Gebelik testinin sonucunu beklerken ellerim titriyordu. Çok heyecanlıydım ama bir o kadar da korkuyordum. Annem ve babam evlilik dışı bir bebek olduğu için bana çok kızacaklardı bu yüzden onlara söyleyemezdim. Babamın hayali benim beyazlar içinde bu evden çıkmamdı ama şimdi hamileysem her şey çok hızlı olacaktı.
Babam da buna şiddetle karşı çıkacaktı. Önüme gelen saçları, arkaya attım. Bütün bulgular da hamile olduğumu kanıtlıyordu. Regl olmamıştım, halsizlik ve mide bulantısı…
Bu sıkıntıları yaşadığımı fark eden Ada da bana gebelik testi alıp getirmişti. Sürekli kapıya vuruyor ve sonucun ne olduğunu soruyordu. Paketin üzerinde üç ya da beş dakika içinde kesin sonuca varılacağı yazıyordu.
Kaç dakika geçtiğini bilmiyordum. Sanki dünya şu an durmuştu. Zaman hiç ilerlemiyordu. Alnımda boncuk boncuk terler akıyor, başım dönüyordu. Ada yeniden kapıya vurdu.
Ada “Hüma, sonuç çıkmadı mı? Ses versene. Beni korkutuyorsun!” diye bağırdı.
Ona cevap verecek halde değildim. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki küçük bir çarpıntı yaşıyordum. Elimi, kalbimin üstüne koydum ve geçmesini bekledim. Geçmiyor aksine daha da hızlanıyordu.
Gebelik testi, ters bir şekilde lavabonun üzerindeydi. Şu an sonuç oradaydı ama bakamıyordum. Ada “Hüma ses versene! Bir şey mi oldu? Yoksa pozitif mi? Şoktan mı çıkamadın?” diye sordu.
“Bilmiyorum,” diye seslendim ama sesimdeki heyecan belli oluyordu.
Ya da kalbimin atışından dolayıydı. Araftaydım. Sağa gitsem kötüydü, sola gitsem kötüydü. Bir yanım hamile olmayı deli gibi istiyordu çünkü Atalay benim aşık olduğum adamdı. Onunla bir an önce evlenmeyi çok istiyordum ama diğer yandan da ailem…
Annem ve babamı bu uğurda ezip geçemezdim. Her şey usulüne göre olursa daha iyi olurdu. Bundan sonra bana ne olacağının cevabı bana çok yakındı ama ben cesur değildim. Babam beni bütün kötülüklerden korumuş ve hep karanlık dünyasından uzak tutmuştu.
“Ne demek bilmiyorum. Bakamadın mı? Neredeyse on dakikadır içeridesin. Artık sonucun çıkması gerek.”
O kadar geçtiğini bile fark etmemiştim. Konuşacak halim bile yoktu. Kapıyı açtığımda Ada yanıma geldi. Yüzümün haline baktı. Yüzüm bembeyaz olmuştu. Bakamazdım. Bana sarıldı. Sırtımı okşadı.
“Hüma, neden bu kadar korkuyorsun?”
“Neden olduğu belli değil mi?”
Her şeyden korkuyordum. Bütün olabilecek olumsuzluklar beynimin içinde dolaşıyordu.
“Siz zaten ciddi düşünmüyor musunuz? Atalay ve sen birbirinizi seviyorsunuz. Fena mı olur? Hemen basarsınız nikahı,” dediğinde geri çekildim.
“Ada, o kadar kolay değil. Daha ailelerimiz bile tanışmıyor.”
Uzun süredir onu ailemle tanıştırmak istiyordum ama hep bir bahane çıkarıyordu. Zaten aynı babam gibi bazen gözden kayboluyor ve en az iki gün ondan haber alamıyordum. Ada, hep babam gibi karanlık bir yönü olduğundan bahsediyordu. Atalay ise böyle bir şeyden bahsetmemişti. Sözlerime devam ettim.
“Kaç aydır beraberiz ama gözden uzak bir ilişki istiyor. Ya amacı benimle evlenmek değilse korkuyorum,” dediğimde kafasını iki yana salladı.
Gülerek “Ben, sana söylüyorum. Atalay’ın gizli bir kimliği var. Hiç mi Dreame kitaplarını okumadın ya? Adamın karanlık bir dünyası olur. Sonra da düşmanlarından korumak için sevdiğini herkesten sakınır,” dedi.
Ben de istemsiz güldüm. “Çok kitap okuyorsun,” dedim.
“Gerçek hayatta örnekleri var canım neyse tepkin yersiz çünkü Atalay’ın gözlerinde bile görüyorum. Resmen sana aşık,” dediğinde istemsiz gülümsedim.
Haklıydı. Bana dokunuşu, bakışı… Her şey aşk doluydu. Bunu hissedebiliyordum ama içim rahat değildi.
“Bilmiyorum ki öyle mi diyorsun? Karanlık bir dünyası varsa neden bana söylemiyor?” diye sordum.
Ada “Ya fena mı olur? Alptuğ Amca’ya ancak onun tarzında bir damat yakışır. Atalay’a bakınca karşımda Mirza Hanoğlu’nu görüyorum!” dediğinde kaşlarımı çattım.
“O kim ya? Yine ne saçmalıyorsun?”
“Off, Hüma. Hiçbir şey bilmiyorsun gerçekten. Ünlü mafya babası işte. Adamın karizması yeter! Nasıl bilmezsin?” diye sordu.
Ofladım. Şu an konumuz gerçekten mafya babasıydı mıydı? Lavabonun üzerindeki test bana hamile olup olmadığımın haberini verecekti ama arkadaşım hala saçmalıyordu.
Yaptığının ne kadar saçma olduğunu anlayıp “Kuşum, bırak teste bakalım. İstersen ben bakayım,” dediğinde onayladım.
Ben ona bakamazdım. Ada eline aldı. Ben, gözlerimi sıkıca kapattım. Ada’dan ses çıkmayınca yavaşça gözlerimi araladım. Yüzünde hiç tepki yoktu. “Ne oldu?” diye sordum.
Hamile miydim yoksa değil miydim? Testi bana döndürdüğünde çift çizgiyi gördüm. “B-bu ne demek?” diye sordum.
Çift çizginin anlamı pozitif demek miydi? Ada gülümsedi ve kollarını boynuma sardı. “Teyze oluyorum!” diye bağırdı.
Ada benden daha heyecanlıydı. Ben, şu an ne tepki vereceğimi bilmiyordum. “Ay, inşallah kız olur. İkinci Hüma olur. Senin gibi taş olur,” dedi heyecanla.
Ben hala buna tepki verememiştim. Bütün vücudum donmuştu. Ada benden geri çekilip dans ederken ellerimi, karnıma koydum. İstemsiz okşadım. Şu an içimde benden ve Atalay’dan bir parça vardı.
***
Bunu sindirmek kolay olmamıştı. Ada beni teselli edip Atalay’ı aramam gerektiğini söyledi. Haklıydı. Onunla konuşup gerçekleri ona anlatmalıydım. Sonuçta bu kararı ikimiz verebilirdik. Atalay’ı aradım.
“Hayatım,” dediğinde sesi bile bütün hücrelerimi harekete geçirdi. Gülümsedim. Ona gerçekten çok aşıktım. Bütün kalbim ona aitti.
“Atalay görüşmemiz gerek.”
“Aslında ben de seni arayacaktım. Seni özledim. Bu akşam benimle kalsan beni dünyanın en mutlu erkeği yapardın. Ada’da kalıyorum, diyemez misin?” diye sordu.
Beni cezbeden sorusuyla Ada’ya baktım. Duyuyordu. Kafasını salladı. Ada olmasaydı Atalay’la asla görüşemezdim. “Tamam, geliyorum ama önce konuşacağız,” dediğimde güldü.
Onun gülüşüne aşıktım. Aslında her zerresine aşıktım. “Tamam ama kısa sürsün. Biliyorsun ki ateşimi anca sen söndürüyorsun,” dediğinde Ada gülmemek için kendini zor tutarken telefonu hoparlörden aldım.
“Geldiğimde istediğini sana verebilirim,” dediğimde Ada elini, ağzına koydu ve daha çok gülmeye başladı.
Telefonu kapatınca Ada “Valla sizin aranızdaki bu ilişkiye hayranım. Çınar bu kadar romantik değil. Bir de demez mi Atalay beni istemiyor. Adamı yakıp kavuruyorsun.”
Haklıydı. Biz birbirimize aittik. Bizimkilere Ada’da kalacağımı söyleyip evden ayıldık. Ada’nın arabasıyla çıktık. Beni Atalay’a bırakacaktı. O da Çınar’la bululaşacaktı. Çınar, Atalay’ın arkadaşıydı.
Biz de Atalay’la onun sayesinde tanışmıştık. Ada beni bırakınca vedalaşıp arabadan indim. İlk defa ona giderken bu denli stresliydim. Nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum. Dairenin önüne geldiğimde kapı hemen açıldı ve kendimi kapıya yaslı bir şekilde buldum.
Hemen dudaklarıma yapıştı. Elleri her zamanki gibi bacaklarımda ve belimde gezinip dururken erkekliğini de bana bastırıyordu. Ben onun beni öpmesine dayanamıyordum. Ellerim anında boynunu buldu.
Sarılıp onun tutkusuna ortak oldum ama söylemem gerekenler vardı. Atalay’ın dudakları, dudaklarımdan ayrıldı ama boynuma doğru inerken “Hayatım, önce konuşsak!” dediğimde kafasını kaldırdı.
“Çok özledim. Sonra konuşsak,” dediğinde kafamı iki yana salladım.
“Gerçekten önemli bir konu yoksa bu büyülü anı bozmazdım,” dediğimde dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu.
Elimden tutup salona sürükledi. Yan yana oturduk. Derin bir soluk aldım. Atalay vücudunu bana çevirip söyleceğimi merak ederken elleri asla rahat durmuyordu. Kısa eteğim iyice kısalırken bacaklarımı ve baldırlarımı okşamakla meşguldü.
“Atalay, dikkatimi dağıtma!”
Ellerini çekip “Hüma, senin için delirirken dokunmadan nasıl durabilirim?” diye sordu.
Atalay’ın bana olan aşkı ve tutkusunu hissetmemek çok zordu. Ona gülümsedim. “Sana söyleyeceğimden sonra ne tepki vereceksin bilmiyorum ama istemezsen anlarım,” dedim.
Ciddileşti. Kaşlarını çattı. “Senden gelecek bir şeye hayır demek gibi bir lüksüm yok, sevgilim. Sakın böyle düşünme!” dediğinde ona hayranlıkla baktım.
Kalbimin atışını artıran adam yine yapmıştı yapacağını. Kalbim dört nala koşan bir at gibiydi. “Öncelikle sana birkaç soru sormam gerek. Bunları sormamdaki maksadı yanlış anlamanı istemem,” dediğimde gittikçe merak ediyordu.
Pat diye hamileyim diyemezdim. Önce tepkisini ölçmeliydim. “Hüma, söylesene artık yoksa yatağa atacağım seni!” dediğinde bakışları devamlı göğüs dekolteme kayıyordu.
İmasını göz ardı ettim. “Benimle bir gelecek düşünüyor musun?”
“Bu da nereden çıktı? Ben, sana hep söylüyorum. Benim senden başka gidecek kapım yok! Sen, benim kalbimin sahibisin!”
Ben sorularıma devam ettim. “Peki, benimle evlenmek istiyor musun?”
Atalay sorularımdan dolayı biraz şaşırsa da cevaplamaktan geri durmadı. “Bunları neden sorduğunu bilmiyorum ama evleneceğim tek kadın sen olacaksın Hüma Karadağ!” deyip bana yaklaştı.
Dudağımdan bir öpücük çalıp boynuma doğru yol alırken “Daha bitmedi,” dediğimde yüzü asılsa da merakla bana baktı.
“Şey, o zaman bizim hemen evlenmemiz gerek!” dedim.
Söylediğime anlam veremezken kahkaha attı. “Daha fazla sevişelim diye mi istiyorsun? Ben de çok istiyorum,” dediğinde kafamı iki yana salladım.
Heyecan tavan yapmıştı. Ellerimi birbirine bastırdım. Ne zaman stresli olsam ellerimle oynardım. Atalay da bunu anlar ve beni rahatlatmaya çalışırdı. Bakışları ellerime kaydı.
“Hüma, sen neden streslisin? Bak, beni korkutuyorsun. Ne oldu?”
Derin nefes aldım ve “Hamileyim!” dedim. Oh sonunda söylemiştim. Atalay yüzüme şaşkın şaşkın bakarken bir süre tepki veremedim.
“Sen,” dediğinde dudaklarımı dişledim. Yoksa istemiyor muydu?
“İstemiyorsan sorun değil, seni anlarım. Ama ben bebeğimi aldıramam! O daha çok küçük ve bize verildiyse bir anlamı var,” dediğimde birden kendimi onun kucağında buldum.
Beni kendi etrafında döndürmeye başladı. “Baba oluyorum! Duyduk duymadık demeyin baba oluyorum!” diye bağırdı.
Ben kahkaha atarak ona eşlik ederken içimdeki sıkıntı yok olup gitti. Atalay da istiyordu. Bundan sonra ailemizi tanıştırıp evlenmek kalmıştı. Hala beni etrafında döndürmeye devam ederken başım dönmüştü.
“Atalay yeter! Başım dönüyor,” dediğimde hemen beni yerle buluşturup koltuğa oturttu.
“Haklısın, ben düşünemedim. İyi misin?” diye sordu.
Sesindeki telaşı görünce gülümseyip elimi, yanağına koydum. “İyiyim, dünyanın en iyi babası!” dediğimde dudaklarıma yaklaştı. Küçük ama tutkulu bir öpücük kondurdu.
“Çok teşekkür ederim. Beni dünyanın en mutlusu yaptığın için. En büyük hayalim gerçekleşiyor. Sana söz veriyorum, ikinizi korumak için elimden geleni yapacağım. Gerekirse herkesi karşıma alırım. Kimse umurumda değil,” dediğinde ona sarıldım.
“Ben de aynı şekilde Atalay. Senin için her şeyi yapmaya hazırım. Artık ailemize söylememiz gerek,” dediğimde yüzünde yine her zamanki gibi bir tepkisizlik oldu ama bu sefer olumsuz bir şey söylemedi.
“Tamam, yarın ailelerimizle konuşup akşama bir yemek yiyelim.”
Gülümsedim. “Tamam, o zaman. Yakında senin karın olacağım heyecanlı mısın?”
Burunlarımızı birbirine sürttü. “Hem de nasıl. Çok yakında her gün seninle uyanacağım. Nasıl mutlu olmam?” diye sordu.
Kafamı, göğsüne yasladım. Onun elleri de karnıma ilerledi. Karnımı okşarken “Hala hayal gibi. Buradan senden ve benden bir parça var ve dokuz ay sonra yanımızda olacak,” dediğinde kafamı kaldırdım.
“Evet, sence cinsiyeti ne olacak?”
“Ne olursa olsun onu çok seven anne ve babası olacak. Ne olduğu önemsiz,” dediğinde onun bu bakışına hayran oldum.
Atalay, belimden tutup kaldırdı. “Bu gece sadece sarılarak uyumak ve bebeğimizi hissedip onu her zaman koruyacağımı göstermek istiyorum.”
Atalay gerçek olamayacak kadar aşık bir adamdı. Yatak odasına gittiğimizde yorganı kaldırdı. Üzerimdekileri çıkartıp sadece iç çamaşırlarımla yatağa uzandım. Hemen yuvamı buldum. Yuvam onun göğsüydü. Orada sonsuza kadar kalıp yaşayabilirdim.
“Burası benim huzurum,” deyip elimi çıplak göğsünde gezdirdim.
Hemen vücudunda bir hareketlenme olurken saçlarıma küçük öpücükler kondurdu. “Bu gece yaramazlık yok. Sadece uyuyalım,” dediğinde onayladım.
Bazen saatlerce sevişirken bazen de sadece bu şekilde uyuyorduk. Onunla ne yaparsam çok mutlu oluyordum. “İyi ki hayatımdasın hayatım. Seni çok seviyorum,” deyip boynuna öpücük kondurdum.
O da çıplak belimden daha çok kendine çekip “Ben de seni çok seviyorum. İyi ki seni görmüşüm ve tanışmak istemişim,” dediğinde kıkırdadım.
İlk tanışmamız gerçekten de çok güzeldi. Ada ve Çınar’la buluşmaya gittiğim bir gün tesadüf eseri Atalay da oraya gelmişti.
Geçmiş
Tatilin ardından Ada’yı çok özlemiştim. O da Çınar’la olduğunu, beraber buluşabileceklerini söylemişti. Nihayet yanlarına geldiğimde önce Ada’yı sonra da Çınar’ı öpmüştüm. Çınar, Ada’nın iki yıllık sevgilisiydi. Nasıl tanıştıklarını ben de tam olarak bilmiyordum.
Çınar, oldukça eğlenceli bir adamdı. Onunla sohbet ederken insan kahkahalar atmadan duramıyordu. Biz oturmaya devam ederken Çınar “Atalay,” deyip ayağa kalktı.
İkimizin de bakışları ona kaydı. Esmer, uzun boylu, kirli sakallı bir adam karşımdaydı. Giydiği takım elbisesiyle o kadar seksiydi ki ona bakmaktan kendimi alamadım. Ona bakmaya devam ederken birden göz göze geldik.
İkimizin de kahveleri birbirine değdiğinde içimde sanki bir şey koptu. Hayatımda ilk kez böyle oluyordum.
Çınar “Atalay, benim çocukluk arkadaşım. Ada’yı zaten biliyorsun dostum. Hüma da Ada’nın arkadaşı,” dediğinde elini uzattı.
Ellerimiz birbirine değdiğinde elektrik çarpmış gibi oldum. İrkildiğimi o da fark etmişti. Hemen elimi çektim ve titrediğini görmesin diye masanın altına sakladım. İlk görüşte aşka inanmayan ben şu an bu adama tutulmuştum.
Anımsadığım anları Atalay da hatırlamış olmalı ki gözleri parıldıyordu. “İyi ki ilk görüşte sana tutulmuşum!” deyip dudağımı öptü.
***
“Baba, neden anlamıyorsun? Aşığım diyorum!” dediğimde babam kaşlarını çattı.
“Hüma, birden karşıma çıkıp aşığım diyorsun. Kimdir, nedir bilmiyoruz. İyi misin, kızım sen?” diye sordu.
Babam her zamanki gibi çok korumacı davranıyordu. Bu zamana kadar yanımda erkek sinek olsa onu araştırıp bir aya kalmadan yanımdan uzaklaştırıyordu. Atalay’la ilişkimiz gözden uzak olunca öğrenmemişti. Ben de çok iyi saklamıştım.
Annem susmuş, bizi izliyordu. Ona yalvarır bir şekilde baktım. O babamı kandırabilirdi. “Baba, bu sefer farklı diyorum. Atalay’la birbirimizi çok seviyoruz!” dediğimde ilk defa babama karşı bu kadar cesurdum.
Yoksa karşına çıkıp ben aşığım demem imkansızdı. Babam, sertti. “Ne iş yapıyor bu Atalay?” diye sordu.
“Ailesinin otelleri var. O da onların başında. O da beni çok seviyor. Yemek yediğimizde ailesini de çok seveceksin, eminim!” dedim.
Babamı ikna etmek çok zor olacaktı. Anneme kaş göz işareti yaptım. Biraz olsun beni desteklese her şey daha kolay olabilirdi. Annem “Alptuğ, sadece bir yemek yiyelim. Sonra anlarız zaten,” dediğinde içimden bizim evlenmemiz gerek diyordum.
Hamile olduğumu söylemesem daha iyiydi. Yoksa babam Atalay’ı kesin öldürürdü. Öldürmekle kalmaz bütün ailesini de yok ederdi. Babam ellerini, sakallarına koydu.
“Tamam ama gözüm tutmazsa asla karşıma geçip onun adını anmayacaksın!” dediğinde hemen kafamı salladım.
Atalay’ı seveceğine o kadar emindim ki bu yüzden içim rahattı. Babam, salondan kalkıp gitti. Ona göre ben daha çok küçüktüm ve evlenmemen gerekiyordu. Arkasından üzgünce baktım.
“Anne, babam gereksiz bir tepki vermiyor mu ya? Sonuçta bir gün evleneceğim ve onun Atalay olmasını istiyorum,” dediğimde yanıma oturup elimi tuttu.
“Kızım, babanın bir sürü düşmanı var. Korkuyor. Normal değil mi? Bu yüzden onun tepkilerini asla fazla görme. Sen daha doğmadan önce çok yakın bir arkadaşı tarafından büyük bir kazık yedi bu yüzden baban insanlara güvenmiyor. Onu mazur gör,” dediğinde kaşlarımı havaya kaldırdım.
Bunu ilk defa duyuyordum. Babam bize geçmişi hakkında pek bir şey anlatmazdı. Hazırlanmak için Ada gelmişti. Beraber odama çıkıp şarkılar eşliğinde hazırlandık. Akşama doğru Ada iyi dileklerle beni uğurladı.
Aşağıya indiğimde babam ve annem hazırdı ama babamın yüzü asıktı. Annem bana yaklaşıp etrafında döndürdü. “Kızım çok güzel olmuşsun,” dediğinde gülümsedim.
Kırmızı, ipli, saten bir elbise giymiştim. Saçlarımı salık bırakıp elbisem ön planda olsun diye makyajımı hafif yapmıştım. “Sen de çok güzel olmuşsun,” deyip yanağını öptüm.
Babam ise homurdanarak yanımızdan ayrıldı. O hala kabullenmemişti. Yemek yiyeceğimiz restorana geldiğimizde Atalay da evden çıktıklarına dair mesaj atmıştı. İlk gelen biz olmuştuk.
Babam “Sanki çok meraklıymış gibi önce biz geldik. Bizi karşılamaları gerekiyordu,” dediğinde annem bana bakarak güldü.
“Alptuğ sen kızımızı kıskanıyor musun?” diye sordu.
Babam kravatıyla oynadı. Beklemeye devam ederken Atalay ve ailesini içeriye girerken gördüm. Annem ve babam kendi arasında konuştuğu için görmemişlerdi. Ayaklanıp “Hayatım,” deyip Atalay’ın yanına gittim.
Tam o anda babamın korumaları silahlarını Atalay ve ailesine çektiler. Neler oluyordu? Babama anlamsızca bakarken hışımla ayağa kalktı.
Atalay’ın babasının yakasını kavrayıp “Ne işin var burada?” diye sordu.
Neler oluyordu? Atalay’a döndüğümde bana bakmıyordu. Doğrudan babasına bakıyordu. Babası da sırıtarak “Ben, Atalay’ın babasıyım. Dünür oluyoruz galiba,” dediğinde babam yakasını bıraktı.
Bana döndü ve beni Atalay’ın kollarından çekip aldı.
“Yürü gidiyoruz. Benim bu şerefsizlere verecek kızım yok!”