Zeynep uyandığında aydınlıktan gözlerini çok zor açtı. Önce etrafına bakıp nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Gözlerini tam olarak açabildiğinde Yiğit'in salonunda olduğunu fark etti. Akşam en son bu koltukta oturduğunu hatırladı. Gerisi yoktu. "Yorgunluktan uyuya kalmışım" dedi. Gülümseyerek başını yumuşak yastığa gömdü ve battaniyeyi boynuna kadar çekti. Düşünülmek, ilgi görmek hoşuna gitti. Kendini şımartılmış hissetti.
Yiğit'in bu iyiliğine karşılık vermek istedi. Ayağa kalkıp battaniyeyi katladı ve yastığı üzerine koydu. Mutfağın yanındaki banyoya gitti. Aynaya baktığında geceden kalma makyajının aktığını, gözlerinin yanında ve altında siyah boyalar vardı. Bu evde makyaj temizleyici bulamayacağını bildiği için bu seferlik yüzünü sabunla yıkadı. Yüzünde hiç bir makyaj artığı kalmamıştı. Boynundaki fuları yine saçını toplamak için kullandı. Akşamki topuklu ayakkabılar yüzünden ayak tabanları hala zonkluyordu. Tekrar onları giymek istemedi ve çıplak ayak mutfağa gitti. Sıra güzel bir kahvaltı hazırlamaya gelmişti. Eşyaların yerini dünden öğrendiği için bu sefer zorluk çekmedi.
Telefon sesi duyduğunda kafasını mutfak kapısından uzattı. Gördüğü manzara karşısında ağzı açık kaldı. Yiğit, koyu renk kot pantolon, düğmeleri bağlanmamış önü açık siyah gömleği ve ıslak saçlarıyla hızla merdivenlerden iniyordu. Doğruca salona yöneldi, sehpanın üzerinden telefonunu aldı. Konuşmaya başladıktan sonra telefonu omzu ile kulağının arasına sıkıştırdı. Gömleğinin düğmelerini kapatmaya başladı.
Zeynep kıpırdamadan hayranlıkla onu izliyordu. Yiğit gömlek düğmelerini kapatınca "gitti sixpack görseli" dedi kendi kendine. Bunun ön gösterim olduğunu bilmiyordu. Yiğit gömlek düğmelerini kapattıktan sonra kemerini çözüp pantolonunun düğmesini açtı. Zeynep gözlerini kocaman açıp elleriyle ağzını kapattı. Adam giyiniyor mu soyunuyor mu anlayamadı. Yiğit izlendiğinin farkında olmadan rahatça hareket ediyordu. Pantolonunun düğmelerini açtıktan sonra hafifçe aşağı indirdi ve gömleğini içeri soktu. Tekrar toplayıp kemerini bağladı. Bu sırada konuşması bitti ve telefonunu koltuğa attı.
Zeynep pantolon düğmeleri açıldıktan sonra daha fazla dayanamayarak kendini mutfağa attı. Kalbi hızla atıyordu. Yiğit'i gizlice izlemek onu utandırdı ama bir o kadar da heyecanlandı. Kendine gülerek kahvaltı hazırlamaya devam etti.
Yiğit mutfaktan gelen sesleri duyunca oraya yöneldi. Koltuğun üzerinde katlı battaniyeyi görünce Zeynep'in orada olduğunu tahmin etti. Zeynep arkası dönük bir şeylerle uğraşıyordu. Arkadan bakıldığında ufak tefekti ama beyaz dar gömleği ve dar eteği sayesinde ince beli ve yuvarlak kalçaları ortaya çıkmıştı. Yiğit kızı beğeni ile süzdü. Onu izlerken Zeynep'in kendi kendine sırıttığını fark etti. Tabii bu gülümsemenin nedeninin kendisi olduğunu bilmiyordu.
Zeynep tabak çıkartmak için başının üzerindeki dolabı açtı. Dolap onun boyuna göre oldukça yüksekti. Kolunu iyice uzatıp parmak uçlarında yükseldi. Tabaklara değiyor ama bir türlü tutamıyordu.
"Ya hangi akla hizmet bir dolap bu kadar yüksek yapılır?"
Önce burnuna harika bir parfüm kokusu geldi sonrada sırtındaki sert gövdeyi hissetti. Yiğit onun çırpınışını görmüş tabakları kafasına düşürmemesi için yardım etmeye gelmişti. Zeynep'in arkasında durup iki tabak aldı. Onun söylenmesini duymuştu.
"Herkes sizin gibi kısa boylu değil küçük hanım"
Başını aşağı indirdiğinde ilk gördüğü Zeynep'in gömleği arasında gözüken göğüs arası oldu ve sütyen yine dantelliydi. İçinden 'siktir yine mi?' diye söylendi.
Zeynep başını kaldırdı
"Ben 1,67 boyunda standart bir kadınım Yiğit Bey. Bence siz biraz uzunsunuz"
Yiğit gözlerini göğüslerinden alabilmişti ama kızın söylediklerini duyamayacak kadar etki altında kalmıştı. Kızın sesi uğultu olarak geliyordu. Zeynep'e bakarken kızda tek kaşını kaldırmış adamın yüzüne bakıyordu.
Vücutları neredeyse birbirine değecekti. Yiğit nefesi sıklaşmaya başlayınca tabakları tezgaha bırakıp masanın başındaki sandalyeye oturdu. Kızın dolgun söz dinlemez her an kapalı oldukları yerden çıkmaya hazır göğüslerinin üzerinde yaptığı etkiyi saklamak istiyordu. Kot pantolonu hiç bu kadar dar gelmemişti. Gözlerini kapatıp başka şeyler düşünmeye başladı. Önüne konan tabağın sesiyle gözlerini açtı. Tüm kahvaltılıklar özenle dizilmiş ve güzel bir sunum yapılmıştı.
"Sen bu işi biliyorsun"
"Evet biliyorum"
Yiğit tabağındaki domatesi keserken yan gözle kıza baktı.
"Ukalasında"
"O da ikinci kusurum"
Yiğit kafasını kaldırıp kaşlarını çattı.
"İlki ne"
"Boyum kısaymış ya"
Yiğit ufak bir kahkaha atıp yemeğine devam etti. Yiğit'in gülmesiyle Zeynep doymuştu adeta. İlk defa onu gülerken görmüştü. Ona ait olmasını çok istediği ama ulaşılması mümkün olmayan adama imrenerek baktı. Kahvaltı boyunca konuşmadan sadece birbirlerine kaçamak bakışlar attılar.
Kahvaltı bittiğinde Yiğit "Ben seni götüreyim" dedi. Zeynep başıyla onayladı ve masayı toplamaya başladı. Yiğit bileğini tutup "Bırak arkamızdan toplarlar" dedi. Zeynep bileğinden tüm vücuduna yayılan elektrikle titredi.
Sabahtan beri evde kendilerinden başka kimseyi görmemişti. Yine de itiraz etmeden masayı olduğu gibi bıraktı.
Kapıya geldiklerinde Yiğit, Zeynep'in tam arkasında duruyordu.
"Bir şey unutmadın mı?"
Zeynep ona baktı ne unutmuş olabileceğini düşündü.
"Burada kalmama izin verdiğiniz için teşekkür ederim"
Yiğit yüzünü buruşturdu. Teşekkür beklemiyordu. Onun burada kalmasını kalmasını gerçekten istemişti.
"Senden teşekkür beklemiyorum"
Zeynep kollarını iki yana açtı.
"Ee ne unuttum o zaman?"
Yiğit kızın yüzüne eğildi. Gözlerini gözlerinde gezdirdi. Şaşkın bakışları çok tatlıydı.
"Ayakkabıların küçük ukala"
Zeynep dudaklarını birbirine bastırdı, yanakları kızardı. Sabahtan beri ayakları o kadar rahattı ki ayakkabılarını tamamen unutmuştu.
Koşarak salona gidip ayakkabılarını aldı. Kapının yanına geldiğinde yere çömelip giymeye başladı. Çömelince eteği daha da yukarı çıktı ve bacaklarının neredeyse tamamı ortaya çıktı. Yiğit bu görüntü karşısında huzursuzca kıpırdadı.
"Ben dışarıda bekliyorum"
Kendini dışarı atmasıyla gözlerini kapatıp temiz havayı içine doldurdu.
"Bir göğüs bir bacak. Allah'ım sen sabır ver"
Gözünü açtığında Sarp karşısında sırıtıyordu.
"Hayırdır abi neyin sabrını diliyorsun?"
Yiğit kaşlarını çattı. Kapı açılıp Zeynep'in dışarı çıkmasıyla Sarp gülüşünü genişletti. Yiğit'e yaklaştı
"Sabah restoran müdürüne çalışanınızın güvenliğini biz sağladık derken bu güvenli yerin senin kolların olduğunu bilmiyordum"
Cevap beklemeden Zeynep'e döndü.
"Günaydın sokak kedisi ne haber?"
Zeynep gözlerini kıstı, onun koluna hafifçe vurdu
"Benimle uğraşma istersen"
Yiğit onlara bakıp başını iki yana salladı ve arabasına doğru gitti.
Akşam Sarp'a mesaj atıp durumu anlatmıştı. Sabah restoranı arayarak onları sert bir dille uyarmasını istemişti. Zeynep'in evinde kaldığını söylememişti çünkü bu konuyu dilinden düşürmeyeceğini biliyordu. Tabii sabah onu karşısında görmeyi beklemiyordu.
******
Cumartesi günleri aksi bir durum olmadığı sürece şirket yarım gün çalışırdı. Yiğit'in şirket içi koyduğu kurallardan en rahat olanı cumartesi günü serbest giyimdi. Böylece kendisi de kravattan kurtuluyordu.
Sarp ile beraber Zeynep'i evine bıraktıktan sonra şirkete geçtiler. Davet ile ilgili haberlere göz attılar. Haberin fısıltı ile yayılması büyük bir etki yaratmıştı. Tüm basın bizden kaçmaz der gibi konuya atlamış ve sayfalarında geniş yer vermişti. Yiğit'in istediği de buydu. Her zaman olduğu gibi basını onların kurallarıyla ama kendi istediği gibi yönlendirmişti.
Sinsice sırıttı "İhaleye bir hafta kaldı. Yap bakalım yapacağını mafya bozuntusu" dedi. Sarp, Yiğit'e bakıp sırıttı. Onun en çok bu korkusuz tavrını seviyordu.
"Şimdi bekliyor muyuz?"
"Aynen öyle"
"Beklerken sohbet edelim bari. Zeynep ile ne oldu?"
Bilgisayara bakan Yiğit, Sarp'a kısa bir bakış atıp tekrar önüne döndü.
"Zeynep ile bir şey olmadı"
"Ondan mı sabah sabah sabır diliyordun"
"Şu anda da sabır diliyorum. Hatta Sarp başımdan bir siktir olup gitse diye yalvaracağım"
"Tamam sormuyorum. Kardeşlikte bir yere kadarmış demek ki"
Az sonra Yiğit 'in saldıracağını bildiği için son cümlesini söylerken kapıya doğru yöneldi. Yiğit sinirle ayağa kalktı. Mektup açacağını kaptığı gibi Sarp'a fırlattı.
"Karı gibi kapris yapma lan"
Mektup açacağı kapıya saplandığında Sarp dışarıda kahkaha atıyordu. Yiğit zaten kendisine sinirliydi. Nedenini bilmeden Zeynep'i her gördüğünde tahrik oluyordu. Daha sabah iki kere aynı şeyi yaşamıştı. Ne yakınlaşma nede temas vardı ama kıza karşı sürekli çekiliyordu. Buna karşı koyamıyordu. Mantığı saçmalık derken vücudu şahlanıyordu.
Şirkette işlerini bitirip bir kaç inşaat alanını gezdikten sonra eve gittiler. Sakin bir hafta sonu geçirmek istiyordu. Evin önünde durduklarında Sarp'ı çağırdı.
"Sarp hadi gel yüzer stres atarız"
Sarp kaşlarını yukarı kaldırdı
"Gelmem boğarsın beni"
"Ulan karım olsan çoktan boşamıştım seni. Yürü lan"
Önden Yiğit arkadan Sarp içeri girdiler. Evdeki bir kaç çalışana başıyla selam veren Yiğit o yokken evinden ve çalışanlardan sorumlu olan Zehra Hanım'ın yanına gitti. Hafta sonu evde olacağını ona göre hazırlık yapılmasını istedi. Zehra Hanım merak etmemesini söyleyerek yanından ayrıldı.
Yiğit Sarp'a döndü
"Hadi hazırlan yarışacağız"
"Ortaya ödül koyalım o zaman. Boşuna yarışmam"
"Tamam. Sen kazanırsan geçen beğendiğin arabayı alacağım"
"Vallahi mı?"
"Ben kazanırsam bir daha bana Zeynep ile ilgili soru sormayacaksın"
"Tamam, adil bir anlaşma oldu. Her koşulda ben kazanacağım. Hem arabam yenilenecek hem de bol bol soru soracağım"
"Ya kaybedersen"
"İşte o zaman sıçtım"
Yiğit gülerek kardeşinin boynunu koluyla sardı. Hayatta en değer verdiği en çok sevdiği adamdı Sarp.
İki saat sonra salonda koltuklara yayılmış kahvelerini içiyorlardı. Sarp kazanmanın verdiği mutlulukla sırıtıyordu. Aslında yarış berabere bitecekken Yiğit son anda onun kazanmasını sağlamıştı. O arabayı çok istediğini ama parasına kıyıp almayacağını iyi biliyordu. Sarp'ın kazandığı para çok değerliydi. Hiç bir zaman gereksiz harcama yapmazdı.
"Kazanmasan o arabayı almayacaktın dimi?"
"Hayır"
"Pinti herif"
"Ben pinti değilim tutumluyum"
"Ulan tanıdığım en pinti adamsın sen"
"Abi sen olmasaydın ben şu anda ya hapiste ya da yerin yedi kat dibinde olurdum. Kazandığım her kuruş önemli"
"Seninle gurur duyuyorum ben. Sen her şeyin en iyisini hak ediyorsun"
Sarp'ın gözleri doldu. Yiğit onu sokaklardan karanlığın en zifirinden çekip çıkartmıştı. Olmayan ailesi olmuştu.
Yiğit kalkıp kardeşinin yanına oturdu, omuz attı.
"Ağlıyor musun sen?"
Sarp burnunu çekip kafasını kaldırdı. Yüzünde yaramaz çocuk gülümsemesiyle Yiğit'e baktı.
"Ağlamıyorum. Zeynep ile ne olduğunu anlatsana"
"Dayağında en iyisini hak ediyorsun"
"Ama ben kazandım. Yiğit Çelikkol verdiği sözü tutar"
"Bir şey olsaydı anlatırdım ama olmadı"
"Üff yaşlanıyor musun sen?"
Yiğit delici bakışlarıyla Sarp'a bakınca Sarp ellerini teslim olmuş gibi iki yana kaldırdı "Şakaydı" dedi.