Bölüm 2: Tehdit

883 Words
Defne, Necmettin’in ardından kızlarla biraz zaman geçirince korkusunu az da olsa yenmiş, haliyle düşünmeye de başlamıştı. Kendi ayağıyla adamların tuzağına düşmeye hiç ama hiç hevesli değildi. Onların özellikle kendi çöplüğünde kuzeni Emir Ali’nin de diğerlerinin de borusunun ötmeyeceğini tahmin ediyordu. Belki eniştelik kavramına farklı bir boyut kazandıran, yeni bir çığır açan Adez’in cürmü yeterdi ama onu riske atıp, karısının, yani en sevdiği ikinci kuzenini Aylin’in yüreğine indirmek de istemiyordu. Zaten hepi topu iki kuzeni vardı. İkisine de bulaşmadan bunu çözmenin bir yolunu bulmalıydı. Telefonuna ardı ardına gelen mesajları görene kadar yine de pek ciddiye almamıştı adamı. Ama gelen resimleri gördüğünde sakin ifadesini korumakta zorlanmaya başladı. Psikopatın abisi de psikopattı. Kim varsa, neredeyse hepsinin resimlerini göndermişti. Resimlerin alt metni çok belliydi. Adam istediğimde gelirim, istediğimi de öldürürüm diyordu. Başını telefondan kaldırıp önce oturdukları kafenin tabelasına odakladı. Sessiz birkaç nefesten sonra bakışlarını masaya çevirdi. Tam karşısında oturan, Emir Ali’nin deli karısı ile bakışırken kızın gözlerini kısmasıyla ayağa kalktı. “Ben bir lavaboya gidip geleceğim!” Peşi sıra Eylem de ayaklandı. “Ben de geleyim,” dedi. “Rujumu insanların içinde tazeleyince Emir’e bir haller oluyor!” Defne öyle olmadığını biliyordu. Kuzeni, karısı AVM ortasında ful makyaj yapsa ona bakanlara sıkar, karım yaptıysa vardır bir nedeni derdi. Kızla birlikte tuvalete girdiğinde musluğu açıp kabinleri tek tek kontrol ederek “Eylem, bir şey söyleyeceğim, kocana bile söylemeyeceksin!” dedi. Eylem, dudağını dişleyerek bir saniye duraksadı. “Ben Emir’den bir şey saklayamam Defne!” diyerek başını sağa sola salladı. Geri adım atarken “Aylin sır küpüdür, ona anlat. O kocasına da bize de ötmez?” diye önerdi. Defne, bir an duraksayıp düşündü, hızlıca onayladı. Yine de Eylem gitmeden önce “Ali Abi beni Mehmet’e emanet etti. Bana bir şey olursa ilk koruyamadı diye ona sıkar, onu bana gönder Eylem, tuvalete gelsin,” dedi. Annesi vefat ettikten sonra yalnız yaşamakta diretmişti. Diğerleri fark etmese de kuzeni, gel- git ruh halinin ve girdiği derin depresyonun farkındaydı. Kendisine bir şey yapmasından endişe ettiği için yanına en güvendiği adamlarından birini koymuştu. Mehmet, Defne’nin korumasıydı. Ama görevi onu dışarıdan değil, kendinden korumaktı. Defne, bunu kısa zamanda anlamıştı. Kuzeninin bu kararına karşı çıkmamıştı. Mehmet’in arkadaşlığı ona iyi gelmişti. Her şeyi olmasa da bazı şeyleri paylaşabildiği birinin yakınında olması iyi geliyordu. Mesela izlediği komik bir filme gülüp sağına soluna bakıp onunla gülecek biri olmadığı zamanlarda hissettiği o kocaman boşluğu bir nebze doldurmuştu. Eylem’e “Eline bir ped tutuştur, Defne zorda de… Utancından kimseye bir şey anlatmadan, sağa sola bakmadan mecburen bana koşar. Tuvalete de girmek zorunda kalır. O yanınıza dönünce Aylin Abla’yı bana gönder. Kızın karnı çok ağrıyordu, benim başım dönüyor, Aylin sen baksana de!” derken de bu samimiyetlerinde güveniyordu. Eylem, ciddi bir şey döndüğünü anlayıp “Bu kadar ciddiyse Emir kesin bilmeli!” diyerek kaşlarını çatınca hararetle karşı çıktı. “Ali Abi duyarsa çok kan dökülür. Ben meseleyi tatlıya bağlayacağım!” Eylem, kızın telaşının nedenini sonunda kavradı. “Muro ayaklandı mı? Seni tehdit falan mı ediyor?” diye sordu. Defne, “O değil,” deyip daha fazlasını söylememek için kızın gözlerine yalvarırcasına baktı. “Zorda kalırsam haber vereceğim. Ama şimdilik gerek yok. Ne olduğuna bakacağım. İdare edebiliyorsam ederim…” Eylem, “Tamam,” dese de gitmek için hiç aceleci değildi. Bir an düşündü. “Bizimkileri bulaştırmak istemiyorsun…” diye fikir yürüttü. Defne onaylayınca “Bizimle tehdit ettiler?” diye on ikiden vurdu. Defne, kızdan bir şey saklayabilen olup olmadığını merak ediyordu. Saçını kulağının ardına itip gözlerini kırptı. Eylem, dudağını dişlerken onu süzüyor, karar vermeye çalışıyordu. “Emir bilmeli,” dedi yine. “Ondan gizlediğimizi fark ederse çok kötü olur.” Defne, hiç dillendirmek istememesine rağmen, anlaması için kelimenin üzerine basa basa “Avanlar…” dedi. “Çok kan dökülür. Çoğu da bizden!” Eylem, istemese de kabul etti. Karşılarında başkası olsa bir saniye düşünmezdi. “Esra’nın babası onların da içinden geçer. İstersen araya girsinler…” diyerek kaşlarını çattı. “Cidden gidip Esra ile konuşurum, çözerler… Avanlar ne kadar güçlü olursa olsun, bakanın, bakanın savcı kızının çözemeyeceği bir mesele olamaz…” Defne, kalbi deli gibi atarken yeniden başını salladı. “Belki de konuşur sorunu çözerim,” dedi. “Sen dur ne olur. Ortalığı karıştırmadan önce beni bekle. Önce ben ne yapacağıma bakacağım! Gerekmedikçe, ben yardım edin demedikçe karışma. Kimseye de ötme Eylem! Kocana da diğerlerine de bir şey demeyeceğine hemen yemin et!” Eylem, yemin etmemek için “Ben Mehmet’i göndereyim,” diyerek çıkmaya çalışınca kızın bileğine yapıştı. “Eylem, yemin et!” Eylem, zoraki bir şekilde “Yemin ederim!” diyerek eteğini savurdu. “Defne ya!” diye söylenerek derin derin iç geçirdi. “Bu işin sonunda çok kötü şeyler olacak gibi… Hissediyorum!” Defne, “İyi olacak,” dedi. “Kuralını hatırla. Kötü bir şey, sonra iyi bir şey! Sıra iyi olanda…” Eylem, düşündü. En son ne atlattıklarını düşündü. Kötü bir şey olmamıştı. İyi şeyler olmuştu. Ama Defne için en son kötü bir şey olmuştu. Mesele hepsi miydi, sadece kız mıydı? Salak kuralı herkeste aynı mı işliyordu bilmiyordu. Kendisi için sıra hiç sekmiyordu… “İyi bir şey,” diyerek, iyi olanı çağırdığını düşünerek kabullendi. “İyi düşüneceğiz, iyi olacak!” Defne, o gittikten sonra içeride adımlayarak, içeri giren birkaç kızı tuvalet arızalıymış giye geri çevirerek, birkaç korkulu dakika boyunca, Necmettin kapıdan giriverip silahı alnına dayayacakmış gibi bekledi. Sonunda kıpkırmızı olmuş yüzünü yerde tutarak içeri giren Mehmet’i görünce rahat bir nefes aldı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD