6, bölüm

1995 Words
Akın'dan Elimde gazete, yavas yavaş haberleri okuyordum. Evet internet diye bir gerçek ve teknoloji çağı diye bir kavram vardı ama eline alıp o sayfaları parmaklarınla çevirirken kağıdın parmağına sürtünmesinin hissettirdiği  zevki veren bir telefon, tablet yada bilgisayar görmemiştim daha. Tabi ki teknolojiye karşı değildim. Bende telefon, internet vb. kullanıyordum ama gazete kitap okumanın keyfini de asla başka bir şeye  değişmezdim. Evde kaldığım süre boyunca kendimi okumaya ve araştırmaya vermiştim. Bu halimden de çok memnundum. " Hayatım " Kafamı kaldırıp salonun ortasında dikilen Bilgeye baktım. Giyinmiş, ceketini de eline almış bana bakıyordu. Kaşlarım havada onu inceledikten sonra konuşabildim. " Bir yere mi gidiyorsun ?" " Evet canım. Kızlarla sözleştik " " Bilge. Birazdan misafirlerimiz gelecek unuttun mu?" Bilge elindeki ceketi giyip çantasını kontrol ederken bana bakmadan cevap vermişti sözlerime. " Tabi ki unutmadım Akın. Senin misafirin onlar. Ne işim var bir sürü çoluk çocuğun yanında benim. Rahat rahat oturursunuz . " " Çocuk değil. Öğrencilerim." " Her neyse işte " Ciddi ciddi gidiyordu. İki gün önce Doğan ile yaşanan olaydan sonra dostlarim bir daha gelmemişlerdi. Bilgeye bunu anlatmış ve sadece " Bir şey olmaz " cevabını almıştım. Bazen beni  neden evlendim diye sorgulatacak derecede sinir ediyor bazen iyi ki dedirtecek kadar mutlu ediyordu. Ama son günlerde sürekli  kendime ' neden ' dedirttiği de bir gerçekti. " Hayatım gitmesen olmaz mı? Beraber ağırladık " " Aman Akın ya. Sıkılırım ben aranızda. Hem Taksim'de bekliyor kızlar. Çay kahve işinide öğrencilerin yapar işte. Mutfağın yeri orda" Kötü bir laf etmemek için yanaklarımı ısırırken Bilge benim sinirlendiğimi anlamış gibi o ela gözlerini kaçırıp yutkunduğunu gördüm. Birden fark ettiğim ayrıntı ile başımı hızla iki yana salladım. Bilgenin yine siyaha dönen gözlerini görünce kafam karışmış bir şekilde bakakaldım. Bilge küçük bir " Görüşürüz " mırıldanıp giderken bile cevap veremedim. Bu daha önce de olmuştu. Simsiyah , dümdüz  saçlarını  kısa bir anlığına kahve rengi ve dalgalı görmüştüm. Şimdi de koyu gözlerini ela olarak görmüştüm. Nasıl olduğunu bilmiyordum ama o kısa anda gördüğüm gözler bir başkasına aitti. Buna nerdeyse emindim. Tıpkı o sabah gördüğüm saçlar gibi. Uyanıkken rüya mı görüyordum. Ne biçim hayallerdi bunlar. Neler olduğunu anlamıyordum. Uzun süredir kendimi değişik hissediyordum bunun farkındaydım. Hatta Doğan'a anlatmaya çalışmıştım ama o bana gülmüş ve inanmamıştı. Zilin çalması ile düşüncelerimden uzaklaşıp ayağa kalktım. Kapıyı açtığımda Yavuz ve arkasındaki öğrenciler bana gülümserken  aklımdaki sorular kısa süreliğine rafa kalkmıştı. && Yavuz ve onbir öğrenci gelmişti. Hepimiz salona girdiğimizde koltuklara sığmamış mutfaktan getirdiğimiz sandalyelere de oturulmuştu. Dersim sevilmese de kendim sevilen bir ögretmendim. Öğrencilerimden Sıla ve Ayşe mutfakta çay demlerken geriye kalanlar muhabbet ediyorduk. " Valla hocam sizi bir daha göremeyeceğiz diye çok korkmuştuk. " Ömer'e gülümserken yanında oturan hasan da onu onaylayarak konuşmuştu. " Ömer haklı hocam. Kaza geçirdiğinizi duyunca hepimiz çok üzüldük. Hele ki okuldaki kızlar " Son sözlerine herkes gülerken odadaki diğer üç kız utanarak kıkırdamıştı. Kız öğrenciler arasındaki popülerliğimi az buçuk biliyordum.  Bu yüzden de olabildiğince mesafeli olmaya çalışıyordum. " Akın hocanız hepimizi korkuttu ama çok şükür ki aramıza yeniden döndü " Yavuz'a başımı sallayarak bakarken Arif " Nerde kaldı bu kızlar ya. Bir çay demleyip gelecekler. Valla evde kalır bunlar " dediğinde herkes yine gülerken bende kızları merak ederek ayağa kalktım. Mutfaktan içeri girdiğimde adımlarım kendiliğinden durmuş, hem utancı hem sevinci bir arada yaşamıştım. İki kız bulaşıkların başına geçmiş, biri bulaşıkları suya tutuyor diğeri makineye yerleştiriyordu. Gitmeden önce Bilgenin mutfağı temizlediğini düşünmüş ve hiç bakma gereği duymamıştım. Kızlar beni fark ettiklerinde işlerini bırakıp mahcup bir şekilde  yüzüme bakarken esas mahcup olanın ben olduğumu düşünüyordum. " Kızlar ne yapıyorsunuz ?" " Şey biz şey yapalım diye hocam eşinize yardım olsun diye. Hem yeni çıktınız sayılır hastaneden biz o yüzden " Sıla kekeleyerek açıklama yapmaya çalışırken elimi kaldırarak onu susturdum. Çok düşünceli bir davranıştı. " Kızlar buna hiç gerek yoktu.  Boşuna yorulmayın. Yine de teşekkür ederim.Hadi çayları ve pastaları alıp gidelim. İçerdekiler sabırsızlandı." Kızlar gülümseyerek çayları koyarken bende gelirken getirdikleri kuru pastayı koymak için tabakları çıkardım. İkisi hızlı bir şekilde her şeyi hazırlandığında üçümüz tabakları taşıyarak salona geçmiştik. Yarım saat kadar muhabbet etmiş gülüp eğlenmiştik. Çocukların bu enerjisini özlemiştim. " Benim yerime kim giriyor derslere ?" Yavuz soruma cevap veremeden Ali  atlamıştı bile lafa . " Valla temennimiz boş geçmesiydi ama melesef yeni gelen fizik hocası giriyor hocam " Ali'nin üzgün biten sözlerini Arif devralmıştı. " Yeni gelen hoca sizden yakışıklı olmasın ama hem genç hem yakışıklı. O yüzden hiç sevmiyoruz hocam " Kahkahamı tutamazken Yavuz öğrenciye ayıplar bir şekilde bakıp bana açıklamaya geçmişti. " Senin yerine geçici olarak sözleşmeli  geldi Ramazan hoca" " İyi olmuş. Eminim çok iyi bir öğretmendir." Meltem gözlerini devirerek " Öğretmen iyi de ders sıkıcı be hocam " dediğinde Yavuz da ben de kızmaya çalışsakta becerememiş gülümsemiştik. " Bu sene bazı değişiklikler de oldu. Yeni stajerler  geldi. Şimdilik senin yerine Ramazan hocamın stajeri var ama sen döndüğünde senin sorumluluğuna geçecektir. Hem Ramazan hocamın anlattığına göre Bade çok başarılı bir öğrenci ve stajyermiş. " Stajyer işi hoşuma gitmişti. Hem derslerde yardımcı olacak biri hem de aynı dilden konuşacağım bir arkadaş olacaktı. " Senin dersinde var mı stajyer ?" " Evet hocam. İsmi Arda. Artık edebiyat dersleri daha eğlenceli geçiyor" Sılanın sözlerini diğer kızlar içlerini çekerek onaylarken " Öyle mi. Peki nasıl biri " diye sorduğumda Yavuz bir şey söylemek için ağzını açmış ama Ayşe'nin hızla konuşması ile tekrar susmak zorunda kalmıştı. " Sevgilisi olan biri " Kızlar yine aynı şekilde ama bu sefer biraz üzgün olarak söyleneni onaylarken gülmeden duramadım. " E hakkındaki en önemli şeyi öğrenmişsiniz zaten. Gerisi önemli değil " Kızlar bir anda kızarırken Yavuz başını iki yana sallıyordu. Sanırım Arda ile küçük bir konuşma yapacaktı. Gerçi çocuğun bir suçu yoktu ama yine de uyarılması iyi olacaktı. Onların yaşlarında bizde genç öğretmenlerimize hayranlık duyardık ama bu kadar rahat dile getiremezdik. Şimdiki gençler bu konularda daha rahattı. Etrafımın soğuması ve arkasından gelen titreme ile bir an da yerimde kaldım. Bendeki değişimi kimse fark etmemişti ama ben şu an da sanki başka bir boyutta gibi hissediyordum. Gözlerim ısrarla Ali'nin üstünde duruyordu. Çocuğun ise hiç birşeyden haberi yok muhabbet ediyordu. Ne olduğunu anlayamıyordum ancak Aliye bir renk vermek istesem bu gri olurdu. Etrafın tekrar eski haline dönmesi ve soğukluğun gitmesi ile rahatladım. Ama bu seferde içim hiç rahat değildi. Hani bazen içiniz daralır kötü birşey olacak gibi hissedersiniz. Bende o histen yoğun bir şekilde vardı. " ... değil mi Akın hocam ?" İsmimi duymam ile gözlerimi Ali'nin üzerinden çekebilmiş ve bana bakan öğrenciler ile Yavuz'a odaklanbilmiştim. Ancak ne söylendiğini anlamadığım için boş boş bakmıştım. " Afedersiniz bir an dalmışım. Ne demiştiniz çocuklar." " Yakında okula döneceksiniz değil mi  diye sormuştuk hocam " " Aslında biraz daha rapor sürem var ama hepsini kullanmayı düşünmüyorum. Yani evet yakında görüşeceğiz çocuklar " Bir saat kadar daha sohbet ettikten sonra ne kadar ısrar etsem de rahatsızlık vermek istemediklerini söyleyip gitmişlerdi. Onların ardından kendimi yorgun hissedip yatmıştım. Bilge gelene kadar biraz uyuyabilirdim. Düşünceler içinde uyukuya dalmış, rüyamda sürekli Ali'yi görüp durmuştum. Sonunda uyandığımda etraf kararmıştı. Biraz olsun dinlendiğimi hissederek yataktan kalktım. Saate baktığımda dokuza geldiğini gördüm. Oflayarak yatak odasından çıktım. Şimdi sabaha kadar uyuyamazdım artık. Salona geldiğimde etrafın karanlık olması ile kaşlarımı çatarak ışığı açtım. " Bilge " Ses gelmeyince önce banyoya sonra diğer odalara baktım. Evde değildi. Hâlâ gelmemişti. Bu saate kadar ne yapıyordu ki. Telefonu alarak numarasını tuşladım. Dördüncü çalışta açılan telefona sesimi sakin tutarak cevap verdim. " Efendim Akın " " Bilge. Saat çok geç oldu Neredesin? " " Hayatım ya kızlarla muhabbete  dalmışız saati fark etmedim " " Seni merak edeceğim aklına gelmedi mi peki ?" " Off Akın dalmışım diyorum. Sen hastanedeyken kimseyle görüşmemiştim biliyorsun sürekli yanındaydım. Arayı kapatalım dedik biraz fazla kaçırmışız. " Neden söylediği şey bu kadar dokunmuştu. İlk defa Bilge benim için yaptığı bir şeyi yüzüme vuruyordu. Hemde sesindeki bezmiş bir ifade ile. Belki de farkında değildi ben alınganlık yapıyordum. Kız da haklıydı hem. Benimle ilgilenmekten kendine hiç vakti kalmamıştı uzun zamandır. Yine de içime oturan bir taş vardı sanki. " Haklısın. Ama yine de geç oldu gel artık " " Tamam Akın. Bir saate gelirim. Sen beni bekleme yemeğini ye. Ben tokum . Cevap veremeden telefonu kapatmıştı. Neye kızmıştı şimdi. Onu eve çağırmama mı? Oflayarak telefonu koltuğa attım ve Mutfağa girdim. Kızlar sayesinde tezgah tertemizdi. Buz dolabını açtığımda neredeyse boşalmış olduğunu gördüm. Daha uzun bir şekilde oflayarak domates peynir çıkarmaya başladım. Dışarıdan yemekten bıkmıştım. Bu akşam da şansıma ekmek arası vardı. Saat onbire doğru kapının açılma sesi ile yerimde doğruldum. Sonunda gelebilmişti. Onu çok merak etmiştim ama tekrar arayıp kavga etmek istememiştim. Elbette her insan gibi o da gezip dolaşacaktı ama biz evliydik. Birbirimize karşı sorumluluklarımız vardı. Onu merak edeceğimi düşünmeliydi. " Akın " " Hoşgeldin " Gözlerim televizyonda ama tüm dikkatim Bilge de cevap vermiştim,. " Hoş bulduk " Ceketini çıkarırken duyulan hışırtı ve sonrasında yanımdaki yerin çökmesi ile Bilgenin burnuma dolan kokusunu duydum. Kolları belime dolanırken başını omzuma yaslamıştı. " Kızgın mısın bana ?" Derin bir soluk vererek başımı aşağı eğdim. Kızgın değildim. Sadece düşüncesizliğine şaşırıyordum. Ne sevgiliyken nede evlendiğimiz ilk yıl böyle değildi. Hatta sevgili olduğumuz zamanlar evlilik hayali kurarken nasıl kusursuz ve güzel bir evlilik olacağını anlatırdı. Hiç bir evlilik mükemmel değildi ama - " Akın" Düşüncelerim Bilge tarafından kesildiğinde başımı ona çevirdim. Nasıl da masum bakıyordu bana. " Ama hiç masum değil " Kendi aklımdan geçen düşünce ile irkildim. Nasıl böyle düşünebilirdim. Sanki o an konuşan benliğim değil başkasının düşüncesiydi. Vücudumun kasılması ile Bilge bana doladığı kollarını çözmüş ve dikkatli bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. " Akın ya tamam kızdın da fazla abartmıyor musun?" Ben kendi düşüncelerim ile boğuşurken konuşan bilgeye baktım. Ne demişti ? " Bilge ne diyorsun sen ?" " Kırk yılda bir arkadaşlarımla buluştum. Burnumdan getirdin. " Gözlerim şaşkınlıkla açılırken ayağa kalkan Bilgeye baktım. Hışımla arkasını dönüp çıkacakken kolundan tutup koltuğa geri oturttum. Yüz yüze geldiğimizde Bilge gözleri açılmış bana bakıyordu. " Sana kızmadım Bilge. Seni merak ettim. Misafirlerin geleceğini bile bile çıkıp gittin. Üstüne söylediğin saatte gelmedin. Gelmediğin gibi bir arayıp beni bilgilendirmedin. Uyuyup uyanıyorum ve karım hala evde değil. Nasıl endişelendim haberin var mı? " Bilge söylediklerim ile gözlerini kaçırırken ben hâlâ ateş gibi ona bakıyordum. Onun yutkunması ile kolunu bırakıp biraz uzaklaştım. " Akın ben özür dilerim. Düşünemedim. " Bir kaç dakika sessiz kalıp sakinleşmeye çalıştım. Ama daha beş dakika olmadan yan tarafımdan gelen hıçkırık sesi ile hemen ona döndüm. Kollarımın arasına alırken onu sakinleştirmem gerektiğini , ağlamamasını söylemem gerektiğini biliyordum. Ama yapmadım. Sadece hiç konuşmadan sarılarak sessizce bekledim. Zaten kısa süre sonra da Bilgenin ağlaması durmuş başını kaldırıp yüzüme bakmıştı. " Akın " Yine hiç bir şey söylemeden ona bakmaya devam ettim. O da başka bir şey söylemeden dudaklarıma yaklaştığında niyetim o dudakları karşılamak ve karımı öpmekken durduramadığım bir his ile başımı çevirmiş ve Bilgenin yanağımdan öpmesine neden olmuştum. Beynimde çığlık çığlığa bağıran bir ses vardı ve bana karımdan uzak durmam gerektiğini söylüyordu. Kafayı yemeye başlıyordum. " Akın " Kendi kendime düşünmem Bilgenin sesi ile bölünürken anlaşılmaz ifadelerle ona baktım. O da ne olduğunu anlamamıştı ve sadece " Geç oldu. Yatalım mı?" diye sormuştu. Onu onaylayarak koltuktan kalktım ve hızla yatak odasına girdim. Bilge daha odaya girmeden yatağa girmiş gözlerimi kapatmıştım. && Telefonumun ısrarlı sesi ile gözlerimi açtım. Duvardaki saate baktığımda 9 buçuk olduğunu gördüm. Komidinde çalmaya devam eden telefonu elime aldım. Yavuz arıyordu. " Efendim Yavuz " " Hocam ben sıla " Yavuzun telefonunun bir öğrencide ne işi olduğunu düşünürken birden içime dolan o soğukluk ile yutkundum. Kötü bir şey olmuştu. " Sıla ne oldu? Yavuz hocan nerde ?" " Hocam Yavuz hocayı hastaneye götürüyorlar. Sizi aramamı istedi o yüzden aradım ben " Daha hastane lafını duyar duymaz yataktan çıkmıştım. Telefon kulağımda konuşurken bir yandan da giyinmeye çalışıyordum. " Tamam sıla. Ne oldu neden hastaneye gidiyor ?" " Hocam şey oldu ımm  Yavuz Hocam bıçaklandı " " Ne ?" Hareketlerim bir anlığına durduğunda şokla fısıldadım. " Kim " diye sorarken bile kim olduğunu bir şekilde bildiğimi hissediyordum. Ve Sıla'nın " Ali " demesi ile gözlerimi kapattım. İçimden " Ali " diye tekrar ederken olayın nasıl olduğundan çok bunu nasıl bildiğimden  korkmuştum.. Ve kafamda başka bir soru belirmişti. Cevabını bilmediğim büyük bir soru. Ben neydim ? &&&&  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD