Arabayı üniversitenin önünde yol kenarına park ettiler. Azra başıyla ilerideki bir grubu gösterdi. ‘’Bunlar.’’ dedi. Biraz kalabalıklardı. Çıkacak varsa çıkardı. Az ya da çok fark etmezdi. Arabadan indiklerinde kalabalık grup Azra’yı gördükleri an hareketlendi. Bir kaçının yüzünde morluklar vardı. Dün genç kızın dövdükleriydi.
İçlerinden biri elinde sigara karşısına dikildi. ‘’Dün bizim çocukları hırpalayan sen misin?’’
‘’Benim ne olacak?’’ diye geri diklendi Azra. Deren araya girmeden elleri cebinde olacakları bekliyordu. Kardeşinin baş edebileceğini biliyordu ama gelenlerin sayısı çok fazlaydı. ‘’Her gördükleri kıza laf atmasın onlarda.’’
Yabancı sigarasının dumanını Azra’nın yüzüne üfledi. ‘’Namus bekçiliği yapmak sana mı kalmış?’’
‘’Bana kaldı. Zoruna mı gitti?’’ Genç kızın başı dikti. Kalbinde korku yoktu. Babasından böyle öğrenmişti o.
Diğeri sigarasını yere attığında Azra’nın üzerine yürüyünce Deren araya girdi. ‘’Bir adım geri bas.’’ dedi. Elleri hala cebindeydi.
‘’Sen kimsin birader? Çekil aradan acımam.’’
‘’Kardeşime bir saygısızlık daha edersen seni öldürecek kişiyim.’’ Yabancı güldüğünde diğeri de aynı şekilde alaycı bir gülümsemeyle karşılık verdi ve yüzüne doğru yaklaştı. ‘’Bence uzatmadan adamlarını alıp git yoksa canını yakacağım.’’
Tehdit üzerine yabancı cebinden çıkardığı çakıyı elinde çevirmeye başladığında genç adamda belinden silahı çıkardı ve emniyetini açtı. ‘’Bunu yapalım mı gerçekten? Hem de bir okulun önünde. Polislerden ben paçayı yırtarım bağlantılarım var da size ne olur acaba? Hapse mi gidersiniz mezara mı?’’
Yabancı cevap veremeden Azra’nın tekmesi eline savruldu ve o çakı yere düştü.
‘’Gerizekalı, hepinizi öldürmeden çekip gidin buradan.’’ Bakışları ağabeyine çevrildi. ‘’Sen de o silahı geri koy. Seni adam döv diye çağırdım, okulumun önünde silah çek diye değil. Sizin yüzünüzden okuldan atılacağım.’’
Deren kardeşinin tepkisiyle silahı beline geri koyduğunda diğeri Azra’ya saldırmak için hareketlenince bileğini tutup çevirdi ve yüzüne kafayı indirdi. ‘’Kardeşimden uzak dur dedim.’’
Arkada bekleyen adamları da üzerlerine doğru yürüyünce Deren yakasına yapıştığını ensesinden kavrayıp yere diz çöktürdü. ‘’Serseri adamlarını geri çek yoksa hiçbirinizi sağ bırakmam.’’ Ensesinden yere iyice eğdirip elinin üzerine ayağıyla bastı. Parmaklarından birini bilerek kırınca diğeri acıyla haykırdı. ‘’Sözümü dinleyecek misin, diğer parmaklarını da tek tek kırayım mı?’’
Adamlardan biri yaklaşmaya çalıştığında Azra yüzüne yumruğunu geçirip karnına tekmeyi bastı. Deren ayağının altındaki ele biraz daha güç uygulayarak bir parmağını daha kırdı. ‘’Devam edeyim mi?’’ derken yerdekinin yüzü acıdan çarpılmış haldeydi.
‘’Tamam.’’ dedi zorlukla konuşarak. ‘’Geri çekilin.’’ Adamları emirle geri adımladılar. Hepsi birer sokak serserisiydi. Kendilerini güçlü gören ama aslında olmayıp sadece zayıflara saldıran şerefsizin önde gidenleriydi.
Bırakmadan önce bir parmağını daha kırdı. ‘’Şimdi defolun gidin ve bir daha ne bu üniversitenin yakınına ne de kardeşime yaklaşmayın yoksa olmayan beyninizin yerini kurşunla doldururum.’’
İterek bıraktığında arkalarına bakmadan kaçıp gittiler. Azra yaklaşıp ağabeyinin yanağından öptü. ‘’Sen ağabeylerin birtanesisin.’’ deyip üniversiteye girdi.
Kardeşinden böyle sevgi gösterisi görmek Deren için pek kolay olmazdı. Daha çok kedi köpek gibi didişip dururlardı.
Genç adam gitmek için arabasına binmişti ama gitmek içine sinmediği için saatlerce geri gelirler mi diye beklemişti. Öğleden sonra gelen giden olmayınca yerini Burak’a bıraktı. Kardeşini sürekli takip ettirmek onu biraz psikopat bir ağabey yapıyor olabilirdi ama etraftan sarhoş halde toplamasından iyiydi.
Yola çıktığında trafik sakindi. Yolda ilerlerken kırmızı ışıkta durup beklemeye başladı. Süre dolduğunda ve yeşil ışık yandığında gaza bastığı an yola çıkanla hızlıca frene bastı ama araba durana kadar çarpmıştı.
Arabadan fırlarcasına indi. ‘’İyi misiniz?’’ dediğinde yüzüne dönen korku dolu bakışlarla nefesi kesildi. Kalbi olması gerekenden daha hızlı atıyordu ama bu ona çarptığı içindi, en azından öyle olduğunu düşünüyordu.
‘’Özür dilerim. Işıklara bakmadan birden yola atladım.’’ Yayalar için kırmız ışık yandığında yola atlamış olabilirdi ama ona arabayla çarpan Deren’di bu yüzden neden özür dilediğini anlayamamıştı.
Genç adam ‘’Hastaneye gidelim.’’ deyince diğeri başıyla reddetti ama kolunu tutuyordu. Deren koluna dokunduğunda acıyla geri çekti. ‘’Böyle bırakamam. Hastaneye gidelim.’’
Arabanın arkasında biriken trafikten korna sesleri yükselmeye başlamıştı. ‘’Eve geç kaldım.’’ deyip gitmek istedi genç kız ama buna izin veremezdi. Bu halde eve gitmeyi mi düşünüyordu? Acı çektiği belliydi. Mavi gözleri fazla mahzundu.
‘’Seni hastaneye götürmeden bırakmam ve sen benimle gelmedikçe bu trafik kapalı kalacağı için arkadaki öfkeli sürücüler gittikçe artacak.’’
‘’Gerek yok. Geçmezse sonra giderim.’’
Arkadan gelen korna sesleri iyice artmıştı. ‘’Bu sürücüler inip beni dövmeden arabaya binsen ve yola çıksak nasıl olur?’’ Eh, kimseye kendisini dövdürtmezdi ama sözleriyle karşısındakinin yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. ‘’Hastaneye gidelim sonra geç kalmadan götürürüm evine. Seni böyle bırakırsam aklım kalır.’’
Genç kız tereddüt ediyordu ama korna sesleri o kadar artmıştı ki en sonunda çekingen adımlarla arabaya bindi. Yola çıktıklarında Deren burnuna dolan tatlı kokuyu görmezden gelmeye çalışıyordu da pek başaramıyordu. Tanımıyordu, ilk defa görmüştü o zaman neden böyle aklı karışmıştı? Ona çarptığı için endişelenmiş olabilir miydi? Başka ne sebebi olabilirdi ki?
Hastaneye geldiklerinde kolundaki kemikte çatlak çıkmıştı ve sargıya almışlardı.
Nasıl olduğunu sorduklarında genç kız düştüm demişti de bir de polisle uğraştırmamıştı Deren’i. Tabi bu arada kayıt yapılırken çarptığı kızın ismini de öğrenmişti; Kamer.
Hastaneden çıktıklarında Kamer taksilerin bekledikleri yere ilerleyince engel oldu. "Bırakayım eve."
"Gerek yok. Giderim ben." Genç kız yürürken alnındaki kâkülleri savruluyordu. Mavi gözleri hep hüzünlüydü. Sanki dünyanın bütün dertlerini tek başına çekiyordu. Esmer teni gün ışığında parıldıyordu.
"Lütfen, eve götüreceğimi söylemiştim."
Adımları durduğunda kendisine çarpan adamın yüzüne baktı. "Neden bu kadar ısrar ediyorsun?"
"Çünkü sana çarptım ve benim yüzümden kolun sargıda. İçin rahat edecekse vicdanımı susturmak için yardım ettiğimi düşün." Ona çarpmış mıydı çarpılmış mıydı orasını da tam anlayamamıştı ya neyse!
"Kırmızı ışıkta yola atlayan bendim."
"Olsun. Sonuç olarak sana çarptım. Lütfen eve bırakmama izin ver. Israrcıyım ve kabul edene kadar ısrar etmeye devam edeceğim."
"Teşekkür ederim ama taksiyle giderim." Tekrar yürümek istediğinde Deren yine önüne geçti.
"İzin vermem." Karşılıklı dururlarken Kamer diğerinin kararlılığının farkındaydı ve eve biraz daha geç kalırsa iyi bir azar işitecekti. Daha fazla zamanı geciktirmemek için arabaya doğru ilerledi.
Kolu sargıya alındıktan sonra boynundan askıyla asılmıştı yani arabanın çarptığı kolunu kullanamıyordu. Bu yüzden tek eliyle emniyet kemeriyle savaşmaya başlamıştı. Deren hızlıca kemeri tutup kilidi yuvasına oturttu.
Yolda giderken genç kız sessizce oturuyordu. Bakışları hep önündeydi. Fazla çekingendi. Sadece bir kez evin adresini vermek için konuşmuştu. Tarif ettiği yere yaklaştıklarında ‘’Burada dur, lütfen.’’ deyince diğeri arabayı durdurdu. ‘’Teşekkür ederim.’’ deyip fırlarcasına arabadan indi.
Araba bir evin önünde değildi ki Kamer yolda koşar adım yürümeye başlamıştı. Yürürken de başı yine öndeydi. ‘Neden yola atladığı belli. Kafasını kaldırıp hiç etrafına bakmıyor ki.’ diye düşündü Deren. Yolun sonunda üç katlı bir ev vardı. Genç kız hiç oyalanmadan o eve girdi.
Deren dönüş yoluna geçtiğinde Burak’ın telefonunu cevapladı. ‘’Yine ne yaptı?’’ dediğinde bir gülme sesi geldi.
‘’Ağabey, okuldan çıktı bir çocukla kafede oturuyor.’’
Yanında bir erkek olması bile kıskançlıktan delirmesine neden oluyordu. ‘’Elimde kalacak bu kız gerçekten anlamıyor.’’
‘’İnanmayacaksın ama kafeye geldiklerinden beri önlerinde kitap ders çalışıyorlar.’’
‘’Emin misin?’’ Kardeşinden böyle şeyler beklemiyordu, biraz şaşırmıştı. ‘’Yanındaki çocuğun hareketleri nasıl?’’
‘’Fazla efendi.’’
‘’İyi.’’ dedi. ‘’Gözünü üzerlerinden ayırma yanlış bir şey yapmasınlar.’’
‘’O iş ben de ağabey.’’
Telefonu kapattığında babasının yanına gitti. İşler için yardım etmekten başka bir şey yapamıyordu zaten. Düşünmeden karar alıyorsun, önce kendini durdurmayı öğren deyip duruyordu babası ama kendisi de acımasızdı. Yoluna çıkanları öylece ortadan kaldırıyordu.
Son gelecek olan teslimatın üzerinden geçerken Deren oğluna sürekli işin sorunsuz hallolması için neyi nasıl yapacağını anlatıp duruyordu. Anlattıklarının birçoğu zaten oğlunun bildiği şeylerdi ama yine de diğeri sabırla dinledi.
Anlatması bitince ‘’Bu teslimatı tek başına hallet.’’ dedi.
‘’Ciddi misin? Hiç tek bırakmazdın, ne değişti şimdi?’’ Deren biraz şaşırmıştı. Babasından işleri devralmak istiyordu ama olmuyordu.
Derin oğlunun omzunu tutup sıkıca kavradı. ‘’İşleri yürütmeye çok heveslisin. Tekken ne yaptığını görmek istiyorum.’’
Genç adam ‘’Hallederim.’’ dediğinde yüzünde bir gülümseme oluştu. Babasının bir kez olsun kendisine güvenip tek bırakacak olması gururunu okşamıştı.
‘’Burak’ı da kardeşinin üzerinden çek. Fazla sıkıyorsun kızı sonunda üzerine kıyamet gibi kopacak.’’
‘’İyi de baba uslu durmuyor ki. Ne işi var kumarhanelerde, barlarda?’’
Derin oğlunun ensesini tutup kendisine çekti ve saçlarından öptü. ‘’Benim yaptığım hatayı yapıyorsun. Zamanında halanı kontrol altında tutmak için aynılarını yaptım ama inan bana işe yaramıyor. Yapmak istediklerinde bir yolunu bulup yine yapıyorlar. Ayrıca Azra’nın takıldığı yerleri senden daha iyi biliyorum kızımı öyle başıboş bırakacak değilim ama şimdiye kadar bir yanlışını görmedim. İçki içiyor olabilir ama asla sarhoş olmuyor, kumar oynuyor olabilir ama asla gereğinden fazla para harcayıp sınırı geçmiyor. Bu yüzden sessiz kalıyorum.’’
‘’Düşünürüm.’’ dedi oğlu. Azra babasının kızı olabilirdi ama onunda kardeşiydi. Yaptığı her hareketi bilmek istiyordu. Yanına hiçbir erkek yaklaşsın istemiyordu. Biraz fazla kıskançtı ama buna engel olamıyordu. ‘’Zaten hafta sonu halamın yanına gidecekmiş.’’
‘’Biliyorum. Söyledi. İki aydır görmediler birbirlerini çok bile ayrı kaldılar.’’ Babasının sözleriyle güldü. Hala yeğen birbirlerine biraz fazla düşkünlerdi. ‘’Gerçi Ada’nın kardeşini yanına çağırma sebebini de biliyorum. El altından öğrendim de bu kez bilmezlikten geleceğim. Eline yüzüne bulaştırırsa da kendisi uğraşsın sonuçlarıyla.’’
‘’Azra sevgilisinden ayrılmış dedi.’’
‘’Hı, öyle.’’ dedi ama sesi fazla imalı çıkmıştı. Oğluna anlatamayacağı bir sebebi vardı. Sadece oğluna değil kimseye anlatamazdı. Muhtemelen karısı biliyordu ama o da Ada’nın suç ortağı olarak tek kelime etmezdi zaten. Geçmişin hatasını ikinci kez tekrar etmeyecekti de babası öğrenecek olursa o zaman ne yapardı bilmiyordu.