Güneş bütün ihtişamıyla almıştı gökyüzündeki yerini. Bulutlar gülen surat ifadesini andıran şekiller oluşturuyor insanın içini huzurla dolduran ılık bir esinti okşuyordu insan ruhunu. Kış geride kalmış baharın habercisi olan kuşlar soğuk diyarlardan uçup gelmeye başlamıştı. Ağaçlar tomurcuklanmış etraf aşk ve bahar kokularıyla dolmuştu.
Bugün günlerden ne Alisya ne Joseph günüydü. Bugün günlerden Vena idi. Her şey olağan seyrinde ilerliyordu. Gün güzel yüzünü sunmuştu insanlığın üstüne. Alisya bu güzel güne oldukça huzurlu uyandı her zamanki gibi. Rutin hale gelen, sabaha sevdiği adamın mesajıyla uyanma güzelliği ile güne başladı. Joseph’te aynı şekilde gününü güzelleştiren kadının varlığıyla renk kattı hayatına.
Sabahın erken saatlerinde başlayan mesajlaşmaları gün boyunca konu konuyu açıyor, sohbetler iyice derinleşiyor. Alisya ve Joseph saatlerce hiç durmadan ve giderek artan heyecanıyla mesajlaşıyordu. Vena ise bugün bir etkinliğe dahil olacaktı. Bu sefer Alisya’yı davet etmemişti çünkü zaten bu Divane Aşık’ın teklifini reddedeceğini biliyordu. Bunu tahmin etmişti. Bugünkü etkinlikleri bir huzurevi ziyaret idi. Vena yaşlılarla vakit geçirmeyi seviyordu, onlara bakınca adeta yaşamın gerçek yüzü ile bir kez daha karşı karşıya kalıyordu onlarla kendi geleceğini yaşamın onulmaz gerçeklerini görüyordu.
Vena etkinliğe doğru yola koyulmak üzere hazırlanmaya başladı. Oldukça şirin, mütevazi bir görünüme sahip olan kıyafetlerini giydi yola çıktı. Havadaki bu güzel enerjiyi o da hissedebiliyor. Alisya gibi o da her yeni günün yepyeni bir macera, yepyeni bir sürpriz ile dolu olduğunu biliyordu. Gün bunun habercisi idi. Yürüme mesafesinde olan etkinlik yerine varmıştı 20 dakika sonra. Etkinliği organize eden arkadaşlarına selam vererek yaşlılarla buluşup onlarla sohbete koyulmuş, kendilerini etkinliği kaptırmıştı Vena. Yanına oturduğu teyzenin ismi Münire idi. Oldukça sevecen, tonton ve yüzünde hayat izlerini taşıyan yüz hatları ile oldukça şirin bir teyzedir. Sohbetleri koyulaşmıştı ki bir anda yanına hoş görünümlü bir beyefendi oturdu. Vena ne olduğunu anlayamamıştı ilk başta. Daha sonra anladı ki şu an sohbet ettiği Münire teyzenin oğlu idi oturan beyefendi. Öyle güzel bir enerjisi vardı ki yanlarına oturur oturmaz Vena’yı etkisi altına aldı. Vena kalp atışlarını engel olamayarak anın büyüsüne kapıldı. Masmavi gözleri, tatlı bir esmerliği olan bu beyefendi Vena’nın aklını başından almıştı adeta. Vena bu duygulara Alisya’dan alışkındı yakın zaman öncesine kadar Alisya bu duygulardan ona bahsetmişti ama kendisi henüz hazır değildi. Hazır olmadığı için “O an yaşananların belki de bir anlık bir duygu patlaması olduğunu düşündü.” Hemen aklını dağıtmaya çalıştı. Tam kendini toparlayacakken yanlarına oturan beyefendi narin sesi ile “ Merhaba, ben Fatih. Öyle bir an da oturdum yanınıza müsaade istemeden kusura bakmayın.” Diye girdi söze. Münire teyze, sevecen bir eda ile “Vena, Kızım bak bu Fatih, benim oğlum” diye oğlunun kendini tanıtmasına yardımcı olmak istercesine ekledi Fatih’in sözlerine. Bu sözleri söylerken bir an için Münire teyzenin gözlerinde Vena ile Fatih'i yakıştırıdğını belli eden bir bakış belirdi. Vena, kendi anlam çıkarması, kendi kuruntusu olduğunu düşünerek hemen oradan kalkıp biraz hava almak istedi. Acele ile “memnun oldum Münire teyzeciğim, ben sizi yalnız bırakayım o zaman aynen oğul sohbet edecek şeyleriniz vardır” diyerek bahane bulup hemen dışarı attı kendini. Elleri ayakları birbirine dolanmış, çok heyecanlanmıştı. Dışarı çıkmışsa da aklı hep Fatih'te kalmıştı. Bir yandan temiz havayı içine çekerken bir yandan da ona neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Aklını kurcalayan düşünceleri kovmak istermişçesine “Yok yok düşündüğüm şey olamaz, anlık bir etkilenmedir geçer gider, hemen Fatih gitse de ben de etkinliğin amacından sapmayıp Münire teyze ile sohbete devam etsem.”
Soluklanıp kendini iyi hissettikten sonra içeri girmek mecburiyetinde kaldı. Çünkü 2 saatlik etkinlik sürecinde Münire teyze ile sohbet edip güzel bir vakit geçirmek istiyordu. İçeri girerken bir de baktı ki Fatih hâlâ oradaydı. Bozuntuya vermeden ve derin bir nefes alarak yaklaştı yanlarına, kaçarı yoktu. Fatih'in de kaçamak bakışların üstündeydi Vena’nın. Daha sonra utanıp sıkıldığını anlamış olsa gerek Ki Fatih, annesinin yanağına bir öpücük kondurarak ve Vena’dan müsaade isteyerek onları yalnız bıraktı. Vena Fatih’in gitmesine oldukça rahatlamış. Çünkü Fatih oradayken o kadar kasılmış, bu kadar heyecanlanmıştı ki ne olduğuna anlam vermemişti.
Münire teyze ise Vena’yı haklı çıkarmıştı. Gerçekten de oğlu ile Vena’yı birbirlerine yakıştırmıştı bunu alttan alttan dile getirdiği sözleri ile belli etti. “Ah kızım bu yaşıma geldim oğlumun mürüvvetini göremedim şöyle Senin gibi güzel saf kalpli ye melek gibi bir kız çıkmadı karşısında bugüne kadar mürüvvetini göremeden öleceğim diyerek göndermelerde bulunuyordu. Vena bu sözlerin altında yatan imayı anlamıştı. Ama bozuntuya vermeyerek ve sanki birçok şeyi duymamış gibi “ağzından yel alsın Münire Teyze, elbet biri çıkar karşısına. Sen de görürsün mürüvvetini oğlunun. Öyle şeyler deme” diye teselli etti Münire Teyzeyi iki saatlik etkinlik son bulmuştu artık. Herkes yola koyulmaya başlayacaktı. Etkinliği organize edenler hep bir arada toplanıp yaşlılarla vedalaşarak yola koyuldular. Münire Teyze, Vena’nın kolundan tutarak “sen hep gel yanıma olur mu kızım” dedi. Veda ederlerken. Vena, “olur teyzeciğim. Elbette gelirim kendine iyi bak” diyerek yanından ayrıldı. Ayrıldı ama aklında bin bir soru, kalbinde büyük bir heyecan ile yola koyuldu. Bu güzel havada eve yürümeyi tercih etti. Yarım saatlik mesafede olan evine varana kadar düşünceler içini yiyip bitirmişti. Fatih'in gözleri ise kalbini. Hele ki Fatih'in sıcak bir gülümsemesine denk gelmişti ki onu yolda fark etmişti. O gülümseme aklına geldikçe kalbinde kelebekler uçuşuyor, içinde büyük bir sıcaklık hissediyordu.
Bugün her şey sanki tam tersine dönmüştü. Vena acilen telefona sarılıp Alisya’yı aramaya koyuldu. Normalde hep bu durumu Alisya yaşardı. Vena zaman kaybetmedi. Hemen telefona sarıldı, yol boyunca Alisya ile konuşmaya başladı.
Telefon açılır açılmaz, Vena, “Alisya nasılsın” diye girdi konuya sakince.
Alisya, “iyiyim Vena sen nasılsın”
Vena yavaş yavaş telaşını belli edercesine, “İyiyim, hatta biraz fazla iyiyim. Bunun için aradım seni zaten. Ne yapıyorsun. Müsaitsin değil mi.”
Alisya bir terslik olduğunu anlamıştı. “Ne oldu Vena açık açık konuş lütfen. Merakta bırakma beni. Şu an bana kendimi hatırlattın, Joseph’e aşık olduğum o ilk günleri, o heyecanlı anlara götürdün beni şu an tekrardan. Daha sonra Alisya birden meraklı ses tonuyla, “yoksa tahmin ettiğim şey mi? yoksa sen de mi...”
Vena hemen atladı söze Alisya’nın laflarını ağzına tıklayarak, “bilmiyorum Alisya bilmiyorum ne olduğunu. O yüzden aradım seni zaten. Bir nefeste konuyu anlatmaya başladı. Az önce huzurevi ziyareti etkinliğindeydim. Huzurevinde, Münire teyzeye eşlik ettim bugün, bu hayat yolculuğunda. Sohbet ederken sonra birden oğlu Fatih geldi yanımıza. Fatih’in masmavi gözleri, insanı etkisi altına alan bir ses tonu vardı. Ha bir de çok tatlı bir esmerliği... O gelir gelmez bir anda ellerim ayaklarım titremeye başladı. Sesini duydukça heyecanım artıyordu. Anlam veremedim yaşananlara, anlık bir şeydir diye düşünüp müsaade isteyerek dışarı çıktım. Soluklandım tekrar içeri girdiğimde Fatih hâlâ oradaydı. Onu görünce yine aynı duygular sardı beni, daha sonra çekingenliğimi anlamış olsa gerek ki müsaade isteyerek kalktı yanımızdan Fatih. Münire Teyze girdi lafa “ çok yaşlandığını, oğlunun mürüvvetini görmeden ölmek istemediğini söyledi. O da beni ve oğlunu yakıştırmıştı sanki öyle bir hali vardı, söylediklerinden de anlaşılıyordu bu durum.” Yaşananlar beni benden aldı Alisya. Şu an eve doğru yürüyorum ama aklım ve kalbim Fatih'te ve o an yaşanan dakikalarda.
Alisya, “Vena, üzgünüm tatlım ama az önce aşkı tarif ettin adeta. Bu anlattıkların aşkın kıpırtılarından başka hiçbir şey değil.”
Vena, kabullenmek istemiyordu bu durumu. Alisya’nın , şu an henüz yeni bir aşık olduğu için olaylara bu şekilde yaklaştığını düşündü. Alisya’ya “Yok canım, geçici bir şeydi bence ya.. Yok yok aşk değil, öyle dediğim gibi geçici bir duygu” diye diretiyor, kabullenmek istemiyor bir yandan da olsa güzel olur gibi bir düşünceye bürünüyordu.
Vakit henüz erkendi. Alisya, Vena’yı hemen yanına davet etti yüz yüze konuşmak her zaman en sağlıklısıydı.
Alisya, hemen teklifte bulundu. “Vena, eve gitmek yerine bize gelmeye ne dersin?”
Vena sanki ihtiyacı olan cümleyi duymuş gibi, “olur Alisya, birazdan görüşürüz o zaman” diyerek telefonu kapatırlar.
Vena düşünceli düşünceli Alisya’nın yanına doğru gider. Oldukça heyecanlıydı bunu iliklerine kadar hissediyordu. Alisya’nın yanına vardı ve kapı açılır açılmaz direkt kendini içeri attı. Heyecandan eli ayağı titriyordu. Hemen koltuğa oturarak, “Alisya, en iyi sen anlarsın beni. Bana bir akıl ver, yardımcı ol lütfen. Bir anlık bir duygu muydu, küçük bir etkilenme miydi bilmiyorum ama aklımdan atamıyorum o anı. Alisya öncelikle sakinleştirmeye çalıştı Vena’yı, telaşı çok belli ediyordu kendini.
“Sakin ol derin bir nefes al öncelikle Vena. Aşk çok güzel bir duygu. Bunu sen de biliyorsun küçük bir etkilemedi, belki anlık bir duygudur belki de aşkın küçük kıvılcımların belirtisidir bu. Telaşını anlıyorum ama olsun hayat sürprizlere gebedir, bunu çok iyi biliyoruz ikimizde. Yeni gün işte heybesinde senin için böyle anlamlı bir an saklıyormuş demek ki.”
Vena sakinleşmiş ve Alisya’ya hak vermişti. “peki peki her neyse bir kahve yap da gel, öylece düşüncelere dalmak istiyorum kahve eşliğinde, daha sonra yine konuşuruz. Yol boyunca o kadar düşündüm ki şu an konuşacak halim yok inan ki. Aklımda kendimle muhasebemi yapıp bir sonuca varmak istiyorum. Beni dinlediğin için teşekkür ederim canım arkadaşım.”
Alisya “ hemen kahveleri pişirip getiriyorum. Ne demek, benim yanımda hep sen vardın senin yanında hep ben olacağım. Aşkın en güzel halleri bizimle olsun.”
Alisya kahve yapmak üzere mutfağa gitti Vena ise salt düşüncelere dalmıştı bile.
Kahveler geldi. Gecenin sessizliğine karşı içilen kahvenin ve gecenin büyüsünü bozan hiçbir kelime edilmedi. Vena, iyice dökmüştü düşüncelerini anlaşılan. Saatin geç olduğunun farkına vararak. Eve gitmek için müsaade istedi.
Alisya, bugün onun yanında kalması için Vena’ya teklifte bulundu. Ama Vena, yalnız kalmak istediğini dile getirerek teklifi reddetti.
Birbirlerine sıkıca sarıldılar. Ve gecenin ayaz soğuğunda Vena yollara düşerek evine doğru ilerledi. 10 dakika sonra evinde idi. Sıcacık yuvasını özlemiştim belli ki. Üstünü çıkarmadan attı kendini koltuğuna. Günün yorgunluğunu da, düşüncelerini de kapının ardında bırakmıştı sanki. Uzandığı koltukta sızmıştı.
Aşk iki yakın arkadaşın da kapısını çalmıştı. Aşkın her hali, bu iki dostun hayatında nasıl şekil alacak, nasıl etki edecek bilinmezdi.
Yeni gün aşkın yepyeni renkleri ile karşılayacaktı çiftleri.
Yepyeni güne, aşkın masumiyeti ve renkliliğine doğru alıp götüren yeni serüvenlere...