Bölüm 4: Hatıralar/ Yangın

1134 Words
Burnuma dolan ve genzimi yakan duman ile öksürürken her yerden büyük gürültüler kulağıma doluyordu. Nefesim kesilirken odanın içerisindeki yanan odunların çıkarttığı çatırtılar arttı. Dışarıdan gelen çığlıklar hem insan soylulardan hem de ailem dediğim cadılardan geliyordu. Cadılar çığlık atıyordu. Canları ve etleri aynı anda yanıyordu. Her cadı öldüğünde kraliçenin de canı yanıyordu. Annem herkesten fazla çığlık atıyordu. Onun çığlıkları kulağıma dolarken acıyla kulaklarımı kapatıp inledim. Üzerime gelen duman ve ateşten korunmak için dizlerimi kendime çekip kollarımı bacaklarıma doladım. Saçlarım vücudumu örterken kucaklandığımı hissedince panikle çırpındım. Kalbim deli gibi atarken tüm korkuma rağmen beni taşıyan şeye bakmak için başımı kaldırdım. Korktuğum gibi değildi, bir kara cadı değildi beni sarmalayan. Jax'ın beni sol koluna kızı Zyra'yı da diğer koluna aldığını gördüm. Jax'ın eşi büyük bir cadıydı. İkisi de annemin en yakın arkadaşıydı. Rahatlasam da bu kısa sürdü. Çünkü o sesler her yerdeydi. Jax bir kaç saniyeliğine bizi bir kenara bırakıp yanan odadan bir kaç şey toplayıp küçülterek çantaya atmaya başladı hızlı hızlı. En sonunda çanta dolduğunda kenardaki süpürgeyi alıp üzerine bizleri de yerleştirdikten sonra çatıya ellerini uzatıp bir kaç sözcük mırıldandı. Çatı yerine artık parlak yıldızlarla kaplı gök yüzü ve bir duman bulutu görüyorduk. Hızla havalanırken tüm köyün alevler içinde cadıların ise yakılan öbek öbek ateşlerin içinde kıvrandığını gördüm. Canım fena halde yanıyordu. Tüm ölümleri kalbimde , vücudumda hissedebiliyordum. Acı bir çığlık koptu dudaklarımdan. Benim acıları hissetmeye başlamam demek annemin ölmüş olması demekti çünkü. ''Cadılara ölüm!'' her yerde yankılanan bu cümleyi bir kez daha duymak istemiyordu kulaklarım ama hiç bir zaman silineceğini sanmıyordum anılarımdan. Biz onlara hiç bir şey yapmamıştık! Yaklaşmamıştık bile. Ormanın en derininde gözlerden uzak bir halde kendi halimizde yaşıyorduk! Yaşıyorduk ama artık pek çoğu annem ve Zyra'nın annesi dahil yaşamıyordu. ''Shellmi saçların!'' diye bağırdı Zyra yere indiğimizde. İndiğimiz yer dağ başında aşırı derece soğuk karlarla kaplı bir bölgeydi. Ağaç bile yoktu. Bez ayakkabılarımdan içeri giren karlar soğuk soğuk öpüyor ve ısırıyordu tenimi. Farkında bile olmadan avuçlarımı uzatıp karı eritmeye başlayınca Jax elimi tuttu. ''O çıkarttığın ışıkla yerimizi belli edersin ufaklık! Yapma! Henüz savaşmaya hazır değiliz.'' Ellerimi yumruk yapıp yapmaya çalıştığım şeyden vazgeçerek titreyerek bana bakan Zyra'ya baktım. ''Shellmi saçların annenin saçları gibi olmuş.'' dediğinde yutkunup ağlamamak için gözlerimi kırpıştırdım. Annemin güçlerinin tamamı bana geçmişti. Saç rengi de! Annem ölmüştü çünkü. Hiç ölmeyeceğine söz vermişti oysa ki, kandırmıştı beni. Hani ölümsüzdük biz! Babam gibi ölmeyecektik. Beni kandırmıştı. Bizler cadıydık ve ölümsüzdük! ''Yalancı!'' diye mırıldandım. Bir yalancı için ağlamayacaktım. Hiç kimse için ağlamayacak bir daha asla kimseye güvenmeyecektim. Güvendiklerim beni yalnız bırakıyordu çünkü. Ne insanlara güvenecektim ne de cadılara. ''Saç rengini saklamak gerekli Shellmi annen böyle yapardı dışarıdayken! Saklanmalısın bir süre, cadılardan, insanlardan, diğerlerinden de... Konsey peşine düşecek ve bunun nasıl olduğunu anlamak için seni incelemek hatta daha kötüsünü yapmak isteyecektir. İnsalar ve kara cadılardan bile acımasız olabilirler. Söz konusu olan dünya üzerindeki en büyük güçlerden biri ve bunun minik bir çocuğa bahşedilmesine göz yummayacak aç gözlüler oldukça fazla. '' Başımı onaylarcasına salladım. Annem her zaman normal gözlerin görememesi için saçlarını bir büyüyle saklardı. Çok güçlüydü, her türlü büyüyü kolaylıkla yapardı. Ben bense henüz bir kaç küçük büyüden fazlasını yapamıyordum. Yedi yaşındaydım, Zyra ise altı; İkimiz de normaller için kolay bir avdık. Başımı kaldırıp Zyra'ya baktığımda saçlarının annesi gibi yeşil olduğunu gördüm. Onun da annesi ölmüştü. Zyra henüz gerçeği kavrayamamış olsa da köyümüzden pek kurtulan olmamıştı. ''Biri bize ihanet etti.'' diye mırıldandı Jax eşyaları çantadan çıkartırken. Onun da sert sesinin ardında üzgün bir tını vardı. Eşini ve arkadaşlarını kaybetmişti. Anlayışla başımı salladım. Köyün girişini bir insan gözü asla göremezdi. Birileri bizi ele vermişti. Nasıl veya kim olduğunu bilmiyordum ve önemsemiyordum da. Bizim sihirli güçlerimiz , bir köy dolusu cadının gücü yanında çok küçüktü. Onların kazanamadığı savaşı üçümüz kazanamazdık. Biliyordum. İçim acılarla dolarken yere diz çöktüm. ''Acıktınız mı kızlar?'' diyen Jax yere bir örtü sermişti bile. Etrafıma bakındım. Burada kalamazdık. Uzun süre kalamazdık. Yeşillik adına hiç bir şeyin kalmadığı bu yerde güçlerimiz sınırlıydı. Orman gerekiyordu bize. Canlılık. Bir süre sonra burada da yakalanacaktık. Başımı kaldırdım. Sorusuna cevap bekleyen Jax'a baktım. ''Saçlarımı gizlemelisin. '' dedim. Böyle bir haldeyken nasıl bunu düşündüğüme şaşıran Jax bir kaç saniye durakladıktan sonra saçlarımı bir kaç sözcükle ve çantasından çıkarttıp bana içirdiği bir iksir ile gizledi. Saçlarım annem ölmeden oldupu gibi kahverengi görünecekti artık. Sadece aynada ben görebilecektim asıl rengini. ''Bana saçalarımı gizlemen için gereken formülü vereceksin. Sonrasında da ayrılacağız tabii sen bana bilmem gerekenleri öğrettikten sonra.'' dedim çantadan çıkarttığı ekmeğe uzanırken. Ekmeği sakin sakin yerken Zyra bir sürü soru soruyordu. Ben ise sakin sakin yemeğimi yiyerek ileride yapacaklarımı ve nereye gideceğimi düşünüyordum. Güçlerimi kullanmayacaktım. Onların düşündüğü gibi bir yere de gizlenmeyecektim. Normallerin arasına karışacak ve bir normal gibi yaşayacaktım. ''Baba annem nerede?'' dedi Zyra. Jax yüzü açık bir şekilde uygun bir dille kızına açıklama yapmaya çalışıyordu. Bir kaç kez cümleye başlayıp bitiremeyince çenesinde yeni çıkan sakallarını kaşımaya ve yardım aranır gibi etrafına bakınmaya başlamıştı. Ağzımdaki son lokmayı da yuttuğum zaman kızına hala verecek bir cevap bulamamıştı. Yalan söyleyecekti. Uygun bir yalan arıyordu. O da güvenilmez biriydi. Sakince başımı kaldırıp Zyra'nın gözlerine gözlerimi diktim. ''Annen öldü. Anneni yaktılar. Tüm köyü yaktılar. Hepsi öldü.'' dedim. Zyra'nın attığı çığlık ile kulaklarım acırken gözlerinden süzülen yaşlara tepkisizce baktım. Jax kaşını çatıp bana döndüğünde kaşımı kaldırdım. ''Sakın bana bağırmaya kalkma! Şimdi bilmem gerekenleri öğretmeye başlayacak ve saygıda kusur etmeyeceksin bana! Ben Shelmina Hallmack senin yeni kraliçenim unutma bunu hiç bir zaman.'' dediğimde ağzını geri kapattı. evet o zamanlar da şımarıktım, şimdi de... Şımarıklık duyguları gizlemek için mükemmel bir maskedir. ''Annen ölürken güçleriyle birlikte küstahlığını da sana miras bırakmış küçük kraliçe!'' diye mırıldanıp kızını kucağına çektiğinde gözlerimi kıstım. Küçük bir kız olabilirdim ama asla aptal değildim. Yaşımdan daha olgun olduğumu biliyordum. ''Annem olsa küstah dediğiniz için sizi neye dönüştürürdü düşünemiyorum bile! Ben insaflı olduğum için şükredin!'' dedim. Buz gibi soğuk ve unutulmuş dağ başında insanların arasına karışana kadar bir yıl kadar kaldık. Sonrasında bildiği her şeyi bana öğreten Jax'tan sadece annemin ruh gömleğini alıp üzerime giydikten sonra yola çıktım. Onlardan ayrıldım. Nereye gidersem gideyim beni bulabileceklerini biliyordum. Ben kraliçeydim. Gücüm diğer cadılar için bir şafak yıldızı gibi yol gösterirdi. Onların pusulaları gibiydim. Işığımı en güçsüz cadı bile yoğunlaştığında fark edebilirdi. Bir kaç ay ormanda kendi halimde takılıp yaşadıktan sonra insanlar arasına karışmaya karar verdim. Artık bir normal kadar sıradan görünüyordum. Parlak ve ışıltılı beyaz tenim köylüler gibi kararmış ve yer yer kirlerle kaplanmıştı. Gözlerim artık ferini kaybetmişti. Işıldamıyordu. Üzerimdeki eski kıyafetler yer yer erimiş ve bazı yerleri sökülmüştü. Etek uçlarım yürürken ve avlanırken çalılara takılmaktan parça parça olmuştu. Tıpkı terk edilmiş veya kaza geçirmiş aciz bir çocuk gibi görünüyordum. Yardıma muhtaç ve acınası. Tam istediğim gibi. Yavaş yavaş başlarda parlak bir ışık olarak gördüğüm kulübeye doğru ilerledim. O gün hiç bir şey de yememiştim. Enerjim en düşük seviyedeydi. Kulübenin kapısına yaklaştığımda ayağım bir taşa takılınca yere kapaklandım. Düşerken çıkardığım sesle kapı aralandığında gülümseyerek gözlerimi kapattım. Beni kendilerinden sanacak lanet bir insan soylu ailenin evine bu şekilde yerleşmiş oldum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD