William amelia' nın bu korkutucu halini fark edeli bir kaç haftadır oluyordu lakin bu kadar yani hamile olmadığını unutacak kadar büyük bir sinyal' i asla beklemiyordu. bu da neydi böyle? Daha dün akşam düşük yaptığını Amelia nasıl unutabilirdi hem de bu kadar üzülmüş iken. Aslında amelia ile kavga ederken ağzından yanlışlıkla bir laf almıştı:
- zaten doktora gittim.
bu hangi doktordu, hangi hastaneye gidiyordu? o kadar uzak kalmıştı ki ailesinden bu askeri meseleler yüzünden. Bu hastane hangi hastane idi? hangi doktor idi? ne demişti amelia ya? sadece kendisi mi bilmiyordu? yok ise başkası da mı biliyordu bu durumu? ne sorunu vardı? william' ın aklına bin bir türlü türlü senaryolar geliyordu. hemen Amelia yukarıda ki odaya girdikten sonra alel acele mutfakta kahvaltıyı hazırlayıp. evin salonunu aradı ve taradı. lain hiç bir şey bulamadı. illa ki amelia oda daki çekmecesinde bir şeyleri saklıyordur diye düşündü ve orada ki çekmece ve dolapları o oda da yok iken karıştırmaya karar verdi. onu oda dan çıkarmak için bahaneler üretmeye başladı. kahvaltıyı hazırladı: 2 tane yumurta haşladı, krep hazırladı, kahvaltılıklara zeytin peynir reçel bal koydu, ve oradan direk yukarı kat oda ya doğru yol aldı. Amelia' nın yanına gitti amelia yatakta değildi oda da ki koltuğa oturmuş yatakta ki kan lekesine bakıyordu. sanki bir şeyleri yanlış yapmışta şuan farkına varmış gibi idi. nitekim öyleydi. william gene aşşağıda ki gibi amelia' nın bacaklarına doğru eğilip, başı onaa dönük amelia ya krşı konuştu:
- amelia, biricik sevgilim. benden bir şeyi gizliyorsun.
amelia birden irkildi, o zamana kadar kafasını o kan lekeli çarşaftan ayırmamıştı bile. ondan sonra gözlerini belertip william' a soğru baktı
- hayır, asla
- evet saklıyorsun, hatta bu saladığın o kadar büyük bir şey ki o yumuşacık kalbin altında ezilip yok oluyor.
- . . .
- sana bunun için asla ısrar etmiyeceğim lakin bu şekilde davranarak beni de kendin e ve charlie ye yaptığın gibi param parça ediyorsun. bunu bize yapma. biz beraber olduğumuz sürece her zorluğun üstesinden geldik amelia. beni kendinden uzaklaştırma.
- ben bu uzaklaştırmayı yapmasam ne olacak william. zateb sen gidiyorsun. ha şimdi ha 3 ay sonra y kalmaz tren ile vietnam.
- yapma bunu bize amelia böyle söyleyerek bizi daha fazla yıpratma.
- yakın da biz diye bir şey kalmayacak.
- hayır işte bu kadar umutsuz olamazsın amelia. seni küçüklüğünden beri tanıyorum. her zorluğa göğüs gerip hwr konuda her şey ile inatlaşan o inatçı kıza ne oldu?
- büyüdü william, insanları tanıdı ve hayatı öğrendi. . . bu kadar.
- hayır bu 1 ayd olabilecek bir şey değil. anlat bana. ne olduğunu anlat.
- anlatacak hiç bir şey yok william
- evet var. sen bana doktora gittim dedin, bu hangi doktor, hangi hastanede sana kim ne dedi. . .
- beni rahat bırak william . daha dün akşam karnımda ki çocuğu bende koparıp aldılar lütfen sadece sakinlik istiyorum.
- daha 5 dakika önce düşük yaptığını hatırlamayıp hamileymiş gibi konuşuyordun amelia.
amelia birden sanki 5ndakika öncesini hatırlamış gibi bir suratı vardı:
- öyle bir şey demedim.
- evet dedin
- hayır ben sadece. doktora gittiğimde hamileydim ve doktor ona göre konuştu anlamında dedim.
- amelia benim ile oyun oynuyorsun lakin artık ikimizde çocuk değiliz.
- william, sana yalvarırım beni yalnız bırak eğer ikimizin de iyiliğini istiyorsan dedi ve odadan dışarıya çıktı. william ise arkasından baka kaldı.
.........................................
ertesi sabah için william kara vermişti hep beraber charlie yi ve de amelia yı hazırlayıp Norveç'te ki kışlıklarına götürecekti ve bir 5 gün kadar orada kalacaklardı. Amelia nın bu hayattan en çok sevdiği şey zaten kış mevsimi idi. william kendisini bile o kadar sevdiğine inanmıyordu. her kış mevsimi geldiğinde her vakit üşenmeden şömineyi yakar sıcak şarabını veya kahvesini alır şöminenin karşısına geçer sallanan kırmızı sandalyesine oturur ve en sevdiği kitabı jane eyre yi okurdu sıkılmadan. ayrıca Norveç' i İngiltere' den daha çok sevdiğine de yemin edebilirdi. norveçte olduklarında. Norveç' te ki kuzey ışıkları da eklendi mi bu kış ritüeline tamamen tüm gün bu yaptığı şeyi yapıyordu. başka hiç bir şey yapmıyordu. bu plansız kış tatilin amelia' nın hoşuna gideceğini düşünmüştü. bu plansız planını amelia ya açtığında ise amelia olumlu karşılamadı. burada kalmak ve her şeye olduğu yerden devam etme istiyorum. hafta okula gidip derse başlayacağımı bile söyledim dedi.
- saçmalama amelia bu halde derse falan başlayamazsın, dedi
- okula gittim söyledim bile. haftaya başlıycam.
- okula gidip bunu iptal ettirebilirim.
- hayır william benim özel hayatıma karışmayın. ben ne yapmak istiyorsam onu yaparım ve siz buna karışamazsınız!
-sadece senin iyiliğin için yapmak istiyordum bunu.
- benim iyiliğim için babam da beni okuldan aldırmıştı. bu senin iyiliğin için lafı çok tehlikeli bir laf. bir insan bunu sana söyledikten sonra sana her şeyi yapabilir senin iyiliğin adı altında. canını bile alır.
- özür dilerim böyle düşünmeni istemiyorum hakkımda.
- o zaman hakkında ne düşünmeni istiyorsan o şekilde davran bana.
ve hışımla oddan çıktı amelia. william da hazırlanıp charlie nin 2 yanağından öpüp dışarı çıkardı. bahçe de biraz baba oğul vakit geçirdiler. kurumuş otları beraber yoldular, ağaçları suladılar ( birazda birbirlerini suladılar), çamurdan ev yaptılar ve kurumasını beklediler, ağaca charlie yi uzatıp meyve topladılar ve ardından afiyetle yediler. . .
onlar baba oğul tüm bunları yaparken amelia saatlerce odasından çıkmadı. çok endişeli bir hali vardı. iki elini de birbirine kenetlemiş odanın içinde bir o yana bir bu yana doğru hızlı hızlı yürüyüp duruyordu. ve de düşünüyordu. her geçen gün daha fazla şeyi unutuyor ve hatırlayınca bir kere yaşayacağı acıyı bir kez daha yaşıyordu. ve bu durum William' ın da dikkatini çekmiş ve fark etmişti. onun kalbini asla kırmak istemiyordu. lakin öte ki türlüde işin peşini bırakmıyordu. wiliam gibi bir insanı asla babası ile kıyaslamak istemezdi. william kendisini her daim her konu da destekledi. kimsenin asla desteklemeyeceği şeyler de bile:
- sen hangisini istersen, hangisini yapabilirsen, hangisin de daha rahtsan , hangisin de daha huzurluysa onu yap. insanları hiç duyma. derdi
hayatı boyunca ona hep destek oldu, babasının destek vermediği - kendi iyiliği için - şeylerde bile en çok o ona sahip çıktı. ve şimdi kalkmış William' ı babası ile kıyaslamak onu gerçekten kırdı diye düşündü. ama ne yapması gerektiğini de bilmiyordu. her geçen gün hastalığın belirtileri daha fazla artıyordu ve kendisi bu konu hakkında William' a ve diğerlerine nasıl belli etmeyecekti ve ne zamana kadar saklayabilecekti bilmiyordu. daha doğrusu daha ne kadar ömrü kaldığını da bilmiyordu. artık daha ne kadar gün görecekti, daha ne kadar gün duyacaktı, ne kadar zaman daha yaşayacaktı? bunları düşündükçe içini bir korku kaplıyordu. her geçen gün daha fazla yaşlanıyordu ve daha çok bir bitkiye benziyordu sanki. göremeyecekti duyamayacaktı hatırlayamayacaktı, belki William' ı charlie yi öğrencilerini unutacaktı pek yakın bir zamanda. bu süreci daha ne kadar saklayabilecekti. aslında William' a söylemeyi düşündü bir an için ama hayır o buna katlanamazdı. zaten bir de bu askeri siyasi meseleler karışık iken ona buna söyleme hakkına sahip değildi. kendi başına dayanmak zorunda idi. ama şunu kabul etti. belki bu zamanlar ömründe yaşadığını anladığı son zamanlardı ve bu zamanı sevdiği adam v çocuğu ile iyi bitirmek istiyordu. evet bunu yapmalıydı. il iş okula gidip gelemeyeceğini söylemekti ve william ve charlie ile Norveç e gidip harika bir 5 gün yaşamaktı. evet bunu hem kendisi için hem de william için hem de çocukları charlie için yapmalı idi. William' a onun teklifinin harika olduğunu ve kabul edeceğini söyleyecekti ve ona söylediği saçma şeylerden dolayı af dileyecekti saçmaladığını söyleyecekti.
sonunda odasından dışarı çıktı pencereden bakınca william ve oğulları charlie nin veranda da dinlendiklerini gördü gidip onların yanına gülümsedi ve ardından ikisine de sarılım ikisini de öptü. sonra charlie yi kucağına alıp:
-ben aslında biraz fazla tepki gösterdiğimi anladım
william amelia ya sanki çok saçma bir şey demiş gibi baktı. çünkü normalde amelia bu kadar çok ruh değişimine girmezdi
- evet özür dilerim. aslında harika bir plan.
wiliam ın ağzı açık kaldı. resmen amelia ilk kez özür dilemişti.
- bu günü kayıt altına almalıyız amelia.
- nedenmiş o?
-çünkü hayatında ilk kez özür diledin.
- ay aman abartma hemen şimdi. ben ilk kez özür falan dilemedim
- evet öyle
- her ne ise. ben bu gün okula gidip derse başlayamayacağımı söyleyeceğim. bir 5 gün kadar Norveç'te kalıcaz dimi o zaman hemen eşyaları hazırlamalıyız hemen bu akşam gidelim.
- okula beraber gidelim.
- hayır ben kendim giderim.
karısı ilk defa böyle yumuşak davranınca onu ikna etmek için uğraşmadı. sonra gene vaz geçmesinden korkuyordu. aslında bu ani karar değişimi ve ruh değişimi onun hoşuna gittiği kadar huzursuz da etmişti. neden böyle bir şey yapmak istedi. onu 20 yıldır tanıyordu ve 20 yıldır yapmadığı bir şeyi neden şimdi yaptı. bunun sebebi neydi? hala bunu çözememişti ve amelia nın suratına sorgulayıcı bakışlar ile bakıyordu aynı zamanda da çenesini kaşıyordu. Amelia bu sorgulayıcı durumdan rahatsız olmuş olacak ki birden ayağa kalkıp:
- ben hazırlanıp okula gidiyorum dedi ve oradan uzaklaştı.
amelia oda ya doğru gider iken william ın şüphelendiğini hala anladı. gerçekten de haklı idi. daha önce hiç bu kadar çabuk sakinleşip ona haklı olduğunu söylememişti ve on dan özür falan dilememişti. ama ne yapabilirdi artık şüphenin önüne geçemezdi zaten tüm bunlar hiç bir çıkarımda bulunamaz ve çıkarım da bulu ise bile bu çıkarımını asla kanıtlayamazdı. sadece olgunlaşmıştı ve özür dilemişti. bu kadar.
kemen ekose pantolonunu ve üstüne de yeşil kazağını çekip okula doğru yola koyuldu. yolu karıştırmaktan korkup direk araba ile gitti. okulun bahçesine girdiğinde artık çoktan teneffüs zili çalmış öğrenciler dışarıda top, ip, saklambaç gibi oyunlar oynamaya başlamışlar idi. çocuklar amelia öğretmenlerini gördüğü gibi onun yanına doğru koşmaya başlamışlar idi. amelia da onlara doğru eğilip elerini iki yana doğru açtı ve her birine kocaman kocaman sarıldı. çocuklardan biri:
- hocam neredeydiniz dün derse gelemdiniz?
- acil bir işim çıktı canım. bende sizi çok özledim. lakin beni bir hafta daha göremeyeceksiniz maalesef.
kalabalıktan bir uğuldama ortaya çıktı.
- ama neden?
- ufak çaplı halletmem gereken bir işim var canlarım ama sonra tüm hepsini halledicem söz veriyorum. amelia onlara bunları söyler iken ders zili de çalmıştı.
- hadi bakalım şimdi zil çaldı herkes dersine girsin güzel güzel dinlesin.
ardından kalabalık okula doğru girmeye başladı. amelia da onlar ile beraber. müdürün kapsına vardığında söyleyeceği şeyleri zihninden tekrardan geçirdi: bu hafta okula gelip ders lere katılabileceğimi söylemişti lakin 1 hafta kadar yurt dışında olacağım maalesef bu yüzden 1 hafta burada olamayacağım.
evet okul müdürünün odasına girdiğinde de aynen böyle söyledi. müdür bu ani seyahatin sebebini sorduğunda ise özel sebepler cevabını verdi.
- pekala dedi okulun müdürü Thomas bey ( babası ile aynı ada sahip idi). bu seferlik öyle olsun lakin amelia hanım biz bu durumdan fazlaca mustarip kalıyoruz bir daha tekrarlamamasını temin ederim var olan öğretmen açığını kapatmak zate şuan için imkansız.
- ne için böyle dediniz.
- okulumuzdaki erkek hocaların hepsi orduya katılma zorunda kaldılar.
- siz ne diyorsunuz?
- savaş kararı alındı. doğum sırasına göre adam seçip Vietnam'a gönderiyorlar.
- benim böyle bir şeyden nasıl haberim olmaz.
- hiç bir fikrim yok amelia hanım.
doğruydu aslında. william evde ki radyo yu ve televizyonu bozuk diye tamire götürmüştü. gazeteleri de eve sokmuyordu yalan yanlış haberler yapıyorlar adı altında. meğer isem her şeyi Amelia' dan uzaklaştırmak için yapıyor imiş yani bunların hepsi bir bahane imiş. müdürün odasından çıktıktan sonra hemen William' a hesap sormak ona neden çocuk muamelesi yaptığını ve kendisinin zaten bu durumdan şüphelendiğini daha ne kadar saklayabileceğini soracaktı. lakin durdu ve düşündü o da aynı kendisi gibi kendisini kendisin den koruyordu. bilmemesi onun için daha iyi olduğunu bildiği için yapıyordu bunu ve o da aynı şekilde düşünüp kendisinin yaptığı gibi hareket etmişti. e iyisi eve gidip gene her şeyden bir habermiş gibi ona tatlı tatlı davranmak idi. lakin içine yeni bir korku tohumu ekilmişti. william pek yakında savaşa gidiyordu. ve muhtemel 20 yıla aşkın bir savaş olacak idi. 20 yıl daha yaşayabilecek miydi 2 side. charlie ne olacaktı. hem ikisi de yaşıyor olsaydı bile ne olacaktı. 20 yıl sonra onu hala hatırlıyor olacak mıydı? onu görebilecek miydi? onu duyabilecek miydi? arabaya binerken kendinden geçip hemen ağlamaya başladı hıçkıra hıçkıra. charlie ne olacaktı. hem yetim hem öksüz mü yaşayacaktı. hem e bu kadar küçük iken. eve vardıklarında
- artık kendini toparla amelia diye kendine telkinde bulundu. gözleri kıp kırmızı idi. ağladığı çok bariz belli oluyordu. verandada charlie ve williamı görünce
- dayan amelia dayan onlar için dayan dedi kendi kendine