüm.20]

778 Words
Eva "Seninle uyumak" Söylediği iki cümlenin içimde yarattığı heyelandan bi haber,keskin grileri yüzümün her bir ayrıntısını özenle inceliyordu. Yutkundum.. Aldığım kesik nefesler sanki ciğerlerime yetmiyor,göğsümü kör bir bıçakla deşeliyorlarmış gibi bir hisle dolup taşıyordum. Öyle ki!Bu his görünmez kanlı ellerini boğazımdan hiç çekmiyordu bir kaç gündür. Yaşadığım içsel acının tarifi yoktu. Başka bir adamın iğrenç dokunuşlarınıda umursamıyordum artık. Bedenimin acısınıda umursamıyordum. Sadece.Sadece kabul edemediğim çırpınan ruhuma aldığım darbelerdi. Göz pınarlarıma dolan yaşları geri iteleyip,karşısında ağlamak isteyeceğim en son şey bile değildi. Zira hiç ağlak bir kız olmamıştım..Son yaşadığım yıkımlara kadar. Günlerdir ağlamaktan acıyan boğazımın konuşmama ne kadar izin vereceğini bilmeden"Benimle uyumak mı?"diye sordum. Grileri hiç bıkmaksızın hala yüzümü arşınlarken"İstemiyorsan gidebilirim"dedi. Dedikleriyle hissettirdikleri aynı değildi üstelik,bir anlık güzel yüzüne oturan tedirginlik ağzımdan çıkacak olan bir kaç cümleye bağlıymış gibiydi. Kimseyi tanımadığım gibi Demir'ide tanımıyordum,lakin bana verdiği o güven hissi,kalbimin en ücra köşelerinden bile bas bas bağırıyordu. Adını koyamadığım bu his.. Neden şimdi canımı yakıyordu peki? Oradan oraya sürüklenen benliğim kaybolmuştu sanki. Demir elini uzatsa tutardı,lakin benim için doğru düžgün tanımadığı bir kadın için hayatını bu denli tehlikeye atmasını asla isteyemezdim. Beni kendi babam korumamışken bir başkasından koruması isteyemezdim..Haksızlıktı bu.Demir'i kendi pisliğime bulayamazdım. Hala benden cevap bekleyen ifadesi,keskin grileri boynuma doğru kaydığında kaşlarını çattı. "Hayır istemiyorum gitmeni"dedim. Gördüğü gerçekleri sorgulamaması için. Aramızdaki mesafeyi bir iki adımla kapattı. Keskin grilerinin değdiği boynum karıncalanmaya başladığında soracağı soruya şimdiden cevap arıyordu aciz zihnim. Onun kızgın bakışları karşısında acizdim. Yaşadıklarımı kelimelere dökemeyecek kadar acizdim. Onun eşsiz grilerinin yoğunluğu altında acizdim. Acizliğim verdiği her sert soluğunda saçlarımda titreşen sıcak nefesini hissettikçe kaburgalarımı kıracak derecede yakıyordu canımı. "Kim yaptı bunları"diye sordu.Boynumdaki morluklara hitaben sorduğu soruyu cevaplamak istemedim. Aramızda bir çekim vardı,adı neydi bilmiyorum,ama ne olursa olsun Demir'e gerçekleri söyleyip onu bir hezeyana sürüklemek istemedim. "Önemli bişey değil,babamla tartışırken oldu"dedim.Dilime bulanan ilk yalan cümlelerimle. Mümkünmüş gibi daha fazla kasılmıştı heybetli iri bedeni. Bu söylediğim yalan sonucu babam burada olsa gidip boğazına yapışacağına o kadar da emin oldum,yüzündeki sert ifadesinden. Parmak uçları narin bir eşyaya dokunurmuşcasına boynumdaki o iğrenç morluklarında üzerinde hafifçe gezinmeye başladığında,benliğimdeki acıları uyuşturmuş gibiydi,bir dokunuşu narkoz etkisi yaratmıştı sanki. İnsan bir kaç defa gördüğü bir adama çekilirmiydi? Çekiliyordum.. Hakkım olmadığını,bir sonumuzun olmadığını bile bile çekiliyordum. "Acıyormu"diye sordu.Kızgın olmayan sinirlerinden arınmış kısık fakat bariton ses tonuyla. Şakaklarıma değen nefesi yine alaşağı etmişti bütün direnmeye çalıştığım tarafımı.Kapanan gözlerim ise bunun cabası. "Artık acımıyor"dedim. Yalandı.. Ruhum acıyordu.. Başka bir adamın dokunuşlarını kabul edemeyen benliğim,sahipsiz ruhuma safi acı çektiriyordu. Belime dolanan kollarıyla geniş göğsüne yavaşca bastırıp"Ruhundaki acıları belki dindiremem ama.Ama bedenine kazınan her bir izin hesabını verecekler"dedi. Beynime nüks eden fısıltılı sesi beni göğsüne bastırdığında beni mayıştırsada,haklıydı.Ruhumdaki acıyı ızdırabı henüz ben kendim bile dindirecek çareyi bulamamıştım. Belime sardığı kollarını yavaşça çözdü,sıcak elleri soğuk ellerimi bulduğunda sıkıca tutup arkamızdaki yatağa adımladı,peşi sıra yavaşça ilerlerken yüreğim sıkışıyordu. Neydi Demir'e hissettiklerim böyle? Ona böyle yoğun hislerle yoğrulmaya başlamışken Mert ile evlenme düşüncesini bana acı çektiren şeytanlar tekrar gözlerimin önüne sürdüğünde acıyla yine gözlerimden bir damla yaş süzüldü. Aceleyle damlayan bir damla yaşı silmiştim,Demir görmesin diye. Uzandığı yatağıma avuçlarındaki elimi bırakmadan benide kucağına çekti.Sırtım geniş göğsüne temas ettiğinde sanki hiç bırakmak istemez gibi sıkıca sarıldı, yine bastırdı beni kollarının arasına. "Sarışın"dedi.Sustu.Derin bir nefes alıp devam etti"Sarışınım"Burnunu saçlarımın arasına daldırıp kokumu içine derince çektiğinde,içimde sokakları kanla dolu olan dünyam yine başıma yıkılmıştı. Başkalarını düşünerek kendimden ödün vermiştim hep,bu defa dedim içimden bu defa omuzlarımdaki yükü yüklenen yanımdaki yatan bu adam olabilirmiydi? Kimi kandırıyorum ki?Olamazdı tabiki! "Ben o adamın yanına gittikten sonra neden aramadın beni?"diye sordum,aklıma gelen pervasız soruyu sormamla sorduğuma pişman olmam aynı saniyeyi buldu.Ortada bir gerçek vardı;Ben o adamın yanına kendi ayaklarımla gitmiştim,bilemezdim ki böyle olacağını. Ama ne olursa olsun içimdeki bu boş kırgınlık gitmiyordu.Zaten hiç gitmemişti ki,ne zamanki annem öldü,o zaman o küçük kıž sahipsiz bir tarafı eksik,ruhu yaralı,küçücük bedenine büyük gelen kırgınlıklarıyla büyüdü. "Babam olacak orospu çoçuğu anne-"dedi yine sustu,diline gelen küfürlerini ağzının içinde savurup dudaklarını kulağımın ardında durduğunda"Ailevi önemli bir meseleyi halletmem gerekiyordu.Rusya'daydım henüz bugün dönebildim.Ve sana geldim"dedi. Başımı hafifçe sallayıp anladığımı belirttiğimde zaten sıkıca sardığı kollarını beni göğsüne hapsetmek ister gibi daha fazla bastırdı. Saçlarımın içine gömdüğü yüzünü göremesemde,onunda güzel yüzündeki acıları hissedebiliyordum.Demir'de acı çekiyordu,sebenini bilmesemde sesindeki değişen tınıdan anlayabilmiştim. "Kokun.Kokuna tiryaki olabilirim sarışın"dediğinde kendi teninin kokusuyla karışan acı kahve kokusundan habersiz ardımdaki koca adama gülümsedim.Görmemiş olsada gülümsedim. Karnımın üzerindeki ellerinin üzerine sol elimi koyup sağ kolumla kollarına sarıldım.Bir daha hiç sarılamayacağımı düşünerek kokusunu içime çeke,çeke sarıldım. Nasıl bir çelişkiydi bu?Nasıl bir bilinmezlik.. İçine düştüğüm karanlık çukurun sonu görülmüyordu;Ve ben o çukurda bir gün son nefeslerimi verecektim biliyordum. Ağzımdan kaçan tutamadığım hıçkırığımı dudaklarımı ısırarak hapsetmeye çalıştım ama ardımda bedeni yay gibi gerilen adam yine duymuştu. "Uyu sarışın.En azından bu gece kollarımda acılarını dindirebileyim.Uyu"Diye fısıldadı beynimin en ücra köşelerine sesini hapsettiğim adam.Öyleki sesini bir ömür o hapsettiğim karanlık köşelerden çıkartmayacaktım...

Great novels start here

Download by scanning the QR code to get countless free stories and daily updated books

Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD