Bazen güneşin bana düşman olduğunu düşünüyordum. O kadar hızlı doğup batıyordu ki günlere yetişemiyordum. Yarın büyük gündü ve kendimi hazır hissetmiyordum. İstemsizce korkuyordum, gergindim. Evde benden daha gergin annem ve babam vardı. Kazanmalıydım başka çarem yoktu. Geleceğim ailem tarafından belirlenmişti ve bana düşen bunu başarmaktı.
''Kerem!''
Annemin bu kaçıncı seslenişiydi ama duymazlıktan gelmeye kararlıydım. Gözüm saate kaydı sekizi gösteriyordu ve hava kararmıştı.
''Kerem, hemen yemek için aşağı gel!''
İstemiyordum o masaya oturduğumda üzerimdeki bakışlar beni daha da kötü yapacaktı. Oturduğum yerden kalkıp hızla odadan çıktım ve arkamdan seslenmelerine aldırmadan evden kaçtım. Adımlarımın beni götürdüğü yer belliydi; Hande!
Pencerenin önünde durduğumda yerden küçük bir taş atıp cama attım. Çok geçmeden bana bakıyordu. Bu defa iğneleme yoktu, dalga geçme yoktu çünkü üzerimdeki yükü biliyordu. Pencerenin ardında kaybolduktan bir süre sonra kapı açıldı ve yanıma geldi. Konuşmadan sadece sarıldı. Rahatladığımı hissettim. Bir anda bütün yüküm uçtu ve dünyanın en özgür adamı oldum. Elimden tuttuğunda 'Nereye?' diye sormadan takip ettim.
Bir süre sona deniz kenarına geldiğimizde bizden başka kimse yoktu. Parmakları omuzlarımı sıktı. ''Biraz rahatla.'' dediğinde gülümsemeye çalıştım.
Yarın sınava girmeyecekti. Buradan gitmek, dünyayı gezmek tek hedefiydi ve bunu yapacaktı. Hayallerini gerçekleştirmesini istiyordum ama onsuz nasıl yaşanılır bunu bilmiyordum.
''Yarın sınav olduğunu şimdilik unutmaya ne dersin?''
''Denerim.'' Sesim güçsüz çıktığı için verdiğim cevaptan memnun olmadı. Ayağından ayakkabılarını ve çorabını çıkarıp denize doğru gitti. ''Hadi sen de gel.'' Düşünmeden ayakkabılarımı çıkarıp gel git yapan su dalgalarına doğru adım attım.
Su ne soğuk ne de sıcaktı. Ayaklarımızı okşarken koşmaya başladık. Hande kollarını iki yana açmış bağırıyordu. ''Ben özgür bir insanım.'' yüzüme gülerek baktı. ''Sen de söyle.''
Ellerimi ağzımın kenarlarına koyup denize doğru bağırdım. ''Bir gün bütün hayallerim gerçek olacak.''
Hande'de beni takip etti. ''Kimse bize karışamaz.''
Sesim bu defa daha gür çıktı. ''Çünkü biz özgürüz ve bu bizim hayatımız.''
Yanımdakini belinden tutup kendime çektim ve alnımı alnına dayadım. Dalgalarını artıran su dizlerimize kadar ıslatıyordu. Dudaklarım karşımdakinin dudaklarını bulduğunda anında karşılığını aldım. ''Bir gün,'' dedim. ''Bir gün seninle evleneceğim.'' Cevap vermedi ama karşı da çıkmadı.
''Evdekiler anlamadan dönsek iyi olacak.'' dediğinde başımı olumlu anlamda salladım ve geri dönüş yoluna geçtik.
Eve girmeden bu gece için bir kez daha teşekkür ettim ve ardından kapanan kapı ile bende eve döndüm. İçeri girdiğimde karşımda sinirli iki insan vardı. Bakışları yüzümden ıslanmış pantolon paçalarıma kaydı.
''Oğlum ne yapmaya çalışıyorsun?'' Babam sakin kalmak için kendini zorluyordu.
''Sadece biraz nefes almak istedim.''
Annem araya girip omuzlarımdan mutfağa doğru itti. ''Önce yemeğini ye sonra doğru yatağa.''
Önüme konan yemekleri yemeden bıraktım ve odama çıktım. İştahım yoktu. Uyumayı denedim ama o da yoktu. Anlaşılan bu gece tüm insani ihtiyaçlar tarafından yüzüstü bırakılmıştım. Güneş doğana kadar yatakta bir sağa bir sola dönüp durdum.
''Kerem, uyan!'' annemin sesi ile gözlerimi açtım. Yorgunluktan sonunda uyuyakalmıştım ama en fazla iki saat uyumuş olmalıydım. Yataktan çıkıp üzerimi değiştim ve elimi yüzümü yıkayıp odadan çıktım. Annem her zamanki gibi erkenden uyanmış ve hoşuma giden her türlü yiyecekten hazırlamıştı. Yemek için kendimi zorladım ama çok da işe yaradığı söylenemezdi.
Sınav yerine gitmek için hep beraber evden çıktık. Babam yol boyu belgelerimin yanımda olup olmadığını sorup durdu. Sınav olacağım okulun önünde durduğumuzda derin bir nefes alıp arabadan indim.
''Sakın korkma oğlum.'' diyen annem çoktan bildiği tüm duaları okuyup yüzüme üflemeye başlamıştı. Şule'de annemden görüp yüzüme üflemeye çalışıyordu.
''Bizi utandırma oğlum.'' Babama sadece baktım. Söylediklerini onaylamadım. Okula girmek için yürümeye başladığımda arkamdan gelen ''Kerem!'' sesiyle geri döndüm.
Hande yanıma geldiğinde nefes nefeseydi. ''Yetişemeyeceğim sandım.'' Sıkıca sarıldı. ''Sakın unutma; önemli olan sadece sensin. Sınav senin kimliğini belirleyemez.'' Geri çekildiğinde yüzüme tebessümle bakıyordu.
''Teşekkür ederim.'' dedim ve vedalaşıp okula girdim.
Sınıfımı ve sıramı bulduğumda başlama saatini bekledim. Kendimi yarış atı gibi hissediyordum. ''Başlayabilirsiniz!'' diyen sesle önümdeki test kitapçığını açıp soruları tek tek çözmeye başladım. Bir soru, iki soru, üç soru ve daha çok soru...
''Kalemlerinizi bırakın!''
Son soruyu da işaretleyip elimdeki kalemi bıraktım ve izin verdiklerinde dışarıda bekleyen ailemin yanına doğru ilerledim. Sınav nasıl geçti tahminim yoktu. İyi ya da kötü yorum yapamıyordum. Sanırım sonuçlar açıklanmadan da bunu öğrenemeyecektim.
Şule beni gördüğünde koşarak yanıma geldi. Annem bir köşede Hande ile sohbet ediyordu. Babam ise telefonla konuşuyordu. Beni fark ettiklerinde hepsi yaptığı işe bir son verdi. Şule'den sonra yanıma ilk gelen babam oldu. ''Nasıldı?'' sorusuna omuz silktim.
''Bilmiyorum.'' Cevabım onları tatmin etmedi ama doğruyu söylemek gerekirse iyi ya da kötü sınavın bitmesiyle rahatlamıştım.
''Haydi, sınavın bitişini kutlayalım ve hep beraber pizza yemeye gidelim.'' Annemin önerisi bizi mutlu etmeye yetmişti.
Hep beraber arabaya binip en yakın pizzacıya gittik. Gelen siparişleri yemeye başladığımızda fazlasıyla eğleniyorduk. Hande sadece bir sınav süresince ailemin gönlünü kazanmayı başarmıştı özelliklede Şule'nin. Sadece onun sınava girmeyişini doğru bulmuyorlardı.
Annem içeceğinden bir yudum alıp bana döndü. ''Bir hafta sonra on sekiz yaşına giriyorsun. Özel bir parti istiyor musun?''
Hiç düşünmeden başımı hayır anlamında salladım. ''Şuan ki gibi güzel bir yemek yeterli.''
''Arkadaşlarınla kutlamak istemez misin?'' Bunu soran babamdı.
''Hayır, Hande'nin gelmesi yeterli.'' dediğimde yüzüme attığı bakışları görmezlikten geldim.
Pizzalarımız bitince önce Hande'yi eve bıraktık sonrasında bizde eve geldik. Sınav bitmişti, okulun bitimine çok az kalmıştı ve liseden mezun olacaktık.
Sonrası eğer kazanırsam istemediğim bir bölümde üniversite telaşı başlayacaktı.
Üzerimdeki kıyafetleri aynanın karşısında son kez düzeltip odadan çıktım. Bugün on sekiz yaşıma girmiştim ve evde ailecek yemek yiyerek kutlayacaktık. Tek misafirimiz Hande'ydi. Hem annem hem de babam Hande'yi sadece bir arkadaş olarak görmediğimi ve sorup durdukları değişimimin sebebini anlamışlardı.
Çalan kapı ziliyle anneme fırsat vermeden açmak için koştum. Üzerinde yeşil bir elbise vardı ve saçları ensesinde topuz oluşturmuştu. ''Hoş geldin.'' diyerek kapıyı tamamen açtım ve içeri girmesi için yana kaydım.
''Hayde abya!'' Şule hiç düşünmeden kendini karşısındakinin kollarına attı.
''Merhaba ufaklık.'' Hande kendisine açılan kolları tutup kaldırdı ve sarıldı.
''Hadi bakalım yemekler hazır oyalanmayın.''
Hep beraber yemek odasına geçtik. Bu odanın varlığını ve ne işe yaradığını hep sorgulamıştım ama sanırım böyle zamanlarda yemek yemek için varmış. Annem bir orduya ziyafet verecek kadar çok şey hazırlamıştı. Hep beraber güzel, eğlenceli vakit geçiriyorduk.
Annem üzerinde mumları yanan pastayla geldiğinde mumları söndürmeden dileğimi sessizce diledim. 'Hande hiç gitmesin.' Ve mumları söndürdüm.
Babam ve annemin aldığı hediyeyi açtığımda sevinçten çığlık atmıştım. Çok istediğim ama sınavın var olmaz dedikleri oyun setini almışlardı. ''Teşekkür ederim.'' diyerek ikisine de sıkıca sarıldım.
Hande aldığı hediyeyi uzattığında elinden yavaşça aldım ve merakla açtım. İçinde çok güzel çizgisiz bir defter ve kalem vardı. Üzerinde de 'Hayallerine temiz bir sayfa aç.' Yazıyordu. Bakışlarımla içten bir teşekkür gönderdiğimde söylemek istediğimi anlamıştı. Ailemi çok seviyordum ama hayatım konusunda beni Hande kadar tanımıyorlardı.
Yemek sofrasından kalktıktan sonra evdekilerden izin isteyip dışarı çıktık. ''Bugün on sekiz oldun ve artık bir kulübe gidip eğlenebiliriz.''
Hande'nin bu fikrini sevmiştim. ''Senin içinde ilk mi olacak?'' diye sordum. Birkaç ay önceki doğum gününde on sekiz olmuştu. Benden biraz büyüktü.
''Doğum günümde gittim. Yani nasıl eğlenilir biliyorum.'' Adımları hızlandığında arkasından yetiştim.
Birlikte kulübe girdiğimizde içerisi tuhaf gelmişti. Yüksek sesli müzik, dans edenler, elden ele dolaşan içecekler. ''Haydi, gel.'' Elimden tutup ortaya çekti ve dans etmeye başladık. Bu gece sadece biz vardık. Her şeyi unuttum; kollarım arasındakinin beni terk edeceğini ve bir başıma kalacağımı, girdiğim sınavı, okumak zorunda kaldığım bölümü. Şuan sadece bizimdi ve unutulmaz anılardan biri olacaktı. Müziğin ritmi her değiştiğinde uyum sağladık. Çalan ritmi ruhumuzla hissettik.
Seviyordum, âşık olmuştum. Ondan başkasının mutlu edemeyeceğini artık biliyordum ve onsuz koca bir hiç olup yok olacağımı da. Karşımda dans ederken savrulan kızıl saçlarının yüzümü okşamasından, her yaklaştığında hücrelerime dolan kokusundan ve attığı kahkahalarla kulaklarıma dolan melodisinden, bunlardan mahrum kalmak ve bir daha hissedememek kalbimde büyük bir korku okyanusu oluşturuyordu.
Düşünmek istemiyordum. Sanki düşünmezsem, gerçekleri kabul etmezsem öylece ortadan kaybolup gideceklerdi ve beni bir daha rahatsız etmeyeceklerdi.
Kulüpten çıktığımızda neredeyse sabah olmak üzereydi ve ikimizde oldukça yorulmuştuk. Ailelerimizin bu duruma pek anlayışlı yaklaşmayacaklarını biliyorduk ama pek önemsemedik. Hatta biraz alkol bile almıştık ki ikimizinde ilk içişiydi ve yüzümüzde gereksiz aptal bir gülümseme vardı.
Birkaç adım attığımızda ayaklarımız birbirine dolanınca Hande ağabeyini aradı ve gelip bizi eve götürüp götüremeyeceğini sordu. Anne ve babalarımızı böyle bir şey için asla arayamazdık çünkü sonrasında gelecek azarı istemiyorduk.
Çok geçmeden önümüzde duran arabadan ağabeyi indi ve yüzümüze öfkeli bir bakış attı. Biz ise bu bakış karşısında sadece güldük. ''Baş belaları binin arabaya.'' dediğinde yalpalaya yalpaya arabanın arka koltuğuna oturduk ama hala gülüyorduk.
Yarım yamalak evin adresini tarif ettim. Sonrasında Hande'nin uyuduğunu fark ettim ve benimde gözlerim ağırlaşmaya başladı. Araba ne zaman hareket etti ne zaman durdu bilmiyorum. Yarı uykulu bir durumdaydım. Sanırım alkolü azıcık içtiğimizi düşünürken biraz fazla kaçırmıştık ve ilk defa içtiğimiz için kaldıramamıştık.
Ağabeyi durumun farkındaydı ki annemle babamı uyandırmıştı. Her şey rüya gibi geliyordu. Babam belimden tutup arabadan çıkardığında belli belirsiz birine teşekkür ettiğini duydum. Annemse sürekli konuşuyordu ama ne dediğini anlayamıyordum. Arada güldüğümü fark ediyordum sonra uyku hissediyordum.
Babamla birlikte yürüdük ama daha çok yanında sürükledi. Sonunda bir yumuşaklıkla buluştum ve sonrası kaybolup gitti.