Ev

2670 Words
•Vera • Gözlerimi kapatmamla açmam bir olurken başımdaki seslerle uyandım. “ Bugün çıkabilir mi ? “ “ Evet, kendisini iyi hissediyorsa bir problem olmaz. “ “ Hafızası için nasıl bir yol izleyeceksiniz ? “ duyduğum ses Aral’a aitti. Bir de dün akşam bana kendini tanıtan doktorum vardı. “ Önce kendi ne kadarını hatırlıyor görelim beyin ve sinir cerrahisi de ilgileniyor zaten onunla. Hatırlayacaktır endişe etme.” “ İnsanın kendini hatırlayamaması korkunç bir şey, endişe etmekten değil de üzüldüm biraz. “ Ben de üzülüyordum. Ne yapacağımı, nereye gideceğimi bilmiyordum. Kimdim, bu dünyada varlığım ne kadar yer kaplıyordu bilmiyordum. Kocaman bir karanlığın içinde hapsolmuştum. Beni benden başka kurtaracak kimse yoktu. Gözlerimi ağır ağır açarken bana bakan iki adamla karşılaştım. “ Bir şey mi oldu ? “ Anında ikisi de kafasını sallarken “ Neden öyle bakıyorsunuz öyleyse ? “ dedim. “ Uyandığını fark etmemişiz, kendini nasıl hissediyorsun ? “ doktorum konuşunca gülümsemeye çalıştım. “ Başım ağrıyor, bir de kolum. “ “ Gece ağrı kesici vermeyi kestik ağrılarının artması normal ama ilaçlarla bunu telafi edeceğiz. Görünürde başka bir problem söz konusu değil o nedenle bugün taburcu olabilirsin. Aral işlemleri hallettim ben sen imza atarsan istediğiniz zaman çıkabilirsiniz. “ “ Tamam kontrole ne zaman geleceğiz ? “ onlar yine kendi arasında konuşmaya girerken üstümdeki hastane kıyafetlerine baktım. Kendime ait bir şeyim yok muydu benim hiç. “Benim hiç eşyam yok mu ? “ doktor gülümseyerek bana dönünce ona baktım merakla. “Hemşire eşyalarınızı dolaba bırakmıştır ne var bilmiyorum ama eşyalarınız kaybolmaz.” dedi. “Tamamdır teşekkür ederim. “ Aral dolaba yönelirken doktor da odadan çıktı. “Kendini iyi hissediyorsan şimdi çıkalım yoksa biraz daha durabiliriz.” “Bu kafamdaki ne olacak, böyle mi gideceğim ? “ elimle kafamı gösterdim. Daha kendimi görmemiştim bile neye benzediğimi dahi bilmiyordum. Tek fark ettiğim kızıl saçlarımdı. “Hemşire gelir birazdan sargıyı ufaltırlar sanırım. “ bana kaşlarını çatarak bakarken duvardaki saati fark ettim. 05.57 “ Hava daha aydınlanmamış.” “ Erken saatte çıkmamız daha iyi ortalık sakindir.” korkmalı mıydım ? Neden kaçar gibi gidiyorduk, ayrıca nereye gidiyorduk ki ? Benim gidecek yerim yoktu. Dolaptan çıkardığı torbaları yatağın üstüne bırakırken “ Annem bir şeyler almış ama bedenine hangisi uyar bilememiş hepsini yıkayıp ütülemişler temiz yani. Gönül rahatlığıyla giyebilirsin. Yardıma ihtiyacın olur mu, hemşireye çağırayım ? “ Cidden bu kadar düşünceli olabilirler miydi ? Ailecek nasıl bu kadar ince fikirlilerdi anlamamıştım. Annesiyle tanışmamış olsam bile sevmiştim. Bana yemek göndermiş yetmemiş kıyafetler almıştı. “ Gerek olmaz sanırım sadece poşetleri boşaltabilir miyiz şuraya bir bakayım. “ Aral yatağın üstüne bıraktığı poşetleri tutup ters çevirirken “Bir sürü şey almış burda da ayakkabılar var. Ayağın da küçük şunlar olur herhalde.” diyerek yere beyaz bir spor ayakkabı bıraktı. Siyah eşofman ve siyah kapüşonlu koydu önüme. İsimlerini de tek tek söylüyordu. Söylemese adlarını hatırlamam mümkün müydü bilmiyordum. “Hatırlamak için zorlama kendini illaki hatırlayacaksın. “ “ Ama ne zaman ? Ya hatırlayamazsam ne olacak ? “ “ Kendine sıfırdan bir hayat kurarsın . “ omuz silkip ayağa kalktı. “ Hadi üstünü giyin sonra da gidelim. “ O odadan çıkarken hemşire girmişti. “ Sargınızı değiştirelim . “ kafamın çevresinde sarılı olan kocaman beyaz sargı çıkarılıp daha ufak beyaz bir bantla değişince gülümsedim. “ Şey, ayna var mı acaba ? “ hemşire gülümserken “ Lavaboda vardır orada bakabilirsiniz. “ diyerek getirdiklerini toplamaya başladı. Ayağa kalkıp gösterdiği yere ilerledim. Şimdi fark ediyordum da hiç lavaboya gitmemiştim. Normal insani bir ihtiyaç olsa bile aklıma gelmemişti. Hayır yani bunu da unutamazdım ya. İhtiyaçlarımı giderip ellerimi yıkadıktan sonra aynada suratıma baktım. Gözlerimin altında mor mor halkalar vardı alnımdaki az öncekine göre daha ufak olan sargı bezi sayesinde mor halkalara bahanem vardı en azından. Yoksa bu çökük halime bir açıklama bulamıyordum. Suratımı da yıkayıp kenarda duran peçetelerden aldım. Odaya geri döndüğümde kimse yoktu. Kapının üstünde anahtar olduğunu fark edince kilitleyip yatağın üstündeki kıyafetlere yaklaştım. Siyah eşofmanı bacaklarımdan geçirip nefesimi üfledim. Tek elle bir şeyler yapmak çok zordu. Kolumdaki alçıyı söküp atmak istiyordum. Kapüşonlu şeyi giyebilmemin imkanı yoktu. Yani kolum geçmezdi herhalde. Kapıya yaklaşıp kilidi açtım. Hastane kıyafetim üstümde duruyordu zaten altıma bir eşofmanı giyebilmiştim. “ Vera hanım bir şey mi istemiştiniz? “ karşımdaki asla tanımadığım adamın ilgili tavrına kaşlarımı çatarken “ Salih ne oldu ? “ diyen sesle rahatlayıp o tarafa döndüm. Aral elinde küçük bir torbayla bize yaklaşıyordu. “ İlaçları, arabaya bırakırsınız.” deyip bana döndü . “ Ne oldu, iyi misin bir sorun mu var ? " “ İki dakika içeri gelebilir misin ? “ benimle birlikte içeri girerken “ Bir şey soracağım. ” diyerek yatağın üstündeki kapüşonluyu gösterdim. “ Kolumda bu varken nasıl giyeceğim? “ “ Askıyı çıkartsak giyebilirsin sanırım.” askı neredeydi ? “ Ne askısı ? “ kolumda duran alçıyı tutan şeyi gösterince “ Askı mı bu ? “ dedim. Neyse yeni bir kelime daha eklemiştim. Her dakika başka bir kelime öğreniyordum ama sorun değildi. Bir an önce normal insanlara yetişmem gerekiyordu. Herkes kadar çok bilmeliydim. Ancak bu şekilde kapatabilirdim aradaki farkı. “ Yani askı diyorlar diye biliyorum. Neyse çok takılmayalım buna. Gel . “ bana yaklaşınca merakla onu izlemeye başladım. Askının iki köşesinden tutup açınca şaşkınlıkla boşa düşen koluma baktım. “ Ah ! “ “Özür dilerim haber vermeliydim.” kolumu eski şekline getirirken “ Çok acıyor . “ dedim. “Normal, o da geçecek ama sabret. “ kolumu hafifçe aşağı bırakmamı sağladığında gözlerimi yumup bir süre alışmaya çalıştım. “ Sen giyin ben gelir takarım askıyı. “ onu onaylayınca odadan çıktı. Torbalardan çıkan çeşit çeşit iç çamaşırından gözüme en sade gelen siyahları seçmiştim. Kadın bedenimi de direkt tutturmuştu sanki. Gerçi tam olarak doğru muydu bilmiyordum ama idare ediyordu beni. Önce alçıda olan kolumu geçirip sonra diğerini giydim. Kapüşonu da kafama kapatırken nefesimi üfleyip kendime baktım. Olmuştu her şey üstüme sorun yoktu.  Annesine teşekkür etmeyi aklıma yazıp gülümsedim. " Aral, gelebilirsin. " kapıdan kafamı uzatınca kafasıyla beni onaylayıp içeri girdi.  " Sana nasıl seslenmeliyim, Aral bey mi demeliyim dışarıdakiler gibi ? "  " Onlar benim çalışanım, bey demeleri kadar normal bir şey yok. Sen çalışanım değilsin evimizin misafiri ailemizden birisin. O nedenle bana bey demene gerek yok kimseye de demene gerek yok." kafamı aşağı yukarı sallarken askıyı takmış düzeltiyordu.  " Bunu sürekli takıp çıkartacak mıyız böyle ? " " Alçı çıkana kadar mecbur. " o zaman nasıl yapıldığını öğrenmem gerekecekti. " Bana nasıl çıktığını ve takıldığını öğretmen gerekecek. " " Hallederiz, sen hazır mısın şimdi ? "  " Evet hazırım. " dolaptaki eşyalarımın olduğu çantayı verdi. " Kıyafetlerin var ama kullanılmaz haldeler bir de bu bileklikler çıkmış, kolye de varmış. Aksesuar seviyorsun herhalde."  Bileklikleri bana uzatınca eşofmanın cebine attım. " Bunu taksak olur mu, eski benden geriye pek bir şey kalmamış kalanlara sahip çıkayım en azından. " " Olur dön arkanı. " arkamı dönüp saçlarımı kenara çekerken " Hatırası vardır belki, kaybetme. " dedi.  Kendimi kaybetmiştim ama bunlar kalmıştı, bunlara sahip çıkmam şarttı o yüzden. Montu uzatıp omuzlarıma bırakırken " Salih arabayı arkaya getirsinler direkt oradan çıkalım. " dedi kapıda beliren adama.  " Aşağı bekliyorlar efendim, Ural bey gelmiş. " odadan çıkarken " Bu saatte niye uyanıkmış ? " dedi. " Bilgim yok efendim, aşağıda sizi bekliyor. " saat 06.30'du. Yani çok mu erkendi Ural için ? Tanımıyordum ama sevecen bir yanı vardı sanki.  Elimin üstündeki yara bandıyla oynarken etrafımızı saran adamlar yüzünden gerilmiştim. Bu kadar çok insana gerek var mıydı cidden ? Asansöre yanımızda bir kişiyle bindiğimizde rahatladım. Salih diye bahsettiği adamdı bizimle gelen. Demek ki sürekli onunla olan kişi Salih'ti. İsimleri unutmasaydım bari. " Beni nereye bırakacaksın ? " diyerek Aral'a döndüm. " Nasıl nereye bırakacağım ? "  "Basbayağı işte evim nerede biliyor musun ? " kafasını iki yana salladı. " Gidince görürsün. "  Asansörden inip yine bir sürü adamın içine düştüğümüzde belimde bir el hissedip hızla arkamı döndüm. Başıma ağrı girerken Aral kaşlarını çatıp baktı. " Ne yapıyorsun ? "  " Belime sen mi dokundun ? " " Hareket etmiyordun. " diyerek açıklarken " Tamam , yürüyorum işte. " dedim. Nefesimi üfleyip adımlarımı hızlandırırken elini çekmişti.  " Günaydın abicim, günaydın Vera bugün nasılsın ? "  " İyiyim teşekkürler. " gülümsemesine aynı şekilde karşılık verdim. " Ural sence de saat senin için erken değil mi ? "  " Annem çoktan tüm evi uyandırdı bana da çarşıya inip fırından taze ekmek almamı emretti. Gelmişken sizin çıkacağınızı haber alınca buraya uğrayayım dedim. " " Neden evin ekmeğini sen alıyorsun, anlamadım. " arabaya geçtiğimizde Aral şoför kısmına Ural da hemen yanına oturdu. Arka koltukta tek başıma gidiyordum. Peşimizde iki araba adam daha vardı ama arabada tektik.  " Şükrü abi senin işlerinle meşgul olduğu için annem de işinin sekteye uğramasını sevmediği için beni gönderdi. Hem yanınıza gelecektim zaten bir şey olmaz. " diyerek bana döndü.  " Geceyi rahat geçirebildin mi, ağrıların falan artmış olmalı. "  " Biraz ağrıyor ama ilaçları içersem sorun kalmazmış dedi doktor."  " İyi bari , inşallah çabucak etki eder. " gülümseyip önüne dönünce arkama yaslanıp dışarının manzarasını izlemeye başladım. " Siz kardeşsiniz değil mi, başka kardeşiniz var mı ? " Ural kafasını iki yana sallarken "İki kardeşiz. "dedi.  " Benim o da yok. " dedim gülerek. Ağlanacak halime gülüyordum.  " Abim araştırıyor bir şey çıkacaktır mutlaka, ümitsiz olma. " O kadar umudum yoktu ki. Kafamın içi bomboştu. Sanki dünyaya yeni gelmiştim, sanki yeni doğmuş gibiydim. Adam tek tek gördüğüm şeylerin adını söylüyordu. Beni kötü hissettirmemeye çalıştığını biliyordum ama hatırlamıyordum. Hiçbir şey hatırlamıyordum.  O kadar kötü bir şeydi ki bu ?  Şimdi beni bir yere götürüyordu, nereye kimin yanına gittiğimi bile bilmiyordum. Ailem yoktu, bu insanlarla bağım nerede nasıl oluşmuştu bilmiyordum. Güvenmekten başka çarem yoktu çünkü gidecek sözüne inanacak kimsem yoktu.  Beni arayan bir kişi bile mi yoktu ? Cidden bu kadar mı yoktum hayatlarında neden kimse aramıyordu beni. Ne kadar bekleyecektim ben ? " Geldik. " gözlerimi açıp geldiğimiz yere baktım. Yol boyunca nereye gittiğimizi sormuştum ama asla cevap alamamıştım. İki koltuğun arasından kafamı uzatıp "Nereye geldik?" Diye yirmi beşinci kez sordum. Evet saymıştım. Ve onlar birbirlerine bakmak dışında bir şey yapmamıştı. Yirmi dört seferde de. " Eve geldik. " Sonunda ! Kimin evine geldiğimizi öğrenecektim şimdi de . Yani umarım.  " Kimin evine ? " " Bizim eve tabi ki. " Ural arabadan inerken aynadan bana bakan Aral'a döndüm. " Beni kendi evinize mi getirdin ? " " Şu an en güvenli olacağın yer burası, ayrıca sana nereye gideceğimizi söyledim. Neden yeni öğreniyormuş gibisin ? Evimizin misafiri ailemizin üyesi olacaksın dedim. Benim bütün ailem burada yaşıyor seni neden dışarıda bırakayım ?" gerçekten şaşırtıcı.  Ne kadar çabuk aileden olmuştum. Kapıyı açıp arabadan çıkarken nefesimi üfleyip karşımdaki kocaman eve baktım endişeyle. Balkondan bakan kadınla göz göze geldiğimizde gözlerimi kısıp daha dikkatli baktım. Annesi o olabilir miydi ? " Hadi inmiyor musun ? " Bir yere gitmek istemiyordum. Kimdi bu insanlar, cidden güvenmeli miydim ? Ya kaza yapmama onlar sebep olduysa neden bunları düşünmek şimdi gelmişti ki aklıma ? Nasıl çıkacaktım bu işin içinden ben ? "Vera insene aşağı." " Buraya neden geldik ? Siz kimsiniz onu da bilmiyorum ki tam olarak cidden böyle olmaz. " Aral sesli bir şekilde nefesini üflerken Ural kıkırdadı. "Abi ben içeri geçeyim de anneme haber vereyim. " Anne mi ? Gerçekten beni ailesinin evine getirmişti. Offf elim ayağım buz gibi olmuştu. Şu an ne yaşıyordum ben ? "Siz benim ailem misiniz?" İçimdeki umudu kafasını iki yana sallayarak yok etti. "Hayır, hadi in aşağı biraz dinlen konuşuruz olur mu?" Yüzüne rağmen kibar sesiyle dudağımı büzdüm. Ailem değilse kimdi bu insanlar? Buraya kadar gelmiştim. Şimdi gitsem nereye gidecektim ki? " Kaza yapmamla mı bir bağlantınız var, bak dürüst olabilirsin zaten güçlü birisin belli ben şikayette falan bulunmam. Doğruyu söyle yeter ki. " Arabadan inip tam önünde dururken kapıyı kapattı. " Benim kazanla tek bağlantım seni o arabanın içinden çekip kurtarmaktı, başka sorun var mı ? " "Beni arayan kimse mi yok?" duraksayıp yüzüme baktıktan sonra kafasını iki yana salladı. " Olursa lütfen haber ver. "  Ama böyle nasıl olacaktı ? Onlara yük olmaktan başka ne olacaktı ? " Oğlum ! İçeri gelsenize hava buz gibi duruyorsunuz orada. " İleriden duyduğum sesle kafamı o tarafa çevirdim. Kapının girişinde bir kadın direkt bize bakıyordu.  " Hadi gel annemle tanışın. " üstümdeki montu düzeltip adımlarını takip ettim yavaş yavaş. Hava da dediği kadar soğuktu.  " Hoş geldin kızım, iyisin değil mi ? Aral'a haber ver dedim ama bir şey söylemedi. " oğluna sitemle bakarken " İyiyim, teşekkür ederim. " dedim.  " Harika çok sevindim. " kollarını bana dolarken şaşkınlıkla Aral'a baktım. Bu ne samimiyetti ? " Hadi içeri geçin güzel bir kahvaltı yapın. Odan hazır hamamı da hazırlattım güzel bir banyo yapar yatar uyursun bir şeyciğin kalmaz." hamam mı ? " Hamam eski usul banyo. Girince görürsün fazlasıyla sıcak olur. Ama istersen banyo da var hangisini istersen. " Ural açıklarken kafamı aşağı yukarı salladım. Konak gibi bir evdi burası.  "Aral beyim hoş geldiniz. Vera hanımın arabasından kurtulanları eve getirdik." Arabam ? Cidden benim bir arabam vardı değil mi, araba kullanmayı bildiğimi düşünemezdim. Yani en azından şu an düşünemiyordum.  Ben adım atmanın bile zor olduğunu düşünüyordum şu an bırakın araba kullanmayı.  Kazayı burada yaptığıma göre burada yaşıyordum demek ki. "Tamam Şükrü sağ olasın. Bir ara odama gel de konuşalım hanımlar içeri girin. Vera hadi anne sen de." İkimizi de konak görünümlü etrafı ağaçlarla dolu evin sürüklerken etrafı izledim çekingence. Çok büyüktü ben burada kaybolurdum. " Kızım istersen önce duş alabilirsin, açsanız masa da hazır. Siz bilirsiniz." isminin Nergis olduğunu öğrendiğim kadın gülümseyerek bize bakarken " Ben de duş alacağım. Kahvaltıyı ondan sonra yapalım. Vera çok aç mısın ? " diye sordu Aral.  Kafamı iki yana sallarken " Hayır, akşam gönderdiğiniz yemekler için de teşekkür ederim. " dedim. " Ne demek kızım beğendiysen ne mutlu bana, teşekküre gerek yok. " " Hadi o zaman önce seni hamama götüreyim yıkan paklan sonra da kahvaltı yapar ilaçlarını içer yatarsın. " o beni peşinden hamama sürüklerken evi inceliyordum.  Beyaz ve biraz da bordo ve altın rengiyle döşenmişti. Hoştu beğenmiştim. Aral ortadan kaybolurken geldiğimiz yere baktım. Beyaz mermerlerle kaplı bir odadaydık ama sıcak dumanlar suratıma vuruyordu.  " Yardıma ihtiyacın olursa kapıda kızlardan biri bekleyecek. Ilık odaya havlular yeni kıyafetler bıraktım. Asansörle direkt 2. kata çık sağ tarafta kalan ilk oda senin. Hemşireden rica ederiz pansumanını yapar. Sen şimdi rahat rahat duşunu al. " " Anne ! " dışardan duyduğumuz sesle kafamızı kapıya uzattık. Ural gelmişti.  " Kolundaki alçıyı sarın ıslanmasın dedi abim. " tek elle yıkanmak ölüm gibi bir şey olacaktı sanırım. Sıkıntıyla dudağımı büküp Nergis teyzenin parlak fikrini dinledim. Kolumu sarıp beni bırakmıştı. Yani buradan bakınca su girmez gibi duruyordu ama emin olamamıştım pek. Ilık suyu üstüme dökerken kenardaki siyah şampuan kutusunu aldım. Zar zor da olsa yıkandığımda alnımdaki sargı bezini çıkarıp kenara bıraktım. Umarım daha kötü olmazdı.  Saçlarımı havluya yarım yamalak sarabildiğimde bir ucunun gözümün önüne düştüğünü fark edip sinirle arkaya ittim. Üstüme mis gibi kokan bornozu geçirip daha az sıcak olan bu odada soluklandım. Tek kolumu bornozdan geçirmekle uğraşmamıştım ama çıkarıp normal kıyafet giyecektim zaten.  Bir kadın ve erkekle birkaç kesit hatırlıyordum ama gerisi yoktu. Bu insanlar kimdi bilmiyordum. Ama hatırladığım insanlar kimdi onu da bilmiyordum. Kaçırılmış mıydım acaba? Ama çok iyi davranıyorlardı. Hiç değilse kendime gelene kadar bir şeyler hatırlayana kadar burada durmalıydım. Üstüme giydiğim havludaki koku tanıdık geliyordu ama nereden bildiğim hakkında bir fikrim yoktu. Ama sanırım bu bile iyiye işaretti.  Başıma bir ağrı girince sendeleyip ilk bulduğum yere tutundum. "Vera hanım iyi misiniz?" duyduğum sesle kafamı kaldırıp baktım. Kapıda mı beklemişti beni ? "İyiyim bir şey mi oldu?" " Bir şey olur diye kapıda bekliyordum sizi. Ayrıca odanızda eşyalarınız hazır onu haber vermek için gelmiştim." Genç bir kız gülümseyerek beni asansöre yönlendirince teşekkür ettim. Burası cidden direkt odalara mı bağlanıyordu ?  Labirent gibi evleri vardı, ben burada kesin kaybolurdum. Ama iyiydi kimseyle karşılaşmak zorunda kalmadan benim için hazırlanan odaya gelmiştim.  Kapıdan içeri girer girmez bornozdaki kokunun aynısı karşıladı beni. Bir de kenarda askıda duran kıyafetler. Renk renk çeşit çeşit kıyafet vardı burada.  Hava soğuk olduğu için bir pantolon ve beyaz bir kazak seçtim. Sanırım giymesi daha kolay olacaktı yumuşacıktı kazak. Ayağıma da uzun beyaz çoraplar ve siyah kısa botları alıp yatağın yanına bırakırken kız odadan çıkmış kapıyı kapatmıştı.  Karşımdaki odaya bakıp gülümsedim. Ne olursa olsun bir süre buradaydım, alışmam gerekti. Şey, eve hoş gelmiştim sanırım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD