Bölüm 4

763 Words
Şaşkın şaşkın arkasında bakarken adeta nutkum tutulmuştu. Ne dedi o? Ezebere biliyorum mu? Nerden biliyordu ki? Aklıma gelen detay la resmen inleyecek elimle kendime tokat attım. Üniversite için buraya geldiğimde resmen evden kaçmıştım. Hiçbir şeyimi almadan gelmiş olmam yetmiyor gibi, evsiz barksızdım. O sıralar neyseki sosyal medyadan Deniz ile öncesinde tanışmıştık ve yanına yerleşme den mutlu olacağını söyleyerek zar zor da olsa beni ikna etmişti. O sıralar çok fazla okul koşturması içerisinde olduğumdan banka hesabımda ki paranın bir kısmını onun hesabına transfer edip, bana birkaç parça kıyafet almasını istemiştim. Zevkine güveniyordum ve bu konuda gözüm kapalı güvenebileceğim buradaki tek kişiydi. Muhtemelen o gün abisi de yanındaydı ve her şeye şahit olmuştu. Bende diyorum neden tüm iç maşarılarım dantelli ve seksi! Hatta bunu merak edip Deniz’e sorduğumda eliyle ağzını kapatıp kahkaha atmış ve beni geçiştirmişim. Şimdi nedeni anlaşılıyordu. Sinirle kaşlarımı çattım. Densiz edepsiz herif. Geberteceğim onu. Sonra durup düşündüm, duvardan daha sert olan bir adamı ben mi öldüreceğim? Komik şakaydı. Kendi kendime homurdanan homurdana salona girdim ve onun yüzüne bakmadan masaya kuruldum. Deniz bir şeyler anlattı biz susarak onu dinledik. Şimdi adama soramıyorum da neden iç çamaşırımı aldın diye, bu sefer Deniz yanlış anlayacak ortalık hepten karışacaktı. Yemeğin bitimine doğru aşağıdan bir şey ayağıma değdiğinde irkildim. Sadece ayağıma değse yine iyi, resmen kasıklarıma doğru çıktı ve duraksadı. Gözlerimi irice açıp kafamı Akif Han’a çevirdiğimde gözlerindeki haylaz pırıltılarla bana bakıyordu. Deniz telefonda biriyle mesajlaşırken Akif Han dudaklarını oynattı, “Biraz eğlence fena olmaz?” Endişe, kanımda kol gezmeye başlayan şeytan gibiydi. Beni etkisi altına alıyor ve yapamayacağım şeylere cüret edecekmiş hissi veriyordu. Deniz, çaprazımda Akif Han ise tam karşımdaydı. Ne halt yiyecektim ben? Ya görürse? Arkadaşlığımızı bozulması en son istediğim şey bile değildi. Kendimi Akif Han’dan uzaklaştırmaya çalışsam da bu imkansızdı. Resmen piç bir sırıtışla yüzüme bakıyor ve beni abluka altına alıyordu. Sertçe yutkunup aniden sandalye geriye atarak kalktım hatta bu yüzden sandalye az kalsın yere düşüyordu. “B-ben doydum. Eline sağlık canım.” Dediğimde Deniz şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. Diğer mahlukat ise sırıtarak beni izlemeye devam ediyordu. “İyi misin Meri?” “İyiyim. Aniden aklıma staj dosyasıyla alakalı bir şey geldi de. Akif Han ABİ, rica etsem bakar mısın dosyaya? Siz hariç nereden imza almam gerekiyor tam anlayamadım.” Diyerek gözlerinin içerisine büyük bir özgüvenle baktım. Abi deyişim ile değişen yüz ifadesini görmeliydiniz. Tam olarak ‘abini sikeyim’ bakışlarıydı. “ Tabii.” Dedi donuk bir sesle ve Deniz bize garip garip bir süre bakıp telefona geri döndü. Bende yediğim tabakları alıp mutfağa bıraktım ve arkamdan gelen Akif Han’ın ayak seslerini dinledim. Kalbim çırpınan kuşlar gibiydi. Ne diye çağırdıysam zaten kafama tüküreyim. El mecbur odama soktum onu ve kapıyı arkamızdan kapattım. “Senin amacın ne?” dedim sinirime engel olamayarak. Evet ondan bira ürküyor olabilirdim ama bu onun bana böyle davranabileceği anlamına gelmiyordu. Herkes haddini ve yerini bilmeliydi. Ayrıca bu samimiyet nereden geliyordu? Bugüne kadar kaya gibi sert bir şekilde benimle konuşan adamın bugün yaptığı aklımı bulandırıyordu. Tek kaşını kaldırdı, “Derken?” “Dorkon. Dalga mı geçiyorsun benimle ya? Ne bu hareketlerin? Bir anda 180 derece döndün. Normalde yüzüme bakmayan adam şimdi benimle uğraşır oldu. Amacın beni oyuncak gibi elinde oynatmaksa çok yanlış bir kapıdasın bilgin olsun. Ayrıca iç çamaşırımı neden aldın? Bu çok terbiyesizce! ” Cidden beni o boya küpleriyle karıştırmıyordur umarım. Çünkü onlar gibi olmaya hiç ama hiç niyetim yoktu. “ Saçmalama Mercan. Ne zaman sana karşı herhangi bir şeyi mi gördün? “ Düz düz baktım, ”Bugün.” Bana ‘ciddi olamazsın’ der gibi baktığında omuzlarımı kaldırıp indirdim. Evet, daha öncesinde seri katil gibi bana baktığında yüzüne dahi bakmaya korkuyordum. Fakat hiç bu tarz... Ne derler bilmiyorum ama sanırım yavşamak? Evet. Yavşamıştı. Zaten garibime giden buydu. Onun gibi bir adamın benimle ne işi vardı ki? Cüsse olarak bile önüne iki tane ben geçsem arka taraftan kimse görmezdi. “Bende bir erkeğim Mercan, hoşlanabilir beğenebilir ve sevebilirim.” Dediğinde kanım dondu. Kuş gibi çırpınan kalbim şimdi susuz kalmış balık misaliydi. Ne demek istiyordu? Bu, benden hoşlandığı anlamına gelmiyordu herhalde? Yok canım. İmkansız. “Evet öylesin de bunların benimle ne ilgisi var?” “Bu kadar saf olmazsın Güzel Meri...” demesiyle donmuş kanım sıcacık bir hal aldı. Resmen eriyecektim. Güzel Meri mi? Onun gözünde bu muydum? “Seni anlamıyorum Akif Han.” Sesim onun ismini telaffuz ederken kısıldı, rüzgara karıştı. Yeşil, bana baharları yaşatan gözlerini yüzümde iyice gezdirdi ve hiç beklemediğim bir şey yaptı. Elini belime koyup beni kendine çekti. “Seni gördüğümde artık kendimi eskisi gibi tutmak istemiyorum Meri. İçimden nasıl geliyorsa öyle davranmak istiyorum.” Dedi ve sağ baş parmağını alt dudağıma koyup arzuyla fısıldadı. “Seni istiyorum.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD