19

902 Words
Genç kız kendine geldiğinde yerde kumların içine yarı gömülmüş halde yatıyordu. Bacaklarının üstünde ağırlık yapan bir dal parçası vardı. Yattığı yerden doğruldu ve üzerindeki kumların etrafa saçılmasını seyretti. Dal parçasını tutup kaldırdı ve kenara attı. Tamamen ayağa kalktığında her yer sessizliğe bürünmüştü. Sevdiği adam yoktu. Rüzgar getirmişti ve yine getirdiği gibi götürmüştü. Bir süre sağa sola koşarak onu aradı ama bulamadı. En sonunda oturup hıçkırarak ağlamaya başladı. İlk defa böyle acı veren bir hüzün hissediyordu. Saatlerce bu şekilde ağladı. ''Senin gibi olmak istemiyorum.'' dedi. *** ''Kerem, Oğlum bak biz geldik.'' ''Hayır, mutlu olmaya devam et. Hayatım çok acı. Hiç mutluluk yok.'' **** Genç kız ağlamayı bırakıp ayağa kalktı. ''Mutlu olmalıyım. Geçmişi geçmişte bırakmalıyım.'' diyerek çölde yürümeye devam etti ama bu defa da karşısında gölge adamlar belirdi. ''Hayır, hayır şimdi olmaz.'' Koşmaya başladı ama gölge adamlar ondan hızlıydı. Çok geçmeden yakalandı. ''Bırakın beni.'' diye çırpınıyordu ama boşunaydı. *** ''Bir haftadır bu halde. Çözüm bulamayınca sizi aramak zorunda kaldık.'' ''Anladım müdür bey. Hadi bakalım evlat. Gidiyoruz.'' ''Bırakın beni.'' *** Genç kız çırpındı çırpındı daha çok çırpındı. Bir süre sonra gölge adamlar bir arabaya oturttular ve hareket ettiler. Nereye gidiyorlardı bilmiyordu. Kalbinde aşk acısı kök salmış nefes almasını engelliyordu. Şehre girdiler ve araç gürültüleri arasında ilerlemeye devam ettiler. *** ''Daha gelmedik mi? Onu burada tek başına bırakmayacaktık. Neden böyle oldu ki? Kerem anneciğim lütfen. Beni korkutuyorsun.'' ''Han ile olmak istiyorum. Kalbim acıyor.'' ''Bilinçli konuşmuyor. Az kaldı.'' *** Araba durduğunda gölge adamlar genç kızı arabadan indirdiler. Genç kız karşısında duran büyük binaya baktı. Nereye gelmişlerdi böyle? Gölge adamlar kolundan tutup yürüttüler. Kaçmak için bir fırsat kolluyordu. *** ''Başına dikkat et. Kapıya çarpma.'' ''Hayatım sakin ol. Arkadaşıma haber verdim. Oğlumuzla ilgilenmek için bekliyorlar.'' ''Nasıl sakin olabilirim? Ne olduğunu bile bilmiyoruz.'' ''Kaç. Kurtul onlardan. Kaç yoksa tutsak olacaksın. Özgürlüğünü verme.'' ''Kerem, oğlum kimle konuşuyorsun?'' ''Bilinci açık değil. Sana cevap vermez.'' *** Genç kız ayağı burkulmuş gibi numara yaptı ve elleri gevşeyen gölge adamlardan kaçmaya başladı. Koştu, hiç durmadan, hızını azaltmadan aralıksız koştu. Gölge adamlar sürekli peşindeydi. Yorulmak kelimesini zihninden sildi ve sadece koştu. *** ''Kemal, sonuçlar çıktı mı?'' ''Koş, durma koş!'' ''Bilinci bulanık. Söyledikleri mantıksız.'' ''Bazı şüphelerimiz var ama teyit etmemiz gerek. Bu durumu nasıl açıklayacağımı bile bilmiyorum.'' ''Lütfen, lafı dolandırma. Ben de doktorum. Açıkça söyle.'' *** Genç kız koşmaya devam etti. Gölge adamlar gözden kaybolduğunda koşmayı bıraktı ve bağırdı. ''Neden koşayım? O gitti, kalbim acıyor. Neden savaşayım? Ne olacaksa olsun. Artık yalnızım. Bir başımayım ve hayat hiç güzel değil.'' İlerideki uçurumu gördü ve yavaşça oraya doğru yürüdü. Rüzgar saçlarını savuruyordu. Uçurumun kenarındakinin yüzü ileriye dönüktü. Yürümeye devam etti. Adımları durduğunda diğeriyle hem yan yanaydı hem karşı karşıyaydı. ''Neden kaçmadın?'' dedi genç adam. Genç kız cevap verdi. ''Sen neden hayatına devam edemedin.'' ''Nasıl edeceğimi çözemedim.'' dedi Kerem ve Kumsal karşılık verdi. ''Hayatına devam edebilmeyi çözseydin ben de özgürlüğümle, mutluluğumla yaşardım. Her şeyi yine eline yüzüne bulaştırdın. Kabul et, yaşamak sana göre değil. Mutlu olmayı beceremiyorsun.'' ''Sen de tek bir üzüntüyle mahvoldun. Yaşamak bu mu? Yaşamın içinde hüzün de olur.'' Kumsal, Kerem ile aynı anda başını gökyüzüne kaldırdı. ''Şimdi ne olacak? Bak söylenenleri duyuyorsun. Bunun son bulması gerekiyor. Artık ayrılmamız gerekiyor.'' Yüzleri birbirine döndü ve göz göze geldiler. Zihinleri sessizliği bozdu. Bir uçurumun kenarında aynı anda, farklı yerlerde, iki yaşamla, tek nefesle... Biz biriz, biz ayrıyız, biz iki farklı yaşama sıkışmış tek vücuduz. Hangimiz gerçeğiz, hangimiz değiliz? Her şeyi bitirecek tek bir adım gerekli! Adımı atmak kolay, zor olan o adımı kimin atacağı. Sen mi? Ben mi? İkimiz de biriz ama aynı zamanda farklıyız. Seçim şansı senin yani benim. Unutma; ya tamamen yok olacağız ya da sadece birimiz hayatta kalacağız. Hangimizin gerçek olduğunu bulman gerek. Rüzgâr saçlarımızı savuruyor ve kader kaleminin kırılmasını bekliyor. Fazla düşünmeye gerek yok. Ben senim, sen ise bensin. Biri gittiğinde diğeri de gidecek ya da gitmeyecek... Dedim ya; önemli olan gerçek olanı bulmak. Hadi bir karar verelim. Tek bir hayat yaşadık fakat iki hayata tanıklık ettik. Hangisini yaşamak isteriz, hangisini istemeyiz? Önemli olan gerçeklik mi? Yoksa kalpten gelenler mi? Karşılıklı iki uçurum, ikisinin de ucunda birer nefes ve atan tek bir kalp. Gerçek kim? Hayal kim? Tik tak vuran saniyeler hangisi için son bulacak? ''Sen, bensin.'' dedi biri karşısındaki uçurumda sarı saçları savrulan genç kıza. ''Hayır, asıl ben olan sensin.'' diye cevap verdi diğeri yeni uzamaya başlamış sarı saçları gözlerine perde görevi gören genç adama. Genç adam tüm gücüyle haykırdı. ''Gerçeği nasıl ayırt edeceğiz?'' Mavi gözleri parıldadı genç kızın, ''Yaşamak için uyanmak gerek, uyanmak için ise ölmek gerek.'' ''Ben zaten yaşıyorum ama sen nasıl var oldun bu hayatta?'' Bu sefer sesi boğuk çıkmıştı genç adamın. ''Unutma!'' dedi genç kız ''Ben senim ve sen bensin.'' İki ayrık ruh ilk defa tezatlıklardan vazgeçmiş ve aynı anda hareket etmeye başlamıştı. Her zaman birinin hareket etmesi için diğerinin durması gerekmişti ama bugün başkaydı. Tek bir gerçeklik kapısı vardı ve yine sadece biri bu kapıdan geçecekti. Yaşadıkları hayatı tarif etmesi imkânsızdı ama yine de sözcüklere can vermek gerekirse; bir rüyada gerçeği yaşamak gibiydi ya da bir gerçeklikte rüya görmek gibi. Koşarak hiçbir çıkışa varamamak ya da hareket etmeden çıkışı bulmaktı. Ve en önemlisi birbirini tamamlayan iki yapboz parçasıydı hayatları ve artık ayrılma zamanı gelmişti. Kayaları yerinden oynatacak kadar güçlü bir rüzgâr esiyordu ama tek bir kum tanesi bile uçmuyordu. Bedene bürünmüş iki ruh dikkatle diğerini izliyordu. Birer adım attılar uçuruma doğru ve bir adım daha. Durmak için artık çok geçti. Kalan son adımı da attıklarında iki beden de boşlukta süzülmeye başladı ve bir yaşam son bulurken bir yaşam can buldu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD