Aylin cocuklugundan beri teyzesini neredeyse hic gormedigi için ve teyzesinin bu babasina olan nefretinden kaynakli olacak ki ona hic bir zaman teyze diyemedi ve de demek de istemedi. ona bundan dolayi hep semra hanım şeklinde hitap etti ve bu surumdan karsi tarafta da bi rahatsizlik olusmadigi aşikar idi.
semra hanim orta boylu bir kadindi. uzaktan bakildiginda bir edebiyat ogretmeni oldugunu anlayacaginiz sekilde giyinirdi. uzun kivircik siyah saclari vardi. yuzune baktiginiz da genc iken guzel oldugu fakat ilerleyen zamanda agir seyler yasayip yiprandigi aşikar idi. guzelligine dair tek kanit yesil yesil parlayan gozleri idi.
- O KORKAK CİĞERİ 5 PARA ETMEZ BABAN OLACAK ADAM NE DEMEYE İNSAN İÇİNE ÇIKAMAZ OLDU SANIYORSUN YOKSA!, diye masaya yumrugunu vurarak bağırdı. etraftaki herkes onlara dogru bakti seslerini kesip. aylinde yerinden sicramisti bir an için. bir sure sessiz bir sekil de birbirlerine bakar iken aylin sakin bir tonla semra hanimin sinirlerini yatistirmaya calismak icin koluna nazik e donkundu ve yuzunde acima ifadesiyle ona egilerek sanki yavru bir kediye konusur gibi konusmaya basladi semra hanima.
- o sizin kiz kardesinizdi, benim ise annem. beni lutfen hor görmeyin butun bu olan biten her şeyi bilmek istiyorum.
aylinin bu ses tonu ve el kol hareketi ise yaramis olacak ki semra hanimin kafasinda bir seyler oturdu ve ayline daha da egilerek yaklasarak.
- peki o zaman küçüğüm dinle beni, dedi.
Aylin Semra Hanım'ın gozlerinde daha once hic belirmeyen keskinlikte bir ateş gördü. bu ates zaten normal gozukmeyen kadina hepten delilik katmisti. ve de basladi anlatmaya:
- çocukluğun hakkinda ne hatirliyosun bilmem ama aklinda mutlu bir aile tablosu kaldığı belli bu kadar rahat ve normal bir sekilde bu cinayetin pesine düştüğüne göre. Su an aklın çok karışık baban ile mi ilgilensen bu cinayet dosyasi ile mi ilgilensen emine hanima mi ugrasan yoksa seni ihanete ugratan ahmaktan intikammi alsan hic birini siraya koyamiyorsun, dedi seri bir şekilde. Aylin apisip kalmisti adeta. emine hanimi nerden biliyordu, hadi onu gec bir sevgilisi oldugunu ve ona ihanette bulundugunu nerden biliyordu bu kadin. aylin korkmaya baslamisti. bu teyzesi olacak kadini omuru hayatinda 2 kere ya gormus ya da girmemis idi ama hakkinda bu kadar guncel bilgiyi nasil biliyordu. titremeye basladigini hissetti aylin ama bunu karsi tarafa belli edemez idi. semra hanimin bu kadar fazla şeyi biliyor olmasi zaten zor zaptettigi sinirlerini hepten germisti. nasil belli etmeden lafa baslayip hayretini gizliye ekti bilmiyordu ki zaten teyzesi semra hanim da buna izin vermedi.
- konumuz simdi senin bu konulari nasil ogrendigime sasirman değil, bir durdu dusundu kadin uzun uzun. parmaklarini cenesine koyarak gozlerini kısıp uzun uzun ayline bakti. ardindan tekrardan lafa basladi:
- tum bu isleri dusunur iken annenin öldürülmesi ihtimali hic aklindan gecmedi di mi ? ahmak! anlasana artik bu deminden beri bahsettigim turlu turlu seylerin hepsi birbiri ile baglantili. ayri ayri konukar değil. her biri birbirini takip eden bir dizi olaylar silsilesinden ibaret.
Aylin masaya ilk oturdugu andan itibaren kadinin biraz zir deli olduguna inandirmisti kendisini fakat artik istese bile kadini dalgaya alamiyordu. kadinin akli gayet yerindeydi. agzindan cikan her sey de gercek. en azindan o esnada boyle bir izlenim veriyordu kadin. bu durum aylinin kadinin henuz anlatmadigi gercekler sayesinde bile gerilmesine neden oluyordu. aylin kadinin agzindan babasi ile alakali bisey duymaktan ise masadan kalkip kosarak uzaklasmayi sececegini biliyordu.
- senin baban her seye sahipti. mutlu bir es guzel 2 kiz evladi, evi, bahcesi, huzuru… fakat bunlarin hic biri ona hic bir zaman yetmedi. o para istiyordu. ama sadece para değil. paraya hukmetmek istiyordu. bu ugurda her seyini harcamaya da hazir idi. sizi bile. annen babana ne var ki cok aşık idi. yillarca bir tek bu konu yuzunden baban ile kavga etmiştir. fakat ne etti ise bu huyundan vaz geçiremedi onu. yalan yok baban da anneni seviyordu fakat o paraya aşık idi. Emre adinda bir dingil arkadaşı vardi. askerlik arkadasi idiler. bunlarin kafasi ayni idi, bu lari anlatir iken semra hanim cantasinin cebinden tutun paketi cikarip bir cigara yakmisti ve uzaklara dalip adeta o ani yasiyormus gibi anlatmaya devam etti.
- ikisinin de dini de imani da para idi. gunun birinde bu Emre babani da yanina alip hazine avcılığına basladilar. ve tabi gayri resmi olarak. aslinda para da buldular ve fakat hemen ardindan yakalanip cezalarini çektiler. yani anlayacagin bir baltaya sap olamadilar.
Semra Hanım'ın anlattıkları, Aylin'in zihninde fırtınalar koparıyordu. Odanın içindeki sessizlik, Semra'nın hüzünlü sesiyle doldu. Aylin, bu sessizliği, zihnindeki karmaşık düşüncelerle dolduruyordu. Babasının geçmişi hakkında duyduğu her şey, onun kimliğini ve aidiyetini sorgulamasına neden oluyordu.
Semra'nın anlattıkları, Aylin'in babasının yaşamında gizli kalmış bir bölümü aydınlatıyordu. Babasının, geçmişte hazine avcılığına giriştiğini ve bu maceranın onu nasıl şekillendirdiğini öğrenmek, Aylin için büyük bir sürpriz olmuştu. Ancak bu sadece başlangıçtı. Semra'nın anlatımındaki detaylar, Aylin'in babasının karakteri hakkında daha fazla soru işareti uyandırıyordu.
Semra'nın dudaklarından dökülen her kelime, Aylin'i daha da derin bir sorgulamaya sürüklüyordu. Babasının sırları, belki de ailesini tehlikeye atmıştı. Aylin, bu gerçekle yüzleşmek zorundaydı. Ancak bu, kolay bir süreç olmayacaktı.
Babasının eski arkadaşı Emre'nin adı da hikayenin içine girmişti. Onun da babasının hayatında nasıl bir rol oynadığını öğrenmek, Aylin'in daha da meraklanmasına neden olmuştu. Annesinin ölümü ve babasının gizemli geçmişi arasında bir bağlantı olabilir miydi? Aylin, bu sorularla boğuşurken, Semra'nın anlatımına daha fazla odaklanıyordu.
Semra'nın hikayesi, Aylin'in kendi kimliğiyle ve aidiyetiyle hesaplaşma sürecini hızlandırmıştı. Babasının karanlık geçmişi, genç kadının iç dünyasında fırtınalar koparıyordu. Ancak bu fırtınadan, Aylin'in daha güçlü ve aydınlanmış bir şekilde çıkması gerekiyordu.
Aylin, Semra'nın hikayesinden aldığı ipuçlarıyla babasının gerçek yüzünü görmeye kararlıydı. Bu, belki de geçmişin karanlık koridorlarında bir yolculuk olacaktı. Ancak Aylin, bu yolculuğa cesaretle adım atacak ve ailesinin sırlarını aydınlığa kavuşturacaktı.
semra hanimin anlattiklarinin devaminda Aylin'in babasının hazine avcılığına olan tutkusu, ailesinin yaşamında bir dönüm noktasıydı. Babasının bu tutkusu, ailenin yaşamını derinden etkiledi ve Aylin'in çocukluğunu gölgede bıraktı. Babası, hazine avcılığı maceralarına daldıkça, ailesinden uzaklaşır ve Aylin'in hayatında yeterince yer bulamazdı. Annesi, bu durum karşısında çaresizdi ve sürekli endişe duyardı. Babasının tutkusu, aile içinde gerilimlere ve kavgalara neden olurdu. Aylin, bu kavgaları dinlerken ve ailesinin mutsuzluğunu gözlemledikçe, kendi içinde bir çatışma yaşardı.
Babasının hazine avcılığı macerası sadece ailesini değil, aynı zamanda köy halkını da etkilerdi. Babası ve arkadaşının yaptığı kazılar, köy halkı arasında hoşnutsuzluğa ve endişeye neden olurdu. Köylüler, topraklarının yabancılar tarafından karıştırılmasına ve huzurlarının bozulmasına izin vermek istemezlerdi. Bu durum, köylülerle babasının ve arkadaşlarının arasında gerilim yaratır ve zamanla tırmanarak şiddetli bir çatışmaya dönüşürdü.
Aylin, Semra Hanım'ın anlattığı bu hikayeyle kendi geçmişi ve ailesinin karmaşık ilişkileri hakkında daha derin bir anlayışa sahip olmaya başladı. Babasının tutkusu ve yaşadığı macera, Aylin'in kimliğini ve değerlerini şekillendirmişti. Bu hikaye, Aylin'in kendi köklerini ve ailesinin geçmişini anlaması için bir yol haritası sunuyordu. Aylin, bu hikayenin izlerini takip ederek, kendi kimliğini ve ait olduğu dünyayı keşfetmeye kararlıydı.
semra hanim konusmaya devam ediyordu fakat sanki konusmuyordu da film seyrettiriyordu gibi idi.
Köy mezarlığı, sisin örttüğü geceye bir hayalet gibi yayılmıştı. Ay ışığı, eski taş mezar taşlarının üzerinde dans ederken, Aylin'in babası ve Emre, köy halkının unutulmuş hikayelerinin izinde altın aramaya koyuldular. Hafif bir rüzgar, yapraklar arasında fısıldayan eski efsaneleri taşıyordu, fakat bu iki adamı durduracak bir şey değildi.
Derin kazılar, toprağın içinde saklı olan zenginlikleri gün yüzüne çıkardı. Titizlikle kazdıkça, geçmişin izlerini takip ederek, altının parlak parıltısı onlara göz kırpmaya başladı. Ancak, bu parlaklık, onların hayatlarına sızacak bir karanlığın habercisiydi.
Altını ellerine aldıkları an, atmosferde bir değişim başladı. Sessizlik, ani bir fırtına ile bozuldu ve gökyüzü siyah bulutlarla kaplandı. Yıldırımlar altın yığınlarını hedef aldı, göz kamaştıran ışıklar altında altın parçacıkları parıldadı. Babası ve Emre, doğa olaylarının tuhaf bir rastlantı olduğuna inanmaya çalıştılar, ancak altının lanetinin işaretleri daha da belirgin hale geldi.
Altın kazançları, onları sarıp sarmaladı ve ruhlarını ele geçirmeye başladı. Babası, paranın büyüsüne kapılarak sürekli hazine peşinde koştu, uykusuz geceler geçirdi ve zamanla akıl sağlığını yitirdi. Emre ise, altının kışkırtıcı cazibesine kapılarak açgözlülüğüne yenik düştü. Daha fazlasını istedi ve bu uğurda her şeyi riske atmaya hazırdı.
Ancak, kazandıkları altın, ailelerinin huzurunu yok etti. Aylin, babasının bu altın lanetinden etkilenmesiyle aile bağlarının zayıfladığını gördü. Babası, altının lanetinden kaçmaya çalışırken ailenin geçmişini unuttu ve sonunda trajik bir şekilde annesinin ölümüne neden oldu. Aylin, bu lanetin ailesine getirdiği acıyı gördükçe, içinde bir fırtına kopuyordu. Artık onun için tek amaç, ailesinin lanetten kurtulması ve yeniden huzura kavuşmasıydı.
Aylin tum bu hikayeyi dinlerken gerginlikten ve hayretten gozleri yasarmis idi. kadinin anlattigi hic bir sey gercek olamazdi. aylinin babasi oyle hurafelere inanan biri değildi. cok akilci ve bilincli hareket eden bir adamdi. fakat bunlar dogru degil ise neler olmustu da bu hale gelmisti her şey. kadinin tipinde zaten her ne kadar teyzesinde olsa bir siyirmislik var idi. ve fakat ucu ya oz annesinin hayatina gercekten dokunuyor ise. annesinin trafik kazasindan öldüğünü biliyorsu su vakte kadar fakat buna dair en ufak bir sey gormemisti aylin. hem o vakit arabalari dahi yoktu. fakat aylinin yasi kucuk oldugundan kaynakli daha once hic bu kadar detaylica dusunmemi ve ustune yogunlasmamisti bu konunun. derin bir vicdan azabi duymaya basladi. kendi oz ve oz annesi hakkinda nasil bu kadar rahat bir kabulleniste bulunabilir idi. aylin kadina soru sormak istedi fakat nereden basliyacagini bile bilmiyordu. ve hatta konusmaya calistigimda sesi cikacak miydi ondan bile emin değil idi. zor nefes alabiliyordu. karsisinda ki teyzesi olacak kadin ise sanki aylinin bu durumundan zevk alircasina adeta arkasina yaslanmis bacak bacak üstüne atmış parmaklarinin arasindaki sigarayi dudaklarina buyuk bir zevk ile goturup yaknizca onu seyrediyordu. aylin sonunda kendisinde konusup soru sorma gucunu bulup lafa başladı:
- şayet anlattiklariniz dogru olsa dahi. bu hazine avciligi ile annemin kardesimin ve cok alakasiz bir evde yasayan bir ailenin ölümü ve babamin adi ile ve hatta beni aldatan sevgilimin dahi ne gibi bir ortak noktasi olabilir bu durumda.
- butun kotulukler tek bir yanlışlığa bakar.
- sorumun cevabi bu degil! , artik sinirlenmeye baslamisti aylin. Burnundan soluyordu. buraya geldigi ilk andaki o dinginliği ve arastirmaci ruhu ile su an ki ruh halinin alakasi bile yok idi ve konusmasina devam etti:
- ne yani sacma sapan bir hurafe sirf babam topragi kazdi diye butun bu insanlar oldu oyle mi. butun bunlar yalnizca köy efsanesinden ibaret. neden ise bu turden seyler hic sehirler de olmaz. nerede bir cahil cuhela egitimsiz kesim var hep onlari bulur. bu hikayeler cok para ediyo olsa gerek!
tum bunlari aylin hizli hizli tek nefeste konustu. kadin da hayret ki kilini bile kipirdatmadan onu dinledi. lafini bolmeye hic niyeti yoktu. birakti izim verdi ki zehrini akitsin. kadinin bu rahatligi aylin icin barfagi tasiran son damla oldu. zank diye sandalyeden dikildi. bir hisim ile ceketini ve cantasini aldi masadan ve arkasini donup hizli hizli sert adimlar ile gidecekti ki birden arkasini donup son bir sey soyleme geregi duydu. yuzunu burusturarak bakti semra hanimin suratina:
- hem benim babam boyle hurafelere inanacak adam degil. bir lanet vardiysa bile sizden bulastigi aşikar!, dedi ve gene ayni ofke ile arkasini donup hizli ve sert adimlar ile kafeden cikiyordu ki semra hanimin tok sesimi arkadan duydu. ses oldugunca duygu icermiyordu:
- o uyarici kabusu görmeseydin suan burada olur muydun peki sence?
Aylin'in ruhu, duyduklarıyla sarsılmıştı. Babasının altın lanetiyle boğuşması ve ailenin dağılmasını görmek, onun içsel dünyasında derin bir yara açmıştı. Günler geçtikçe, karanlık düşünceler ve endişeler onu sarıp sarmaladı. Artık sadece ailesinin acısını dindirmek ve lanetten kurtulmak istiyordu.
Bu duygusal yıkım, Aylin'in psikolojisini alt üst etmişti. Gece rüyalarında altının lanetini gördü, gündüzleri ise korku ve endişe içinde sık sık huzursuzdu. Zamanla, kendi ailesinin parçası olmaktan bile utanır hale geldi. Kendisini bu lanetten uzaklaştırmak için, kaçışın tek yolunun İstanbul'a dönmek olduğuna karar verdi.
Eşyalarını hızla topladı, hiçbir iz bırakmadan İstanbul'a gitmeyi planladı. Sakarya'ya uğramadan, ailesinin yaşadığı o kasvetli yerden uzaklaşmak istiyordu. İstanbul'un karmaşasında kaybolmak, belki de geçmişin izlerini silmeye yetecekti. Ancak, içindeki karanlık duyguların ve ailesinin acısının kolayca unutulmayacağını biliyordu.
Bir an önce bu lanetten kaçmak isteyen Aylin, kendisini İstanbul'un kalabalığına bırakarak, belirsiz bir geleceğe doğru yola çıktı. Ancak, içindeki buhranın ve ailesinin lanetinin onu kolayca bırakmayacağını biliyordu. İstanbula gittigimde orada da ugrasacagi farkli sorunlar vardi. ilk nasta eski sevgilisinden evinin anahtarini almasi gerekiyordu. tabi kendisini rahat birakmiycakti hemen cunku telefonda da gayet israrci davranmisti. muhtemelen ayrilmamak için türlü türlü bahaneler siraliycakti. neyse aylin bunun oyle boyle ustesinden gelir idi. istanbula gitmeyi ip ile cekiyordu. evine varip direk sicacik yatagina uzanmayi tum bi sacmaliklardan uzakta bir hayat surup sabah da uyanip ise gitme hayali suan ona o kadar çok cazip geliyordu ki.