Pastane Kokulu Aşk 2

802 Words
Yanlış girdiğimi düşünüp tekrar kapıya baktığımda kapıda Nedim Dikmen yazdığını gördüm. Bu kimdi ve benim sevgili kuzenimin kıymetli masasında ne arıyordu? Karşımdaki kişi soru soran gözlerle bana baktığında çekingen bir sesle Nedim'e bakmıştım dedim. Beni inceledikten sonra masadan kalkıp gülümseyen gözlerle bana yaklaştı ve; -Almina, tanımadın mı beni? Oğuz ben. Sen ne zaman geldin? İstanbuldasın sanıyordum. Oğuz mu? Mete'nin abisi Oğuz. Nedim'in kankası Oğuz. Ne olmuş bu çocuğa? En son 6 yıl önce üniversteye Ankara'ya gitmişti. Sonrasında da sadece tatillerde gelmiş onda da hiç denk gelmemiştik. Çocukken iyi anlaşırdık ama o sonradan bizden kopmuş kendi halinde takılmaya başlamıştı. Hatta aynı lisede okumuştuk ve benden iki dönem büyüktü. Her ne olursa olsun yine de bu 6 yıl önceki Oğuz falan değildi. Eski cılız, uzun saçlı, gözlüklü çalışkan çocuk gitmiş yerine nerdeyse film aktörlerini aratmayacak biri gelmişti. Sahi neydi onu buraya getiren. Çok başarılı biriydi. Funda teyze bir daha Amasya'ya gelmek istemediğini söylemişti. Heralde ziyarete felan gelmişti. Kendi kendime çok düşündüğümü fark edip yüzümde hatırladığımı belli eden sıcak bir gülümsemeyle; -Oğuz, tanıdım elbette. Çok değişmişsin kusura bakma ilk başta anlayamadım sen olduğunu. Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Ziyarete falan mı geldin? -Yok kusur olur mu hiç? Uzun zaman oldu haklısın tanıyamamakta. Ziyaret değil, buraya yerleştim artık. Sen yeni mi geldin? Nedim senin burada olduğundan hiç bahsetmedi? -Evet yeni geldim. Nedim'e sürpriz yapmak istemiştim. Odasında birden seni görünce şaşırdım. Nedim nerede? -Peyami amca onu önemli bir müşteriye gönderdi. Bende de evraklara bakıyordum. Vaktin var mı? Çay içelim odamda. -Çok isterdim ama henüz dayımı görmedim. Onu görüp pastaneye gitmem gerekiyor ama başka zaman söz. Oğuzla konuştuktan sonra dayımın odasına doğru ilerledim. Andaç her şeyi anlatırken Oğuz'u nasıl atlamıştı Oğuz hiç de atlanacak bir ayrıntı gibi değildi. Hala şaşkındım. Ne olmuştu ona öyle? Dayımın kapısının önüne geldiğimde kapıyı tıklattım. Malum kapıyı tıklatmadan girince içerden kimin çıkacağı belli olmuyordu. Mazallah burdan da Mehmet amca çıkardı falan. Dayımdan gir komutunu duyunca yavaşca kafamı uzattım. Dayım ses gelmeyince kafasını kaldırdı ve beni gördü. Yüzünde beliren şaşkınlıkla bana baktı. Gidip ona da sarılıp neden bana haber vermedin adlı sitemini dinledikten sonra çok vaktini almamak için kalktım. Şimdi Andaç'ı bulup pastaneye gitmem gerekiyordu. Telefonumdan Andaç'a mesaj attığımda ırmakta olduklarını 20 dakikadan burada olacağını söyledi. 20 dakika ben burada ne yapacaktım? Kimseyi işinden etmek istemiyordum. Belki Nedim gelmiştir diye bir umut odasına doğru yürüdüm. Odasının kapısı aralıktı. İçerden kuzenimin sesini duyduğumda büyük bir heyecanla içeri adımlayacaktım ki yalnız olmadığını ve Oğuzla konuştuğunu duydum. Bir kız hakkında konuşuyorlardı. Oğuz onu görünce olan heycanından bahsediyordu. Demek Oğuz'un sevgilisi vardı zaten nasıl olmasındı ki çok değişmiş ve hoş biri olmuştu işte. Bana neydi ki sanki? Bir tarafım deli gibi dinlemek istese de özel bir konu olduğunu düşünüp kapıyı tıklattım ve kafamı içeri uzattım. İkisi de beni gördüğüne şaşırmıştı. Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra Nedim: -Nereden çıktın sen? Diyerek gelip sarıldı.Gülümseyerek ben de ona sarıldım. Oğuz söylememişti. Sürprizimi bozmadığı için ona minnet belirten bir şekilde baktım. Nedim benden ayrılıp; -Bir hafta erken gelmişte olsan pişmaniyemi unutmadın diye düşünüyorum keşkek surat dedi. Son lafından sonra gülümsemeyi bıraktım. Sinirli bir şekilde ; -Hayır aceleyle geldiğim için unutmuşum. İyi de yapmışım. Aferin bana. Keşkek ne ya? Anladık seviyorsun da başkalarının yanında deme en azından. Bir daha bana keşkek surat dersen anneme onun pişmaniyesini sevmediğini her sene benden pişmaniye istediğini söylerim. -Pişmaniyemi unutmana mı üzüleyim yoksa bana kızmana mı üzüleyim? Sen seç portakallı kurabiyem. Portakallı kurabiyem deyince istemsizce güldüm. Seviyordum portakallı kurabiyeyi. Annem çok güzel yapardı. Pastaneye gidince ilk iş ondan yesem çok güzel olurdu. -Tamam tamam üzülme getirdim tabi. Odanda seni bekliyor. Ama yengem görür alırsa ona ben karışamam. Nedim ve Oğuzla biraz sohbet ettikten sonra Andaç ve Mete geldiler. Eski günlerdeki gibi hepimiz bir aradaydık. Bunu fırsat bilip yarın akşam ırmak kenarına gitmek için sözleştik. Oğuz gelir mi? Diye şüphe etsem de o da geleceğini söyledi. Liseden sonra bize katılmayı bırakmıştı. İlginç. Biraz daha sohbet ettikten sonra Andaçla pastaneye gittik. Annem niye geldiniz ben tek başıma idare ediyordum? Dese de anneme yardımcı olduk. Pastanemiz kalabalık ve güzel işliyordu. Özellikle de sabah saatleri. Bu sebeple annemin yardıma ihtiyacı oluyordu. Akşama pastanede toplanacaktık. Andaç dışarı masalara bakarken ben mutfakta anneme yardım ettim. Şahsen ben güzel tatlı ve yemekler yapabildiğimi düşünüyordum yiyenlerden de kötü bir yorum almamıştım. Annemle yemekleri bitirdiğimizde akşam altı gibi dayımlar geldi. Güzel ve keyifli bir şekilde sohbet edip yemek yedik. Daha sonra hep birlikte etrafı toplayıp eve gittik. Doğrusu yorucu bir gün olmuştu. Özlediğim yatağımla buluştuğumda aklıma Oğuz geldi. Liseye kadar çok yakındık Oğuzla. Nedim'in Andaç'ın bilmediği olmadığı anlarda hep o vardı. Sonra ne olduysa Oğuz değişti. Uzaklaştık. Araya oldukça mesafe ve zaman girdi ama bugün Oğuz'u gördüğümde belki de yıllardır görmediğimden olsa gerek aynı sıcaklık ve samimiyeti aradım onda. Ben Oğuz'u düşünürken annem girdi odaya. Hiçbir şey söylemeden yanıma yattı. Beraber uyuyacaktık. Her ayrı kalıp buluşmamızda yaptığımız gibi. Tabi annemin bir şeyden haberi yoktu. Bu sefer kalıcıydım. Ayrılmayacaktık.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD