Babamı söylediği şey, ortamda büyük bir olay yaratmıştı. Özellikle babam, Atalay’ın babasına öyle kötü bakıyordu ki onu öldürmek ister gibi bakıyordu. Babamın söyledikleri ne demekti? Babam, Atalay’ın babasını nereden tanıyordu? En önemlisi Atalay neden böyle bir şeyden bana bahsetmemişti? Atalay biliyor muydu yoksa bilmiyordu? Beynimde yaşadığım ikilemler devam ediyordu.
Atalay’ın babası “Alptuğ, iki gencin aşkına mâni mi olacaksın?” diye sordu.
Bunu o kadar rahat söylemişti ki babamın vücudu kaskatı oldu. Bakışlarım anneme kaydığında bana ne yaptın bakışlarını gönderiyordu. Ne yapmıştım ki ben? Benim tek suçum sevmekti. Sevdiğim için mi bunlar başıma gelmişti?
Babamın bu dünyada en nefret ettiği şeylerden biri de karşıdaki insanın onunla alaylı konuşmasıydı. Kolumu bırakıp onun yakasını kavradı.
“Ne aşkından bahsediyorsun sen? Aşk falan yok! Ne olduğunu sen de ben de çok iyi biliyoruz!”
Babam asla bizim kavuşmamıza izin vermeyecekti. İç sesim, Hüma şu an olayları anlaman gerekirken sen neyin derdindesin?
“Aşk yok mu? Kızın da oğlum da birbirine aşıklar. Atalay, bana gelip baba aşığım dediğinde kim diye sordum. Adın geçtiğinde her şeyi hiç sayıp karşına geçtim, şimdi gelmiş böyle davranman normal mi?” diye sordu.
Babası gayet her şeyi bitirmeye hazırken babam asla geri adım atmıyordu. Adam, oğlu için düşmanlıktan bile vazgeçmeye hazırken benim babam onu öldürecek gibi bakıyordu.
“Sen ne utanmaz bir adamsın ya? Ne istiyorsun? Tayfun, bana iyi baba rolleri kesme! Seni şuracıkta gebertirim. Geçmişi asla unutmadım. Yine diyorum, benim size verecek toplu iğnem bile yok! Gerekirse kızımın ve oğlunun kalbinden aşklarını söküp çıkartırım! Duydun mu?” diye bağırdı.
Babamın tepkileri çığ gibi büyüyordu. Tam arkasındaydım. Kasları kaskatı kesilmişti. Çok sinirliyken onu ikna etmek çok zordu. Adını Tayfun olarak öğrendiğim adam, kaşlarını havaya kaldırdı. Atalay’a baktığımda sıkıntılı nefes alıp verdiğini fark ettim. Babam ve babasına bakıyordu. Benim ise göz pınarlarımda bekleyen gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başladım. Bize değil, en çok karnımdaki bebeğime üzüldüm.
Babam, onu duysa herhalde buradan Atalay’ın cenazesi çıkardı. Buraya gelirken böyle bir şey aklımın ucundan geçmezdi. Hayallerimde babamın Atalay ve ailesini çok sevecek diye kodlamıştım ama olmamıştı.
Resmen düşmanı çıkmıştı. Tayfun Amca “Eskiden senin aşka saygın vardı. Aşkın ne kadar büyük olduğunu en iyi sen bilirdin Alptuğ. Yoksa değiştin mi? Ortada aşk varken bize de saygı duymak düşer,” dediğinde babam şiddetle kafasını iki yana salladı.
Dişlerini sıktı. “O pis oyunlarına kızımı asla alet etmene izin vermem! Biliyorum bu da senin oyunlarından biri! Senin oğlun da senin gibi pisliğin tekidir!”
“Yanlış yapıyorsun Alptuğ! Ne oyunundan bahsediyorsun sen?” diye sordu.
“Lan sen benimle dalga mı geçiyorsun? Sen beni kandırdın ve dolandırmaya kalkmadın mı? Üstüne bir de sanki ben seni dolandırmışım gibi davranmadın mı? Ben, senin ciğerini bilirim lan! Senin bir amacın var! Geçmişin intikamını mı almaya çalışıyorsun?”
Geçmişte ne olmuştu ki? Hala Fransızdım. Acaba Atalay biliyor muydu? Bilse bana neden söylemesin ki?
“Asıl geçmişi sürekli açmaya çalışan sensin! Sana ben dolandırmadım dedim kaç kere ama bana inanmayıp beni aleme rezil ettin! Buna rağmen karşına geçtim ve çocuklarımızın mutluluğunu istiyorum!” dediğinde babam gülmeye başladı.
Babam ne dese inanmıyordu. “Sen, hayatımda gördüğüm en rezil insansın! Dolandırmadın mı? daha ne yapacaktın lan? Şirket hislerini başkalarına satıp paralarını yurtdışındaki hesaplarına göndermedin mi? Kara para aklayıp bu suçu benim üzerime attın! Senin yüzünden yıllarca alemde bana ne gözle baktılar? Hep peşimde oldun! Şimdi ne değişti? Kızımı kullanmaya mı çalışıyorsunuz?” diye sordu.
Tayfun Amca kaşlarını çattı. “Belki de senin kızın benim oğlumu kandırıyor diye biz neden düşünmedik? Çünkü ben aşklarını görebiliyorum! Sen ise yapmadığım bir şey için hala çocuklarımızın mutluluğuna engel oluyorsun,” dediğinde babam gülerek kafasını iki yana salladı ve yakasını hırsla bıraktı.
“Ulan sen, hep böyleydin! Sana inanmayacak kadar tecrübe yaşadım!” deyip bu sefer de Atalay’ın karşısına geçti. Ona da öfkeyle baktı.
“Kızımı kandırmak için ona aşık rolü mü oynadın? Kızımı da kendine aşık edince evlenmek için baskı mı yaptın? Bu kadar mı acizsiniz lan siz? Babanın intikamını bu şekilde mi almaya çalışıyorsun? Bir şey yapmak istiyorsanız kızıma değil, bana yapacaksınız! Kızımdan uzak dur!” diye uyardı.
Atalay direkt bana baktı. Kafasını iki yana salladı. Ben, sana ona inanıyordum. Bir kere bile ondan kötü bir şey hissetmemiştim. Ona inanmaktan başka ihtimalim yoktu.
“Geçmiş beni ilgilendirmiyor. İnanın, Hüma’nın sizin kızınız olduğunu bile bilmiyordum. Onu gerçekten seviyorum ve tek istediğim onunla evlenmek. Başka bir amacım yok.”
Ona burukça baktım. Atalay’ın yalan söylediğini bir kere bile görmemiştim. Babam da onu alkışlamaya başladı. “Yılın Oscar Adayı mı olacaksın? Bu boş laflarınla ancak benim kızımı kandırırsın! Kızımın adını bile ağzına almayacaksın!” deyip bana döndü.
“Gidiyoruz!” dediğinde kafamı şiddetle iki yana salladım.
“Baba, ben Atalay’ı seviyorum! Onunla evlenmek istiyorum! Geçmişte yaşananlar neden bize engel oluyor? Neden?” diye sordum.
Babam dişlerini sıktı. “Hüma kes sesini! Ben seni ölüme göndermem! Onların nasıl pislik olduğunu bilmiyorsun! O adamın oğlu da kendisi gibidir! Sen, onunla evlenirsen asla mutlu olamazsın!” dediğinde gözyaşlarımla ona baktım.
Şu an hamile olduğumu söylemek istesem de yapamazdım. Eğer yaparsam babam daha fazla sinirlenirdi. “Baba, ben Atalay’a çok aşığım. Lütfen, yapma!” dediğimde kolumdan tutup sürüklemeye başladı.
Atalay da arkamızdan gelirken korumalarımız onun önüne çıktı. Atalay da hiç vakit kaybetmeden cebinden silahını çıkartıp korumalara doğrulttu. Atalay’da silahın ne işi vardı? Ben, şaşkınca bakarken “Kafanıza sıkarım!” diye tısladı.
Babam da gülmeye başladı. Korumalara güvendiği için beni restorandan çıkarttı. Atalay’ın benim adımı bağırdığını duyuyordum. Ben de sürekli arkamı dönüp bakıyordum.
Babam “Hüma yürü!” diye bağırıyordu.
Arabanın önüne geldiğimizde beni arabaya bindirdi. Atalay da korumaları atlatıp gelmişti. Babamın karşısına geçti. “Hüma’yla evleneceğim. Görürsünüz! Onu benden alamazsınız! Ne yaparsanız yapın, ben onu istiyorum!” dediğinde ona burukça baktım.
Gözlerimiz çakışınca bakışları karnıma indi. Kafamı iki yana salladım. Şimdi olmazdı. Derin bir soluk aldı. “Siz beni salak zannediyorsunuz galiba. Bu söylediklerinin hiçbiri olmayacak! Sizi bitirmemi istemiyorsanız bu işten vazgeç Atalay! Bu da seni uyarım!” deyip kapımı sertçe kapattı. Ben, kapıyı açmaya çalışınca annem engel oldu.
Atalay ellerini, cama yasladı. Ona dolu gözlerimle baktım. Babam arabaya binince arabayı çalıştırdılar. Atalay artık geride kalmıştı. Hıçkırdım. Eve gidene kadar da ağladım. Eve geldiğimizde direkt odama çıkacakken babam engel oldu.
“Salona!” dediğinde başım önde salona ilerledim. Koltuğa oturdum. “Kızım sen ne yaptın? Nereden buldun adamı?” diye sordu.
“Baba, aşk bu! Yapma ya! Ben, Atalay’a güveniyorum. Öyle bir şey yapmaz,” dediğimde önümde diz çöktü.
Ellerimi tuttu. “Kızım, hiçbir şey bilmiyorsun. Sana her şeyi anlatacağım.”
Annem de yanıma oturdu. Restoranda bir şeyler söylemişti ama her şeyi net bir şekilde öğrenmek istiyordum. Babama ayağa kalktı. “Daha sen ve Atalay yokken ben ve Tayfun çok yakındık. Babalarımız bize şirketi teslim etmişti. İkisi ölünce bütün her şey ikimize kalmıştı ama Tayfun her zaman çok hırslıydı. Beni dolandırmaya kalktı. Üstüne üstlük bizim karanlık dünyamızı da ifşaladı. Onun yüzünden hapse girecektim. O zaman bana annen yardım etti ve içeriden çıktım. Tayfun bu süre zarfında şirketteki bütün hisselerimi üstüne alırken buna engel olduk. Ortaklığı bozup onu şirketten gönderdim. Yıllarca bana kinlendi. Yapmadığını bırakmadı. Onun gözlerinde hala hırs varken şimdi karşıma geçip onunla evlenmek istiyorum diyemezsin!”
Geçmişte olanlar kötüydü ama Atalay’ın bilmediğine emindim. Bilseydi ben anlardım.
“Baba, Atalay’la bunların ne ilgisi var? Onun bildiğini zannetmiyorum,” dediğimde anneme döndü.
“Bu kız neden bu kadar saf oldu? Delirtecek beni! Kızım sen iyi misin? Sana az ne anlattım ben? Sence Atalay denen şerefsiz senin benim kızım olduğunu bilmiyor muydu? Resmen bize oyun oynamışlar!” diye tısladı.
“Baba…” diye devam ederken sözümü kesti.
“Bu konu artık tartışmaya kapalı! Bundan sonra evden çıkmayacaksın! Telefonunu da bana veriyorsun! O adamla asla görüşmeyeceksin!”
İşte şimdi bitmişti. Ne yapacaktım? Atalay’ı görmeden duramazdım. En önemlisi ben hamileydim. Bizim evlenmemiz gerekiyordu. “Baba, bir kere Atalay’ı dinlesen,” dediğimde dişlerini sıktı.
“Hüma sen hala konuşuyor musun? Bitti dedim sana! Kısa zaman içinde Ümitler seni istemeye gelecek. Erkan’la evleneceksin!” dediğinde kafamı şiddetle iki yana salladım.
“Ölürüm de onunla evlenmem baba! Bunu bana yapamazsın! Aşka saygın yok bari beni zorlama!”
Babam elini yumruk yaptı. Sinirle masaya vurdu. İrkildim. “Odana çık!” diye bağırdı.
Ayağa kalkıp odama çıktım. Odama girdiğimde telefonum olmadığı için kafayı yiyecektim. Keşke Ada bir şekilde bize gelseydi. Üzerimi bile değiştirmeden yatağa uzandım. Bacaklarımı kendime çekip karnımı okşadım.
Gözyaşlarım, yastığımı ıslatırken “Sana söz veriyorum bebeğim. Babanın yanına gideceğiz. Gerekirse onunla kaçarız,” dediğimde kararlıydım. Babam beni zorlayamazdı. Ben, Atalay’dan başkasıyla evlenmek istemiyordum.
Ağlarken sızıp kalmışım. Sabah gözlerimi açtığımda başımda Ada vardı. Derin bir soluk aldım. Resmen başka bir şey istesem olacakmış. Hemen yataktan kalkıp ona sarıldım. Hıçkırıklarım arttı.
“Hüma neler oluyor? Atalay aradı, hemen buraya geldim. Annen zor izin verdi buraya gelmeme,” dediğinde dün gece olanları kısaca anlattım.
Gözlerini büyüttü. “Şaka mı yapıyorsun? Bunların olması normal mi? Sanki aksiyon dizisinin içindeyiz. Şimdi ne yapacaksın?”
“Ada, bana yardım eder misin? Benim bu evden kaçmam gerek. Atalay’dan başkasıyla olamam!” dediğimde dudaklarını ısırdı.
“Alptuğ Amca ikimizi de öldürsün mü istiyorsun?”
“Sen haklıydın. Atalay’ın da karanlık bir dünyası var. O bizi korur,” dediğimde tereddütle bana baktı.
“Hüma ya baban haklıysa? Ya Atalay sandığın gibi biri değilse? Bütün bu olanların tesadüf olması bana saçma geldi. İstersen Çınar’ın ağzını arayabilirim. Burnundan girer, öğrenirim!” dediğinde kafamı iki yana salladı.
“Ada, ben Atalay’a güveniyorum. Ben, onunla olmak istiyorum. Bu yüzden sorma!” dediğimde onayladı.
“Sen, öyle diyorsan öyle olsun canım. İstersen Atalay’la konuş.”
Bunu gerçekten çok istiyordum. Bana telefonunu uzattı. Hemen Atalay’ı aradım. Saniyesinde açtı. “Ada, Hüma nasıl?” diye sordu.
“Atalay benim.”
“Hüma, şükürler olsun! Kafayı yiyecektim! İyi misin?”
“Evet, iyiyim ama beni buradan alman gerek. Babam beni başkasıyla evlendirecek, beni kaçır!” dediğimde bir süre ses gelmedi.
Acaba benden vaz mı geçmişti? “Asla öyle bir şeye izin vermem! Baban, benim gücümü çok hafife aldı! Yakarım, yıkarım yine de sevdiğimi başkasına vermem!” dediğinde bu konuda bana bir şey söylemediği için Ada ondan şüphelenmişti ama bir açıklaması vardır.
“Atalay bana bu konuda açıklama yapmanı istiyorum,” dediğimde ofladı.
“Hüma yapamadım. Evet, senin o adamın kızı olduğunu biliyordum ama yemin ederim başlangıçta bilmiyordum. Bana inanıyorsun, değil mi?” diye sordu.
Evet, ona inanıyordum. “Atalay, senden başka güvendiğim kimsem yok! Biliyorum, sen bizim aşkımıza bunu yapmazsın,” diye fısıldadım.
Atalay asla öyle biri değildi. Eğer benden intikam almak için bana yaklaşsaydı beni hamile bırakıp ortada bırakırdı. “Bana inandığın için teşekkür ederim. Bu gece seni gelip alacağım. Sonra da kaçarız. Nereye istersen oraya gideriz. Senin için her şeyi geride bırakmaya hazırım,” dediğinde gülümsedim.
“Ben de hazırım Atalay! Seni seviyorum,” diye fısıldadım.
O da bana o büyülü kelimeleri söyledi. Atalay’la mutlu olacağımı biliyordum.
***
Gece yarısına doğru Atalay’dan haber bekliyorduk. Ada da bize yardımcı olmak için yanımda kalmıştı. Sorunsuz bir şekilde buradan ayrılmayı çok istiyordum. Ada’nın telefonuna mesaj geldi.
“Gelmişler. Hadi çıkalım,” dediğinde arka kapıyı kullanacaktık. Ön kapıda korumalar vardı. Yavaşça odadan çıkıp aşağıya inerken ses duysak hemen duvarla bütünleşiyorduk. Sonunda arka bahçe kapısına geldik.
Kapıyı açmamla Atalay ve Çınar’ı gördüm. Direkt Atalay’a sarıldım. Ona sıkıca sarılıp yanağını öperken o da belime sarılmış, boynuma öpücüklerini sıralıyordu.
“Gelmeyeceksin diye çok korktum,” diye fısıldadım.
Çınar “Hadi, gitmeliyiz,” dediğinde tam çıkarken bahçenin ışıkları açıldı.
“Nereye çocuklar? Daha karpuz kesecektik,” diyen babamla yutkundum. Nasıl anlamıştı?
Arkamızı yavaşça döndüğümüzde babam önde korumaları arkadaydı. O kadar çok koruma vardı ki onları alt etmeleri çok zordu. Babam işaret verdi. Atalay silahını çıkartana kadar bizi yakalamışlardı.
Atalay ve Çınar’ı babamın önünde diz çöktürdüler. Ada ve beni ise korumalar tutuyordu. “Sen, kimsin de benim evimden, kızımı kaçırmaya kalkışıyorsun! Ben, Alptuğ Karadağ’ım! Asla buna izin vermem!” deyip silahını çıkarttı.
Atalay’ın başına yasladı. “Şimdi seni geberteceğim ve o intikam almaya çalışan babanın kapısının önüne bırakacağım!” dediğinde korumaları bir şekilde atlatıp yanlarına gittim.
Atalay “Hüma için ölmeye hazırım!” dediğinde babam soğukça güldü.
“Dersine çok iyi çalışmışsın!” deyip tetiği çekti.
“Baba yapma! Ben, Atalay’dan hamileyim!” dediğimde babam yavaşça bana döndü.
“Ne diyorsun sen Hüma? Onu kurtarmak için mi yapıyorsun?” diye sordu.
Kafamı iki yana salladım. “Hayır, baba. Gerçekten hamileyim. Eğer onu öldürürsen ben de kendimi öldürürüm!” deyip korumaların elinden silahı çekip aldım.
Kafama dayadım. Atalay “Hüma sen ne yapıyorsun?” diye sordu.
Babam artık ne diyeceğini bilemiyordu. Blöf yaptığımı zannetmesin diye tetiği çektim. “Sıkarım!” diye bağırdım.
Babam telaşla bana bakarken elindeki silahı yere attı. Bana yaklaştı. “Hüma kızım, tamam. Bırak o silahı!”
“Söz ver bana Atalay’la evlenmeme izin vereceksin!”
Babam da sıkıntılı bir nefes aldı. “Tamam, senin istediğin gibi olsun,” dediğinde doğru mu söylüyor diye onu tartarken Atalay’a döndü.
“Eğer yalan söylüyorsanız beni Hüma bile durduramaz! Duydun mu? Yarın akşam aileni al, istemeye gel! Tek yanlışınızda hepinizi gebertirim!” dediğinde elimdeki silahı yere atıp babama koştum.
Babam da izin verdiğine göre bundan sonra çok mutlu olacaktık ama bilemedim. Sevdiğim adam benim celladım oldu…