Terlediğini hissetti. Sanki oldukları banyo cehennem ateşi ile ısınıyordu. Gözüne hoş görünen tenin üzerindeki dövmeler göz kırptıkça yutkunuşları daha da zorlanıyordu. Bu tutku dolu bakışmayı adamın yeniden kusması bozarken anlık midesi bulanan Miray da öğürdü ama şükür ki kusmadı.
Adamın batan üzerini kendi giysilerine değdirmeden çıkardı ve sadece baksırla kalmasını sağladı. Giysileri kirli sepetine atarken duşun cam bölmesini açıp zar zor ayakta tuttuğu bedeni içeri itekledi.
“Çok ağırsın sen ya.” diye homurdanırken suya uzandı. Fıskıyelerin yönünü ayarlamaya çalışırken adamın kolunun su vanasına değmesi ile dört bir yandan üzerlerine su fışkırmaya başladı.
“Yok artık ya!”
Miray bağırsa da hem ıslanmış hem de adamla camlı duş bölmesinde kapalı kalmıştı. Adam üzerine su geldikçe az biraz toparlanmış gibi dursa da gözleri hala ölü balık gibi bakıyordu. Miray ıslanan saçlarının suyunu sıkmak adına tokasını çözüp dağılmasını sağladığında beyaz üniformasının üzerinde kızıl bir şelale meydana geldi. Genç kız doğuştan kızıldı. Ateş gibi buklelerini topuz yaparak saklar, beyaz teniyle birleştiğinde nasıl da seksi olduğunu bildiğinden herkese göstermezdi. Ama şimdi hiç tanımadığı ve büyük ihtimalle bir daha da görmeyeceği bir adamın karşısında ıslanmış halde duruyordu.
Elbette bu ıslaklık sadece suyla alakalı değildi. Çünkü adamda onun gibi ıslanmıştı ve baksırından belli olan şişkinlik kaslarından aşağıya üzülen su, ıslak saçlarının alnına dağılmış hali bacak arasında bir noktayı sızlatıyor incecik bir sızıyı bedenine yayıyordu. Hatta izlediği bazı filmlerde olduğu gibi kadınlığı kendi sıvısıyla ıslanmıştı bile.
Yeniden yutkundu ve suyu kapamak için adamın hemen arkasındaki musluğa uzandı. Islanan çamaşırlarından ötürü içi belli olmaya başladığı için sarhoş olsa da adamın dikkatini çekmişti. Kolu kaslı gövdeye değdiği an hamle sarsıntılı ama sertti. Şimdi sırtı serin fayansın üzerinde bedeni adamın baskısı ile sıkışmış durumdaydı.
Dudaklarını aralayıp “Ne yapıyorsun?” dese de adam sadece bayık gözlerle birkaç soluk alıp yüzünü boynuna gömdü. Kısa boyu yüzünden iyice eğilmesine neden olduğu için parmak uçlarında durduğunu sonradan fark etti.
“Bırak beni” diyerek omuzlarından itmeye çalıştığında aldığı karşılık kalçalarından tutulmak ve bacaklarının ince lakin sert bele dolaşmasıydı. Şaşkınca “Aklını mı kaçırdın be adam” derken bir el kalçasını ovuyor diğeri sol göğsünü hedef almış sıkıştırıyordu. Dolgun göğüslerini hep çok sevmişti. Şimdi tanımadığı bir adamın avucu içinden taşarken kasıklarına baskı uygulayan aletin sertliği aklını başından almaya yetiyordu.
Adam baskısını arttırırken yine yüzünü kızın boynuna gömdü ve boğukça inlerken dişlerini yumuşak tene geçirdi. Miray acıyla ama daha çok hissettiği garip zevkle “Ah” dediğinde bu defa dişin yerini dil ve dudak darbeleri aldı. Saniyeler geçerken boyundan yüzünü çeken adam kızın yüzüne bakışlarını sabitlemeye çalıştı ama beceremedi. Dolgun dudaklar aralık bir şekilde duruyor üzerlerinden akan suyun damlaları tıpkı kırmızı sulu bir çilekten damlar gibi çekici görünüyordu.
Uzandı ve ağzına dolan sularla temizlenen dudaklarını kızın dudaklarına değdirdi. Şu an ikisi de birbirini tanımıyor ama büyük bir otelin lüks banyosunda camdan kabinin içinde resmen sevişiyorlardı. Miray çoktan çığlık atıp adamı tepeleyerek oradan kaçmalıydı ama bir delilik yapmayı istedi. Oysa hiç huyu olmamıştı. Belki de arkadaşlarının onunla dalga geçmesi ya da sırf sevişmek istemiyor diye sevgilisinin onun aldatmış olması en büyük etkenlerdendi. Şu an ne yapacağını tam bilmese de kendini akışına bırakmayı tercih etti.
Yalan yok arada izlediği erotik videolarla tatmin olmuşluğu vardı. Hatta içinden oradaki kadınlar gibi çığlık çığlığa orgazm olmak geçiyordu ama işi sadece sevişmeyle bırakması alabildiği en mantıklı karardı.
Dudaklarını oynatıp adama karşılık verirken damağına yayılan hafif içki tadı sabaha bu yunan tanrısı kılıklı herifin bir şey hatırlamayacağını ispatlıyordu. Bu kucağında olduğu adamın dudaklarına karşı sırıtmasına neden oldu. Delilik ilk defa bu kadar cazip ve ateşli gelmişti.
Kendini adamın şişkinliğine bastırdı. Oldukça iri olduğunu tahmin ediyordu. Acaba siyahilerin olduğu gibi kocaman mıydı yoksa ideal boylardamıydı diye düşündü. İçine almış olsa ne kadarına tahammül edebilirdi hesap etmek şu an saçmaydı. Sonuçta onunla yatmayacak sadece ayak üstü sevişecekti.
Ortam tıpkı tepelerinden akan su gibi sıcak olurken iniltiler kabine yayılmaya başladı. Öpüşme derinleştikçe adamın uçup gitmiş aklı yerine gelmeye başlıyor kucağındaki kızıl hatuna daha da saldırıyordu. Oysa en son hatırladığı arkadaşları ile içki yarışına girdiğiydi.
Zaman onlar için dururken adam kızın üst gömleğinin düğmelerini tek hamlede koparırken açığa çıkan görüntü laciverte dönük gözlerinin daha da koyulaşmasına yetti. Kırmızı takıntısı olan birinin karşısında dantel kırmızı sütyenle durmak akıl karı değildi. Üstelik göğüsler öyle dolgundu ki sütyenin boşlukta kalan kısımlarından taşan yerler dudaklarının yeni rotası olmuştu. Miray kendini en son izlediği 365 filminin kadın karakteri gibi hissetti. Adamı deli eden ve onunla oynamasına izin veren sıradan bir kadın.
Sürtünme kumaşlar üzerinden zor olsa da ikisi için de doruğa çıkmak sıklaşan nefeslerle kendini belli ediyordu. Miray denediği ama kendi parmakları ile beceremediği patlamayı sadece ona sürtünen adamın aleti ile yaşarken ince çığlığına engel olamadı. Titremeleri ve başını gömdüğü omuza bıraktığı ısırıklar adamın da dişlerini sıkarak boşalmasına yetti. Şimdi iki beden de tüm varlığını akıtmış ama yeterli gelmemiş gibi istek içinde kasılırken durdular.
On dakika kadar sonra üzerindeki ıslak kıyafetleri adamın en normal pijama takımı ile değiştiren Miray yatağa uzanmış çıplak bedene tatlıya bakan arı gibi göz koysa da gitmeliydi. Daha fazla kalırsa baygın gözlerini tavana dikmiş adam daha da kendine gelebilir ve ya sabaha kadar bir güzel kendisini becerir ya da işten atılması için şikayet ederdi. Alt dudağını dişlerken yatak odasından çıktı. Odada herhangi bir eşyasının kalmadığından emin olunca kapıyı aralayıp dışarıyı kontrol etti. Kimsenin olmadığını anladığında hemen asansörün önüne koştu. Saat çok geç olunca el ayak çekilmişti. Personel odasının katına inip diğer arabaların yanına kendininkini bıraktı. Kucağındaki ıslak üniformasıyla odaya girip dolabına ilerledi. Kapıyı kilitlemeyi ihmal etmemişti.
Kendi giysilerini giyerken dudaklarına oturan gülümsemeye engel olamıyordu. Az önce tanımadığı bir adamla ayak üstü sevişmiş hatta sarsılarak boşalmıştı. Onun tenine dokunmasına izin vermiş küçük ısırıklar bırakmasına ses çıkarmamıştı. Tamamen delilikti. Yine de kendini özel hissetmek, bir erkeği seks dışında boşaltmış olmak öz güvenini yükseltmişti.
Fazla oyalanmadan üzerini değiştirdi. Yedek üniformasını giyip küçük saç kurutma makinesi ile kızıl saçlarını kuruttu. Yeniden topuz yaptığında tokasını bulamadı. Kaşları çatılmış ıslak çamaşırların içini kontrol etmişti ama yoktu. Odada kaldığını anladığında alnına vursa da adamın hiçbir şey hatırlamayacağını bildiğinden boş verdi. Başka şansı da yoktu zaten.
Personel odasından çıkıp arabayı çamaşırhaneye götürdü. Orada çalışanlara teslim edip özel odalardan birinden olduğunu ve ipek yatak çarşaflarına dikkat edilmesi gerektiğini tembihledi ve yemekhaneye geçti. Sabaha karşı kahvaltı türü yemeğini yiyip telefonundan sosyal medyada gezindi.
Aklına anlık gelen fikir alt dudağını kemirmesine neden olsa da otelin internet üzerinden adını arattı. Sahipleri konusunda pek fazla bilgi olmasa da isimler arasında bir tanesi dikkatini çekti.
Kerem Abbas.
Diğer arapların adının daha uzun olduğunu fark ettiğinde içinden “Acaba Türk mü?” diye geçirse de ikinci aramayı Kerem Abbas üzerinden yaptı. Adam Türk değildi. Sadece birkaç tane takım elbiseli fotoğrafı vardı ki onlar da finansal işlerle ilgili dergilerdeki ropörtajlar içindi. Adamın yüzünü dikkatle incelediğinde nefesi kursağında kaldı. Yeşilleri büyürken kuruyan dudaklarını ıslattı. Kerem Abbas bir saat kadar önce otelin özel odalarından birinin banyosunda seviştiği adamdan başkası değildi.
Kusmuklu kısımları hafızasından silmeyi beceremese de yerine daha iyilerini eklediği için kendini tebrik etti. Siyah saçlar dağınıkken daha bir güzel görünmüştü gözüne ama düzenli hali parmak uçlarını karıncalandırdı. Sanki resime uzanıp yumuşak telleri parmaklarıyla dağıtsa içindeki yükselen ateş sönecek gibiydi. Ya da dolgun dudakların aralanmasını sağlasa kendisi soluk alacaktı. Kirli sakallı yüzü laciverte dönük gözleri ve dik duruşuyla adam yürüyen afrodizyak gibiydi. Üstelik yaydığı aura karanlığı da arkasından sürüklüyordu.
Miray, birkaç habere baktı ama adam sanki saydam duvarların ardında yaşıyordu ve kimse ona ulaşamıyordu. Oysa o ulaşmış dudaklarının tadına bakmış tıpkı kendisinde olduğu gibi onda da diş izleri bırakmış ve rahatlatmıştı. Şaşkınlık ise damarlarını esir alıyordu. Bu kadar ciddi ve sert görünen adamın nasıl olupta içkiyle o hale geldiğini aklı almıyordu. Sonra fazla içmiş olması düşüncesi omuz silkmesine neden oldu. Bir daha o odayla ve Kerem Abbas ile karşı karşıya gelmeyecekti. Kendi işine bakar yaşananları anı olarak saklardı.