3.BÖLÜM
Yeni gün bu defa çok güzel aymıştı. Sara bugün bir kuş tüyü kadar hafif hissederek açmıştı gözlerini. Dünün etkisi hala devam ediyordu. Heyecanla fırladı yataktan, penceresini açıp temiz havayı içine öyle bir çekti ki adeta bir balon gibi hapsetti içinde temiz havayı. Kuş cıvıltılarına kulak verdi ardından selamladı börtü böceği. Artık daha özenli çıkıyordu evden. İşe istemeye istemeye en paspal haliyle giden Sara’dan eser kalmamıştı. Heyecanla hazırlanıp en güzel kıyafetlerini giyinip bir çırpıda çıktı evden. Yine aynı yoldan büyük bir umutla yürümeye başladı. Sanki arkasından atlılar koşturuyormuşçasına hızlı hızlı yürüyor bir an önce Queen’i görmek istiyordu. Nihayet vardı Queen’in olduğu yere ama hayal kırıklığına uğramıştı henüz karşılaşmamıştı çünkü onunla. Sabırsızlanıyordu onu görmek için. ‘’Acaba gelmemiş mi bugün’’ diye geçirdi içinden üzülerek. Neyse ki bir güneş gibi belirdi karşısında ne üzüntü kaldı ne keder. Heyecanla yürüdü ona doğru. Ayaküstü hâl hatır sordular daha sonra Queen, ‘’gel şöyle otur, bir kahve içelim dedi.’’ Sara şaşkınlıkla kabul etti bu teklifi. Sohbet sohbeti açtı Queen ve Sara uzun uzadıya konuştu. Queen Sara ile önemli bir sırrını paylaşıp ondan bir ricada bulundu. Sara kulaklarını dört açmış dinliyordu onu. Queen başladı anlatmaya: ‘’ Ben şehir dışından neden döndüm biliyor musun peşimdeler çünkü borç batağına bulaştım. Varımı yoğumu bir heves uğruna kaybettim. Bana yardım edebilir misin?’’ Sara duydukları karşısında şaşkına dönmüştü. Ne yapacağını ne diyeceğini bilemiyordu. Tek bildiği canını istese vereceği bu çocuğa hayır diyemezdi ve ona yardım etmek zorundaydı. Sessizliğini koruyarak dinlemeye devam etti. Queen ‘’Biliyorum böyle birden bunları duymak şaşırttı seni. Beklemiyordun böyle bir şeyi belki de. Yardım etmek zorunda da değilsin. Sadece küçük bir ricaydı benimki.’’ Elini Sara’nın elinin üstüne koydu. Sara o sıcaklığı hissedip sessizliğini bozup iki kelime etmek istedi ama sözler adeta boğazına düğümlenmişti. Ufak bir yutkunmadan sonra cümlelerini toparlayıp ‘’ Elbette sana yardım etmek isterim ama elimden ne gelir bilemiyorum. Ne kadar bir miktara ihtiyacın var?’’
Queen: ‘’Teşekkür ederim Sara. Senin gibi melek bir kızın bana yardımcı olacağından hiç şüphem yoktu. Yüklü bir miktar borcum var ama sen bana ne kadar getirebilirsen ben de üstüne ekleye ekleye toparlarım.’’
Sara: ‘’ Peki, bu konuyu yine konuşuruz. Benim şimdi gitmem gerekiyor.’’
Yeni bir yükü sırtlanıp dalgın dalgın yola koyuldu. Çalıştığı para ancak ailesini geçindirmeye yetiyordu. Yeni bir iş bulsa vakti yetmezdi ikinci bir işte çalışmaya. Ne yapacaktı bu yük diğer yüklerden daha ağırdı çünkü sevdiği adam ondan ilk defa bir şey rica etmişti... Sara iş yerine varmıştı. Dalgın dalgın tüm gününü geçirdi. Artık o heyecanından eser yoktu. Yorgunluğu ikiye katlanmıştı. Âmâ aklına takılan bir şey olmuştu Queen’in heves dediği şey neydi nerden bulaşmıştı bu borç batağına. Tam bunu düşünürken Queen’i gördü karşısında o kadar dalgındı ki oraya vardığının farkına bile varmamıştı. İrkilerek duraksadı.
Queen: ‘’korkuttum mu seni’’
Sara: ‘’ Kusura bakma, dalmışım.’’
Queen: ‘’Gel oturalım biraz.’’
Sara aklındaki sorulara cevap almak umuduyla oturdu. Oturur oturmaz da direkt sordu sorusunu vakit kaybetmek istemediğini belli edercesine. ‘’Sabah bahsettiğin konuyla ilgili aklıma takılan soruyu sormak istiyorum. Heves uğruna borç batağına girdim dedin heves dediğin neydi?’’
Queen: ‘’ Küçük hevesler işte anlarsın ya gençlik hevesleri. Birkaç küçük oyun oynamak istedim ama büyük hasarlara yol açtı maalesef.’’ Queen bunları söylerken gayet rahattı.
Sara bu rahatlık karşısında gerilmişti. Queen yerine kendisi geriliyor evham yapıyordu. Cevabını almış uzaklaşmıştı oradan. Queen’in konuşmasına müsaade etmemişti. Dinlemek istemiyordu çünkü yeterince yorgun hissediyordu. Ardına bakmadan uzaklaştı. Queen ise ardından bakakalmış ama tek kelime etmemişti. Sara Düşünceli bir şekilde evin yolunu tuttu. Eve vardı varır varmaz kendini odasına attı. Annesi arkasından gitti kızının bu halinin sebebini öğrenmek istedi. Ama Sara tek kelime etmiyordu. Annesi bu duruma endişelenmişti. Kızının üstüne gidip neler olduğunu öğrenmek için çabaladı ama sonuçsuz kalmıştı bu çabaları. Bir süre yalnız bırakmak üzere kalktı kızının yanından. Annesi çıkar çıkmaz Sara’nın gözyaşları akmaya başladı. Ne yapıp edip bu sorunu çözmesi gerekiyordu. Hemen sabah olup da Queen ile görüşse diye dua ediyordu çünkü bunu tek başına halledemeyecekti. Sara bu düşüncelerle uykuya daldı. Gözlerini açtığında sabah olmuştu ve o kadar fazla uyumuştu ki başı çatlayacak gibiydi. Öyle bir ağrıyı ilk defa yaşıyordu. Hemen üstüne bir tişört ve pantolon geçirdiği gibi kendini yola attı. Dünkü özenen halinden eser yoktu. Bir an önce Queen’in yanına gidip bir plan yapmak istiyordu. Hızlı adımlarla yürüdü bir an önce vardı ve Queen’e hiçbir şey demeden kolundan tuttuğu gibi dışarı çağırdı.
Sara: ‘’Gel şöyle otur seninle konuşmam gerek.’’
Queen: ‘’Sakin ol ne bu tedirginlik. ‘’
Sara: ‘’Sakin olamam. Üzerime bir yük bıraktın ve çekildin. Şimdi beni dinle. Sana yardım etmek istiyorum ama benim de annem hasta ve bakmamız gereken beş tane küçük kardeşim var. Gel seninle başka bir şehre gidelim. Orada çalışır hem senin borcunu öderiz hem de annemin tedavisi için güzel bir hastane buluruz. Ben de ailemi oraya alırım. Var mısın?’’
Queen şaşkındı: ‘’Ne dediğinin farkında mısın sen. Şaka yapıyor olmalısın.’’
Sara: ‘’Şaka yapar gibi bir halim var mı? Risk ise risk. Var mısın, yok musun?’’
Queen: ‘’Nereye gideceğiz ki Sara? Hem sen aileni ardında bırakıp nasıl gideceksin bu durumda. Bence bunu bir kez daha düşünmelisin.’’
Sara: ‘’Ben teklifimi sundum ve oldukça kararlıyım. Evet benim için zor olacak ama başka oluru yok. Sen de iyice düşün hemen karar vermek zorunda değilsin. Bu hafta sonuna kadar düşün. Ne de olsa her gün birlikteyiz artık’’ diyerek ayaklandı ve ‘’tekrar görüşürüz’’ diyerek uzaklaştı oradan.
Yine bir ton düşünceyi sırtlanıp heybesine koyuldu yola. Yaptığı şey doğru muydu yanlış mıydı bilmiyordu ama kararlıydı. Hem belki de önüne güzel fırsatlar çıkardı ve hayal ettiği her şeyi gerçekleştirme imkânı doğardı. Her şeye bir çözüm bulunur diye düşündü ama bu durumu annesine nasıl açıklayacaktı işte bu durum onu kilitliyordu. Annesi kesinlikle ılımlı bakmayacaktı bu duruma ve çok üzülecekti ama Sara kararlıydı. Hem ailesi hem Queen ve en önemlisi kendisi için en etkili kaçış yolu buydu.
Bugün iş yoktu. Sara sadece Queen ile anlaşma yapmak için yola koyulmuştu. Eve dönüş yolunu tuttu ve annesine durumu uygun şekilde açıklamanın yollarını düşünmeye koyuldu. Eve varmıştı. Önce kardeşlerinin yanına gitti onlarla oyunlar oynayıp daha sonra annesinin yanına gidecekti. Kendine biraz daha zaman tanıyıp düşünme payı yaratıyordu. Biraz düşünüp cesaretini topladıktan sonra bol köpüklü iki kahve yapıp annesinin yanına geçti. Önce anne kız havadan sudan sohbet etti sonra Sara bir yolunu bulup ıkına sıkıla konuya girdi. Annesi kızının son günlerdeki halinden ve şu anki tavrından dolayı tedirgini ve ne yazık ki beklenen oldu. Sara konuya başlamadan önce annesinin ellerini tutup onu sakinleştirmek istedi.
Sara: ‘’anneciğim sen ve kardeşlerimi ne kadar sevdiğimi biliyorsun. Sizler için her şeyi yaparım. Ve ben bunun için bir karar verdim. Şehir dışına gidiyorum. Orda bir iş bulup, düzen kurup sizleri de yanıma alacağım. Hem senin tedavin için güzel bir hastane bakarım. Şehir dışında imkanlar daha iyi biliyorsun. ‘’ Sara konuştukça annesinin yüzünden üzüntü akıyor en sonunda bu üzüntü gözyaşlarıyla birleşiyordu. Sara lafını bitirip de annesine bakınca fark etti bu durumu.
Anne, ben biliyordum senin davranışlarından anlamıştım bir şeyler çevirdiğini diye söylene söylene, ağlaya ağlaya konuştu. Sara annesinin böyle tepki vereceğini biliyordu. Anne: ‘’sen gidersen kardeşlerine kim bakacak, bu halimle beni bir başıma mı bırakacaksın’’ diye kızını bu kararından yıldırmaya çalışıyordu.
Sara çok kararlıydı bu kararından dönmeye niyeti yoktu ama annesine de bir şeyler olmasından korkuyordu. Annesini sakinleştirmeye çalışarak kararının kesinliğini de belli etmeye çalışıyordu. ‘’Anneciğim, sizin için gideceğim. Orada bir düzen kurup hemen sizi de yanıma alacağım. Bir kez olsun benim de kararıma saygı duyun, bu zaman kadar sizi hiç üzmedim şimdi de izninizi alıp kalp kırmadan gitmek istiyorum. ‘’ diyerek kararlı bir şekilde kalktı ayağa. Annesi orada tek başına kaldı. Boş gözlerle bakıyordu. Kapı açıldı ve eşi geldi yanına. Bu halini görünce endişelendi hastalığıyla ilgili bir durum olduğunu zannetti. Yanına oturdu. ‘’Ne oldu diye sordu.’’
Kadın: ‘’Sara dedi ve yutkundu.’’
Adam telaşlı ses tonuyla: ‘’ne oldu Sara’ya’’ diye sordu.
Kadın: ‘’ şehir dışına gitmek istiyormuş. Orada iş bulup bizi de yanına alacakmış sonra.’’ Bunları dedikten sonra gözyaşlarını tutamadı.
Adam eşini sararak, ‘’ o kadar üzme kendini ben de üzüldüm ama kızımız artık reşit. Kendi kararlarını kendi alabilir. Onun için de bizim için de zor olacak ama tamam demek yakışır bize. Canını sıkıp hırpalama kendini.’’
Anne gözyaşlarını sildi. Kocası haklıydı belki de. Her zaman kontrolcü olmak yıpratıyordu her iki tarafı da. Kendini toparladıktan sonra Sara’nın yanına gitti. Müjdeli haberi vermek için sabırsızlanıyordu çünkü Sara’nın ne kadar mutlu olacağını biliyordu. Sara’nın yanına gitti. Sara üzgündü ilk başta hiç ses çıkarmadı sonra ‘’ Beni vazgeçirmeye geldiysen konuşmayalım anne. Kararım kesin benim. Birbirimizi üzmeyelim.’’
Anne: ‘’Yok kızım. Babanla konuştuk. Orada kendine dikkat et yeter ki. Herkese güvenip sırrını açma.’’ Demek için geldim.
Sara şaşkın ve mutluydu. ‘’yaşasın’’ diyerek sarıldı annesinin boynuna. ‘’Teşekkür ederim anneciğim, teşekkür ederim. Merak etmeyin, dediklerinizi uygulayacağım.’’
Anne kızının mutluluğuna gölge düşürmemek için dışarı çıktı. Sara hemen telefona sarılıp Queen’e ulaşmak istedi ama numaraları olmadığını unutmuştu. Heyecandan yerinde duramıyordu. Şu an gitse Queen’i yerinde bulur muydu bilemiyordu. Saate baktı gecenin bir yarısı olmuştu. Sabah olmasını iple çekerek uykuya dalmayı bekledi.
Gözüne uyku girmiyordu. O kadar heyecanlıydı ki bir o tarafa bir bu tarafa doğru dönüp durdu. Bir ara uykuya dalmış gözlerini güneşin doğuşuyla açmıştı. Hemen yataktan fırladı. Üstünü hızlıca düzeltip giyinerek çıktı. Koşuyordu bir an önce Queen’e varıp müjdeli haberi vermek için sabırsızlanıyordu.
Nihayetinde vardı ve bütün sesiyle Queen diye bağırdı. Queen sesin geldiği tarafa doğru döndü. Sara koşarak boynuna sarıldı. Heyecanın yaptıramayacağı şey yoktu. Birden ne yaptığının farkına varıp geri çekildi. Hafif bir mahcubiyet hissediyordu ama hiç umursamadan ‘’ Gidiyoruz Queen. Ailemle konuştum. Önümüzde hiçbir engel yok. Ne zaman, nereye gideceğimize karar verdikten sonra gidebiliriz. Queen, Sara kadar heyecanlı değildi ama onun hevesini kıracak bir şey yapmamaya da özen gösteriyordu.
Queen gülümseyerek ‘’ çok sevindim Sara. Tamam biz bunları etraflıca konuşup karar verdikten sonra harekete geçeriz.’’ Dedi.
Sara: ‘’Tamamdır. Hadi ben gidiyorum daha yapılacak bir sürü işim var.’’ Dedi ve bir ceylan gibi seke seke uzaklaştı oradan. Eve varana kadar vakit akşamı bulmuştu. Kendine birkaç kıyafet, ıvır zıvır almıştı. Evde Sara’nın neşesi konuşuluyor, kardeşleri ondan ufak tefek hediyeler istiyordu. Sara neşeyle cevaplıyordu onları. Sonra kalktı ve güzel bir uyku çekmek için yatağına gitti. Yepyeni bir hayata, hayallerinin gerçekleşebilme ihtimaline kucak açarak yumdu gözlerini.