4.BÖLÜM

1382 Words
4.BÖLÜM Sara ilk defa yüzünde bir gülümseme ile uyandı. Kendine şaşırıyordu normalde yüreğinde büyük ağrılarla uyanan kız artık içi kıpır kıpır, neşe dolu bir şekilde uyanıyordu. O sabah yine aklında binbir düşünce vardı ama bu defa kendi içindi bu kafasını kurcalayan düşünceler başkaları için değildi, başkalarının derdi hiç değildi. Nereye, nasıl gidebileceğini düşünüyordu hem de Queen ile yani sevdiği, hayallerini süsleyen adam ile. Mutluluğu havaya bile tesir etmişti. Ağaç dalları neşeli bir ahenkle hışırtılar çıkarıyordu. Hemen hazırlanmaya başlamak için harekete geçti ama önce doğanın güzelliğini izleyip olumlama yapmak istedi. Pencereyi açtı, derin bir nefes alarak ‘’bugün çok güzel bir gün, her şey daha da güzelleşecek. Bütün güzelliklere açığım.’’ Diye telkinlerde bulundu. Birden arkasını döndü sanki arkasından atlı koşturuyormuş gibi üstüne kıyafetlerini geçirip yola koyuldu. Yol boyunca şarkılar mırıldanıyor, neşeli bir küçük çocuk gibi seke seke yürümeye başladı. Queen’in olduğu sokağa varınca duraklayıp kendini toparladı. Onun karşısında şimdiden küçük bir çocuk izlenimi vermek istemiyordu. Her ne kadar onu görünce içindeki çocuk uyanıyor, karnında kelebekler uçuşuyor olsa da. Ağır adımlarla yürüdü ve Queen nihayet kadrajına girmişti. Hey! Diye bağırdı boş bulunarak. Yüzünün kıpkırmızı olduğunu hissettiği sıcaklıktan bahsetmişti. Resmen ateş basmıştı. Queen’in ona bakması ile bu sıcaklık daha da şiddetlenmişti. Kalbi küt küt atıyor, elleri titriyordu. Yürümeyi unutmuş gibiydi sanki. Çarpık çurpuk yürüyordu. Queen ile ortada buluştular. Sara soluklanmadan söze girdi. ‘’ İstanbul’a gidelim. Her zaman görmek isterdim orayı, filmlerde görüp büyülenerek izlerdim. Hem büyük hem iş olanakları fazla.’’ Queen, ‘’ Sence doğru bir karar mı veriyoruz Sara?’’ Sara hiç beklemediği bu cümle karşısında afallamıştı. ‘’ Doğru olmayan ne ki sana göre? Bir sonraki adımını düşünmeden kafasının estiğini yapan Queen’e bunu düşündürten ne? Queen, ‘’ Sensin Sara. Tek başıma olduğumda riskleri göze alabilirim. Sen olunca konu ister istemez sonraki adımları, bu işin getirilerini düşünmek gerekiyor.’’ Sara’nın gözleri dolmuştu. Queen’in onu düşünüyor olması duygulandırmıştı onu. Gözlerini kaçırıp koluyla gözyaşlarını silerek, ‘’ sen beni düşünme. Seninle olduğum her yerde güçlüyüm ben. Birlikte olduğumuz sürece aşılmayacak bir engelimiz kalacağını zannetmiyorum. Ve ekledi toparlanmış bir ses tonuyla: İstanbul?’’ Queen, kendine doğru çekip bağrına basarak Sara’yı ‘’ Sen nasıl bir şeysin böyle. Sendeki şeytan tüyü beni öyle bir etkiledi ki…’’ bir makas aldı yanağından ve ‘’Tamam o zaman hazırlıklar başlasın, İstanbul yolcusu kalmasın.’’ Gülümseyerek sarıldılar öylece. Sara heyecandan titriyor, kalp ritimlerinin şiddetine yetişemiyordu tabi. Birden kendini geri çekti.’’ Hadi o zaman başlasın hazırlıklar.’’ Diyerek koştur koştur evin yolunu tuttu. Gözü hiç kimseyi görmüyor kulakları işitmiyordu. Hemen eve geçti ne bir selam ne bir kelam etmeden direkt odasına geçip dolabın üstündeki valizi kaptığı gibi dolabında ne var ne yok attı valizin içine. Şarkılar mırıldanıyor, neşeyle yapıyordu işini. Annesi birden odaya girene kadar. Annesini görünce hemen kendini toparladı. Annesi kızının bu hallerinin sebebini öğrenmek için soru yağmuruna tutmaya başlayacaktı ki Sara hissetmiş gibi annesinden önce davranarak ‘’Sen sormadan ben söyleyeyim anneciğim. İstanbul’a gidiyorum. Bütün telaşımın sebebi bu.’’ Annesi şaşkın gözlerle ‘’ neden böyle yangından mal kaçırırcasına gitmeye karar vermeler. Hem o koca şehirde tek başına ne yapacaksın, nasıl yaşayacaksın sen kafayı mı yedin kızım.’’ Sara bir yandan eşyalarını yerleştiriyor bir yandan da annesine cevap yetiştirmeye çalışıyordu. Az önceki yüksek ses, kendinden emin tavırlardan eser yoktu çünkü annesine Queen ile gideceğini söylerse engel olacağını biliyordu. Geçiştirmek için ‘’Merak etme anne, orda başımın çaresine bakarım ben. Hadi eşyalarımı toparlamam lazım oyalama beni. Öptüm seni pamuk ellerinden.’’ Dolabında son kalan parçaları da valize atıp fermuarı çekti. Biraz abarttığını valizi eline alıp taşıyamayınca anladı ama iş işten geçmişti. Hemen aynaya baktı. Dağılan saçlarını düzeltti valizini güç bela sürükleyip odadan çıktı. Adımları bir deve kuşununki kadar büyük ve bir çıta kadar hızlıydı. Bir an önce Queen’in yanına varmak istiyordu. Nihayetinde de bu isteği gerçek oldu. Queen’i görür görmez hemen el sallamaya başladı. Queen onu fark etmişti. Sara valizini tutup hızlıca Queen’in yanına varmak için sürüklemek istedi ama yine valizin ağırlığı buna engel olmuştu. Queen bunu fark edince direkt yanına gitti valizi sürüklemeye çalışırken ‘’ kız bütün kıyafetlerini mi aldın, bu neden bu kadar ağır böyle’’ Sara gülerek, ‘’ havasını suyunu bilmediğimiz koca bir şehre gidiyoruz önlem almak iyidir. Orda zor durumda kalmaktansa işimizi garantiye almak daha iyi.’’ Queen’in eşyalarının olduğu yere varmışlardı. Eşyalardan kasıt ise bir seyahat çantası ve bir su matarası. Sara bunları görünce şaşkınlıkla sordu ‘’ bu kadar eşya ile mi gideceksin?’’ Queen dolu dolu bir valiz getiren kızın öyle tepki vermesine şaşırmamıştı. Hafif tebessüm ederek ‘’Evet, ne sandın akıllım. Eksiğimiz olursa oradan alırız koca şehirde aradığımızdan fazlasını buluruz.’’ Sara, ‘’peki o zaman hadi daha fazla vakit kaybetmeyelim. Yola koyulalım.’’ Queen, ‘’tamamdır hadi atla arkama o zaman.’’ Sara, ‘’ bu eşyalarla nasıl motorla gideceğiz delirdin mi sen.’’ Queen, ‘’ bak bunu akıl edemedim. Dur bizim muhtardan arabasını isteyelim bizim amcaoğlu bırakır bizi.’’ Bir koşu gidip amcaoğlunu çağırdı. O sırada Sara eşyaların başında bekliyordu. Çok geçmeden araba geldi eşyaları yükleyip yola koyuldular. Yaklaşık yarım saat sonra otogara varmışlardı. Hemen gişeden bilet işlemlerini halledip otobüse doğru yol aldılar. İstanbul için on beş saat yol gidecekleri. Uzun bir yolculuk onları bekliyordu. Sara ilk defa öyle bir yolculuk yapacaktı. Queen yollarda olduğu için alışkın olduğu bir durumdu. İkisi de heyecanlıydı ama. Yüzlerinden okunuyordu. Otobüs hareket etti. İkisi birbirine baktı. Yolculuk başlamıştı. İçleri kıpır kıpırdı yol boyunca sohbet etmekten çeneleri yorulmuş ama mola verilmese susmaya niyetleri yokmuşçasına huzurla ilerlediler. İlk molanın ardından mayıştıkları için Sara başını cama yasladı ve yolda gittikçe kaybolan ağaçların görüntüsünü seyre dalarak hafiften kapanan gözlerine izin vererek yolculuğu sürdürdü. Queen de başını koltuğun öbür yanına koydu o da kestirmeye başladı. İkinci bir molaya kadar gözlerini tek bir defa olsun açmadılar. Mola da uyanıp ihtiyaçlarını karşılamak için otobüsten indiler. Hava zifiri karanlık ve ayazdı. Tir tir titremeye başladı Sara. Bir an önce ihtiyaçlarını karşılayıp otobüsün sıcacık koltuklarına attılar kendilerini. Bu mola kısa sürmüştü. Bindikleri gibi muavin tüm yolcuları topladı ve otobüs hareket etti. Soğuk hava bir tokat gibi gelmiş kendilerine getirmişti onları. Artık gözlerinde uykuya dair tek bir belirti yoktu. Yolun geri kalan kısmını sohbet ederek geçirmeye devam ettiler. Zifiri karanlık nerde olduklarını görmelerine engel oluyordu. Yolu yarıladıklarını geçen zamandan anlamışlardı. Sohbet ede ede geçen yolcukları günün hafiften aydınlanması ile sona yaklaşıyordu. Son bir kısa molanın ardından yolculukları nihayete ermişti. O kadar uzun yolculuk ve uzun süreli oturmanın ardından yürümeyi unutmuşlardı resmen. Temiz hava, şehrin kargaşası ve değişik insan tipleri karşılamıştı onları. Şu an ne yapacakları ile ilgili herhangi bir planları da fikirleri de yoktu. Spontane gelişecekti her şey. Eşyalarını alıp kalabalıktan sıyrılarak köşeye çekilip düşünmeye başladılar. Ne gidecek yerleri ne de yol gösterecek bir tanıdıkları yoktu bunun üzüntüsünü yaşıyordu Sara. Queen bu düşünceli hallerinin üstüne ‘’Hadi gel Sara otostop çekeceğiz. Merkeze varınca ne yapacağımıza kara veririz. Sara şaşkındı. Otostop ne diye geçiriyordu içinden. İlk defa duyuyordu bu kavramı ve haliyle afallamıştı. ‘’Oto.. ne ne ? o ne oluyor?’’ diye sordu Queen’e .Queen gülümseyerek, ‘’ otostop yani, bir aracı durdurup bizi gideceğimiz yere kadar bırakmasını isteyeceğiz. Sara tedirgin olmuştu ilk defa karşılaştığı bu kavram ona telaşa sürüklemişti. Ne tanıdıkları biri var ne de gidecek bir yerleri. Telaşlı bir ses tonuyla ‘’ hiç tanımadığımız bu koca şehirde ne olduğunu bilmediğimiz bir insanın arabasına nasıl bineceğiz. Tehlikeli değil mi sence de?’’ Queen Sara’ya hak vermişti. Ama o an orada beklemektense bunu yapmak zorunda olduklarını düşünüyordu. Bunu uygun bir dille Sara’ya söyleyip güven verdikten sonra Sara’yı ikna etmeyi başardı. İkisi köşe de beklemeye koyuldu. Queen otostop çekmenin inceliklerini bildiğinden dolayı otostop çekmek için el hareketi yapmaya başladı. Sara anlamsız gözlerle bakıyordu birden gülümsemeye başladı. Neşeli bir ses tonuyla ‘’ ne yapıyorsun Queen’’ diye sordu. Queen küçük bir kız çocuğu gibi neşelenen kıza baktı ve gülümseyerek ‘’ otostop öyle çekilir akıllım. Hadi öyle durma sen de bana katıl da bir an önce biri durup bizi alsın. Sara da ona katıldı ve üç dakika geçmeden bir araba yanaştı yanlarına. Şaşkınlıkla bakıştılar. O kadar hızlı sonuç almayı ikisi de beklemiyordu. İkisi de toparlandı. Queen yanlarına yanaşan aracın penceresine doğru yanaştı durumu izah etti. Şanslarına iyi bir insan çıktı. Yabancı oldukları için onları uygun kalacak bir yere kadar götürdü. İkisi de çok mutlu olmuştu. Tedirginlikle başlayan yolculukları mutlulukla sonuçlandı. Buldukları pansiyonla anlaşıp yerleştiler. Henüz bir şey yapmamışlardı ama oturunca yorulduklarını anlamışlardı. Büyük şehrin karmaşası, alışkın olmadıkları ortamları yormuştu onları. Yer fark etmeksizin uzandılar kanepeye. Tek kelime etmemişlerdi. Sadece uzanmanın verdiği rahatlığın tadını çıkarmaya odaklanmışlardı. Beş dakika geçmeden uykuya dalmışlardı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD