Bölüm.3

1188 Words
Bütün bu duyduklarım gerçekmiydi damızlık gibi mi kullanacaktı beni?. Neden normal bir insan beni bulmuyordu,neyin cezasını çekiyordum ben böyle?. Bu söylediklerini asla yapmayacaktım tabiki de"Sen delirmişsin,kafayı yemişsin istediğin bu şey normal bir şeymiş gibi karşıma geçmiş birde rahat,rahat anlatıyorsun"dedim. Sakince yüzüme bakıp"Zor bir şey değil Eva senden istediğim,sana dokunmadan hamile kalıp çocuğu doğurup bana verip gideceksin,ayrıca babanıda bu durumdan kurtaraksın,yoksa yemin ederim öldürürüm babanı inan bana benim için hiç de zor değil"dedi. Önce babam sonra hiç tanımadığım bu adam,kafayı yedirteceklerdi en sonunda bana. Çenemden sertçe tutup yüzümü,yüzüne yaklaştırdı"Babanın ölmesini istiyormusun Eva"diye sordu. Sorduğu soruyla birlikte bütün vücudum titremeye başladı. Bana doğru düzgün babalık yapmasada o benim babamdı nasıl ölmesini isteyebilirdim ki,başımı iki yana sallayıp"Hayır,istemiyorum"dedim. Yüzüne sinsice bir gülümseme yerleştirip"aferin o zaman dediklerimi yapıp evleneceksin benimle"dedi tekrar. "Ama bunun başka bir yolu olmalı,lütfen ben evlenmek istemiyorum"dedim fısıldayarak,sesim içime kaçmıştı sanki. "Karar senin Eva!Ya kendi canın yada babanın canı"deyip çenemi sertce bıraktı. Babamın şu anki durumundan faydalanıp beni kullanmaya çalışıyordu resmen. Söylediği ve teklif ettiği,anlaşma dediği bu iğrenç planını anlamaya çalıştıkça vücuduma giren o titremeye engel olamadım. Zangır zangır titriyordum hala. Gözlerim doldu ama ağlayamıyordum da. Konuşmak istiyordum ama dilim tutulmuştu sanki. Dönüp bana bakıp titrediğimi gördüğünde"Eva iyimisin kendine gel!Evaa"diye bağırmaya başladı. Kulaklarımın uğuldamaya baslamasıyla ne söylediğini bile anlamıyordum artık. Beni kollarımdan tutup kendisine bakmam için zorladığında yanağıma attığı tokatla gözümden bir damla yaş süzüldü. Boğazıma dizilen hıçkırıklarım tanımadığım bir adamın attığı bu tokatla birer birer firar ettemeye başladığında ağlamama engel olamadım. Göğsümün ortasına bir hançer saplanmıştı ama sahibi yoktu,fırsat bulan herkes o hançeri mümkünmüş gibi dahada derine itiyordu. Mert'in ellerini üzerimden ittim,o ne oldu gibisinden hala bana bakarken aracın kapısını açıp kendimi dışarıya attım. Nefes alamıyordum,tıkanmıştım sanki,denizin kenarına doğru yalpalayarak attığım adımlarımla ayaklarım bir birine dolanıyordu. En son attığım adımla yere kapaklanmam bir oldu. Dizlerimin üzerine düştüğümde ağlamam daha da şiddetlendi. İçim çıkana kadar ağlamak istiyordum. Tutamıyordum artık kendimi hıçkırıklarım bir bir döküldü dudaklarımdan. Dakikalarca ağladım,nasılım ne haldeyim bilmiyorum bile şuan,tek bildiğim azrailim gelmiş ve canımı almaya çalışıyordu. Üzerime düşen gölgeyle Mert'in buraya geldiğini düşünüp,aceleyle başımı kaldırıp bakmak istediğim de bir çift kol dolandı belime,ben daha ne olduğunu anlamadan beni tutup ayağa kaldırdı,başımı kaldırdığımda,kurşuni grisi gözleri değdi koyu kahve gözlerime. kalbim yaralı bir serçenin çırpınışı gibi atmaya başladığında bir tokatta burdan yemiştim sanki. Kalbim sıkışıyordu,ismini bile bilmediğim bu adama baktıkca göğsümün sol tarafı sızlamaya başladı. Adam beni yerden kaldırırken tutunmak için farkında olmadan ellerimi adamın kollarına koyup birde yetmezmiş gibi kollarını sıkmıştım,tırnaklarım etine geçmişti. Gömleğinin üzerinden fark edilen kas boğumları ellerimin altında kasılmaya başladı. Hıçkırıklarım durmuştu karşımdaki adamın gözlerine bakıyordum öylece.Bugune kadar gördüğüm en güzel grinin tonları olabilirdi.Büyülenmiş gibiydim sanki,çok güzel gözleri vardı,gözleriyle orantılı siyah kaşları,siyah saçları,keskin çene hattı yüzüne uyumlu düz burnu,dolgun kırmızı dudakları ve yüzüne fazlasıyla yakışan kirli sakalı,çok yakışıklıydı fazlasıyla hemde haddinden fazla. Kaşlarını çatıp yüzüme dik dik bakıp"Bu bugün ikinci karşılaşmamız sarışın"dedi aksanlı konuşmasıyla,dudaklarının ucu kıvrılıp gülümsedi. Gözleri sulanmış gözlerime,Mert'in attığı tokattan sonra kızaran yanağıma değdi. Evet bu ikinci karşılaşmamızdı bugün,babamın Holding'inde asansörde karşılaştığım adamdı. Ben kelimeleri toparlayıp konuşup bir şey söylemeye fırsat bulamadan Mert'in sesini duydum. "Ne oluyor lannn!" diye bağırarak geliyordu. Aceleyle ellerimi kollarından çekip,adamı kendimden uzaklaştırdım.Tek kaşını kaldırıp uzaktan gelen Mert'e bakmaya başladı. Mert hızlı adımlarla yanımıza geldiğinde adama dik dik bakmaya başlayıp elini belime doladı"Sen hayırdır birader!Nerden geliyor bu cesaret bu kadar yakınlık kim oluyorsunda nişanlıma sarılıyorsun"deyip daha fazla sıktı belimi,beni kendine yapıştırmıştı adeta. Adam Mert'e bakmaya tenezül bile etmiyordu,ona bakmayı bırakıp yüzüme bakıyordu öylece. Peki ben neden bir şey söyleyemiyordum Mert'in söylediklerini doğrular gibi susuyordum. Mert'in ellerini belimden itip kenara çekildim ne kadar uzak durursam bu piskopat adamdan o kadar iyiydi,ama elimi kolumu her bir taraftan bağlamıştı istedigini yapmaktan başka çarede bırakmayacaktı sanki bana. Karşımdaki adam Mert'i kaale bile almayıp bir iki adımla dibime girdiğinde,başımı kaldırıp yüzüne bakmak istedim yanımdaki Mert'i bile umursamadan. Çatık olan kaşlarını mümkünmüş gibi daha da fazla çatıp yüzüme biraz daha eğildi"Bu adam sana zorla birşey mi yaptırıyor az önce neden ağlıyordun sarışın"dedi. Dilim,damağım,boğazım kurumuştu zorla yutkunup"Hayır...Hayır birşey yapmıyordu"Dedim. Hala yüzüne bakıyordum,yandan bir bakışla Mert'e bakıp"Bak seni tanımıyorum ama bu adamın sana birşeyler yapmaya ya da zorla yaptırmaya çalıştığına eminim"dedi. Babam'ıda düşünmek zorundaydım kahretsin ki bu evlilik olmayacaktı,olmamak zorundaydı bir yolunu bulacaktım bulmak zorundaydım,Mert'e baktığımda adamdan bakışlarını alıp alayla bana bakmaya başladı. Benim cevap vermemi beklediği aşikardı"Tanımadığınız birini sorgulama hakkını size kim veriyor peki"dedim ani bir tepkiyle,aslında isteyerek yaptığım birşey değildi. Kaşlarını kaldırdı böyle bir tepki vermemi beklemiyor olsa gerek"Yanağında neden tokat izi var o zaman"diye sorunca ne söyleyeceğimi bilemedim geri geri adımlayıp"Bu sizi ilgilendirmez beyfendi"deyip hızlı adımlarla Mert'in arabasına yürüdüm,acilen ordan uzaklaşmam gerekiyordu,bu kadarı fazlaydı artık,tanımadığım insanların karşısında aciz gibi görünmekten nefret ediyordum. Arabadaki çantamı alıp yürümeye basladım sahil boyunca. Arkamı dönüp baktığımda Mert yerde yatıyordu,bakışlarıyla içimde yangın başlatan o gri gözlü adam ise Mert'in üzerine eğilmiş bir şeyler söylüyordu,ne konuştuklarını duyamıyordum ama adamın haline bakılırsa Mert'i hırpalamıştı. Arkamı dönüp yoluma devam ettim,yoldan bir taksi çevirip gideceğim yerin adresini söyleyip başımı cama yasladım. Taksiciye"Radyoyu açabilirmisiniz"dedim. "Tabi ablacım"deyip taksici radyoyu açtığında çıkan şarkıyla gözlerimden yanaklarıma yaşlar süzüldü. İçimden eşlik ettim Sezen Aksu'ya.Yarım kalmış hayallerime,çocukluğuma annesizliğime herşeye isyan ettim. Peki nasıl istersen öyle olsun Tutamam tutamam gideni Belli ki kırmak istemiyorsun kalbimi Kıyamam, bir de kıyamam iyi mi? Giden gitmiştir zaten Kesemem kesemem yolunu Hani satın alınan sevgiye alıştırılmış Bir çocuğun her oyuncağa çabucak doyumu Ben de yoluma giderim Ezdirmem kendimi Ama gezdirmem de gönlümü Gider acımı çekerim Ben de yoluma giderim Ezdirmem kendimi Ama gezdirmem de gönlümü Gider acımı çekerim.. Hıçkırıklarımı tutamadım firar etti birer,birer yine. Taksici aynadan bakıp"iyimisin abla"dediğinde başımı iki yana sallayıp"Değilim...Hiç iyi değilim hayatım bok gibi,daha da dibe batıyorum çırpınıyorum ama...ama kurtulamıyorum"deyip sustum, avuçlarıma düşen göz yaşlarıma baktım. Taksici"Abla iyi değilsin hastaneye götüreyim istersen"deyince olmaz gibisinden başımı salladım. Başımı kaldırıp camdan dışarıya baktığımda yağmur çişeliyordu kalabalık sokaklara,hava karmakarışıktı,benim gibi. Taksici"Abla geldik"dediğinde ücretini ödeyip indim arabadan. Mezarlığın kapısını yavaşça açıp girdim,yıllardır ezbere bildiğim yoldan yürüyüp annemin mezarının başına gelip oturdum. Buz gibi toprağa dokundum,soğuk taşına dokundum"Annem ben geldim"dedim ağlayarak boğazım düğüm,düğüm oldu,bekledim,benimle konuşmasını istedim canım kızım deyip gelsin sarılsın istedim. Gelsin sarılsın bağrına bassın istedim,ama yoktu benim annem yoktu. Soğuk mezar taşının üzerine uzanıp buz gibi mezara sarıldım anneme sarılıyormuş gibi annem beni sarıyormuş gibi. Gözlerimden yaşlar toprağa damlarken"Babam bana sahip çıkmıyor anne,kızım yavrum deyip sarılmıyor bile,başkalarının babalarının kızlarına sarıldığını gördükce canım yanıyor anne,biliyormusun bu yaşıma kadar başımı bile okşamayan babam bugün ilk defa ellerimi tuttu gözlerimin içine baktı anne,ne için kim için,başımıza ecel gibi çöken bir adam için,kendi canı için benim canımı hiçe sayıyor anne,umrunda değil benim ne hale gelip nasıl olacağım umrunda değil,keşke senin yerine ben ölseydim,keşke ölseydim"deyip daha sıkı sarıldım soğuk mezar taşına"Anne ne yapacağım ben,nasıl kurtulacağım bu beladan,kaçıp gitmek istiyorum olmuyor anne,bana babalık yapmamış olsa da kıyamıyorum,senden bana kalan son kişiyi babamıda kaderine mahkum edip gidemiyorum anne"deyip yine ağladım. İçim çıkana kadar. Gözümde yaş kalmayıp halsiz düşene kadar ağladım. Mezarın başında kaç saat geçti bilmiyorum ama hava kararmaya yüz tutmuştu. Mezarların arasından hışırtı sesi duyunca ayağa kalkıp"Kim var orda"diye seslendim cevap veren olmadı. Hışırtı sesleri git gide yaklaşmaya başlayınca çantamı alıp geldiğim karanlık yoldan koşmaya başladım. Koşar adım mezarlığın kapısına vardığımda tam açıp çıkacakken,belime dolanan kollarla sert bir bedene yaslandım ve burnuma bastırılan eter ile en son hatırladığım zaten halsiz olan vücudumun pelte gibi arkamdaki adamın kucağına yığılışıydı..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD