"Sevgili cadı, erkek arkadaşımın beni aldattığından şüpheleniyorum. Bir türlü yakalayamıyorum. Geçen gece yine evinde bir kadın olduğundan emindim. Eve girdiğimde kimseyi göremedim. Acaba ben çok kıskanç bir şizofren miyim? Rumuz: Şüpheci''
''Sevgili şüpheci; Siz hiç maydanozun arkasına saklanmış adam gördünüz mü? Hayır dediğinizi duyar gibiyim... Görmemişseniz iyi saklanmıştır! Hiç bir zaman içgüdülerinizden şaşmayın. Şüpheleniyorsanız size kuşku verecek hareketleri vardır. Bir şekilde hissetmişsinizdir. Tavsiyem boşuna kendinizi üzmeyin ve sizi aldatan bir erkek ile de birlikte olmayın. Not: Erkeklere güven olmaz!''
Bir kadını daha bilinçlendirmenin paylaşılamaz mutluluğu ile diğer soruya geçtim.
''Sevgili Cadı, lütfen acil cevap ver. Yardımına çok ihtiyacım var!'' şeklinde başlayan maili okumaya başladım. Acaba ne gibi bir derdi vardı bu insancığın?
''Ben uzun süredir üniversite okumak istiyorum. Evliyim ve iki çocuk annesiyim. Yaşım 35. Eşim bu yaştan sonra onları bırakıp okumak için gidersem boşanacağını ve gittiğim yerde birilerini bulacağımı bildiğini söylüyor! Sizce okulum mu ailem mi? Nick: Kararsız.''
Klasik bir soruydu. Şimdiye kadar binlerce kez bu tarz sorular cevaplamıştım.
''Sevgili Kararsız! Bence kocan seni sevdiği ve kıskandığı için okula gitmeni istemiyor. Erkekler için çok fedakârlık yapmamak gerektiğine inanıyorum. Bir yandan da eğer seni sevmese ve aldatıyor olsa seni destekleyip gitmen için ön ayak olacağını düşünüyorum.'' derken gözlerimi kısıp bir kaç saniye düşündüm. Karışmamalıydım ama dayanamıyordum işte. Neredeydi bu lanet küre! Lazım olduğunda bir türü bulamazdım zaten! Etrafıma bakınıp görüş karesini aramaya koyuldum. Göz ucuyla bakıp bulamayacağımı anlayınca iç çekip doğruldum.
Yerimden kalkıp çalışma odamda dolanmaya başladım. Bir süre ortalığı döküp en sonunda küreyi eski kurumuş lahana yaprağı ve gül yağı şişelerinin arasında buldum. Küreyi dikkatle inceleyip hasar görmediğinden emin olduktan sonra masaya yerleştirdim. Yoğunlaşarak kararsızı düşünmeye başladım. Ne vardı gerçek bir isim söylese de beni böyle küreyle falan uğraştırmasaydı. Elimi kürenin etrafına sardıktan sonra küre ısınmaya başlayınca sevinçle gözlerimi açtım. Sonra gözlerimi sonuna kadar açtım. Oha!
Kocasını görmeyi umarken karşımda bayan kararsız belirmişti. Kürelerin bir sıkıntısı her zaman kendi bildiğini okumasıdır. Şu an da olduğu gibi. Benim görmek istediklerim yerine kendi göstermek istediğini göstermişti yine! Her zaman doğruyu göstermesi sebebiyle bu kusurunu affedip hemen görüntüyü durdurdum. Kürenin üzerini kadife bir kumaşla sarıp bu kez düzgün bir yere koymak için kenardaki koltuğun üzerine bıraktım.
Kadın kocasını aldatıyordu ve utanmadan bana bunu göndermişti! Ben de ona yardım etmek için küreyi kullanacak kadar ahmaktım. Zamanımı boşa harcatmıştı. Bunun bir cezası olmalıydı!
Arayıcı merceğimi kullanarak kadının eşinin yerini tespit ettim. Ah ilk defa bir erkeğe acımıştı kalbim.
Adam bildiğin inşaat işçisiydi. O inşaatta çalışırken karısı keyif çatıp geziyordu. Bu kez de kadının olduğu yeri belirledim. Kadının yerini belirledikten sonra işe koyuldum.
Üzerime siyah bir elbise giyip ayağıma sessizlik büyüsü yaptığım şirin çizmelerimi giydim. Sonrasında odanın bir kenarında duran banshe duvağına yürüdüm. Banshe duvağını her zaman çok severdim. Beni pek çok kez zor durumdan kurtarmıştı.
Sahibine büyülerin işlemeyeceği bir koruma sağlarken aynı zamanda fani gözlere görünmenizi de engelliyordu.
Banshe duvağı ve eski bir ruh gömleği giymiş cadıyı alt etmek neredeyse imkânsızdır. Duvak ve gömleğin ortak noktaları sahibinin kaybettiği enerjiyi yerine koymasıdır. Yani güçlü bir büyü yaptığınızda kaybettiğiniz enerjinin bir kısmını kendine saklamak için tutar ve siz kaybettikçe ekler.
Benim henüz bir ruh gömleğim yok. Bir cadının ruhu ile iletişime geçmek epeyce zor bir şey iken bir de ondan gömleğini istemek, ah ah!
Bir zamanlar annemden kalan bir gömleğim vardı ama o uyuz ejderha bozuntusu onu yakıp mahvetmişti.
Siyah tülden bir şal gibi olan duvağı da üzerime alıp çatıya çıktım. Zyra ortalarda görünmüyordu şimdilik. Hala doğruluk iksirimin üzerinde çalışıyordu demek ki. Dikkatini dağıtıp bir sakarlık yapacağından korktuğum için ona haber vermeden evden çıkmak için süpürgeme atladım. Uzun süredir kullanmıyorum umarım bir sorun çıkarmaz. Çatının büyük yuvarlak vitray kaplama camları elimin bir hareketiyle ortadan kalkınca yüzüme vuran rüzgâr ile gülümsedim. Hava mis gibi lavanta kokuyordu. Süpürgem havalandığında büyük yeşil ve renkli Bahçenin üzene geldim. Yeşilleri bir kaç saniye sevgiyle süzdükten sonra ufak bir yağmur büyüsü yapıp bitkilere belimdeki keseden küçücük bir miktar peri tozu çıkartıp üfledim.
Çakan şimşek ve yaklaşan minik bulutlarla az sonra ıslanacağımdan emin olunca hızla yükselip şehrin diğer ucuna sürmeye başladım. Havada süzülürken şehrin beton yığını dışında kalan küçük yeşilliklerin üzerinden geçip peri tozundan az az serpmeye başladım. Ağaçlar ışıldarken iki kaylı evin açık balkon kapısının önüne indim. Süpürgemi kenara bırakıp evin içinde dolaşmaya başladım.
İçine girdiğim oda bir misafir odasıydı ve sadeydi. Odaya hafifçe göz atıp kapısını yavaşça aralayarak bayan kararsızı aramaya başladım. Beni kandırmaya çalışmak ha! Kahkaha seslerinin geldiği yere doğru yavaşça ilerledim.
Işıkların yandığı odaya göz attığımda buranın bir mutfak olduğunu anladım. Elimi kaldırıp tam ağzımı araladığım anda kadına sarılan erkeğin Frank olduğunu görünce montumun cebini yoklayıp cep telefonumu buldum. Hızla yaklaşıp bir kaç poz resimlerini çektikten sonra hiç bir şeye dokunmadan geldiğim yöne ilerledim.
Maria için cadılar bayramının en güzel şakasını ben hazırlayacaktım bu yıl. Bir süre etkisinden çıkamayacaktı eminim. Süpürgeme atlayıp bir süre havada oyalandıktan sonra eve girdim çatıdan. Süpürgemi özenle dolaba yerleştirdikten sonra duvağı da çıkartıp üzerine örttüm. İkisi birden görünmez olunca gülümsedim. Duvak aramak zorunda kalmayacaktım artık.
Arkamı döndüğümde ayağıma sürtünen Max'i hafifçe ayağımla ittirdim. Gözlerimi kısıp en kötü bakışlarımdan birini attığımda siyah kedi koşarak uzaklaştı. Giderken miyavlayıp duruyordu ve miyavlaması yaşlı amcaların söylenmesini anımsatıyordu bana. Max bir süre önce Zara'nın kalbini kırmıştı. Ben de bir cadıyı ağlatmanın neye sebep olabileceğini göstermiştim ona! Günlerce ağlayacak kadar üzülmüştü Zyra... İlk defa onu bir şey için bu kadar ağlarken görmüştüm. Hatta günlerce eve gelmemişti bu olaydan sonra. Döndüğünde ise baştan aşağı yenilenmişti. Sakarlıkları azalmış, algıları açılmıştı. Teni bile farklı parlıyordu sanki... Max'i kedi olarak gördüğünde ise günlerce bakıp bakıp kahkaha atmıştı. İşte Zara'nın yüzüne gülücükler oyduran Max, o zamandan beri evde böyle dolanıp duruyordu. Bu halde bile çapkınlığından ödün vermiyordu pislik.
Çatıdan inip Zyra'ya güzel haberleri vermek için aşağı doğru yürümeye başladım. Bu yıl ki cadılar bayramına onunla gidecektim. Kararımı vermiştim. Son aylarda gülmeye ara veren yüzü belki bu parti haberiyle yeniden gülmeye başlardı... Kim bilir?