Geldi nihayet zilli ve daha içeri girer girmez, gözündeki o ışığı yakaladım.
Noluyo la? bi haller var bu kızda... sanki mutlu mu bu? Oyyhhşşş yoksa Aras piçiyle işler yolunda mı gitmeye başladı... kız yoksa bunlar barışıyor mu? Ayy vallahi tutamam içimde!
"Kız noolduu? yüzünde güller açmış hayırdır... la piyangodan para mı vurdu yoksam?" dediğimde nerdeyse otuz iki diş sırıttı.
Sandaletlerini bir keyifle çıkarırken, "aman yok bee.. hava çok güzel ya, eh birde Aras çocukları aldı gitti ya, sizinle ne konuştuğumu anlayacam, ondan bee!" dedi çarçabuk bize.
Heee! Bizde salaktık yedik, hatta yetmedi hazmetmek için üstüne bir kasa soda içtik!
"Kız bana bak.. sanada alak mı bi jartiyer! vallahi indirime girmiş," diyince ben, bir utanarak baktı yüzüme önce, sonra boğazını temizledi... eh bunuda anladık.
"Yok la manyak... hem jartiyer ne alaka... kim giyiyor ki?" diye sorduğunda aklım başıma geldi ve kıçıma yediğim çimdikle bir ayyhh diye bağırdım. Cero bana "salaaak" der gibi bakınca anladım, o çimdik nerden geldi.
Ula az daha kendimi ele verecektim ya!
Akıl mı bıraktı bu ikisi bende yaaa!
Ayyyyyy! Bilgisayar açık ve her an Aras efendi aranabilir, biri arayabilir... ay boku yedik ya!
"Kız benim adam yıllardır isterdi, bende yok derdim... geçende mağazanın önünden geçerken gözüme çarptı.. dayanamadım, girdim içeri bir anda karar verip aldım... gerisi işte öyle bişiy yani," diye yarı yalan yarı gerçek salladım Allah ne verdiyse... uyyhhhşşş.. vallahi ucuz yırttım. Bizim kız söylediklerimi duyunca bastı kahkahayı.
"Seen ve jartiyeer! Hayatta inanmam len tırşik," dedi bana ya.
La benim lafımla beni vuruyo ya?
"Sittir... geç mutfağa yap kahveleri... bugün senden içeceğiz gelin kızım!" diyince o kahveleri kaçırdı ya vallahi anladım... bir boklar dönüyor ama en büyük bok içerde, masanın üstünde, yetmezmiş gibi progamda, "gelin anam burdayım," der gibi açık.
Cero, bir hışımla soktu onu mutfağa, benim tabanlar kıçımda, koştum salona... aldığım gibi bilgisayarı, koştur koştur yatak odasına... vallahi nefes nefese kaldım, birde terledim ki aman diyim... koştum yeniden salona... oturdum, birde bacak bacak üstüne attım ki, amman beni görünce anlamasın.. kiboşum yetişti imdada, peçete verdi, şakağımdan akan terleri sildim.
La bunların uğruna bok yoluna gidecem vallahi ya!
Cero'nun şaşkınlıkla "neee! sen ciddi misin kıız?" dediğini duyduk ya kiboşumla, birbirimize baktık ve ahh ben o koltukta nasıl oturaam... vallahi roket taktık kıçımıza, soluğu mutfakta aldık.
"kız nolduuuu?" diyesiye kadar Ömo, "ya bir şey olmadı da işte öyle şey ettik işte biraz," diyince taze gelin gibi utanarak, benimde kaçtı bir anda ağzımdan.
"kız verdin mi yoksa adamaaa... mercimeği verdiniz mi fırına laa?"
"Ohaaaa Emoş ohaaaa!" dedi Ömo...
"yetmez benden de çüş yani çüüş!" dedi Cero.. döndüm Nuray'a, "eee sen ne diyecen garii," diyince ben, kızda şaşırdı.."e biraz ayıp oldu be tatlım," dedi kiboşum.
"ya bi yürüyün gidin be... çabuk anlat vallahi yolarım seni Ömo!" dedim. Güldü pis pis ya ve ben ağzının içine düşçem nerdeyse... * * *
Olanı biteni anlattım ve Emoş, deli gibi boynuma sarıldı bir anda. Nasıl mutlu oldu deli kız ya.. "vallahi bir kilo pirzola yedim sanki be... kız adama da yazık be.. yeter artık bu küslük, barışında yeniden evlendirelim sizi," diyince atladım hemen. "yoook... o kadar uzun boylu değil... daha elimden çekeceği var," diyince, aaaa! manyak kolumu ısırdı ya. "La bi yeter... adam yakında düz duvara tırmanacak Ömo diye... ne inat varmış arkadaş sende... ne yapsın daha adam ya... karısı elinin altında, dokunamaz, konuşamaz, sevemez, la maymun ettin herifi be daha ne yapsın la herif!! Havada takla atıp, amuda mı kalksın laa... bak Ömür vallahi benim canıma yetti.. o adamı düşünemiyom bile.. bide utanmadan adama orta parmak göstermiş! edepsiz!" diyince tutamadım kendimi... gülmeye başladım.
"heee gösterdim valla... ohhh! çokta iyi yaptım," dediğimde biz mutfakta, ayakta kahveleri lüpleyip bitirmiş olduk ve benim telefon ötmeye başlayınca kızlar resmen telefonun içine düştüler. Aras arıyordu. Şaşırdım. Hemen açtım, hoperlora verdim sesi ama anında da bir şey oldu diye korkmayada başladım.
"Ömür, Uras sen yoksun diye biraz üzgün... gelip seni alalım mı? biraz da birlikte dolaşırdık," diyince Emoş yerinde zıplamaya, Ceren başıyla onaylamaya, Nuray'da fısıltıyla "git tabii git," demeye başladı. "İyi peki... yakında mısın?" diye sorduğumda "aşağıdayım," demesin mi domuzun oğlu? Kızlar bir anda çifte telli oynamaya başlayınca güldüm ve aksi gibi Aras'ta duydu bunu.
"Hayırdır?" diye sorunca, "yok bir şey... iniyorum şimdi," dedim ve hemen kapadım telefonu..
"Ne meraklısınız siz ya beni ona evermeye... bi bok var da ben mi bilmiyorum, noluyo size ya?" diye sorunca Cero, "ayyyhhh ömrümü yedi senin şu şüphelerin Ömo... ne olacak kızım? Hepimiz biliyoruz... seviyorsunuz birbirinizi.. artık şu dargınlık bitsin.. mutlu olun istiyoruz.. zaman akıp gidiyor Ömür hanım... hatırlatırım," diyince bir şey diyemedim... haklıydı çünkü...
"Yürü git kız... bekletme daha fazla," diye atladı Emoş ve üçüde adeta beni kovar gibi kapının önüne koydular. Dönüp hala kapıyı açık tutan ve bana tatlı tatlı gülümseyerek bakan canlarımla göz göze geldiğimde sanki yirmili yaşlarında, sevgilisiyle buluşmaya giden ve arkadaşlarından cesaret almaya çalışan genç kız Ömür gibi hissediyordum. Gülümsedim onlara ve karşılıklı öpücük gönderdik birbirimize ve ay Allahım.. o merdiven basamaklarını eteklerim uçuşa uçuşa aşağıya nasıl indim, nasıl kapıya çıktım ve ordan da yola nasıl yürüdüm hiç bilmiyorum. İçim kıpır kıpır ve Aras beni görünce hemen, arabada dayandığı kaportadan hemen doğruldu. Tıpkı eskisi gibi kollarını göğsünde birleştirmiş beni bekliyordu. Yanına vardığımda gözlerinde öyle tatlı, öyle aşk dolu bir bakışı vardıki utandım yine.. yanaklarımı ateş bastı eskisi gibi. Uzanıp alnımdan öptü beni ve yan camdan bize bakan Uras bunu görünce, o bayıldığım tatlı mı tatlı işaret parmağı ağzına giderken, gülümsüyordu. İkimiz göz göze gelince bakışlarını kaçırdı hemen...
Oyy utanmaları da bilirmiş benim tatlışım, oğluşum... anadı kılıklı bu ya...
Aras'ın her zamanki gibi açtığı kapıdan süzüldüm ön koltuğa ve o kapımı kapatırken, yine bakıştık. Gülümsedi domuzun oğlu tatlı tatlı.
Uyyhhhhh!
İçim kıpır kıpır ya... emniyet kemerimi bağlamadan dönüp iki aşk böcüğüme baktım. Zilloşum kızımın benimle işi yoktu. Aklı fkri babasında ve o kahveleriyle Aras'ı takip ediyor. Oğluşum ise hala tatlış gülümseyip bana bakıyor. "Özlediniz mi anneyi diyince kızımda, oğlumda kafalarını salladılar. "Bende sizi özledim anneem," dediğimde birbirlerine baktılar ve gülüştüler. Aras ise sürücü koltuğunda yerini almış, bize bakıyor ve gülümsüyor.
"Hoşgeldin Ömrümcem," dediğinde, dönüp ona baktım. "Hoşbuldum Arasım," dediğimde gözlerinde mutluluk vardı ve utanmaz yaa çocuk mocuk demedi, uzanıp dudağımdan öptü beni yaaa.
Uyyhhhh! Ben utandım, hemen dönüp baktığım Urasım utandı... kız kıskançlık çığlığı attı ve biz gülmeye başladık. "Amaan tamam bee! Baban senin anladık," dediğimde elini arkadan Aras'a uzatıyordu zilli ve babası dönüp o ele uzandı... gülümsedi kızına. Sonra dönüp bana baktı ve "nereye gidelim?" diye sorunca Aras, "bilmiyorum ki!" dedim. Baktı düşünürken gözlerimin içine ve orda gördüğüm şey karar vermeye çalıştığıydı. Anladım. Nereye gideceğimizi bulmuştu. Aracı çalıştırdı ve aynı anda dönüp bana baktı.
"Lütfen kemerini tak aşkım," diyince içim bir hoş oldu ya. Ben ya ben... uzun bir aradan sonra uysal bir kedi gibi söz dinledim ve kemerimi taktım. Kendime de şaşırıyorum. İçimden kendimi özgür bırakmak geliyor ve kalbim, ruhum, benliğim el ele fısıldadılar bir anda kulağıma.
"Bırak kendini kız! Yeter artık kastığın, kasıldığın... hayat ne getirecek sana biliyor musun ha? Bak zaman akıp gidiyor... sal bi kendini ya... anın tadını çıkar..."
Yol boyunca sessizdim ve hep şu zaman, hayat kısmına takılıp durdum. Arada Aras'ın başını çevirip bana baktığının farkındaydım. Bir ara bende ona baktım ve gülümsedim. Klasikçi, gelenekçi beyimiz, artık nasıl mutluysa çocukların yanında hiç ummadığım kadar rahattı. Bir ara uzanıp elimi tuttu, yetmedi elimi öptü.. bir ara yanağımdan öptü beni.. içi içine sığmıyordu.. biliyorum ya çok ama çok mutlu ve ne kadar itiraf etmek istemesemde bende çok mutluyum. Özlemişim ben bu duyguyu... bu biz olma gerçeğimizi çok ama çok özlemişim... ve tüm bunları düşünürken, birden aklıma Emoş ve jartiyeri geldi.. artık nasıl gülümsüyorsam Aras, yüzüme dikkatle bakmaya başladı aracı park ederken yol kenarına.
"Ne oldu, niye öyle muzur muzur gülümsüyorsun sen?" diye sorduğunda bilmeden işaret fişeğimi çekti. Bastım kahkahayı... "ya noluyo Ömür?" diye yine sorduğunda zar zorda olsa sustum ve "ya kızlarla dönen bir muhabbet geldi aklıma da ona şey ettim," dedim. O gece siyahlarında hemen bir kuşku yerini aldı. Bilirim, hiç sevmez bizim özelimizin birileriyle paylaşılmasını ve biz kızlar asla böyle konulara girmezdik ama bugün kısa bir giriş yapmıştım, çünkü çok iyi biliyorum ki bu çetenin elemanları bir an önce birleşelim istiyorlardı... ve sanki başka bir çetede gökyüzünden bana bakıyordu... heyecanla bekliyorlardı sanki.
Garip bir ruh haline girdim.. ne olduğunu anlayamıyordum ama sanki benim başka bir çetem daha vardı ve beni koruma altına almışlardı.. fısıltılarını duyar gibi oldum.
Birisi diyordu ki, "minnoşlarım çok tatlısınız ya.. kız zilli sende sabun köpüğü gibi eridin, erkekliğe de bok sürdürmüyon... yeter daa!" (Can dosttan alıntıdır) Gülümsedim. Bir diğeri, "barışın artık Ömrümcem... ya bırak inadı, özledin sende.. bak Başak şırfıntısı alacak adamı elinden...hadi guzum etme inat affet şu tırşiki! ( Can dosttan alıntıdır) dedi ve güldü tatlı tatlı, benide güldürdü. Üçüncüsü ise hadi bastırın dercesine diğerlerini de dürttü ve destek almak ister gibi, "kız adamın sana dediğini unuttun mu dün gece... hatırlasana..."o evde ne için var olduğumun farkındayım" demedi mi kız bu herif sana! Bu aslında her ikiniz içinde çok ağır bir cümleydi la.. sonuçta ikinizde birbirinizi seviyorsunuz. Daha fazla uzatma Ömrümcem ya! Bek herif elden gidecek, o şüphelerin gerçek olacak..benden söylemesi!" (Can dosttan alıntıdır.) dedi ve üçüde bilmiş bilmiş ama çok tatlı bilmişçesine başlarını salladı.
"Valla mı kızlar?" dedim iç sesimle.. "valla haa!" dediler koro halinde.. ve bir diğeri de, "özledik bu hallerinizi... Aras'a da kıyamıyorum ama sen yinede gevşeme kız hemen. Aras'ın önce bu Başak denen kadının işini bitirmesi lazım yoksa vermiyoruz seni Aras'a," dedi ardından birde "hııııhhh,la resti çekti...(Can dosttan alıntıdır) diğerleriyle bakıştılar sonra... uyhhhh!
Kendi aralarında atışırken güldürdüler beni ya... ve geldikleri gibi uçuşup gittiler..
La kafayı mı yiyorum ben ya? Bu kadar mutluluk fazla geldi kızım sana.. uçtu tabii kafan.. ve evet yaa! Şu Başak işi ne olacak ki.. la bu denyo taviz vermiyor kadına ama işte...
Telefonu çaldı yine çocukları araçtan çıkardıktan sonra... ve yüzü değişti yine. Açmadı.. meşgule attı.. "Gel aşkım," derken elini uzattı bana. Kız nasıl olduysa benim kucağımda, Uras'ta babasının kucağında yerini almıştı ve biz el ele tutuşmayı başardık. Tam yıllar önce geldiğimiz Bebek'teki restoranta giriş yapacakken, arkamızdan bir ses duyduk. Bir kadın sesiydi bu.
"Ne güzel bir tesadüf bu Arascım!"
İkimizde aynı anda dönüp baktık ve o kızıl saçlı kadını gördüm. İçimden bir ses, "Başak bu," dedi.. gerildim bir anda ve gözlerim, onun gözlerinin nereye takıldığını gördü. Birleşmiş ellerimizdeydi o ateş gibi yanarak bakan gözleri... ve ben, derin bir nefes alarak hayata asılır gibi parmaklarımı kavrayan o çok sevdiğim parmaklara, daha bir güçlü asıldım ve bu yaptığım kadının dikkatini çekti. Dudağının kenarında beni küçümseyen bir gülücük belirirken, gözleri artık kahvelerimdeydi ve bana meydan okuyordu o gözler...
Hımmm! Demek meydan okuyorsun bana! Kimle dans ettiğini bilmiyorsun be güzelim... Sıkıysa gel al kızım... benim olan bende kalır... hoşgeldin başlattığın savaşa... * * * * *