William okuldan mezun olduktan sonra Birmingham' a tayini çıktı ve oraya 2 yıl önce görev amacıyla gitmişti. O günden sonra bir daha Londra' ya geri dönmemişti. Ama sık sık Jones' lar ile beraber mektuplaşıyorlardı. Gitmeden önce ki zamanda Amelia William' a karşı çok anaç davranıyordu. Çünkü daha önceden onu görmeden bir 6 ay geçirmişti ve hayatında yaşadığı en kötü 6 aydı. Şimdi o olmadan yıllar geçecekti.
- Ne olurdun sanki burada yapsaydın görevini?
- Amelia bu benim elimde değil ki?
- Orda yapacağın her şeyi burada da yapabilirsin.
- Söz veriyorum sana her gün yazacağım.
- ...
-Sana oradan hediyelerde göndericem.
- ...
- Niye ben buradayken bana yıllarca zorbalık eden kız şimdi karşımda hüngür hüngür ağlıyor?
Amelia hepten ağlamaya başladı William böyle deyince. Sonra birden birbirlerine sarıldılar. Amelia ona bir kitap boyutunda bir paket verdi.
- Bunu oraya vardığında açacaksın. Tamam mı?
- Nedir bu ki?
- Oraya gidince açar öğrenirsin. Ama gitmeden açma sakın.
Tekrardan sarıldılar ve ardında William Amelia nın gözünden akan yaşı silip trene bindi. Trenin camından ona baktı ve tren hareket edip Amelia gözden kayboluncaya kadar ona bakıp el salladı. Ve tabi ki paketi açmak için oraya gitmeyi beklemedi. hemen paketi açtı ce içinden hoş bir çerçevede 2 sinin fotoğrafını buldu. ( hikayenin başında William ın eline alıp baktığı fotoğraftı). yüzünde bir hasretle dolu gülümseme oluştu. Bir daha onu ne zaman görebileceğini bilmiyordu.
Ve artık özlem bitmişti. Amelia babasına:
- Nasıl yani? Geldi mi? burada mı şuan?, dedi ve etrafına sanki onu bir yerde görebilecekmiş gibi bakındı.
- Hayır lakin yolda. Senin yerinde olsam hemen baloya hazırlanmayı düşünürdüm.
- Ne zaman geliyor?
- Akşam ancak balo saatine yetişirmişsiniz.
Amelia hemen masadan kalkıp babasını 2 yanağından öptü ve kendi etrafında1 tur daha dönüp hemen yukarı odasına doğru adeta sekerek gitti. Bay Thomas bu duruma pek bir keyiflenmiş görünüyordu çünkü kızı Amelia senelerdir suratına doğru düzgün baktığı yoktu.
.................................................
Akşam olduğunda Amelia çoktan hazırlanmıştı bile çünkü sabahtan beri bunun için kafa yoruyordu. Sonunda karar vermişti. Yeşil saten bir elbise giymişti. Saçı dağınık bir topuz şeklinde toplamış ve yasemin kokusu sürmüştü. son derece zarif ve göz alıcı duruyordu. Odasında ki aynadan makyajını yaparken bir takırtı geldi. İlk başta sesin nerden geldiğini anlayamadı. Sonra ses bir kaç saniye sonra tekrarlayınca camdan geldiğini anladı. ve oraya doğru yürüdü aşağıya baktığında ise karanlığın içinden William ı gördü. Neredeyse küçük dilini yutacaktı:
- William!, dedi fısıltıyla
- Evet benim. dedi usulca gene aynı fısıltı şeklinde.
-hemen aşağıya geliyorum
- hayır gelme!
- ne demek gelme?
- seni buradan alacam kapıdan çıkmayacaksın
- Ne neden?
Sonra William da bir tuhaflık fark etti. Hiçte baloya gidecekmiş gibi giyinmemişti. Aslında tam olarak bir çiftçiye benziyen kıyafetler giymişti:
- William ! ne oluyor!
- Sen bana dememiş miydin ben gitmeden önce artık bu balolu partili hayattan çok sıkıldım ben gerçekten yaşarken eğlenmek istiyorum diye?
- Evet.
- Bende istediğini yapıyorum işte.
- Ama neden hala camdan atlamak zorunda olduğumu anlamadım.
- Baban beni bu kıyafetler içinde görse baloya gitmeyeceğimizi anlar. Balo işi sadece baban öyle bilsin diye uydurduğum bir şey. Hadi daha fazla zamanımız yok tüm eğlenceyi kaçırıcaz.
Amelia halan daha anlamamıştı lakin daha fazla sorgulamadan William'ın dayadığı merdivenle camdan aşağı indi ve ona sarıldı. Ardından yürümeye başladılar. O böyle balo kıyafetleri içinde William ise tarladan yeni gelmiş bir çiftçi kılığında çok alakasız duruyorlardı. William bunu anlamış olacak ki:
- Ne o bana yeniden aşık mı oldun?
- Hayır sadece bana baloya gideceğimizi söylemişti babam.
- Evet doğru. Lakin eksik. Bir balo dan daha fazlası.
kasabanın aşağısına inmişlerdi. Onlar yürümeye devam ettikçe kulaklarına türlü türlü sesler geliyordu sanki bir mahalle düğünü varmış gibi. insanlar kendi aralarında gülüp eğleniyorlar, içiyorlar, geleneksel oyunlarını oynayıp, tulum çalıyorlardı...
- bu bir düğün mü?, dedi Amelia heyecanla. Daha önce hiç bir mahalle düğününe gitmemişti ve son derece eğlenceli görünüyordu. Amelia d bir an evvel onların arasına girmek istiyordu.
- Hayır değil. ben Londra'ya döndüğüm için bir eğlence tertip etmişler.
- Hadi biraz acele edelim dedi ve William'ın elini tutup kalabalığa doğru koşar adım ilerlediler.
Amelia nın elbisesi diğer insanların arasında on derece sırıtıyordu Lakin kendisi hemen ortama adapte olmuştu bile. O akşam çok fazla bira içtiler kaç fıçının bittiğine aldırmadan, köşede kumar oynayan gençlere bazı ipuçları verdi Amelia o kafayla. Bunu gören William Amelia yı oyuna davet etti ve William oyunu kaybetti. Yada kaybetmiş gibi yaptı. ardından İrlanda geleneksel dansını sarhoş ve hayli hareketli bir şekilde saatlerce oynadılar. o gecenin sonunda ikisi de karanlık sokakta zar zor yürüyorlardı. ikisi de evin nerde olduğunu hatırlamıyordu. daha doğrusu ikisi de eve gitmek istemiyorlardı. ve sarmaş dolaş bir şekilde dolaşıyorlardı sokakları. Yürümeye çalışırken vücutları birbirlerine çarpıyordu.
-William, daha önce kendimi hiç bu kadar yaşıyor hissetmemiştim.
- Benim yanımdayken hep böyle hissetmeni istiyorum.
-William.. seni seviyorum, dedi Amelia kulaklarına fısıldar gibi yaparak. ve göz göze geldiler. William Amelia nın dudaklarından öptü ardından ikisi de birbirine yapışarak devam ettiler.
.............................................
Amelia gözlerini açtığında gün daha yeni ışıyordu. Hava masmavi ve apaydınlıktı, havada hiç bulut yoktu, çeşit çeşit farklı kuşlar ın sesleri yankı yapıp çok uzaklara ninni seslendiriyordu. Rüzgar uzaktaki ağaçların arasından esip yapraklarını ahenkle dans ettirip hışırtıları kuşların seslerine eşlik ediyordu. Amelia camdan gelen güneş ışığı ile uyanıp etrafına tebessüm ederek baktı. ardından solundaki, omuzun başını yasladığı sevgilisi william a baktı. o çoktan uyanmış yüzündeki huzurlu bir gülümseme ile Amelia yı izliyormuş bile.
-Günaydın, dedi Amelia uykulu bir ses ile
- benim günüm şimdi aydı, dedi şımartırca onu.
Amelia onu yanağından öptü. sonra etrafına bakındı ve göğsüne yaslanarak burası neresi dedi. Burası dediği yer küçük tahta bir ev denebilirdi. içindeki eşyalar oldukça eskimiş görünüyordu. hatta şuan üzerinde yattıkları çekyat da öyleydi.
-burası benim çocukken yaşadığım ev, dedi William
Amelia soru soran gözlerle ona bakmaya devam etti.
- yetimhaneye girmeden önce.
Amelia pişmanlık dolu bir nefesi hızlıca içine çekti. William' ın geçmişi hakkında hiç bir bilgiye sahip değildi, onu sadece 15 yaşından beri tanıyordu. onun annesini, babasını, nasıl yetimhaneye gittiğini, neden yurtta kaldığını hiç bir zaman sormamıştı. Genelde hep Amelia hakkında konuşurlardı bir araya geldiklerinde. Kendini çok aptal hissetti bu kadar umursamaz olduğu için. William da bu durumu Amelia nın suratından anladı ki oda:
- önemli değil Amelia. onlar iyi ebeveynler değillerdi zaten., dedi onun omuzunu okşayarak.
Ama Amelia bu lafla beraber kendini daha çok kötü hissetti.
- Bana her şeyini anlat.
............................................
Aslında William İrlanda doğumlu bir İngiliz'miş. 5 yaşındayken annesi ve babası ile birlikte Londra'ya taşınmışlar. Babasından bahsederken hep nefret kusuyordu adeta , yüzü öfkeyle kasılıyordu adeta. Ona göre yaşadıkları her şey onun yüzündenmiş. Amelia William ın anlattıklarını dinleyince o da ona hak verdi o da en az onun kadar nefret etti. Çocukken William' ı saçma sapan sebeplerden dolayı ( elinde boya izleri var, kendi şapkasını taktiği için...) çok dövermiş. Annem ise babam ile arama asla girmezdi. dedi. sonra birden amelia ya dönüp ben asla öyle bir baba olmayacağım amelia, dedi.
-Biliyorum William.
10 yaşındayken okuldan eve geldiği bir gün annesini kanlar içinde yerde uzanırken ve babasının da elinde bıçakla yanında bulmuş. babası hemen William'ın üstüne atlayıp çığlık atmasını engellemiş. ondan sonrasını hatırlamıyorum dedi. bayılmış olacağım ki gözümü açtığımda ahırda kitlenmiş buldum kendimi. 2 hafta kadar orada kaldım. okula bile gelemeyince öğretmenim beni sormak için eve gelince anlamış yanlış bir şeyler olduğunu.
-sonra polisler gelince babamı götürüp hapse attılar oradan da 3 yıl sonra ölüm haberi geldi .annemi de bahçeye gömmüş olmalı tam olarak yerini bilmiyorum. beni ahırda bulduklarında az kalsın açlıktan ölüyormuşum. doğal olarak yetimhaneye aldılar beni hemen ardından molly teyzem yurt dışından gelip beni evlatlık olarak alarak kendi oğluna baktığından çok daha sevgi ve merhamet dolu baktı. Lakin oğlu kanser olunca ben tedavinin yurt dışında yapılması gerektiğini biliyordum. bende bunun için kendimi yatılı okula aldırttım ve teyzemi zorla yurtdışına gönderdim. şuan hala oradalar... bundan sonrasını zaten biliyorsun, dedi ve amelia ya döndü. mutfakta kahvaltıyı hazırlıyorlardı William bunları anlatırken. Amelia gözü yaşlı sessiz sessiz ağlayarak dinlemişti. lakin william ona bakmadan anlattığı için ağladığını görmemişti.
-hey Amelia sakin ol.
- çok özür dilerim!
- hayır hayır özür dilenecek.
- sana yıllardır saçma sapan konularda küsüp bağırdığım için çok...
- hayır saçmalama. ben sen ağla diye anlatmadım tüm bunları.
- Aslında askeriyeye ilk geldiğim gün anlamalıydım. çok mutlu olmuştun beni gördüğüne William. seni beden başka ziyaret eden olmadığını anlamamıştım lakin.
- senin değil kızıp bağırman rahatsızlık vermesi, senin varlığın bana huzur vermeye yetiyor. sana nasıl kırılabilirim ki.
ikisi de sarıldılar Amelia hala ağlamaya devam ediyordu. sonra onun suratına bakıp:
- Her şey bu evde mi oldu?
- Hayır bu ev teyzem molly nin eviydi.
- onu tanımayı çok isterim.
- tabi ki tanışacaksın. geldiklerinde.
İşte sonunda tanışmışlardı 4 yıl sonra oğlu Charlie' nin doğum gününde. William Amelia nın ona hediye ettiği çerçeveyi yerine koyup iç geçirdi. Tüm kötü günler artık geride kalmıştı. Mutlu bir ailesi vardı. Bir oğulları vardı hatta Amelia 1,5 aylık hamileydi şuan. William bir kızı olsun çok isterdi. aynı Amelia ya benzeyen lakin onun kadar inatçı olmayanından tabi ki.
William Amelia ile evlendikten sonra sözünü tuttu ve onun üniversiteyi kazanıp bitirmesini sağladı, onun dışında at yarışı yapmayı öğretti, silahla atış yapmayı öğretti ( ki bu konuda oldukça başarılı).... Amelia' nın babası kızının yaptığı evlilikten son derece mutluydu. William'ı neredeyse Amelia yı sevdiğinden daha çok seviyordu ve lafına sonuna kadar güveniyordu. bu özellikle nişanlılık döneminde Amelia yı evden çıkartmak için kullanıyordu. Amelia 1 sene kadar müzik öğretmenliği yaptı. Lakin ardından hamile kalınca bir süre bırakmak zorunda kaldı.
William kendi kafasında bu geri dönüşleri yaparken Amelia da doktor Orlando ya gitmişti. doktor endişelenecek bir şey olmadığını dönem dönem böyle şeyler yaşanabildiğini ama gene de kan tahlili yaptırıp emin olmak istediğini söyledi. Amelia da kendine söyleneni aynen yaptı. sonuçlarını alabilmek için haftaya gene aynı gün aynı saatlerde burada olması gerektiğini söyledi. ve eve gitmeden önce bir okula uğrayıp çocukların durumunu görmek istedi.
William da aynı zamanda karargahında oturmuş az önce yaptıkları toplantının kendi içinde analizini yapıyordu. vardığı sonuç şuydu ki Vietnam daki savaş mutlaktı ve 20 yılı bulacağını tahmin ediyordu. Eğer bu olağan üstü bir durum gerçekleşmez ve söylediği her şey gerçekleşir ise mutlaka kendisini de ordu da görevlendireceklerdi. 20 YIL... Dile kolay diye düşündü William. 20 yıl sonra neredeyse 50 yaşına girecek Amelia ise 45 yaşında olacaktı. onu en çok korkutan şey ise çocuklarını göremeyecek olması. Charlie nin okulunun ilk günü, ilk dişi çıktığı zamanı, Amelia nın doğumu, doğacak olan diğer çocuğunu... ve tüm bunlar gene en iyi ihtimaldi. savaşta bu 20 yıl içinde ölebilmesi, yaralanması, sakat kalması çok yüksek bir ihtimaldi. bu durumu göz önünde bulundurarak Bay Thomas ile görüşmesi gerektiğini biliyordu en yakın zamanda. çünkü Amelia o zaman tek başına 2 çocukla kalmış olacaktı. Onların geleceğini düşünmek zorundaydı. hayatlarını garanti altına almak zorundaydı. ve en çok düşündüğü şeylerden bir şey de bu savaş yarın bir gün kesin ilan edildiğinde bu durumu Amelia ya nasıl izah edeceğiydi. uzun ca bir süre tüm bu olaylar kafasını meşgul ediyordu. ve eve geç gelip huzursuz bir mod da uyuyarak Amelia yı da huzursuz ediyordu. Amelia her dediğinde nasıl inkar etse de savaş geliyordu. ve ben her ne kadar saklamaya çalışsam da Amelia anlıyor. Keşke bu kadar zeki olmasa hayat daha kolay olurdu diye düşündü. Amelia çok kıvrak bir zekaya sahipti gerçekten bir insanın hemen yalan söyleyip doğru söylediğini hemen anlar. saklamaya çalıştığı bir şey olduğunda anlar ve o lafı ağzından bir şekilde alır lain sen sabah kalktığında söylememen gereken bir şeyi ona dediğini anlarsın. onun bu yönüne hem hastaydı hem de hayrandı. Üniversiteyi okuduğunda da kendini daha çok geliştirmek için kendi bölümüyle ilgili alakasızda olsa gene de okumaktan zarar gelmez deyip gene okuyordu. Keman konusunda kendini üniversiteye gitmeden önce ki zamana nazaran çok daha fazla geliştirdi. çünkü kemanı hep babasının isteği üzerine çalışıyordu. Lakin artık sadece kendi istediğini yapıyordu ve babasına hesap falan vermiyordu. bunun böyle olmasının başlıca sebebi evli olmasından dolayı olması acı verici lakin gene de eskisine nazaran çok daha iyi durumdaydılar. Dede torun çok iyi anlaşıyorlardı da.
- Aynı benim suratım bak Amelia. demişti Charlie ilk doğduğunda lakin alakası yoktu gayette sadece ve sadece William' a benziyordu. Amelia annesine bile değil. Charlie nin doğum gününden bu yana molly teyze mutlaka her gün Amelia nın yanına geliyordu. kendisi hem çok güzel fal da bakıyordu. lakin son baktığı falda suratı düşüp pek bir şey görülmüyor canım boş ver zaten bunların hepsi palavra aslında demişti