10.bölüm

2231 Words
Gün bütün güzelliklerini güneş ışıklarının pencereden yansıyan ışıltısı ve o sıcak esintisi ile sunmaya başlamıştı. Alisya yeni güne aşkın o büyülü dünyasında kaybolmuşçasına uyandı. Mahur gözlerle kalktı yatağından. Gözlerini ovuşturup gerinirken bir de baktı ki telefonunda yanıp sönen bir bildirim ışığı. Telefonunu eline alarak bir mesaj geldiğini gördü. Şaşkındı, hiçbir sabah kimseden herhangi bir mesaj almazdı. Alışkın olmadığı bir durumla karşı karşıya idi. Ekranı açtığında büyük harflerle “günaydın” yazılı bir mesaj geldiğini fark etti. Mesaja şaşırmak bir yana mesajın geldiği kişi daha da şaşırmıştı onu. Mesaj “Şurimşine” adlı kişiden gelmişti. Birden gözlerini ovuşturdu. Uzandığı yerden hızla doğruldu. “Doğru mu görüyorum ben, rüya da mıyım yoksa? kendini cimcikledi. Acıyla birlikte irkilerek, hayır bu gerçek, Joseph bana mesaj atmış” diye fırladı yatağından. Her yeni gün güzellikler ve sürprizler saklar heybesinde. Alisya’nın hayat mottosu buydu. Ve hayat neyi zikredersen onu çıkarırdı karşına. Alisya’nın da güzellikleri sabahın ilk saatlerinde çalmıştı kapısını. Alisya hemen cevap vermek istemedi mesaja. Pusuda bekleyen bir ceylan, bu anı uzun zamandır isteyen biriymiş algısı yaratmak istemedi. Yazmamak için kendini zor tutuyordu ama sabretti. İçi içini yese de iradesine yenik düşmemeyi başardı. Biraz biraz kendine geldikten sonra telefonu eline aldı. Aradan zaman geçmişti, “işte şimdi cevap verebilirim” diye düşündü. Hemen eline telefonu aldı. Sanki Joseph karşısındaymış gibi içi kıpır kıpırdı ve heyecandan titriyordu. “Günaydın” yazdı elleri titreye titreye. Joseph’ten 3 dakika sonra tekrar bir mesaj geldi. “Nasılsın, rahatsız etmedim umarım” Alisya, kendi kendine “ne rahatsızlığı asıl benim için mesaj atman bir onurdur. Beni mutluluktan uçurdu, uçurdu ama farkında değilsin” diyerek gülümsedi. Kendi kendine konuşmayı bırakıp hemen mesaja cevap verdi. “İyiyim, yok ne rahatsızlığı aksine çok memnun oldum yazmana” onlar mesajlaşmaya devam ederken zaman da ışık hızıyla akıp geçiyordu. Vena, belli zamanlarda çeşitli aktivitelere katılan sosyal biridir. Bugün de “Renkli Dünyamız” etkinliği adı altında çocuklarla bir okul duvarı boyama aktivitesine katılacaktı. Geçen gün Alisya ona güzel bir sürpriz yapıp Vena’yı keşfe çıkarmıştı. Vena da bugün Alisya’ya küçük bir sürpriz yaparak onunla bu etkinliğe katılmayı düşündü. Düşünmesi ile harekete geçmesi bir oldu. Hemen telefonu eline alarak Alisya’nın numarasını çevirdi. Bir kere çaldırdı kapanana kadar açan olmadı. “Allah Allah” dedi kendi kendine ve saate baktı. Saat 12.00 idi. “Bu kız uyuyor olamaz. Bugün ne çarşamba be de pazartesi günü idi. Joseph’i dinlemek için dışarı da çıkmış olamaz. Neden telefonumu açmadı ki” diye düşünürken birden zaman kaybettiğinin farkına vararak tekrar aradı Alisya’yı. Alisya Joseph ile mesajlaşmaktan kendini alıkoyamamış, bayağı kaptırmıştı kendini. Telefon çalınca birden irkildi ve sinirlendi. Joseph ile mesajlaşması bölünmüştü çünkü. Bir dakika bile ara vermeden konuşmak istiyordu Joseph ile. Sinirli ve aceleci bir ses tonuyla açtı telefonu, “Efendim Vena bir şey mi oldu” Alisya’nın sinirini ve aceleci tavrını hisseden Vena, “Hayırdır Alisya, rahatsız etmedim umarım. Bu arada ben de iyiyim çok teşekkürler halimi hatırımı sorduğun için” diye kinayeli bir şekilde konuştu Vena. Alisya birden kendine gelmiş ve sinirini belli ettiği, aceleci davrandığını fark ederek “Yok yok ne rahatsızlığı Vena, affedersin biraz dalgınım. Şey, Joseph ile mesajlaşıyorduk da onun heyecanına kapılmışım yine” diye yumuşak bir ses tonuyla ortamı toparlamaya çalıştı. Vena, “vay, vay vay. Çifte kumrular sizi. Ee tabii efendim Alisya hayatının aşkını buldu bizim pabucumuz dama atılır elbette” diye şakalaştı Alisya ile. Daha sonra lafı dolandırmadan konuya girdi. “Bugün çocuklarla okul boyama etkinliğine katılacağım ve senin de bu etkinlikte bana eşlik etmeni istiyorum. Aşk sarhoşusun biliyorum ama sen toparlanır ve iyi işler çıkarırsın biliyorum. Hem güzel ve kaliteli bir zaman geçirmiş oluruz senin için de değişiklik olur. Hadi hazırlan ve yanıma gel.” Alisya, “Vena beni biliyorsun ben böyle şeyleri pek sevmiyorum ve elimden de gelmiyor, beceremiyorum. Bugünlük beni affetsen ve ben gelmesem olmaz mı. Lütfen lütfen” diye şirin şirin ikna etmeye çabaladı Vena’yı. Vena, “itiraz istemiyorum seninle güzel bir anı daha biriktirmek istiyorum beni kıracak mısın yoksa, bak üzülürüm Alisya.” Alisya bir yandan Joseph ile mesajlaşmayı düşünüyor, bir yandan da yakın arkadaşını kırmak istemiyordu. “Peki peki Vena. Geleceğim. Ama en baştan uyarıyorum bu iş elimden pek gelmez. Ona göre daha sonra pişman olursan sorumlusu ben değilim” diyerek gülüştüler. Telefonu kapatmışlardı. Vena saate baktı. Saat on iki buçuk idi. Etkinlik ise saat bir buçukta olacaktı. “Umarım Alisya beni unutmaz da hemen hazırlanır, bu deli kız aşkından aklını yitirmiş.” Bunları düşüne düşüne hemen hazırlanmaya başladı Vena. Alisya ise telefonuna gelen mesajlara cevap vermekle meşguldü. Daha sonra hemen hazırlanması gerektiğini düşünerek ve aklı gelecek olan yeni mesajlarda kalarak oflaya puflaya hazırlanmaya gitti. Alisya bir yandan bunaldı düşünüyor bir yandan hazırlanıyor bir yandan kendi kendine konuşuyordu “Vena benim en yakın arkadaşım onu kıramazdım. Hem geçen gün Çiçekli Köyü için kolundan tuttum, götürdüm onu bilinmezliklere doğru. Birlikte çok güzel vakit geçirdik ağzını gram açmamıştı şikayet etmemişti, aksine en az benim kadar heyecanlanmış, meraklanmıştı. Şimdi ben onun bu isteğini geri çeviremezdim. Çevirsem çok üzülürdü. Ama bir yandan da Joseph ile mesajlaşmak onunla sohbet etmek kulağa çok hoş gelen şeylerdi. Eminim güzel bir etkinlik olacak, farklı ve renkli bir gün olacak ama Joseph ile mesajlaşma düşüncesini de bir kenara bırakmak istemiyordum. Neyse yolda giderken tek tük de olsa mesajlaşırız, etkinlik sırasında konuşmayız. Hem birbirimizi özlemek bize iyi gelirdi belki henüz yolun başındayız birbirimizi sıkboğaz etmemeliyiz.” diye düşündü. Düşündükçe düşünüyor kendi düşünceleri ile muhasebe içinde kalıyordu. Saatin ilerlediğini fark edip hemen hazırlanmaya başladı, Vena’yı daha fazla bekletmek istemiyordu hemen üstüne bir şeyler giydi, pek kullanmadığı bir üstü giydi çünkü boyama yaparken üstü kirlenecekti ister istemez. Nihayetinde hazırlandı ve Vena’nın yanına doğru yola koyuldu. Saat 13. 00 olmuştu. Vena da hazır bir şekilde Alisya’yı bekliyordu. Tam ümidi kesmişken Alisya kapıyı çalıverdi. Vena kapıyı açar açmaz “bir an beni unutup gelmeyeceksin sandım” diye karşıladı Alisya’yı. “Üzgünüm ama ne yalan söyleyeyim aklımdan geçti öyle bir şey” diye devam ettirdi laflarını. Alisya, hafif üzülmüştü sanki. “olur mu hiç öyle şey, seni hiç yarı yolda bırakır mıyım? Sözüm sözdür benim” bu konuşmanın ardından Vena hadi bir an önce çıkalım etkinlik saat bir buçukta bizim bir an önce yola koyulmamız lazım. Gideceğimiz okul biraz uzak mesafede. Zaman kaybetmeden yola koyuldular. Dolmuşa binip 20 dakika sonra okulun yanına geldiler. Etkinliği organize eden kişiler ve katılımcılar toplanmıştı. Her birinin ellerinde rengarenk boyalar ve çeşitli araç gereçler vardı. Etkinliğin baş mucitleri çocuklar da yüzlerinde kocaman gülümsemeler, gözlerinde içleri ısıtan parıltılarla karşıladı onları. Bu etkinliğe katılanlara çok büyük bir motive olmuştu. Bu motivasyon ile hemen işe koyulmak istediler. Çocuklar sevinçle ve meraklı gözlerle koştular abi ve ablalarının yanına. Kimileri bacaklarına sarıldı, kimileri ise çekingenliğinden beklemişti öylece etkinliğin başlamasını ama hepsinin mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Her biri büyümüş de küçülmüş gibi bir an önce bu işe başlamak istiyorlardı, renkli dünyalarını somut bir şekilde göstermek ve belki de kendi iç dünyalarına bir de izleyici gözüyle bakmak istiyorlardı. Aşırı derecede sabırsız ve heyecanlıydılar. Yetişkinler hemen boyaları okulun bahçesinde yer alan eski bir sıranın üstüne açtılar. Çocuklar üşüşmüşlerdi. Şaşkın şaşkın bakıyorlar, bu kadar boyayı belki de ilk defa görüyorlardı hayatlarında. Her biri birbiriyle itişip kalkışıyor, boyaları görmek için uğraşıyorlardı. Aralarında geçen şu tatlı atışmalar belki de etkinliğin en renkli anlarını oluşturuyordu. “Ben sarı boya alacağım, ben mavi... Ben kocaman 5 katlı bir bina yapacağım. Benim evim küçücük olacak bir de çatısı tabii ki, çatısız ev olur mu hiç. Diğeri ben pembeye boyayacağım etrafı, pamuk şekerler gibi olsun her yer.” diyerek sevinçlerini gizleyemediler. O kadar şirin o kadar tatlı görünüyorlardı ki bu aktiviteye gelen yetişkinler onları daha fazla heyecanlandırmak istemeden, “Hadi bakalım çocuklar herkes istediği renk boyasını alsın yanına ve dilediğiniz gibi boyamaya başlayın. Abileriniz ablalarınız size eşlik edecek, hep birlikte uyumlu ve güzel bir çalışma yapmak dileğiyle. Herkese iyi eğlenceler” diye küçük bir konuşmanın ardından koyuldular işe. Çocuklar o kadar doğal davranıyor, o kadar samimiydiler ki masumiyetleri yüzlerinden okunuyordu. Onlara eşlik eden abla ve abilerine o kadar sıcak yaklaştılar ki, kimileri hayalinden bahsetti. Kimileri şöyle kocaman bir şato yapabilir miyiz? Bütün her yeri maviye boyayabilir miyiz? diye çeşitli sorularla hayal dünyalarını zenginliğini gösterirken bir yandan da eğlenceli vakitler geçirdiler. Vena bu duruma alışkındı. Çünkü daha önce sık sık böyle etkinliklerin içinde yer alırdı. Ama sürekli Alisya’ya bakıyordu. Bu tarz etkinliklere ilk defa katılan Alisya alışkın değildi bu duruma. Vena Alisya’yı gözlemlerken, Alisya’nın tıpkı çocuklar gibi şen, ve bir o kadar heyecanlı olduğunu, çocukla çocuk olmuş adeta kendi canlı dünyasını somut bir çalışmaya dökmek için sabırsızlanır bir vaziyette gördü. Sanki sürmeli bu çalışmaların içinde yer alırmış gibi hoş bir tavrı vardı. Çocukla gülüşüyor keyifli zaman geçiriyordu. Vena bu durumdan çok memnun olmuştu çünkü Alisya kötü bir gün geçirseydi belki de çok canı sıkılacaktı. Ne de olsa Alisya’yı kendisi bu etkinliğe dahil etmişti. Herkes çalışmalarına devam ediyor, kendini işine iyice kaptırmışken birden Alisya’nın telefonuna bir mesaj geldi. Alisya heyecandan titremeye başlamıştı. Mesajın Joseph’ten geldiğini tahmin edebiliyordu. Tahmin ettiği gibi mesaj Şurimşine adlı kişiden gelmişti. “Selam ne yapıyorsun, müsait misin?” diye bir mesaj idi gelen. Alisya mesajın ondan geldiğini biliyordu, cevap vermeden edemeyecekti ama telefonunu eline alıp şu an içinde bulunduğu anın büyüsünü bozmak istemedi. Kendini iyice kaptırmış yanındaki çocukla ilgilene ilgilene çalışmalarına devam ediyorlardı. Bu anı bozmak istemedi ve “daha sonra cevap veririm” diye düşünerek telefonunu çıkarmadı cebinden. Çalışmaları bitene kadar Alisya’nın aklında hep o mesaj, kalbinde o mesaja cevap verme isteği yiyip bitiriyordu onu içten içe. Bir an önce etkinliğin bitmesini istedi. Daha fazla dayanamıyordu. Nihayetinde 2 saat süren etkinlik duvarların rengarenk capcanlı bir şaheser dönüşmesi ile sonlanmıştı. Elbirliği ile yapılan şahane bir etkinlik olmuştu. Her güzel an gibi şu an da çocuklarla ayrılma vakti gelmişti. Her birinin üzüldüğü suratlarında ki ifadeden belli oluyordu. Yetişkinler bunu fark ettiklerinde hem gurur hem de burukluk içinde karşıladılar onları. Yetişkinler için de durum farksız değildi. Her etkinlik sonunda böyle bir hüzünlü veda oluyordu. Çocuklardan ayrılmak istemezlerdi onlar da. Çünkü oldukça keyifli vakit geçirmişlerdi. “ “Çocuklar, yine gelir misiniz,” diye hep bir ağızdan sordular. Etkinliğin baş sorumlusu “Elbette ki biz fırsat buldukça sizlerle yeniden bir araya geleceğiz, yepyeni etkinliklerle daha da keyifli zamanlar geçireceğiz. Şu an gitmemiz gerek hepinizi çok sevdik.” diyerek birbirlerine el salladılar ve oradan uzaklaştılar. Alisya’nın içi içini yiyordu. Bir an önce telefonu eline alıp mesaja cevap vermeliydi hemen telefonu cebinden çıkardı mesajı okudu ve tam cevap vereceksen Vena arkadan çıkıverdi birden. “nasıl geçti Alisya, sevdin mi etkinliği” diye omzuna dokunarak sordu. Alisya Korkmuştu. O an çok dalgındı ve aklında telefonuna gelen mesaja nasıl bir cevap verebileceği vardı. Oysaki basit bir mesajdı gelen ama onun için sıradan bir mesajdan öteydi çünkü mesajı atan kişi özel bir insandı. Hemen kendini toparladı ve Vena’ya dönerek “Evet güzel geçti. Beğendim. Çok keyifli vakit geçirdim. Ara ara ben de bu etkinliklere katılabilirim sanırım” sonra hemen telefonuna döndü Vena’yı hiç dinlemeden. Şurimşine adlı kişiye “kusura bakma bir etkinlikte idim onun için mesaj yazamadım sana. Şu an müsaitim. Sen ne yapıyorsun” yazdı ve bir çırpıda gönderdi. Gözlerini telefondan ayıramıyordu mesaj gelse de anında yanıtlasa diye düşünüyordu. Allahtan başka bir şey dilese olurmuş. Birden mesaj geldi, mesajda “ya ne etkinliği bu ben de kitap okuyordum, aklıma geldin yazmak istedim.” yazıyordu. Alisya, “çocuklarla bir boyama etkinliğine geldim yakın arkadaşımın tavsiyesi üzerine. İlk defa katıldım ama oldukça keyifli bir şeymiş. Sen daha önce hiç öyle bir etkinlikte yer aldın mı?” Hım hangi kitabı okuyorsun. Keyifli bir aktivite kitap okumak, severim. Mesajın son kısmını tekrar tekrar heyecanla okumuştu. Aklına gelmiş olması onu çok heyecanlandırmış ve özel hissettirmişti. Ama bu mesaja nasıl bir yanıt vereceğini şaşırdı. Öyle mi iyi yapmışsın sen de aklımdaydın açıkçası işim olduğu için yazamadım. Alisya abayı yakıştı bayağı. O an kendinde değildi. Ne yazdığını ne söylediğini bilmiyordu ve mesajın etkisinden çıkmıyordu. Vena’nın sesi onu kendine getirmişti. “Alisya hadi gidelim” diye sesleniyordu Vena. Alisya irkildi ve hemen telefonunu cebine koyarak Vena’nın yanına geldi. “Tamam hadi gidelim” diye yanıtladı. Bulundukları okul evlerine biraz uzak mesafede idi ama yürümeyi sevdikleri için evlerine doğru yola koyuldular. Alisya’nın evi Vena’nın kinden daha yakın olduğu için ilk olarak Alisya evine varmıştı. O esnada Vena “bize gelsene evde tek başına kalma. Birlikte kahve içer yorgunluğumuzu atarız sonra eve dönersin” Alisya, saatlerce Joseph ile mesajlaşmanın hayali içindeydi. “Yok teşekkür ederim Vena, ben gelmeyeyim, yoruldum biraz evde oturup dinlensem daha iyi olur” diye geçiştirdi Vena’yı. Vena ısrar etmedi, ilk defa böyle bir etkinliğin içinde yer almıştı ve yorulmuş olması normaldi diye düşündü. “Peki öyleyse, bugün bana eşlik ettiğin için teşekkürler. İyi geceler Alisya.” Alisya, sevinmişti içten içe Vena ısrar etseydi belki de onu kıramayıp evlerine gidecekti. Bu sevinçle hemen “Sana da iyi geceler Vena, ne demek benim için de keyifli bir gün oldu bundan sonra ara ara ben de katılabilirim bu etkinliklere. Keyifli bir gün oldu benim için diyerek Alisya evine geçti. Vena’da evine doğru yürüdü. Sevinçliyim. Alisya’ya bu etkinliğin iyi geldiğini fark etmişti çünkü. Vena da evine vardı ve o da yorulduğunu hissetmişti. Hemen kendini içeri attı ve kendine bir kahve pişirip köşesine geçerek uzandı. Pencereden gecenin parıldayan yıldızlarını seyre daldı. Alisya ise gece boyunca Joseph ile mesajlaştı. Birbirleri ile her şeylerini paylaşıyor, birbirlerini daha yakından tanıyor ve birbirlerinin dünyasına daha çok müdahil oluyorlardı artık. Aşkın küllenen ateşi artarak ve heyecanlanarak ilerliyordu. Saatlerce mesajlaştılar. Alisya rüya gibi bir gece geçirmişti. Rüyadan uyanmak istemiyordu ama her gecenin bir sabahı her rüyanın bir sonu olur mutlaka. Bunu bilerek uyudu Alisya. Rüya gibi biten gecenin ardından yeni bir günün heybesinde sakladığı sürprizleri heyecanla bekleyerek noktalandı gün...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD