9.bölüm

2036 Words
Alisya yeni güne dayanılmaz bir baş ağrısı ve kocaman bir halsizlik hissi ile uyandı. Dün gecenin etkisindeydi. Başı adeta çatlayacak gibiydi. Bugün günlerden Çarşamba. Aslında bugün derin bir anlam taşıyan ve sıradan bir gün adı olmaktan ziyade içini kıpır kıpır eden bir an idi artık çünkü bugün yine ruhunu feraha boğan o sesin yani Joseph’in şarkı söyleme günüydü. Bir an yatağından doğruldu ve kendine gelmeli diye düşündü. Çünkü bugün belki de Joseph ile iletişimleri yönünden büyük bir adım daha atmak için güzel bir gün olabilirdi. Güzelce bakım yapıp içindeki dolup taşan bu heyecanı onunla paylaşmalıydı. Bir an önce gidip Joseph’e Çiçekli Köyü ile tanıştığını ve o büyüleyici yerden çok etkilendiğini anlatmalıydı. Tam hareket edecekti ki fark etti ki kılını kıpırdatacak hali yoktu. Sabaha karşı uyumuş olması onu oldukça kötü etkilemişti. İnatla direnerek aniden kalkıp kendine biraz ıhlamur kaynattı. Ihlamur baş ağrılarına iyi geliyordu. Zar zor da olsa yatağından kalktı. Ağır aksak adımlarla mutfağa yönelip Ihlamur yapmaya başladı. Normalde tiksinerek içtiği bu bitki çayını bugün onun kurtarıcısı olduğu için keyifle ve iştahla içiyordu. Ihlamuru içtikçe belki de Joseph’e kavuşmanın tek yolu olduğunu düşündüğü için kendini iyi hissetmeye başlamıştı yavaş yavaş. Biraz dinlendikten sonra saate baktı. Saat on ikiydi. “Aman Allah'ım Joseph saat 13. 00'da sahne alıyor nasıl yetişeceğim. Çok halsizim ve yorgunum hazırlanmam çok uzun sürecek” diye telaşa verdi ortalığı. Bir yandan da aklını kurcalayan Joseph’e her şeyi anlatma fikri ona güç veriyor, enerjisine enerji katıyordu. Alisya, “Ne yapıp edip hemen kalkıp hazırlanmalıyım” diye düşündü ve hiç vakit kaybetmeden hemen harekete geçti. Biraz süslenmek istemişti ama o halsizlik ile hiçbir şey yapmadan üstüne rahat bir eşofman takımı giyerek Aşıklar Caddesi'ne doğru yürümeye başladı. Ihlamur iyi gelmişti ama yine de yorgundu ve yorgunluğu yüzünden okunuyordu. Joseph’i bu sefer ayakta değil de bir bankta oturarak dinlemeyi tercih etti. Joseph, Alisya da bir terslik olduğunu fark etmişti. Sahneye çıktı her zamanki rutinle dinleyicileri selamlayıp şarkı söylemeye başladı. Gözü sürekli Alisya’da idi. Şarkı söylemeyi bitirdikten sonra hemen Alisya’nın yanına geldi. Dayanamamıştı belli ki. “Selam, biraz kötü görünüyorsun. İyi misin?” diye sordu endişesini belli eden ses tonuyla. Alisya bu ilgi ve aniden gelen soru karşısında adeta iyileşmişti. “O kadar belli oluyor mu ya oysa ki ıhlamur içip gelmiştim o kadar. İkisinin de yüzünde birer gülümseme oluşmuştu. Alisya, iyiyim ya mühim bir şey yok. Dün gece biraz uyuyamadım da onun yorgunluğu var üstümde.” diye yanıtladı “Hım, gel bir kahve içelim belki iyi gelir. Burada daha fazla soğukta kalma istersen” diye teklifte bulundu Joseph. Bu teklif tam ilaç gibi gelmişti Alisya’ya. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek istedi. “Olur, elbette. Kahve bu hayattaki vazgeçilmezlerimden biridir.” diyerek bir kafeye attılar kendilerini. Masaya oturur oturmaz iki kelam etmeden garsona seslenerek iki kahve istediler. Alisya yavaş yavaş daha iyi hissediyordu. Derin bir sohbete başladılar. Joseph, “Dün gece bir şey mi oldu? Neden uyuyamadın” diye merakla sordu. Alisya, “yok önemli bir şey olmadı. Uyku tutmadı sadece.” diyerek geçiştirdi. Sabaha kadar onu düşündüğü için gözüne gram uyku girmediğini söyleyemezdi. Ama keşke söyleyebilsem diye geçirdi içinden. Zaten bir an önce içindeki kıpırtıyı ve heyecanı Joseph ile paylaşmak istiyordu. Ona Çiçekli Köyü ile tanıştığını anlatmak istiyor ve bu durum karşısında tepkisini oldukça merak ediyordu. Alisya konuya geçen günkü iş görüşmesinin nasıl geçtiğini sorarak başladı. Alisya konu konuyu açacak ve elbet içindeki bu heyecana Joseph’i de ortak etmemenin yolunu bulacaktı elbet. Bulmak zorundaydı, daha fazla içinde tutamazdı yoksa. “Geçenki iş görüşmen nasıl geçti, şartları konuşabildiniz mi?” Joseph, “Evet konuştuk ama bana pek uygun olmadığını düşündüm. Şu anlık yoluma Aşıklar Caddesi'nde şarkı söyleyerek devam edeceğim gibi görünüyor. Bu beni daha iyi hissettirecek” Alisya, bu duyduklarından dolayı oldukça mutlu olmuştu. Ama bunu Josef hissettiremezdi, yanlış anlaşılmaya sebebiyet verebilirdi. “ Senin adına üzüldüm açıkçası ama umarım senin için en iyisi olur” dedi daha fazla içinde tutamayarak birden konuya da aldı biliyor musun geçen gün en yakın arkadaşım Vena ile bir keşfe çıktık Çiçekli Köyü'ne doğru. Joseph’in gözleri parıl parıl parlayarak bakmaya başlamıştı. Çiçekli Köyü’nü görünce adeta büyülenmişti. Alisya konuştukça konuşuyor tabiri caizse nefes almadan sürdürüyordu konuşmasını. “O kadar güzel o kadar büyülü bir atmosferi vardı ki ikimiz de hayran kaldık bu köye. Gerçi ben daha önce nasıl da fark etmemişiz burayı diye düşündüm ve geç fark etmenin burukluğu ile karışık bir sevinç yaşadım ama hemen geçti. Geç olsa da artık sık sık göreceğimiz uğrak noktamız olacak diye düşünüyorum.” Joseph şaşkınlık ve hayret içinde dinliyordu Alisya’yı. “demek bizim köyü tanıdın, nasıl dediğim kadar var mı?” Alisya “bahsettiğin den daha fazlası var, oldukça büyüleyici ve etkileyici bir yer. Küçük şirin olmasına rağmen içinde kocaman bir dünya barındırıyor. Şunu da fark ettim senin de dediğin gibi pek insan yoktu. Herkes göç etmişti, belliydi. Doğa kendiyle baş başa kalmıştı adet. Ha bir de Asiye ile tanıştık, muhtarın kızı. Joseph sevecen bir ses tonuyla “Evet bizim Asiye. Şirin kızdır, sevecendir. Köye kim gelse hemen karşılar yardım etmek isterdi. Hoş gerçi köyümüze çok sık uğrayan olmazdı ama...” Alisya Joseph’in sözünü tamamlamak istercesine “Evet, gerçekten de öyle bize çok yardımcı oldu, hatta en sonunda birer çay ikram etti bize. Evet köye sık sık gelen olmaz bundan da bahsetti Asiye ana ben Çiçekli köyünün keşfedileceğine eminim. Bu arada bunları da itiraf etmeden geçemeyeceğim. Senin nasıl bu kadar etkileyici ve sıcakkanlı olduğunu bir kez daha anladım. Çiçekli Köyü’nün büyüsü vardı sende.” Alisya artık duygularını gizlemek istemiyordu. Kalbinde ne varsa artık dilindeydi. “Köyünüz insan ruhuna Bahar'ı getiren, insan ruhunu çiçeklendiren bir köy. Sende o köyün şaheserisin. Dedim ya az önce o köyün bütün büyüleyiciliği, muhteşemliği, sıcaklığı sende toplanmıştı. Ses tonundaki bu albeni, bu tınıyı keşfetme tesadüf değildi. Beni sana çeken, sana bağlayan bir şey vardı. İlk başlarda anlam veremiyorum, adını koyamıyordum ama dün anlam veremediğim her şey bir bir anlam kazandı bu küçük dünyamda. Derin bir nefes alarak, Joseph sana bir şey itiraf etmeliyim ki sesin dünyamın huzurunun başkenti. Sesinde ben kuşların cıvıltısını, çiçeklerin tomurcuklanırken çıkardığı o eşsiz, o nadide çıtırtıyı duyuyorum. Bu yegane ses sadece sana özgü ve sadece ben de bu kadar büyük tesirler uyandırıyordu.” Joseph, bu duygu dolu ifadeler karşısında bir şeylerin farkına varmıştı. O da artık gizleyemiyordu duygularını. Henüz yeni yenş oluşan hisleri belki ama Joseph’de Alisya’ya karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştı. Bu gün bütün tabuların yıkılacağı, mesafelerin kalkacağı bir gün olacaktı, belliydi. Konuşma bütün heyecanı ile devam ediyordu. Joseph, “Alisya bu güzel, anlamlı ve duygu yüklü sözlerin benim için çok değerli. Seni geç fark ettim belki ama fark ettiğim andan itibaren sen de de bir şey vardı, hissediyordum. Beni sana çeken bir asalet, bir zarafet vardı, anlam veremiyordum. Şu an galiba duygularımın tercümanı oldun.” Alisya bu sözler karşısında zangır zangır titremeye başlamıştı. Hisleri karşılıklıydı. işte bunu o an öğrenmişti. Her yeni gün yeni macera yeni sürprizler demekti ama Alisya sabahın o kasvetli o bulanık ruh halinden sonra bugünün bomba gibi yeni bir macera ve yepyeni bir sürpriz sakladığını tahmin edememiştir. Adeta tarihi bir an, kırılma noktası niteliğinde bir gün oldu onun için. Artık özgürce ifade edecekti duygularını. Aşk dillendikçe güzelleşecekti. İçinde fırtınalar koparan bu duygu artık dışarda ılık aşk rüzgarları estirecekti. İkisi de karşılıklı duygular içindeydi besbelli. Şairane konuşmalar bütün samimiyeti ile devam etti. Ve o günden sonra artık bir adım daha girmişlerdi dünyalarına. Klasik bir sıfata bürünmüşlerdi. Artık Alisya’nın Joseph’i, Joseph’in ise Alisya’sı vardı. Saat bayağı geç olmuştu. Kafeden kalmak için hareketlendiler. Kalkarken Joseph Alisya’nın telefon numarasını istedi. Artık daha sık görüşmeleri ve daha çok sohbet etmeleri gerektiğini düşünmüştü, paylaşacak nice şeyleri olacaktı belki de. Alisya heyecanla söyledi numarasını. İkisi de bunun güzel bir başlangıç olabileceğini düşündü. Joseph evine doğru yola koyuldu. Alisya ise bu durumu Saat kaç olursa olsun, Vena hangi durumda olursa olsun onunla paylaşacaktı kendinden emindi. Yoksa bu gece yine uyuyamayacaktı. Hemen telefona sarıldı. Vena telefonu açar açmaz, “Vena Vena Vena, yanına geliyorum. Vena yine bir durum olduğunu anlamıştı, evdeyim çabuk gel deli kız” diye kapattı telefonu. Yine Joseph ile ilgili bir şey olmuştu, belliydi. Bu kızı bu kadar heyecanlandıran Joseph’ten başkası olamazdı. Bakalım yine nasıl bir macera yaşamıştı, merakla bekliyordu Vena. Alisya adeta koşarak mecaz anlamda değil gerçekten koşarak Vena’nın evinin yolunu tuttu. 10 dakikada varması gereken yolu 5 dakikada varmıştı. Ey aşk sen nelere kadirsin... 5 dakika sonra kapı çalmıştı, Vena şaşkındı. Alisya olamazdı diye düşündü çünkü daha yeni telefonu kapattık, bu kadar hızlı bir şekilde gelmiş olamaz, diye düşünürken kapıyı açtı. Bir de baktı ki gelen Alisya idi. Şaşkınlığını gizleyemeyerek müthiş bir hayretle “yok artık Alisya bu ne hız, resmen Rekorlar Kitabı'na gireceksin, az kaldı” diyerek hemen Alisya’yı buyur etti. Alisya, her zamanki gibi heyecanlı ve tir tir titriyordu. “ Vena bu seferki bambaşka, duyduklarına inanamayacaksın. Vena ben artık kabuğumdan çıktım, ben artık duygularımı sözcüklere, bu aşkın kahramanına döktüm. Artık aşkımı özgür bıraktım, kalbimden geçenleri dilime yansıttım” “Ne, ne, ne,” Vena aşırı şaşırmıştı. “Alisya otur ve anlat. Merak ettim ne diyorsun.” Alisya, “Vena ben aşkımı Joseph’e ilan ettim. Duygularımı dile getirdim.” Vena şaşkındı. Bir süre sessizce kalakaldım. Alisya umursamıyordu Vena’nın o halini. “Bugün Çarşamba, biliyorsun Joseph yine şarkı söylüyordu ve ben de onu dinliyordum. Dün gece hiç uyuyamamıştım. Çiçekli Köyü'nün büyüsünde kalmıştım, Joseph’i dinlemeye gittiğimde oldukça halsiz ve bitkindim. Joseph bunu fark etmiş olsa gerek ki yanıma geldi ve kötü göründüğümü söyleyerek birer kahve içme teklifinde bulundu. Ben de memnuniyetle kabul ettim. Aşıklar Caddesi'ndeki bir kafede oturduk. Konu konuyu açtı ve ben de ona Çiçekli Köyü’nü keşfettiğimi söyledim, o büyülü ortamı ben de tanıyordum artık. Ben ise artık dayanamıyorum, içim içimi yiyordu. Ona duygularımı itiraf ettim o da bana karşı aynı hisleri besliyordu, duygularımızın karşılıklı olduğunu hisseder hissetmez dökülüverdi kelimeler ağzımdan. Artık biliyordu her şeyi Joseph. Ben de onun duygularını öğrenmiştim. Telefonlaştık. Anlayacağın daha yakındık birbirimize artık. Büyüleyici bir aşk başlıyordu resmen. Çok heyecanlıydım bu büyülü dünyanın varlığını iliklerime kadar hissediyordum artık. Çok mutluyum Vena çok mutluyum” Vena’nın dili tutulmuştur adeta. Ne diyeceğini bilemiyordu. Bu Divane Aşık gerçekten kaybolmuştu bu büyülü dünyada. Vena toparlandı ve “Alisya senin adına çok sevindim canım arkadaşım ama şu an ne diyeceğimi bilemiyorum, şoktayım adeta.” Alisya, “Hiçbir şey deme bana, hiçbir şey deme zaten duymuyorum ki kulaklarımda sadece Joseph’in o büyüleyici sesi var ama bu anı seninle paylaşmadan edemedim, bekleyemedim yarına kadar. Bekleseydim tekrar uyuyamayacaktım, tekrar beni esir alacaktı bu duygular bu heyecan.... Vena merakı, Alisya ise olanca heyecanı ile susmuşlardı. Artık koca bir sessizlik hakimdi. Alisya’nın yüzünde ara sıra gülümsemeler beliriyordu. Daha sonra birden zıplayıverdi oturduğu yerden. Vena yine bir şey oldu sandı, yine bir delilik yapacak bu kız diye düşündü. Alisya ise Vena’yı şaşırmıştı. “Hadi bana müsaade ben artık gideyim, dediğim gibi bu büyülü anı sana anlatmadan edemezdim. O yüzden seni rahatsız ettim artık gidip biraz dinleneyim. Aaa dur aklıma bir şey geldi, otur otur acaba Joseph’i telefonuma ne diye kaydedeyim ki? sadece ismi ile kaydetmek çok resmi oluyor bana göre. Ben daha samimi, içten bir isimle kaydetmek istiyorum.” Vena, “bilemiyorum ki Alisya Joseph diye kaydet işte ne olacak ki. Önemli olan hisler, sıfatlara veya unvanlara takılma” Alisya, “Of Vena, sen ne anlarsın ki bu durumdan, o şekilde sanki iyi yabancıymışız, oldukça mesafeli iki insanmışız gibi hissederim. O yüzden daha yaratıcı, daha samimi ve daha içten bir isimle kaydetmeliyim.” Neyse hadi ben gidiyorum yolda düşünürüm artık. Vena’yı yanaklarından sıkı sıkı öptü ve bir hışımla yola koyuldu. Yol boyunca ciddi anlamda düşünüyordu, acaba Joseph’i telefonuna ne diye kaydetmeliydi. Birden buldum diye bağırdı zifiri karanlık ve ölüm sessizliğine bürünmüş sokakta. Bence onun adı “Şurimşine” olmalıydı. Şurimşine, Lazca kökenli bir sözcüktü. Geçen gün bir dergide rastlamıştı bu sözcüğe, anlamı ise “canımın içi sevgilim”idi. Alisya’ya göre Joseph onun artık canından bir parça idi. Anlaşılan Alisya bu duruma kendini bayağı kaptırmıştı. Gerçekten de Joseph’i telefonuna Şurimşine diye kaydedecekti. Acaba Joseph beni ne diye kaydetti ki diye düşünmeden edemedi. Bir yandan da evine geldiğini fark ederek içeri girdi. Hemen telefonunu alıp büyük harflerle Şurimşine diye kaydetti. Bu gece çok huzurluydu artık sevdiği biri vardı sevilen biriydi. Artık birbirlerine aşk denen sevgi bağı ile bağlanmışlardı. Sevgi bütün güzelliklerin anahtarıydı. Yarın yepyeni bir macera bu sefer sadece saf güzelliklerle dolu bir şekilde çıkacaktı karşısına. Özgürlüğü haykıran duygu dolu yarınlar saklıydı gelecekte. Bütün bunlara inanarak koydu başını yastığına ve huzurlu bir uykuya daldı Alisya.  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD