Genç kız yattığı yumuşak yatakta uyandığında güneş ışıkları yüzüne ışıklar saçıyordu. Sarı saçları bu ışıkta parıldıyordu. Yattığı yerden doğruldu ve gerinerek kaslarını esnetti. Yataktan çıkıp bulunduğu odadan ayrıldı.
Otelin lobisine indiğinde kahvaltı yapan konukların olduğu yemek bölümüne baktı ama aç değildi. Otelden dışarı çıktı ve yürümeye başladı. Yaz güneşi yakıyordu. Hayat güzeldi ama en güzeli özgürlüktü.
Yürürken otogarı görünce düşünmeden oraya gitti ve ilk kalkacak olan arabaya bindi. Nereye gittiğini dahi sormamıştı ki çok da önemli değildi. Araba hareket ettiğinde dışarıda akıp giden dünyaya baktı. Zihni berraktı ama kim olduğunu bilmiyordu. Sonra isminin Kumsal olduğunu hatırladı ve bir özlem duygusu hissetti. Yabancıyı özlemişti. Hayatında kimseyi geçmişten geleceğe taşımazdı ama yabancıyı unutamamıştı ve bu özlemle onu da yanında taşıyordu.
Yol geçti gitti ve araba son durakta durduğunda o da inmek zorunda kaldı. Sokaklarda yine amaçsızca yürümeye başlamışken gördüğü bir inşaat dikkatini çekti. Şekli çok garipti. Merakına yenik düşerek yakından bakmak için yaklaştı. Çalışanlardan birine tam olarak ne yapıldığını sordu.
''Burası mı?'' üstü toprakla kirlenmiş adam konuşmaya devam etti. ''Burası bir alışveriş merkezi olacak.''
Kumsal hala anlayamamıştı. ''Ama şekli çok garip.''
''Evet, özel tasarım. Soyut şekil mi ne, öyle bir şey diyorlar bir şeye benzemiyor ama bakan bir daha bakıyor.'' Adam güldü.
O esnada genç bir adam elindeki bir takım çizgiler ile geldi. ''Güney cephesinin hesaplamalarında bir yanlışlık var.''
Kumsal düşünmeden genç adamın elindeki çizimleri alıp bakmaya başladı ve yanlışlığı anında fark edip düzeltti. ''İşte artık mükemmel.'' diyerek çizimleri geri verdi.
Genç adam karşısındakine baktı. ''Sen de kimsin?''
''Hiç kimse. Sadece anına misafir oldum. Hoşça kal.'' diyerek yürümeye devam etti.
Bazen gittiği yerlerde böyle ilgi çekici değişik mimarisi olan binalar görüyordu ama tasarımın kime ait olduğunu bilmiyordu ki hepsinde de mutlaka bir aksilik oluyordu ve düzeltmelerine yardım ediyordu.
Bugün arabalar durmamak için sözleşmişlerdi ve bütün gün yürümek zorunda kaldı. Bazen acıktığını hissediyordu ama sonra tekrar tokluk hissi geliyordu. Bedeni zindeydi, oldukça canlıydı.
Güneş batarken girdiği bir sokakta gölge adamlarla karşılaşınca tekrar kaçmaya başladı. Koşarken ayağı takıldı ve düşmek üzereyken biri elinden tutup koşmasına yardım etti. Kendisine yardım edene baktığında yabancıyı gördü. Kalbi mutlulukla doldu.
El ele uzun süre koştular ve sonunda gölge adamlardan kurtulunca durdular. Nefes nefese kalmışlardı. Yüzlerinde gülümseme vardı. ''Hey, beni neden kurtardın?'' diyen Kumsal mutluydu.
Yabancı ''O adamları kafaya takmamalısın sadece sana engel olmak istiyorlar ama sen hayatından vazgeçme.'' dedi.
''Koşmak acıktırdı gidip yemek yiyelim mi?''
''Olur.'' diyen yabancıyla birlikte yürümeye başladılar. Uzun bir süre yürüdüler kaçarken şehirden uzaklaşmışlardı. Şehre geri girmek üzereyken Kumsal adımlarını durdurdu. ''Hiç aç değilim. Hadi gel dans edelim.''
Yabancı sadece uyum sağladı ve kenardaki başak tarlasının içine girdiler. Sadece zihinlerinde çalan müzikle dans etmeye başladılar. Elleri, bakışları birbirine kenetlenmişti. Aşkın sıcaklığı etraflarını sarmıştı. Kumsal yabancının kulağına fısıldadı. ''İsmini öğrenmek istiyorum. Belli ki nereye gidersem gideyim sen de benimle olacaksın. O zaman isminde seninle birlikte gelsin.''
Yabancı aynı şekilde fısıldadı. ''Han.''
''Kumsal.''
''Gönlümdeki aşk denizinin kumsalı.'' diyen Han Kumsal'ı etrafında bir tur çevirip tekrar belinden kavradı. ''Bir ömür böyle dans edebilirim.''
''Olur.'' diyen genç kız kıkırdadı. ''Bugüne kadar geçmişteki herkesi geçmişte bıraktım asla yanımda taşımadım ama seni bırakamıyorum. Benliğime öyle bir işledin ki artık nereye gidersem gideyim hep benimle olacaksın.''
Han konuşmaya devam etti. ''Hep seninle olmak bıkmayacağım tek şey. Bundan asla şikayetçi olmayacağım.''
Danslarına devam ederken Han birden durdu ve Kumsal'ın elinden tutup koşmaya başladı. Kumsal neler olduğunu sormaya fırsat bulamadan gölge adamların geldiğini gördü. Bir kez daha kaçmaya başlamışlardı. Bu defa fazla inatçıydılar. Pes etmiyorlardı.
Şehre girdiklerinde koşmaya devam ediyorlardı. Karşılarına çıkan binaya girmek zorunda kaldılar. Girdikleri yer bir okuldu. Gözlerine kestirdikleri bir odaya girdiler. Burası spor odası olmalıydı. İçeride değişik spor aletleri vardı. Öğrencilerin oynaması için toplar, minderler, halkalar ve daha bir sürü şey.
Yumuşak minderlerin üzerine uzandılar. ''Sanırım güvendeyiz.'' diyen Han genç kızın saçlarını okşadı.
Kumsal bu ilgiden memnundu. ''Senin yanında kendimi hep güvende hissediyorum.''
''Bir gün ayrı kalırsak.'' Han'ın bu sözlerinin devamının gelmemesi için Kumsal konuşmasına engel oldu.
''Rüzgar, yollarımızı bir şekilde buluşturacak. Sonsuz ayrılık bizim için olamaz. Aksi olsaydı bu kadar çok yollarımız kesişmezdi.''
Han genç kızın sarı saçlarına küçük bir buse kondurdu. ''Hadi gözlerini kapat.'' dediğinde genç kız uyum sağladı. ''Yıldızları görüyor musun? Aralarında uçuyoruz.''
Kumsal gözleri kapalı bir elini havaya kaldırdı ve olmayan bir şeye dokunur gibi yaptı. ''Bizim yıldızımızı buldum. Ne kadar da parlak!''
Han'da genç kız gibi gözlerini kapatmıştı. O da elini havaya kaldırdı ve diğerinin elini bulup tuttu. ''Evet, çok parlak ve çok güzel. Gökyüzündeki en nadide yıldız bize ayrılmış.''
Bir süre daha gözleri kapalı zihinlerindeki yıldızların arasında yolculuk ettiler. Gözlerini açtıklarında bakışları birbiriyle buluştu. Nefesleri havada birbirine karışıyordu. Kalpleri sıcacıktı. Küçücük odadaki büyüyü hissetmemek imkansızdı ki birden kapı açıldı ve ikiside havaya sıçradı.
''Siz de kimsiniz?'' diyen yabancıya suçüstü yakalanmış bakışlarla baktılar ve ilk akıllarına geleni yapıp odadan hızla çıkıp koşmaya başladılar. Okuldan çıkıp bir süre daha koştular ve koşmayı bırakıp durduklarında kahkahalarla gülmeye başladılar.
Kumsal, ''Gölge adamlardan kaçalım derken beden öğretmenine yakalandık.''
Han bu sözlerle daha çok güldü. ''Yakında koşu maratonuna katılırız.''
''Hadi gidelim.'' Kumsal yanındakinin elini tutup yürümeye başladı.
Karşılarına çıkan ilk restorana girdiler. İkisi de büyük boy birer pizza istedi. Gelen sıcak pizzaları yerken sohbetlerine devam ediyorlardı.
''Nasıl oluyorda böyle kafana göre gezebiliyorsun? Ailenle hiç görüşmüyor musun?''
Kumsal gelen cevapla elindeki pizza dilimini geri bıraktı. ''Ailem nerede olduğumu bilmiyor. Evden ne zaman kaçtığımı hatırlamıyorum bile.''
''Seni merak ediyorlardır.''
Genç kız oturduğu sandalyeye sırtını dayadı ve derin bir nefes aldı. ''Merak ediyor olabilirler ama evde olsam ne olacak ki? Onların istediği hayatı yaşamak zorunda kalacağım. Ebeveynler çocuklarının üzerinde her türlü hakları olduğunu sanıyorlar ve onları kukla gibi yönlendirebileceklerini falan düşünüyorlar.''
Han genç kızın gözlerinin içine baktı. ''Haksızlar mı? Sonuçta onlar büyük, bizden daha tecrübeliler.''
Kumsal ofladı. ''Tabiki haksızlar. Neden mesleğime onlar karar versin ki? Neden eve geri dönüp Kerem gibi bir hayat yaşayayım ki?''
Han teslim olurcasına ellerini kaldırdı. ''Hayat senin kimse karışamaz. Bu konuda daha fazla konuşmayacağım.''
Pizzalarının geri kalanını sessizlik içinde yediler ve restorandan çıktılar. Biraz daha yürümüşlerdi ki karşılarına tekrar gölge adamlar çıktı. Bu defa çok inatçıydılar. Vazgeçmiyorlardı. Bir kez daha kaçma zamanı gelmişti.
El ele tutuşup koştular. Tam kurtulduk dedikleri anda gölge adamlar tekrar ortaya çıkıyordu. En son koşmayı bıraktıklarında zaman kavramını yitirmişlerdi. Günler geçmişti ama süresi belirsizdi. sürekli takip ediyorlardı. En son kaçarken bir çıkmaz sokağa girmişlerdi.
''Yakalanmak istemiyorum.'' diyen Kumsal Han'a üzgün gözlerle baktı. ''Yakalanırsam hayatım biter.''
''Buna izin vermeyeceğim.'' diyen Han kararlıydı. Kumsal'ı belinden tutup kaldırarak sokağı kapatan duvarın üzerine çıkması için yardım etti. ''Git! Ben onları oyalarım.'' dediğinde Kumsal hayır anlamında başını salladı ve elini Han'a uzattı. ''Sen de gel. Yukarı çekebilirim. Birlikte gidelim.''
Han gülümsedi. ''Unuttun mu? Rüzgar isterse tekrar birleştirir. Git, hadi.'' Genç kıza arkasını dönüp gölge adamlara doğru yürürken Kumsal duvarın diğer tarafına baktı. Yine bir uçurumun kenarındaydı ama düşünecek zamanı yoktu ve kendisini öylece boşluğa bıraktı.