İçim yangın yeri, dışımı ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Dudaklarım Lal olmuş ve hislerim ise zirvedeydi. Eli, belimdeydi.
Akif Han’ın.
Bilişim dünyasının bir numaralı iş adamı.
Benim yanımda, eli belimde ve beni istediğini söylüyordu.
İnanmamakta haksız mıydım? Böyle bir adama nasıl inanabilirdim ki? Parası olan sapıtır karı kız peşinde koşardı, bu maalesef ki günümüz gerçeğiydi. Akif Han da benim gözümde bundan ibaretti. Gazetelerin, magazin sayfalarının baş köşelerini dolduran; her hafta başka kadınla gözüken bu adam şimdi gelmiş beni istediğini söylüyordu.
Sinirlendim.
Eli göğsüne koyup onu ittirmeye çalıştım fakat nafileydi, çok güçlüydü. “Bu haftaki oyuncağın olmayacağım Erdemoğlu!” diyerek sinirle çok fazla sesimi yükseltmeden tıslarcasına dişlerimin arasından konuştum. Yüzü iyice sertleşti.
“Seni oyuncak olarak istemiyorum bu ne saçmalık! Hiçbir kadın oyuncak değildir.” Diyerek sinirle homurdandığında ona garip bakışlar attım. Her hafta farklı kadınla dolaşan sanki benmişim gibi davranması yok muydu... Gözlerim doldu!
“Görünen köy kılavuz istemez Erdemoğlu.” Sesim katı, yüz ifadem sertti. Gözlerinden bir an geçen sinirli parıltıyı görmüştüm.
“Anlaşılan seninle çok işimiz var.”
Yalandan gülümsedim, “benimle hiçbir işiniz yok.”
“Göreceğiz.”
“Göreceğiz.”
İlerleyen saatlerde Akif Han gitmiş, Deniz beni köşeye sıkıştırıp neler olduğunu sormuştu. Bende birkaç yalan söyleyip onu püskürtmüştüm. Her ne kadar arkadaşıma yalan söylemek hoşuma gitmese de yanlış anlaşılmak istemiyordum. Günün birinde sinirlenip amacın abimi ayartmak mıydı demesi gerçekten göze korkutucu geliyordu. Zaten sırf bu düşünceden korktuğum, arkadaşlığımız bir şey olmasından çekindiğim için başlarda olan etkilenişim aniden suya düşmüştü. Denizi asla kaybetmek istemiyordum.
Bugün ise şirkete gidecektim. Orada bazı şeyleri halledip sonra okula geçerek onay alacaktım.
Ağır ağır yürüdüğüm kaldırımda taşlara onları ezberlemek istercesine baktım. Önümüzdeki süreçte ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Umarım her şeyi elime yüzüme bulaştırmazdım. Son çıkış yolum, açık kalan tek kapım bu şirketti. O kadar iyi olan notlarıma rağmen bu durumlara düşmek o kadar üzücü ve sinir bozucuydu ki bazen avazım çıktığı kadar çığlık atıp hayata küfürler etmek istiyordum.
Dolmuş durağına geldim ve beklemeye başladım. Ancak hesaba katmadığım şey aniden çalan korna ve yüreğimin hoplamasıydı.
Korkuyla kafamı kaldırıp kornanın sahibine baktığımda ise tanıdık bir yüz beni selamladı.
Ben bu adamdan kurtulamayacak mıydım?
Neyin peşindesin? Sen sebepsiz yere bir anda bir kızın peşine böyle düşmezsin..
Amacın ne Erdemoğlu?