7.Bölüm

1959 Words
Alisya yeni güne dün yaşananların etkisi ile, hayal ve gerçek arasında kaybolmuş bir şekilde uyandı. İçi kıpır kıpırdı. Dün olanlara hâlâ inanamıyordu , kendinde şaşırdığı şey ise bunu en yakın arkadaşıyla paylaşmamış olmasaydı. Alisya şarkılar mırıldanarak, keyifli bir şekilde kahvaltısını hazırladı. Dün yaşananların şerefine kendini ödüllendirirmiş gibi şöyle mükellef bir kahvaltı hazırlayarak kendini şımarttı. Tabii o esnada bir yandan da şarkılar söylüyor, dünü sık sık anımsıyor, hayaller kuruyordu. Neşeyle devam ederken sabahı, hemen telefona sarıldı. Ve tabii ki Vena’yı aradı. “Selam Vena görüşmeyeli nasılsın,” Vena, imalı imalı, “Ooo iyiyim Alisya seni sormalı, burada bir arkadaşın olduğu aklına geldi sonunda, hayırsız seni,” diyerek şaka yoluyla sitem etti. Alisya, “Ya öyle deme Vena, canım arkadaşım, sen hep aklımdasın ama seni sıkboğaz etmek istemiyorum onun için seni zırt pırt aramıyorum” Vena bu söylenenlere bozulmuştu. “nasıl laflar bunlar öyle, elbette ki arayacaksın, benle her anını paylaşacaksın sıkboğaz etmek ne kelime, duymamış olayım. Nasılsın bakalım bana onan haber ver bu lafları duymadım varsayıyorum.” Alisya öfke dolu uyarıları duymamıştı bile ya da önemsememişti kim bilir. Aşırı neşeli bir ses tonuyla “bomba gibiyim bomba, neler oldu bir bilsen Vena, kulaklarına inanamayacaksın, anlattıklarımı duyunca sen de benim gibi şaşkına döneceksin eminim. Ama telefonda olmaz, ne yapıyorsun, müsaitsin değil mi o kadar heyecanlıyım ki halini hatırını sormadan, müsait olup olmadığını bilmeden konuya bodoslama daldım. Affedersin.” Sesi kısılmış, suçlu olduğunu anlamışçasına “müsaitsin değil mi” “Ha yok problem değil, evet müsaitim. Anlat bakalım, Divane Aşık. Neler oldu neler kaçırdım bakalım.” Alisya yine bombayı ortaya atmış öylece bırakmıştı. “Telefonda olmaz yüz yüze, canlı canlı, heyecanlı bir şekilde anlatmam lazım. Hadi hazırlan yanıma gel.” Vena, “biraz işim var Alisya halledip yanına uğrayacağım. Son zamanlarda merakta bırakmayı da sever olmuşsun anlaşılan.” Alisya, “Peki anlaştık öpüyorum. Birazdan görüşürüz” diye neşeli bir ses tonuyla sonlandırıldı konuşmasını. Keyifli anlarını yaşamaya devam ederken kendi kendine söylenmeye başladı.  Dün Joseph ile birlikteydim. Birer kahve içtik, hem de benim kafem de. Bu gerçek mi ya. Hâlâ inanamıyorum, etkisinden çıkamıyorum.  Vena, o esnada işini halletmiş ve Alisya’nın evinde doğru yola koyulmuştu. Telefonla konuşmalarının üzerinden 1 saati geçmişti. Kapı çalındı. Alisya kapıyı açtı heyecan ve neşe  karışımı bir sesle hadi gir gir diyerek onu kolundan tutup içeri geçirdi. Sonra birden  ona sarılmaya, öpmeye gıdıklamaya başladı. Sevincini, heyecanını belli eden davranışlar sergiledi. Vena bu tarz şeylerden pek hoşlanmazdı ama Alisya’yı kırmak, heyecanını yitirmesine sebep olmak istemedi. “Dur Alisya dur deli kız, senin bu halin ne olacak Divane Aşık.” Alisya, “Vena neler oldu bir bilsen bu davranışlarıma hak verirsin.” “Gel sakince bir otur, anlat da bu söylediklerine ben karar vereyim” diyerek Alisya’yı kolundan tutup sandalyeye oturttu Vena. Alisya bunca hareketlilikten sonra  soluk soluğa kalmıştı. Toparlanır toparlanma bir çırpıda söyleyiverdi olanları, “Vena dün Joseph ile kahve içtik” Vena şaşkınlığını gizleyemeyerek “Ne diyorsun Alisya ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu, bu süper bir haber.” Alisya devam etti sözlerine, “Evet hem de benim kafam de, saatlerce sohbet ettik çok güzel çok büyülü, unutulmaz bir andı benim için. Vena, Joseph artık çok yakınımda. Hayaller gerçeğe bir adım daha yaklaşıyoruz sanki. Ama ben bu hayal dünyasında kaybolmuştu, bir çıkış yolu bulmam lazım ve ben  ne yapacağımı bilemiyorum.” Vena Alisya’yı sakinleştirmek isteyen bir ses tonuyla, “Alisya bu Karamsarlıktan vazgeç güzelliklerin ve anın tadına varmaya çalış. Güzelliklere odaklan ki her şey güzel olsun. Evren neye odaklanırsan onun için çabalar bunu aklından çıkarma.” Alisya suskunluğunu koruyor, Vena konuşurken o hayaller kuruyordu. Vena bu aşığın hayallerine engel olmak yerine kalkıp  ikisine birer kahve getirmişti. İkisi de sessiz sessiz pencereden dışarıyı izleyerek zaman geçirmişler. Saat geç olmuştu. Alisya eve gitmek için ayaklandı. Yola koyulduğu anda yolda bir anda Joseph ile karşılaştı. Onu ilk defa  burada görüyordu. Günlerden ne pazartesi ne Çarşamba idi. Bu yolda onunla ilk defa karşılaşmanın verdiği şaşkınlıkla  selamlaştılar. Ayaküstü sohbet ettiler. Alisya heyecanına yenik düşmüştü, sürekli gözlerini kaçırıyor kelimeler sanki ağzında düğümleniyordu. “Bu ne hoş tesadüf,” diye lafa girdi Joseph. “Evet, güzel bir karşılaşma oldu. Seni buralarda pek görmezdim şaşırdım doğrusu” diyerek yanıtladı Alisya. “Evet, buralarda pek takılmam, bir kafe ile iş görüşmesine geldim. Sadece şarkı söylediğim günler  burada olurum yani Pazartesi ve çarşamba günleri. Onun dışında beni burada pek göremezsin. Geçen gün bahsetmiştim ya evim buraya bayağı uzak. Neredeyse şehrin çıkışında yer alan  Çiçekli Köyü'nde oturuyorum. Çiçekli köyünü bilir misin?” diye sordu. Alisya öyle bir soruyu beklemiyordu. “Hayır ilk defa duyuyorum, burada uzun zamandır ikamet ediyorum ama şehrin dışına çıktığım pek söylenemez. Joseph bu duruma üzüldüğünü belli edercesine “ya, bak işte bu olmadı. Ben yaşadığım şehrin her adımını, her yerini adım adım bilmek isterim. Öyle de yaparım şehirde bilmediğim bir semt yoktur neredeyse. Hoş gerçi  Çiçekli Köyü öyle ahım şahım bir yer değil. Kendi halinde yaşayan insanlarıyla, minik, şirin bir o kadar da samimi bir köydür. Ama pek bilinmez. Bu konuda seni suçlayamam. 10 kişiden 8i bilmezdi bu köyü. İsmini, binlerce çiçek bahçesinin varlığı ve ormanların yeşilliklerle dolu oluşundan alırdı. Artık Çiçekli Köyünde yaşayan insan sayısı da azalmıştı. Herkes şehirden uzak olduğu için oradan göç etmiş şehrin iç kesimlerinde, bu kargaşa dolu yoğunluk içinde yaşamayı tercih etmişti. Aslında anlam veremiyorum böyle insanlara. Ben sessizliğin sakinliğin ve dinginliğin adamıyım. Belki de bu yüzden köyümüzden göçen, şehir ortamını tercih eden insanları hep yadırgamışımdır. Tabi tercih meselesi olduğunu ve saygı duyduğumu da söylemek isterim. Ben köyümü seviyorum, oradan şehrin kalabalık ortamına girerken adeta bir serüvende hissediyordum kendimi. 1 saatlik bir yol geliyordum ama sanki o bir saat içinde milyonlarca yer keşfediyor, bir sürü anı biriktiriyorum. Bindiğim dolmuşta dolmuş şoföründen, dolmuştaki insanlardan hepsinden bir şeyler kapıyor, doğanın bana sunduklarını seyrediyordum. velhasıl kelam, sözün özü buralarda pek sık dolaşma. Ama dediğim gibi bir iş amacıyla burada bulunuyorum. Sahi sen ne yapıyorsun burada?. Gerçi benimki de soru mu, buralarda oturuyorsun, işletmem buralarda. Şu an burada olman gayet doğal. Anormal olan durum benim burada olmam idi.” diye tebessüm ederek ve uzun uzadıya konuştuğunun farkındaymışçasına noktalar sözlerini Joseph. Alisya, ilk başta sessizce beklemişti. Bu şairane sözlerden o kadar etkilenmişti ki hayretler içinde dalmıştı. Kendine gelmesini sağlayan ise Joseph’in tebessümü idi. Tebessüm ile daldığı o büyülü hayal aleminden gerçeklerin  dünyasına geri dönmüştü. “Evet haklısın Joseph. Bende bu kargaşa ortamından yorulmuşum. Bana bunu bir kez daha hatırlattın, ama insan bazı mecburi durumlar için bulunduğu yeri eksileri ile sevmeyi öğreniyordu. Yani en azından ben öğrenmiştim. Bir kafeden bahsettin, senin için sevindim. Yeni bir iş kapısı, yeni bir macera, yeni insanlar demektir. İnsana canlılık katar. Peki şunu merak ettim, artık Aşıklar Caddesi'nde söylemeyecek mısın?” diye telaşını gizlemek istercesine sordu. Joseph, “şartları henüz bilmiyorum ama Aşıklar Caddesi’ni de  bırakacağımı sanmıyorum. Sonuçta orada bağ kurduğum bir sürü insan var. Ve benim ilk ciddi anlamda şarkı söylediğim mekanım orası. Sokakta olmayı seviyorum. Hiç tanımadığım insanların ruhuna dokunduğumu bilmek beni heyecanlandırıyor. Ama tabii şartlara göre bir rota belirleyeceğim.” Alisya rahatlamıştı. Artık Aşıklar Caddesi’nde şarkı söylemeyecek olma fikri onu korkutmuştu. Neyse ki korktuğu başına gelmemiş ve bundan duyduğu rahatlama hissi ile “ Evet, dinleyenin çok. Eminim ki onlar da seni kaybetmek istemez. Sen onların ruhuna dokunan, belki de onları bu kargaşadan alıp huzurun tam ortasına, adeta bir pamuk tarlasına usulca bırakan, huzuru hissettiren kişisin.” Alisya bunları derken adeta kendi duygularını ifade ediyordu ama bunu Joseph’in dinleyicileri üzerinden dile getirmeye çalışıyordu. Joseph mahcup ve hoşnut karışımı bir ses tonuyla,  “öyle düşünmene çok sevindim. Bu duyduklarım beni çok memnun etti. Memnuniyetimi dile getirmesem olmaz” Alisya, “bunlar yani gözlemlediklerim sadece.” Joseph teşekkür ederek saat  14. 00 da buluşmaya karar verdiği kafeye doğru yola koyuldu. Saat 13.30 olmuştu. Ayaküstü iyi sohbet etmişlerdi. İkisi de bu koyu sohbetin farkında değillerdi. Alisya ise ona  bol şans dilemiş ve heyecandan titreyerek evine doğru yola koyulmuştu. Yaşadığı bu anı Vena ile paylaşmak istedi. Ama daha az önce onun yanında olduğunu ve  arayıp sıkboğaz etmek istemediğini fark etti. Bir yandan da  bu olanları biriyle paylaşıp mutluluğuna mutluluk kalmak istiyordu yoksa içi içine sığmayacaktı. Kendi içinde yaşadığı bu mutluluk ve heyecan patlaması onu sarıp sarmalayacaktı. Sonra kararlı bir ses tonuyla, “Hayır, bunu kendi içimde yaşayacağım. Vena’yı zırt pırt aramayacağım. En yakın arkadaşım bile olsa onun da bir özel alanı var ve ben onun hayatının merkezinde olamam.” Diyerek kendini törpüledi ve heyecanla evine doğru ilerledi. İlerlerken bir yandan içi içine sığmıyor bir yandan da aklında  bir sürü soru işareti ile cebelleşiyordu. “acaba hangi kafede çalışacaktı? neden sormamıştım ki, Hay aksi öğrenseydim iyi olurdu, onu her an, her saniye her dakika dinlemeliyim, nerede olursa olsun onun bulunduğu ortamda saatlerce kalabilirim. neyse dedi ümitsizliğe kapılmadan. Elbet öğrenirim olaya bir de işin iyi tarafından bakmalıyım. Onu artık daha sık görebilecek onunla daha sık karşılaşabilecektim.” Sonra yine bir soru işareti belirdi aklında, engel olamıyordu kendine çünkü Joseph ile ilgili her şeyi bilmek istiyordu. Bu sefer aklına takılan nokta ise Çiçekli Köyü idi. Daha önce burayı hiç duymadığına şaşırmıştı. Gerçi neden şaşırıyorum diye sordu kendi kendine.  Alisya genelde Vena, minik işletmesi ve Aşıklar Caddesi üçgeninde mekik dokuyordu. Gerçekten şehrin hiçbir yerini doğru dürüst bilmiyordu. Oldukça asosyal bir kişilikti. Şu an için onu biraz da olsa  sosyalleştiren şey Joseph’in sesi, sesinin yarattığı büyülü atmosfer idi. Düşüne düşüne yürürken bir de baktı ki evine varmış. Eve geçti, pencerenin karşısına oturdu. Hâlâ düşünüyordu. kendi kendine soruyor, kendi kendine cevaplıyordu. Sorularını cevapladıkça içi pır pır ediyordu. Bir adım daha yaklaşmıştılar Joseph ile. “Ah, Joseph artık tamamen dünyamdasın, benim bu küçücük dünyamın merkezinden. Şu an senle  arkadaş gibi daha doğrusu tam arkadaş olmamış gibi olsak da en azından daha yakınız. İki yabancı kişi sıfatından uzaklaşmış birbirimizin dünyasına müdahil olmaya başlamıştık. Ne heyecan verici bir şeydi bu anlatılamazdı. Tam bunları düşünürken telefonu çaldı. İşletmeden Esra idi arayan. Esra işletmenin mali işlerinden sorumluydu. Herhalde bir aksilik vardı ki başka türlü bir sebeple Alisya’yı aramazdı diye düşündü. Telefonu açtı. “Efendim Esra.” Esra, “İyi akşamlar Alisya Hanım. Kasada bir açık çıktı ama henüz sebebini bilemiyoruz. Bütün fişler, bütün sipariş girişlerine baktık var olan tutar ile kasadan çıkan kazanç uyuyordu.  Bunu sizinle paylaşmak, size akıl danışmak istedik. Alisya şaşkındı, sadece “nasıl olur öyle bir şey” diye sordu daha sonra aklının orda olmadığını fark etti ve “şu an kafam çok dolu Esra, akşam evine doğru geçerken fişleri ve dokümanları bana getirir misin? Ben inceler duruma bakıp seni haberdar ederim” der ve  telefonu kapatır. Şu an bunları düşünecek halde değilim, gerçekten hayaldeyim sanki düşündüğüm, hayal ettiğim, aklımın merkezinde olan tek şey Joseph ve onunla yaşadığımız bu birkaç günlük büyülü anlardı. Bu durum iyi miydi kötü müydü henüz ayırt edemiyordu ama kendini alıkoyamıyorum. Alisya hayal ve düşüncelerle saatlerce pencere kenarında oturdu. Akşamın zifiri karanlığında birden kapısı çalmıştı. Alisya Korkmuştu, bu saatte kim gelebilirdi ki diye düşündü. Kapıyı açtığında karşısında Esra'yı gördü. “Esra sen miydin? bir an için korktum.” Esra mahcup bir sesle, “ Kusura bakmayın Alisya Hanım dokümanları getirmiştim.” Alisya, “ ben onu tamamen unutmuşum, teşekkür ederim, buyur geç bir kahve ikram edeyim” Esra, teşekkür ederek saat geç oldu evime gitmem gerek der ve iyi geceler dileyerek uzaklaşır oradan. Alisya, dokümanları incelemek üzere içeriye girer. Bir yandan dokümanları  inceliyor bir yandan da bu çetrefilli dünyada, aşk gibi büyülü bir duyguya kapıldığı için mutluluk duyuyordu. Bu heyecan duygusu onun aklını sardıkça sürekli aklı dağılıyor, dokümanları tekrar tekrar incelemeye başlıyordu. “ne zor işmiş bu, ben bunları nasıl halledeceğim hele ki bu akılla işim daha da zor” diye geçirdi içinden. Neyseki dokümanları incelemeyi bitirdi ve problemin kaynağını bularak kapattı dosyaları. Saat geç olmuştu. Şu an Esra'ya haber veremezdi. Yarın ilk iş olarak Esra'ya açığın neyden kaynaklı olduğunu belirtirim diye düşündü, yorulmuştur. Bir yandan çok  düşünmek bir yandan da bu dokümanlarla haşır neşir olmak müthiş derecede yormuştu onu. Dosyaların arasında kıvrılıp uzandı. Bir rehavet çökmüştü ki anında mışıl mışıl uykuya daldı. Yarın yepyeni bir gün yepyeni bir macera onu bekliyordu. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD