Küçükken, Umut'la evimizin bahçesinde koşturup oyunlar oynarken babam kapının pervazına yaslanır uzunca bir süre bizi izlerdi. Umut'un ailesiyle evlerimiz yan yanaydı, sürekli birbirimizin bahçesine kaçar gündüzü oyunlarımızla gece ederdik. Babam işte olmadığı vakitler, belki de bulduğu kısa boşluklarda sessizce bizi izlemeye koyulurdu. O zamanlar dudağının kenarında küçük bir kıvrılma kendini gösterirdi. Sigarasını yakardı, dumanını gökyüzüne doğru üflerken gözlerini kısarak bana bakardı. Bazı anlarda onunla göz göze gelirdim, dudağındaki kıvrılmayı bir gülümseme zannederek ona en masum gülümsemelerimden birini yollardım. Gülümsemiyordu aslında, ben küçük dudak hareketlerini gülümseme olarak algılıyordum. Bu büyüyene, aklım erene dek böyle devam etmişti. Bahçede oynamak yerine çimlere uz