Dönüş yoluna çıkmamız tam üç gün sürmüştü. Babamın burada olduğunu duyan bir arkadaşı durumu kötü olan bir hastası için hastaneye yardıma çağırmıştı ve bizde beklemek zorunda kalmıştık. Şule gelirken ona kendi boyunda bir oyuncak bebek almazsak bizi eve almamakla tehdit etmişti. Bizde babam yokken Şule'nin istediği oyuncak bebeği bulabilmek için tüm şehri dolaşmıştık ve en sonunda bulmuştuk. Bu kadar büyük oyuncak bebeği kucağında bile taşıyamazdı.
Eve varmamıza az bir yolumuz vardı. Hava kararmak üzereydi. Olduğum yerde sabırsızca sallanıp duruyordum ki telefon gelen bildirim sesiyle çaldı. Mesajı açıp baktım.
'Gitmeden veda edebilmek isterdim ama yola çıkma vaktim geldi, otobüse yetişmeliyim. Ağabeyime telefonu yanımda taşıma konusunda söz vermiştim ama ben teknolojiden uzak bir gezgin olmak istiyorum bu yüzden telefonu evde bırakacağım. Seni seviyorum ve hep kalbimde olacağını bilmeni istiyorum. Sen de kendini sev ve hayallerinin peşinden git. Hoşça kal!'
Kalbim hızlı çarpıyordu. Aradım ama telefon kapanmıştı. Oturduğum koltukta delirmek üzereydim. Nereye gidiyordu. Havaalanı? Otogar? Mesajı tekrar tekrar okudum. Otobüs yazmıştı. ''Baba otogara gidelim.'' dediğimde çatılan kaşlarını ön aynadan görebiliyordum.
''Otogarda ne yapacaksın?'' diye sordu.
''Baba lütfen, yalvarırım otogara gidelim.'' sesim ağlamaklı çıkmıştı.
''Kerem neler oluyor?'' Bu defa annem sormuştu.
''Lütfen sadece otogara gidelim. Söz sonrasında size hiç sorun çıkarmayacağım. Lütfen bir şey sormayın sadece gidelim.''
''Umarım geçerli bir sebebin vardır.'' Babam sözlerinden sonra otogara giden yola saptı. Durmadan ''Biraz daha hızlı.'' diyordum ama hız kurallarını asla ihlal etmiyordu. Bütün kırmızı ışıklar bana inat uzun uzun yanıyordu.
Otogara girdiğimizde arabadan fırlarcasına indim ve etrafta koşturmaya başladım. Nereye gideceğini bilmiyordum? Hangi peronda olabileceğine dair bir bilgim yoktu. Samanlıkta iğne arıyordum.
Gördüğüm her otobüse binen insanlara bakıyordum. İnsanlar üzerime tuhaf bakışlarını yönlendirmişti. Annemle babam beni durdurmak için uğraşıyordu. Ne aradığımı bilmiyorlardı. Ümidimi kaybettiğim anda kızıl saçlarını gördüm. Batan güneşin altında parıldıyordu. Otobüse binmek üzereydi. ''Hande!'' diye bağırarak koşmaya başladım.
Kaç kez bağırdım bilmiyorum ama sonunda sesimi duydu ve otobüsün basamağında durup geri döndü ve beni görünce geri indi.
Karşısında durduğumda nefes nefeseydim. Yüzünde hüzünlü bir gülümseme oluşmuştu. Tutup kendime çektim ve sıkıca sarıldım. ''Gitmeni istemiyorum ama git.'' dedim. ''Hayallerini sıkıca tut ve onları yaşa. Sadece yaşarken kalbinin bir köşesinde ben de olayım.'' Ağlamaya başlamıştım.
''Hep kalbimde benimle olacaksın.'' Onunda sesi titriyordu. ''Seninle gidebilmeyi çok isterdim ama sen benim aksime çok iyi bir evlatsın ve aileni hayal kırıklığına uğratmazsın.''
Şoför otobüsün kornasına bastı. Gitmesi gerekiyordu ama sarılmayı bırakmak istemiyordum. Tüm kokusunu içime çektim ve hapsettim. Geri çekildiğinde onunda gözleri yaşlıydı. Otobüsün ilk basamağına çıktı ama ellerim hala ellerine kenetliydi. ''Seni her şeyden çok seviyorum. Sakın unutma ve en ümitsiz anlarında bunu hisset.''
Hande de karşılık verdi. ''Ben de seni çok seviyorum. Sen de bunu sakın unutma ve mutlu ol. Gerçekten mutlu ol.''
''Hoşça kal!'' dediğimde son kez gülümsedi.
''Hoşça kal!'' dedi ve elimi bıraktığında otobüsün kapısı kapandı.
O günden sonra bitip, tükenmiştim. Hayat akıp gidiyordu ve ben sadece durup izliyordum. Günler geçiyordu, haftalar geçiyordu ve ben öylece duruyordum. Hande ne yapıyordu, bilmiyordum. Neredeydi, bilmiyordum. Zor bir durumda mıydı yoksa mutlu muydu, bilmiyordum. Babam ve annem o gün ile ilgili tek kelime söylememişlerdi. Ne diyeceklerdi ki. Hande gitmişti. Zaten görüşemiyordum.
Dönem başlıyordu ve şimdi evimden ayrılma vaktimde gelmişti. Bir kez daha yola çıktık. Yol bitti yurda geldik. Hayat öylece akıp geçti ama yine durup izlemeye devam ettim.
Babam, annem ve Şule hepsi veda edip gitti ama yine izlemeye devam ettim. Derse gittim, hocalar sürekli bir şeyler anlattı ama ben izlemeye devam ettim.
Sabah okula gitmek için uyandığımda o kadar çok uykum vardı ki yatağın davetini geri çeviremedim.
****************
''Kerem ve Hande ayrıldı. İkisi de henüz on sekiz yaşındaydı ama aşkları büyüktü.''
''Kerem'i anlayan tek kişi Hande'ydi. İkisininde hayalleri vardı ama aralarındaki tek fark Hande cesurdu Kerem ise korkak.''
''Kerem'e korkak demek biraz haksızlık olmuyor mu? Sonuçta ailesine karşı çıkıp Hande ile görüştü, ona son kez veda etti.''
''Güldürmeyin beni. Kerem korkağın tekiydi öyle olmasaydı o otobüse Hande ile birlikte binerdi.''
''Peki, bu ayrılık sonrası Kumsal ne yaptı?''
''Kumsal mı? Onunda hayatı da bitmek üzereydi ama farkında değildi.''