Bölüm 4: Öğrenci Değişimi

975 Words
Cumartesi günü, yirminci mesajında Richard'tan nefret etmeye başlamıştım. Bu kadar yapışkan bir insanla daha önce hiç tanışmamıştım, bu yapışkanlığına karşılık nasıl kızlar bu çocuğun peşinde koşabiliyordu? Lucy ise mesajlardan birini görünce mavi gözlerini pörtleterek bana bağırmıştı.  "Deli misin kızım sen Richard Taylor'dan bahsediyoruz. Senin yerinde başka kız olsa şimdiye kalp krizi geçirmişti!"  "Öff çok istiyorsan sen git onunla sinemaya, dur bakayım harika fikir!" Dedim aniden kafamda beliren fikirle gurur duyarak.  Telefonumu hemen elime alıp Rich'e mesaj attım.  "Bugün hiç dışarı çıkasım yok Rich. Bize gelsen diyorum. Beraber akşam yemeği yeriz sonra da film izleriz." Yazdım.  "Olur:)" şeklindeki cevabı on saniye geçmeden geldi tabii.   Olur tabii, ama şaşkınlıktan küçük dilini yutacak bizim Rich! Şu anda büyük ihtimalle mumlarla donatılmış bir sofra, erotik bir film ve her ergen gibi benimle öpüşüp koklaşmayı bekliyordur. Düşündükçe gülüyordum.  "Lucy bu gece Rich, sen, ben film izleyeceğiz, filmi sen seçebilirsin." dedim. Lucy ağzı açık bir şekilde film cdlerine yönelince ben de annemin yanına gittim.  "Anne akşam yemeğe okuldan bir arkadaşım gelecek de sakıncası olur mu?"  "Yoo, gelsin, fırında patates tavuk var, bir de brokoli salatası." Dedi annem, Sanki restoranda garsondan menüyü istemişim gibi tek tek sayarak.  Gelsin de mumlar yerine, annem babam ve Lucy ile donatılmış masayı görsün brokoliden önce! Keyfim yerine gelmişti, odama gidip İzmir denilen yer hakkında biraz daha araştırma yaptım. Bizimkilere gideceğim yeri söylemeye cesaret ettiğimde, savunabilecek bir şeylerim olmalıydı. İklimi harikaymış mesela, tabii Londra ile kıyaslayınca dünyanın birçok yerinde iklim daha güzel! Daha sağlam bir şeyler bulmalıydım İzmir denilen şehir hakkında...  Nihayet akşam yemeği hazırdı ve kapı çalmıştı. Richard elinde biralarla içeri girmişti. Yemek sofrasına geldiğinde şokla kapıda kalakaldı. Elindeki biraları nereye koyacağını şaşırdı.  "Yanlış bir zamanda geldim sanırım!" Dedi kızarmış domatese dönüşerek.  "Ne yanlışı, yemeğe yeni başladık." dedim montunu alarak.  "Baba sana da bira getirmiş Rich, dolaba koyuyorum."  derken ben annem onaylamaz bakışlarla hemen Rich' e bir tabak koydu ve sohbet açtı.  "Bize biraz kendinden bahset Rich!" Dedi aceleyle. Konuyu biralardan uzaklaştırmak istiyordu belli ki.   "Aslında çok uzun zamandır Lily ile aynı sınıftayız. Ama seneye olmayacağız sanırım çünkü öğrenci değişimine başvurdum Bükreş için!" Dedi aniden. İlk defa bir işe yaramıştı Rich, ailemin tepkisini ölçebilecektim.  "İlginç bir programa benziyor" dedi babam brokoliyi ağzına götürürken. Tam zamanıydı. Şimdi hemen konuşmaya girmeliydim.  "Aslında benim de ilgimi çekti o program, ben de başvurmak isterim." Dedim, sanki sıradan, normal, herkesin yaptığı bir şeymiş gibi göstermeye çabalayarak.  "Sen nereye giderdin peki?" diye sordu Rich.  "Aslında ne kadar şehir varsa hepsine başvurmak isterim. Sonuçta amaç yeni bir dil öğrenmek, yeni bir kültürü tanımak. Hangisi çıkarsa giderim ben." Dedim, konuyu hemen İzmir’e getirmek için henüz yeterli sağlam sebebim olmadığı için.  Tabağımdaki tavukla oynarken, babamla göz göze geldik. Babam düşünceli görünüyordu.  "Başvurular ne zaman?" Diye sordu.  "Pazartesi son efendim." dedi Rich.  "Başvur bakalım, Lily, kabul edilirsen, sorumluluk alabileceğin yaşa geldin bence!" Dedi babam. İçim sevinçle doldu aniden.   Annem bozulmuş görünse de ağzım kulaklarımdaydı, tabii ki de sadece İzmir için başvuru yapacaktım. Ama müslüman oluşları, terör olayları falan ailemi ürküteceği için, hepsine başvuracağım yalanını uyduruvermiştim.  Film izlerken, Lucy baloya gider gibi süslenmişti. Annem bize patlamış mısır getirdi. Üçümüz film izlerken Richard'ın benimle ilgili planları da suya düştü tabii.  Pazartesi sabahı kalktığımda öyle bir yağmur yağıyordu ki, bir an için okula gidemeyeceğimi düşündüm. Haziran ayında böylesine şiddetli yağmuru görmemiştim. Şimşekler çakıyor, ağaçlardan kopan parçalar insanlara çarpıyordu.  "Meteoroloji güneşli bir gün diyor, iyice saçmaladılar." dedi babam televizyonun karşısında oturduğu yerden anneme seslenerek. Kapının hemen arkasında bekledim servisi. Ne pahasına olursa olsun, o okula bugün gidip o başvuruyu yapacaktım.  Nihayet servis geldiğinde çantamı başıma siper edip servise koşturdum. Arkamdan da küfürler savuran Lucy geliyordu tabii. Okula varmamıza bir cadde kala, yola bir ağaç devrilmişti, servis aracı yolunu değiştirmek zorunda kaldı. Birileri beni engellemeye çalışıyormuş gibi hissetmeye başlamıştım artık! Ama doğa ne kadar kararlıysa ben de o kadar kararlıydım. Şimdi daha çok hırslanmıştım o başvuruyu yapmak için. Bunları düşünürken yağmur durdu, birden sanki hiç yağmur yağmamış gibi güneş açtı. Yukarı kafamı kaldırıp "Sen benimle dalga mı geçiyorsun?" diye seslendiğimde, Lucy tamamen delirdiğime kanaat getirmişti. Öğrenci işlerinden içeri girdiğimde, sırılsıklamdım. Görevli kadın bana başvuru formunu vermeden önce havlu vermek zorunda kaldı.  Yine de başvuruyu tamamlamış olmanın rahatlığı ile üçüncü derse yetişebildim ve hasta olmamak için kalorifere yapışarak oturdum. Neyse ki kaloriferleri yakmışlardı.  Eve dönerken her yer kurumuştu bile, şaka gibiydi. Eve gidip üstümü değiştirip yatağıma uzandım. Sanırım uyuyakalmıştım çünkü bal gözlüyle beraberdim yine.  "Beni bu sefer nereye getirdin gizemli çocuk?" Diye sordum neşeyle.  "Smyrna'ya"  "Orası neresi?" Dedim merakla.  "Biz seninle ikimiz eskiden İzmir'e öyle derdik, gerçekten hiçbir şey hatırlamıyor olamazsın Kyane.." Dedi mahçup bir ifadeyle. Bu ifade bile bir insana bu kadar çok yakışabilir miydi?  Gözlerine baktım, ama ne zaman bunu yapsam kalp atışlarım hızlanıyordu ve terlemeye başlıyordum.  "Gerçekten İzmir'e gelirsem seni bulabilecek miyim?" Dedim, bir düşün içinde gerçekleri sorguladığımı fark etmeden.   "Birbirimizi bulacağız Kyane ve evimize döneceğiz." Dedi kararlı bir şekilde.  Uyanmıştım gene sabah olmuştu. Ondan ayrılmak istemediğim için her sabah uyandığım için mutsuz olmaya başlamıştım. Belki de en başından beri annemin psikologu Mr. Marshall'ı görmeliydim, hayatımda hiç kimseye ilgi duymayı başaramadığım için beynim hayali bir aşık yaratıyordu belki de.  Tam yataktan kalkacakken titremeye başladım ve gerisin geri yatağa düştüm. Hem üşüyordum ölesiye hem de yanıyordum alev alev. Ütülenmiş gömleğimi odama getirmek için gelen annem, hemen ayaklarımı uzatıp ateşimi ölçtü. 39 dereceydi. Bir önceki gün fazlasıyla ıslanmıştım, resmen okula varabilmek için doğa ile mücadele etmiştim.  "Bu aralar okul aşkın, şu Richard denen çocukla mı ilgili ama bugün hiçbir yere gidemezsin Lily. Hemen doktoru arayacağım." Şeklinde söylenmeye başlamıştı bile annem. Anneme cevap vermeyi çok isterdim ama halim gerçekten yoktu. Gitmemek canıma minnetti, uyuduğum sürece onun yanında olacaktım. Richard'a âşık olduğumu düşünmesi de apayrı bir olaydı. Sırf onu etkilemek ya da onunla gitmek için öğrenci değişimi programına başvurduğumu düşünüyordu belli ki. Kafayı sıyırdığımı düşünmesinden iyiydi neticede, battaniyemin altına tekrar girip gözlerimi kapattım. Sadece Miletos’u görmek istiyordum, başım çatlayacak gibi ağrıyordu, göz kapaklarım ışığa daha fazla dayanamadan ağırlaştı, ağırlaştı ve düşlerime geri döndüm. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD