Sokakları tarih kokan Amasya. Ne de çok özlemiştim memleketimi. Üniversite hayalleriyle gittiğim İstanbul'dan bugün mezun olmanın sevinci ile Amasya'ya tam dönüş yapmıştım. Hayallerim olan edebiyat öğretmenliğini bitirdikten sonra annemin, ailemin yanına dönmeye kendi memleketimde yaşayama karar vermiştim.
Annem ve ben birbirimize sımsıkı tutunarak gelmiştik bu günlere. Babam erken yaşta vefat edince ikimizde birbirimize onun eksikliğini hissettirmemek için daha sıkı sarılmıştık.
Ha birde dedem ve anneannem ve de dayımlar vardı. Bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan desteklerini bir an olsun eksik etmeyen güzel ailem.
Taksi tanıdık sokağa doğru yaklaşırken yüzümdeki gülümsemeye engel olamadan etrafı izliyordum. Kimsenin haberi yoktu bugün geleceğimden. Herkese sürpriz yapmak istemiştim. Tabi ki de önce anneme gidecektim. Annemin pastanesine. Taksi pastaneye yaklaşırken bahar pastanesi yazısıyla toplanmaya başladım. Gerçekten bahar gibiydi bu pastane. İnsana huzur veriyordu. Amasya'nın tarihi sokaklarına yerleşmis küçük bir ilkbahar masalıydı bizim pastanemiz.
Taksi pastanenin önünde durunca parayı ödeyip indim arabadan. Kuzenim Andaç, dışardaki masalara servis yapıyordu. Limonataları masaya bırakıp arkasını döndükten sonra beni gördü. Birkaç saniyelik şaşırmadan sonra yüzünde gülümsemeyle bana sarıldı. Çok özlemiştim onu. O benim olmayan kız kardeşim gibiydi. Aramızda sadece 2 yaş vardı. Hem yakın arkadaşım hem kuzenim hem de kız kardeşim. Canımdı o benim. Güç bela ayrıldıktan sonra Andaç:
-Senin ne işin var burda? Hani sınavların uzamıştı. Halletmen gerekenler vardı. Haftaya gelecektin. İnsan söylemez mi? En azından terminalden almaya gelirdik.
-Size sürpriz yapmak istedim. Hem kimseyi de yormamış oldum. Annem nerde? İçerde mi? Yanına gideyim çok özledim. Bagajda 2 tane bavulum var sen onları alabilir misin? Diye sordum. İkimizde heyecandan cümleleri ardı arkaya sıralıyorduk.
-Alırım tabi. Dikkatli ol aniden çıkma kadının karşısına. Geç içeriye sen. Geliyorum bende hemen.
Andaç bavulları alırken bende içeriye adımladım. Çok özlemiştim burayı. 4 yıl önce gençlik heycanıyla gittiğim bu memleketi bu pastaneyi bu kadar özleyeceğimi söyleseler abartmayın derdim heralde. Masalar, sandalyeler kenarda duran plaklar dedemin kitapları ve kasada önündeki bilgisayardan maç izleyen dedem. Dedem çok severdi kitapları benim bu mesleği seçmemdeki baş etkendi kendisi. Beni hala fark etmemişti. Sessizce ona yaklaşıp birden sarıldım. Önce bir irkildi sonra ben olduğumu görünce sarılıp iyice öptü. Benim burda ne aradığım sonradan aklına gelmiş olacak ki birden ciddileşip kızma moduna geçti.
-Sen ne arıyorsun burda? Haftaya gelmeyecek miydin? Niye aramıyorsun kızım sen dedeni? Dede geldim beni al diye. Neyle geldin sen bakayım?
-Size sürpriz yapmak istedim dede. Kötü mü yaptım? Hem bak ben seni çok özledim. Gel bir daha sarılayım.
Dedemin konuşmasına izin vermeyip iyice sarılıp öptükten sonra mutfak kısmına geçtim. Önce anneannem fark etti beni. Annem arkası dönük kurabiyelerin çikolatalarını koyuyordu. Anneanneme sessiz ol işareti yaptıktan sonra sessizce gidip anneme sarıldım. Annem ne olduğunu anlamaya çalışıp arkasını döndüğünde Almina diye bir çığlık kopartıp tekrar sarıldı.
-Ne geziyorsun sen burda? Hani bana haber verecektin. Yanına gelecektim. Beraber gelecektik. Konuşmuştuk bunu.
-Sınavlar bitti. Toplanıp geldim işte. Kötü mü yaptım?
-Kötü yapmadın ama niye tek başına yapıyorsun kızım. Hem haberim olsa sevdiğin yemeklerden yapardım. Bak şimdi böyle oldu mu?
-Oldu annem. Böyle de oldu. Hem yarın yaparsın sevdiğim yemeklerden. Senin yemeklerini her zaman iştahla yiyebilecek bir Almina var burada.
Anneannemle de sarılıp hasret giderdikten sonra yoğun ısrarlar üzerine eve bavullarımı bırakmaya gittim. Tabi ki Andaç da benimle birlikte geliyordu zira 2 bavulu birden eve sürüyerek götürmek beni zorlardı. Pastaneyle evimizin arası çok yoktu. Yolda havadan sudan konuşarak eve geldik. Evde bu saatlerde sadece yengem olurdu. Dayım ve Andaç'ın abisi Nedim iştelerdi. Dayımın yakın arkadaşıyla birlikte bir rehberlik şirketi vardı. Nedim de liseden mezun olduktan sonra üniversteyi açıktan okuyup dayımın yanında işe başlamıştı. Andaç, Amasya üniverstesinde tarih okuyordu. Boş kalan zamanlarında ise anneme yardımcı oluyordu. Andaçla birlikte kapıyı çalıp yengemin açmasını bekledik. Pamuk gibiydi benim yengem. Beni de çok severdi. Ben de onu çok severdim tabi. Kapı açılmadan önce kim ne unuttu yine? Diye bir söylenme duyduk ve kapı açıldı. Karşısında beni görmeyi beklemeyen yengem biraz şasırsada durumu ona da anlatıp özlem giderdikten sonra içeri geçtim. Andaçla birlikte kıyafetlerimi yerleştirerek mahallenin ve okulunun son durumu hakkında dedikodularımızı yaptıktan sonra dayımların yanına gitmeye karar verdik. Tabi ki bu fikir Andaç'a aitti çünkü kendisi oraya gitmek için her türlü fırsatı değerlendirirdi zira kendilerinin biricik aşkı dayımların orada çalışıyordu. Mete ile Andaç küçüklükten beri birbirlerini severlerdi. Dayımın iş ortağının oğluydu Mete. Funda Teyze ve Mehmet Amcanın ikinci oğluydu. O da Nedim gibi liseden sonra dayımların orda işe başlamıştı. Daha ailelerin haberi yoktu ama biz bilirdik ilişkilerini. Bizim yanımızdayken birbirine aşkla bakan iki insan ailelerin yanında birbirlerine mesafeli davranmak zorunda kalıyorlardı. Açıklamak için Andaç'ın okulunu bekliyorlardı. Andaç'ın kendini derslerine daha iyi versin diye açıklamamışlardı. Bu duruma ek olarak ailelerin vereceği tepkiyi de kestiremiyorlardı.
Yolda koyu bir sohbet eşliğinde cok da uzak olmayan dayımların ofisine geldiğimizde hain Andaç, Mete'yi görmesiyle beni ekip aşkının yanına kaçtı. Halbuki ben buraya uzun zamandır gelmiyordum ve bana içerde değişiklikler olduğunu söylemişti. Beni gezdirip yeni yerleri göstereceğini düşünmüştüm.
Burası çok güzel bir yerdi. Bir turizm ve rehberlik şirketi olduğundan tarihi ve samimi bir yapısı vardı. Önce Nedim'in mi dayımın mı yanına gitsem? Diye düşünüp Nedim'i de alıp dayımın yanına gitmeye karar verdikten sonra yüzümde gülümsemeyle ve heycanla Nedim'in odasına girdiğimde bana bakan iki çift gözün pek de Nedimle alakası yoktu.