CİNAYET

2051 Words
Aylin, İstanbul'a varışının ardından kendini huzurlu bir atmosferin içine bırakmaya karar verdi. Eve girdiğinde hemen odasına geçti. İçindeki karmaşayı ve yorgunluğu bir kenara bırakarak rahatlamak için sıcak bir banyo yapma ihtiyacı hissetti. Suyun altında durduğunda, bedenini saran sıcak su, adeta günün tüm yorgunluğunu alıp götürüyordu. Duş başlığından akan su, sanki ruhunu arındırıyordu. Aylin, gözlerini kapayıp bu anın keyfini çıkardı. Duştan çıktığında, yumuşak bir bornozla bedenini sardı ve hafifçe terlediği hissi onu biraz daha gevşetti. Yatağının kenarına oturdu ve yorganını düzeltirken, odasındaki sakin atmosferin keyfini çıkardı. Kısa bir süre sonra yatağının üzerine uzandı, hafif bir film açtı ve ekranın karşısına geçti. Filmi izlerken, zihni yavaş yavaş gevşemeye başladı. Gözleri ekrana kilitlendi, ama düşünceleri hala gün boyunca yaşadığı olaylardaydı. Filmin ilerleyen sahneleriyle birlikte, Aylin'in gözleri yavaş yavaş kapanmaya başladı. Yorgunluğun ve stresin etkisiyle, uykunun kollarına bıraktı kendini. Film sesleri hafifçe arka planda çınlarken, Aylin'in nefesi yavaşladı ve düzenli bir ritim kazandı. Yatağın yumuşaklığı ve sessizliği, onu hızla uykuya daldırdı. Uykusunda, belki de rüyalarında, Aylin huzurlu bir yerde buldu kendini. Gökyüzüne bakan bir kumsalda ya da sakin bir ormanın içinde dolaşırken, endişeleri ve stresi geride bıraktı. Uyandığında, yenilenmiş ve dinlenmiş hissedecekti. Bu kısa ara, onun için bir nevi iyileşme ve yeniden doğuş anı olacaktı. Sabahın erken saatlerinde, Aylin'in gözleri yavaşça açıldı. Oda, hafif bir gri tonla aydınlanırken, perdenin aralığından sızan güneş ışıkları odanın içine yumuşak bir ışıltı serpiyordu. Yatağın sıcaklığında biraz daha kıvrılarak uyanma anının tadını çıkaran Aylin, etrafında yayılan sessizliğin ve huzurun keyfini çıkardı. İçindeki hafiflik ve dinginlik, yeni bir günün başlangıcının getirdiği umut ve enerjiyle birleşiyordu. Yataktan kalktığında, odanın serin havasıyla karşılaştı. Hafif bir esinti, perdelerin uçuşarak dans etmesine neden oluyordu. Aylin, yataktan kalkıp pencereye doğru yürüdü ve perdeleri yavaşça açtı. İstanbul'un sakin sokakları, sabahın erken saatlerinde bile hafif bir hareketlilik sergiliyordu. Uzaktan gelen araç sesleri ve kuş cıvıltıları, şehrin uyanışını müjdeliyordu. Banyoya geçtiğinde, sıcak suyun altında kendini buldu. Suyun yumuşak dokunuşuyla gevşeyen kasları, geçmiş günlerin yorgunluğunu silip atıyordu. Saçlarını yıkarken, zihni boşaldı ve sadece anın keyfini çıkarmaya odaklandı. Duştan çıktığında, havluyla vücudunu kuruladı ve yumuşak bir bornoz giydi. Mutfakta basit bir kahvaltı hazırladı. Taze ekmek kokusu, odanın içine yayılarak midesini gıcıkladı. Bir fincan kahve eşliğinde, balkona geçti. İstanbul'un gökdelenlerine ve boğazın serin sularına karşı bir fincan kahve eşliğinde manzaraya karşı, iç huzurunu buldu. Doğanın güzellikleriyle bütünleşmek, ona huzur veriyordu. Ancak, düşünceleri aniden Yasin'e kaydı. Eski sevgilisiyle geçirdiği güzel zamanlar zihnine hücum etti. İlk başta mutlu anılar canlandı gözlerinde, ancak sonra yaşadığı acı hatırlanınca, yüzünde bir burukluk belirdi. Yasin'in ihaneti, Aylin'in kalbini derinden yaralamıştı. Ancak zamanla, bu acıyı kabullenmiş ve ileriye bakmıştı. Yasin'den alacağı evinin anahtarını alarak, geçmişi geride bırakacak ve yeni bir hayata adım atacaktı. Kıyafetlerini giyerken, içindeki huzuru hissetti. Bugün, yeniden doğmuş gibi hissediyordu. Gelecek için umut dolu bir heyecanla, evden çıktı. İstanbul'un sokaklarında yürürken, yeni bir başlangıcın heyecanını ve enerjisini taşıyordu. Geçmişi arkasında bırakarak, önünde açılan yeni bir sayfayla, yepyeni bir maceraya adım atıyordu. Aylin, arabasının direksiyonunda Funda Arar'ın şarkıları eşliğinde İstanbul'un sokaklarında ilerliyordu. Geçmişte yaşadığı acılar, geleceğe dair umutları ve şehrin gürültüsü arasında kaybolmuş gibiydi. Yolda giderken, aklına eski sevgilisi Yasin geldi. İkisinin ilişkisi, Yasin'in ihanetiyle son bulmuştu ve bu ayrılık Aylin'i derinden yaralamıştı. Ancak bugün, yeni bir başlangıç yapmaya kararlıydı. İş yerine vardığında arabasını güzelce park etti. Emniyet kemerini çözüp dışarı çıktığında, karşısında Yasin'i gördü. Beklenmedik bir karşılaşma olmuştu ve Aylin'in kalbi hızla atmaya başladı. Ancak hemen toparlandı ve adımlarını kararlı bir şekilde atmaya başladı. Yasin'in bakışları, onun içsel çatışmasını daha da derinleştiriyordu. Ancak Aylin, bu karşılaşmayı bir fırsat olarak görmeye kararlıydı. Geçmişte yaşadığı acıları geride bırakmak ve yeni bir başlangıca adım atmak için bu karşılaşmayı bir vesile olarak gördü. Kararlı adımlarla Yasin'in yanına yaklaştı ve onunla yüzleşmek için kendini hazırladı. Yasin'e karşı duyduğu karışık duyguları bastırmaya çalışırken, aklından geçenler arasında geleceğe dair umutlarının da yeşermesi vardı. Bu karşılaşma, Aylin için bir dönüm noktası olabilirdi. Aylin'in adımları kararlıydı ve Yasin'in yanına vardığında onunla yüzleşmekten kaçınmadı. Geçmişte yaşananları konuşmak yerine, geleceğe odaklanmayı tercih etti. Yasin'in şaşkın bakışları arasında, Aylin kendine olan güvenini yeniden kazanmış gibi hissetti. Belki de bu karşılaşma, ona yeni bir başlangıç için gereken cesareti vermişti. yasin korkak ama riyakar bir ses ile: - nerelerdeydin bunca vakit? nasil bana haber vermezsin? - sen kimsin yasin? bana ihanet ettikten sonra hala hayatimda olabileceğini mi sanıyorsun? - ne yani benden ayriliyor musun? - soylememe gercekten gerek var mi? - sen bensiz yapamazsin! - esas senle yapamiyorum yasin ve bunu fark etmek bende nasil bir çığır açtığını anlayamazsin. ben neymisim be dedim. hatta bunu bana fark ettirdiğin icin sana minnettarim. bu minnet borcumu evimin anahtarini alarak ödemek istiyorum. burdan cikarken posta kutusuna koyarsin. sana kolay gelsin, dedi sakin bir sekilde ve merdivenlerden yukariya butun zarafetiyle cikip ofisine gecti. yasin ise kapanan kapinin ardindan oylece agzi acik ve çıldırmış bir halde kalakaldi. normalde aylin ona laf anlatirken cilgina donerdi ve sonunda kendisinin cok bagirdigini dusunup yasinden ozur diler ve yasinin ne yaptigi unutulur giderdi. bu iliski uzun zamandir boyle devam ediyordu. simdi ise aylin dedigi seylerin yasin anlamis anlamamis hic umurunda degil icindeki butun zehiri sakin bir sekilde akitip yasinin ne anladigini veya ne dusundugunu umursamadan arkasina donup gitti. ve evin anahtarini istiyordu. saka gibiydi. kalicak yerinin olmadigini bilmesine ragmen evinden kovuyordu onu. ki normalde boyle bir durumda yasin Aylini vicdansizlik ile suclar aylin ise vicdan azabindan kivranirdi. fakat bu sefer yasin aylini vicdansizlikla suclama firsatini bile bulamadi. yasinin bir tarafi ofise cikip her yeri dagitmak istedi. ama aklina daha iyi bir fikir geldi. aylin bir an da bu kadar değişmiş olamazdi. sadece bir anlik gaflete gelip baskasiyla beraber olmustu ve bu durum yasinin hayatina mal olamazdi. buna izin veremezdi ayline 1 sans daha vericekti. ondan sonra yapacagi her sey aklindaydi zaten. Sonunda, Aylin iş yerine girdi ve yeni bir günün başladığını hissetti. Geçmişte yaşadığı acıları geride bırakarak, önüne bakma kararı almıştı. Yasin'in karşısında gösterdiği cesaret, ona güç vermişti. Artık yeni bir başlangıca hazırdı ve önünde yeni bir hayatın kapıları açılıyordu. hemen kendi masasina gecip gelen arkadaşlarına gunaydin dedi. herkes onun bu kadar erken donmesine sasirmisti. is arkadaslari tatilden neden bu kadar erken dondugunu sordugunda. " bana calismamak iyi gelmiyor" cevabini verdi. ofis arkadaslari aylinin bu iskolik tavrina hep sasirirlardi ve hep gipta ederlerdi. esyalarini masaya biraktiktan sonra mutfaga gecip kendisine aci bir filtre kahve yapti ve masa basina oturmadan once ofisin terasina cikip pera manzarasina bakip kahvesini yudumlamak istedi. terasa cikmak icin merdivenle iki kat yukari cikti. teras cok buyuk olmasa da ofisin butun calisanlarina yetecek kadar el verisliydi ve de cok konforlu bir sekilde dizayn edilmiş idi. bir sure jej rengi tonlarinda puf koltuklar minderler ve sallanan hamak seklinde oturaklar vardi. ve yapay cimler ile tasarlanmis modern bir yapilanmasi vardi terasin. ayriyeten terasin manzarasi beyoglunun tarihi manzarasina ev sahipligi ediyordu. Aylin terasa adımını attığında, Beyoğlu'nun eşsiz manzarası karşısında kendini kaybetmiş gibi hisseder. Tarihi Galata Kulesi'nin yüksekliği gökyüzüne doğru uzanırken, eteğinde sıralanan eski İstanbul evleri adeta zaman tünelinde bir yolculuğa çıkarır insanı. Her penceresi ayrı bir hikaye saklar bu evlerin; kiminin perdeleri hala eski usul işlemelidir, kiminde ise zamanın yıpratıcı etkisi yüzeylerini oymuştur, ancak hepsi bir zamanlar burada yaşamış insanların hikayelerini anlatır gibidir. Aylin, bu evlerin arasındaki sokaklarda kaybolmayı hayal eder, geçmişin izlerini takip etmeyi, her köşede yeni bir sürprizle karşılaşmayı. İstiklal Caddesi'nin kalabalığı ve hareketliliği ise adeta şehrin nabzını hissettirir Aylin'e. Her an her şeyin olabileceği bu sokaklarda, insanlar birbirinden farklı hikayelerle doludur. Alışveriş yapanlar, sokak müzisyenleri, kafelerin önünde oturanlar, her biri kendi dünyasının kahramanıdır burada. Aylin, İstiklal'in kalabalığı arasında kendini bir parça daha büyük hisseder, bir parça daha önemli. Taksim Meydanı'nın geniş alanı, şehrin karmaşasını bir anda unutturur. Yeşilin ortasında huzurlu bir mola veren Gezi Parkı, Aylin'e dinginlik ve sükunet sunar. Parkın etrafını saran binaların arasından, Marmara Denizi'nin sakin suları belirir, adeta bir sonsuzluk duygusu verir. Aylin, bu manzaranın karşısında zamanın durduğunu düşünür, hayatın koşuşturmasından bir an için uzaklaşır. Beyoğlu'nun modern yüzü de unutulmaz bir görüntü sunar. Gökdelenlerin yükseldiği, teknolojinin ve ilerlemenin simgesi olan bu binalar, Aylin'e geleceğe dair umut verir. Ancak bu modernliğin içinde bile geçmişin izlerini görmek mümkündür. Eskiyi ve yeniyi harmanlayan bu manzara, İstanbul'un zengin ve çeşitli kültürel dokusunu yansıtır. Aylin, bu karışımın içinde kendini bulur, şehrin ruhunu içine çeker, bir an için her şeyi unutur. Aylin terasın kenarına yaslanırken, şehrin ritmiyle uyumlu bir şekilde nefes alır. İstanbul'un bu eşsiz manzarası, ona her zaman huzur vermiştir. Beyoğlu'nun gürültüsü ve karmaşası arasında bile bir tür dinginlik bulmayı başarır. Galata Kulesi'nin yüksekliğinden, İstanbul'un tarihini ve modernliğini bir arada görebilir. Bu manzara, Aylin'in içinde bir hissiyat uyandırır; belki de insanın tarihle, kültürle, yaşanmışlıkla olan bağının önemini hatırlatır. Aylin'in gözleri, sokaklardan geçen insanları izler. Her birinin farklı bir hikayesi olduğunu düşünür. Kimi telaş içinde geçerken, kimi keyifli bir yürüyüş yaparken, kimi de bir şeyler arayıp durur. İstiklal Caddesi'nin enerjisi, herkesi etkisi altına alır. Burası, İstanbul'un kalbidir ve her zaman canlıdır. Aylin, bu kalabalığın arasında kendini bir parça daha canlı hisseder. Terasın kenarında, Marmara Denizi'nin sakin suları Aylin'e huzur verir. Uzaklarda, adeta bir masal diyarı gibi görünen adalar, hayal gücünü harekete geçirir. Denizin sakinliği, Aylin'e iç huzuru verir ve stresini bir nebze olsun alır götürür. Bu manzaraya karşı Aylin'in içinde bir duygu karmaşası oluşur. İstanbul'un çeşitliliği, güzelliği ve karmaşıklığına karşı hem hayranlık hem de hüzün duyar. Bu şehirdeki her köşe, her sokak, her manzara bir hikaye anlatır. Aylin, bu hikayelerin içinde kaybolmak ister, her birinin parçası olmak ister. Son olarak, terasın ortasında bulunan masanın üzerinde duran kahve fincanı, Aylin'in bu anın tadını çıkarmasını sağlar. İstanbul'un eşsiz manzarasını seyrederken, zamanın nasıl geçtiğini fark etmez bile. O an, sadece o ve bu büyülü şehir arasındaki özel bir bağdır. Aylin, terasın taş döşeli zemininde ayaklarını uzatırken, gözleriyle Beyoğlu'nun tarihi manzarasını izler. Evlerin kırmızı tuğlaları, dar sokaklarının dolambaçlı yapısı ve uzaklarda yükselen Galata Kulesi'nin silueti, İstanbul'un tarih kokan atmosferini yansıtır. Güneşin yumuşak ışıkları, binaların üzerinde oynaşırken, şehir bir masal diyarına dönüşür. Mustafa'nın Aylin'in yanına gelmesiyle, terasın atmosferi daha da neşelenir. Mustafa, kibar bir şekilde Aylin'e yaklaşır ve kahve molası için terasa çıktığını belirtir. O da şehrin o eşsiz manzarasının keyfini çıkarmak istemiştir. Aylin, Mustafa'nın neşeli tavrıyla gülümser ve onu yanına davet eder. Birlikte terasın keyfini çıkarırken, İstanbul'un kalabalığından ve stresinden uzaklaşırlar. Mustafa'nın yakışıklı görünümü ve neşeli tavırları, Aylin'i etkiler. Siyah saçları ve beyaz teniyle, adeta bir film yıldızını andırır. Ancak onun çekici görünümünün ötesinde, Aylin, onun samimi kişiliğini ve eğlenceli karakterini takdir eder. Mustafa'nın sohbeti, Aylin'in içindeki gerginliği ve stresi hafifletir. İkili, kahvelerini yudumlayarak, günlük hayatın getirdiği konuları konuşurken, birbirlerinin şirketinin tadını çıkarırlar. İstanbul'un muhteşem manzarası, onların sohbetini daha da keyifli hale getirir. Güneşin batışıyla birlikte, şehirin ışıkları bir bir yanmaya başlar. Boğaz'ın serin esintisi, terasın atmosferine ferahlık katar. Aylin, bu anın tadını çıkarırken, içindeki huzuru ve mutluluğu hisseder. Mustafa'nın yanında olması, ona güven ve rahatlık verir. İkili, birlikte geçirdikleri keyifli zamanın tadını çıkarırken, İstanbul'un eşsiz güzelliklerine şahitlik ederler. Şehrin gürültüsünden ve karmaşasından uzaklaşarak, birlikte huzur dolu bir anın keyfini sürerler. Aylin, bu anı sonsuza kadar hatırlayacak ve Mustafa'nın dostluğunu değerini bilerek, onunla birlikte geçirdiği bu anı unutamayacaktı. yasinle beraberken mutfanain hic bu kadar sempatik bir karakteri oldugunu fark etmemisti aylin. demek ki gercekten de insanin yaninda tasidigi insan hayatina o kadar fazla etkisi oluyor ki insanin hayata bakis acisini bile degistirebiliyordu. aylin tum bunlari dusunurken mustafanin birden suratinin dustugunu hissetti ve ne oldugunu sordu. mustafa bir sure manzaraya karsi kayitsizca bakti ve derin nefes alip aylinin suratina bakti. durumu anlatmaya basladi ayline: - yillar once gorulen bir dava vardi. bilmiyor olabilirsin. sen buraya gelmeden cok once faili mechul olarak kapatıldı dosya. ben de babamin doneminden hatirliyorum zaten o kadar eski bir dosya. aylin birden butun gün topladığı enerjinin yavas yavas kendisini terk ettiğini hissetti. bacaklarini toplayim oturdugu yerden govdesini Mustafa'ya dogru çevirdi. - hangi dosya? - hangi adla bahsedildigini ben de bilmiyorum ama yasandigi donem de baya ses getirmis. izmirin bir koyunde yasanan cinayetler hakkinda. aylin korktugu seyin basina geldigini anlamisti. bu is bavulunu toplayi da istanbula donmekle hallolmamisti. ardindan mustafa konusmaya devam etti manzaraya bakarak. - cinayet demeye yurek ister gerçi. dosyanin detaylarini okuyunca katliam oldugu belli. aylin agzina goturdugu kahveyi oksurdu. ardindan mustafa elinden kahveyi alip hafif e sirtina vurdu. - iyi misin aylin ne oldu birden? - onemli deil mustafa birden bogazima kacti sadece. sen anlatmaya devam et. ilk defa duydum boyle bir dosyayi. ne oldu da yillar once yasanan bir cinayet simdi tekrar gundeme gelmiş. - yeni bir cinayet yasandi dün akşam. ve bu dosya ile baglantili olduğu aşikar. aylinin kalbi hizli hizli atmaya baslamisti ruhu cekilmis gibi sordu - maktulün adi ne - Emine adinda bir kadin
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD