İlerideki kulüpten gelen bas sesi ve müzik Yağız’ın kulaklarına ulaştı. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen kapının önünde ve köşede hala mekan için kuyruk vardı. Yüksek topuklu ayakkabılar ve vücudunu zar zor kapatan kıyafetler giyen genç kadınlar küçük gruplar halinde durup birlikte kıkırdıyorlardı.
Yağız’ın gözleri güzel kızlar arasında dolaştı. Sarhoş kızları es geçiyordu. Bir şeyler içmek için buraya gelmiş olsa da gecenin sonu nasıl olacak biliyordu. Alelade bir kadını değil, yatakta ona katılacak bir kadını gözüne kestirmek istedi.
Kulübe daha da yaklaşmıştı ki solundaki ara sokaktan bir çığlık duydu.
Bu bir kadına aitti ve korku barındırıyordu.
Duymazdan gelmek istedi. Bu gece zaten yeterince sorunla uğraşmıştı ama o ses tonundaki bir şey onu müdahale etmekten alıkoyamadı.
Cebimden bıçağını çıkarıp açtı. Belki silah daha iyi olurdu ama bu şehirde silah sesleri insanların dikkatini kolaylıkla çekiyordu ve istediği son şey polisin dikkatini çekmekti.
Kayıtlarında ona yardım edecek birkaç müdür vardı ama onların da kurtarmak için gerekeni yapabileceklerine dair hiçbir garanti yoktu.
Çığlık tekrar etti, ardından bir adamın sert sesi duyuldu ve o an Yağız yürümeyi bıraktı.
“Kahretsin.”
Bir tarafı ona bu işe karışmamasını söylüyordu ama Ömer'in işini bitirmek için kalmasını isteyen diğer yanı ise olay her ne ise içine atlaması için baskı uyguluyordu. Güç kaslarını yakıyordu ve o da bu gücü iyi bir şekilde kullanmak istiyordu.
Yüzünde şeytani bir gülümseme oluşurken yine kendi kendine konuştu Yağız. “Birisi bana bir sebep vermişken, ben kim oluyordum da hayır diyeceğim?”
Kulübün yanındaki ara sokaktan gelen sesleri takip etti. Ara sokak karanlıkla kaplıydı ama Yağız yolun sonundaki şekilleri ve hareketleri seçebiliyordu. Büyük çöp konteynerlerinin arasında, muhtemelen gecenin sonunda kulüp personelinin tonlarca çöp boşalttığı şeyler duruyordu.
Yağız, fiske bıçağını Ömer'ın elinden aldığı için memnundu. Hala onun kanıyla kaplıydı ama bu konuda endişelenmiyordu. Ve yaklaştıkça sesler daha belirgin hale geliyordu.
“O güzel bacaklarını benim için aç tatlı kız.”
İkinci bir ses. "İstediğini biliyorsun, seni fahişe.”
İki adam vardı ama bu konuda da endişelenmiyordu. Aksine daha fazla aksiyon yaşayacağı için hoşuna bile gitmişti.
Stres atmak istiyordu değil mi? İşte! Fırsat ayağına gelmişti.
Kızın ses tonu korku doluydu ve sesi titriyordu. "Hayır lütfen. Sadece beni yalnız bırakın."
"Hadı ama… Sen de istiyorsun, kabul et."
Malzemenin yırtılması ve ardından kızdan gelen dehşet çığlığı sokağı doldurdu.
Adamlardan biri, "Kahretsin, şu göğüslere bak," diye homurdandı iştahla.
Eğer devreye girecekse, bunu tam da şimdi yapması gerekiyordu. Hızlı ve sessizce hareket ederek bıçağı açtı.
Her iki adam da tamamen avlarına odaklanmıştı ve onun geldiğini fark etmediler.
Yağız, ona en yakın olan adamın tişörtünün arkasından yakaladı ve onu uzaklaştırdı, onu yeterince sert bir şekilde savurduğunda adam tökezledi ve karşı duvara çarptı. İş ikiye karşı bir olduğunda bir anda ortaya çıkmak onun avantajı olmuştu.
Aynı zamanda gerçek bir kavgada muhtemelen topuklamayı tercih edecek olan bu orospu çocuklarını öldürmekte tereddüt etmeyecekti.
Diğer adam Yağız’a doğru döndü. "Ne oluyor lan?"
Yağız bu anı bekliyor gibi tereddüt etmeden yüzüne dirsek attı. Adamın başı geriye savruldu. Adam kendine gelmeden Yağız arkasına geçti ve onu boğazından yakalayıp ön kolunu boynuna doladı.
Duvara fırlattığı adam ayağa kalkmış ve üzerine atılmak üzereyken arkadaşının gözüne doğru konumlandırılmış bir bıçak bu eyleminden onu vazgeçirdi.
"Yerinde olsam yapmazdım" diye uyardı Yağız.
"Yapma!" bıçak tutulan adam resmen ciyakladı. Kadınla alay ederken duyduğu kabadayılık buhar olup uçmuştu.
"Arkadaşının gözünün bıçağımın ucuna saplandığını görmek istemiyorsan, ikinizin de bu kadından özür dilemenizi ve buradan defolup gitmenizi öneririm."
Henüz kadının yüzünü görmemişti. Tüm odak noktası bu iki adam üzerinde olması gerekiyordu ki böylece gardını düşürmesin. Yine de kadının hareket ettiğini sanmıyordu.
Şimdiye kaçması gerekiyordu ama belki de onu kovalayacaklarından endişeleniyordu ya da bir tür şoktaydı.
Duvara fırlatılan adam itiraza dair tek kelime etmedi. Arkadaşını geride bıraktı ve ara sokağın girişine doğru koştu.
Yağız, elinin altındaki adamın boğazını daha sıkı kavradı ve nefes yolunu biraz olsun kapattı. “Arkadaşınla aynısını yapmanı öneririm. Bıçağımın kaymasını istemem."
Göz küresini kafasından çıkarmadan başını sallaması için ona yer vererek bıçağı gözünden uzaklaştırdı. Beklediği gibi adam çılgınca başını salladı. Karşısında korkuyla titreyen adamı serbest bırakma riskini göze aldı. Bırakılmanın vermiş olduğu cesaretle yeniden ona saldırmaya çalışma ihtimali vardı ama adamın arkadaşı çoktan gitmişti ve Yağız da silahlıydı. Adam, bunları düşününce kaybedeceğine emin oldu. Neyse ki onun açısından doğru seçimi yaptı ve kaçtı.
"Piç," diye mırıldandı ağzının içinde Yağız. Bıçağı tekrar cebine atıp alnına dökülen saç tutamlarını geriye doğru itti. Nefesini sesli bir şekilde dışarı üfledi.
Buraya eğlenmeye gelmişti. Travma geçirmiş bir kızla uğraşmak zorunda kalmak istemiyordu ama aynı zamanda onu orada bırakmayacaktı da. Kulüpte onu arayan arkadaşları olabilirdi.
Sonunda gözleri yerde yatan genç kadına indi. O an tam anlamıyla şok olmuştu çünkü bu kızı tanıyordu
Efsa Doruk.
Onun burada ne işi vardı?