Pastane Kokulu Aşk 3

1352 Words
Sabah uyandığımda annem yanımda yoktu. Saat çoktan öğlen iki olmuştu bu kadar uyumamı dünün yorgunluğuna bağlıyordum. Yoksa hem bu kadar uyumazdım hem de dedem kahvaltıda hep birlikte olmamız için beni mutlaka uyandırırdı. Bana kıyamamış olacak ki bu saate kadar uyuyabilmiştim. Muhtemelen herkes çoktan işe gitmişti. Ben de hazırlanıp anneme yardıma gitmeye karar verdim. Bugün akşam Oğuzlarla ırmağa gidecektik. Onlarla bir araya geleceğimiz için mutluydum. Belki Oğuz kız arkadaşından bahsederdi bize çünkü tahminen bir ben bilmiyordum. Mete zaten biliyordur. Andaç Mete'den duymuştur. Nedim zaten Oğuzla alakalı her şeye vakıf. Acaba Andaç'a mı sorsaydım? Bana neydi ki? Ama sonuçta Oğuz bir zamanlar benim en yakınımdı ve ister istemez merak ediyordum. Sadece ondandı. Birde belli ki yıllar sonra görmek kafamı karıştırmıştı. Düşünceler eşliğinde yataktan kalkıp hazırlanmaya başladım. Aşağı indiğimde yengem ve bir numaralı kankası mahallenin gıybet Nebahat'i oturmuş sohbet ediyordu. Beni görünce gülümsedi; -Almina kızım hoşgeldin. İstanbul'a gitti gelmez diyorlardı gelebilmişsin kızım. Hayırdır niye geldin? Annen okulu bitecek diyordu. De bakıyım teyzene bitirdin mi? -Hoşbuldum Nebahat teyze. Sen de hoşgeldin. Okul bitti çok şükür. Yengem iyi hoştu da bu kadını sevmiyordum nasıl anlaşabiliyorlardı anlamıyordum? Anlamak istediğimi de sanmıyordum zira hayatımda görmek istediğim insan tipi değildi. -Okulun bittiğine göre evlenirsin heri. De bakalım teyzene var mı biri? Yengem araya girdi; -Sıkıştırma kızımı Nebahat. Yengeme minnetle bakıp anneme yardıma gideceğimi söyleyip çıktım evden. Biraz daha otursam Nebahat mahalledeki adaylarımı sıralayacaktı. Yengem kurtarmıştı beni. Anneme temelli burada kalmak istediğimi söylediğimde çok sevinecekti biliyorumdum. Özel bir okulda işe girmek istiyordum. Biliyordum ki ilk olduğu için zor olacaktı ama olsundu. Hangi iş kolaydı ilk yapıldığında? Ben sevdiğim mesleği yapacağım için mutluydum. İş bulana kadar da anneme yardım ederdim. Bugün annemle konuşmak istiyordum. Önce anneme söyleyip daha sonra anneannemlere söylemeyi planlıyordum. Düşünceler eşliğinde pastaneye geldiğimde Andaç müşterilerin siparişleriyle uğraşıyordu. Kalabalıktı yine. Anlaşılan o ki tam zamanında gelmiştim. Hemen annemlere selam verip Andaç'a yardım etmeye başladım. Saat beşe doğru akşam ırmağa gideceğimiz için mutfağa girip turta hazırlamaya başladım. Benim turtamı çok severlerdi. Hoş bence de güzel yapardım. Turtayı bitirdikten sonra bir pakete koydum tam paketi kapatacaktım ki Oğuz'un turtayı tarçınlı sevdiği geldi aklıma. Tarçını da atıp güzel bir şekilde paketledim. Daha sonra bizim için hazırladığım sepete koydum. Saat akşam yediye geliyordu. Nedimler iş çıkışı bizi pastaneden almaya geleceklerdi ve birazdan gelirlerdi. Onlar gelmeden annemle burada kalma işini konuşmak istiyordum. Annem işini bitirmiş pastanenin arkasında oturuyordu. Yanına gidip önce ona sarıldım daha sonra onunla konuşmam gereken önemli bir konu olduğunu söyledim. Annem merakla yüzüme baktığında; -Anne biliyorsun okulum bitti. Biliyorsun ki yüksek lisansımı kendi okulumda yapmak istiyordum ama İstanbuldayken iyice düşündüm. Aslında uzun süredir de planlıyordum kesinleşmeden sana bir şey söylemek istemedim. Yüksek lisans için Amasya Üniverstesine başvurdum. Bu dönem ortasında iki gün gelmiştim hani o zaman da mülakatlara girmiştim. Yani anlayacağın kabul ettiler. Bundan sonra burdayım yanındayım. Dört yıllık ayrılık bana yetti daha fazla ayrı kalmak istemiyorum senden. Annem hüzün dolu bir şekilde bana baktı. - Sana ilk kazandığında da söyledim kızım. Ben de geleyim İstanbul'a diye yok dedin. Şimdi benim yüzümden sen buradasın. Keşke seni dinlemeyip taşınsaydım yanına. Biz birlikte başarırdık kızım. İkimiz neler başardık onu da başarırdık. -Anne böyle söyleme lütfen. Biliyorum biz orda da tutunurduk ama ben bu şehirde daha mutluyum. Güzel bir eğitim aldım ve döndüm. Hem benim hayalim hep bu yöndeydi. Eğitimimi alıp Amasya'da yaşayacaktım hep bunu planladım. Şimdi de yapıyorum. Bak bunu seni avutmak için söylemiyorum ciddiyim. Annem gözlerime baktı uzun süre. Biliyordum İstanbul bizim için yaraydı açıp ikimizi de üzmek istemiyordum. Annem de bunu anlamış olacak ki; -Sen burda mutluysan böyle mutluysan senin mutlu olduğun yerde ben zaten mutluyum. Gözümden bir damla yaş aktı benim annem böyleydi işte. Hemen ona sarıldım. -Yüksek lisans dersleri eylülde başlayacak. O zamana kadar boşum. İşe girip kendimi geliştirmek istiyorum. Olmadı sınava girecek bir öğrenciye ders veririm ama iş bulmak zor olacak. O zamana kadar bana kafenizde iş verirseniz mutlu olurum Firdevs hanım . -Desene yaz boyunca yeni patronundan çekeceğin var. İkimiz de güldük. -Henüz kimseye söylemedim. İlk sen bil istedim. Bugün Oğuzlarla ırmağa gidiyoruz. Yarın akşam yemeğinde birlikte söyleyelim mi dedemlere? Annem beni onayladı. Saat geç olmuştu. İçerden Nedimler'in sesini duydum. Anneannemin sipariş baklavasından aşırmaya çalışıyordu. Nedim'in ismini dedem koymuştu. Ne vardı o kadar kişi arasından Nedim koyacak? Bilmiyordum fakat bu çocuk ismini aldığına çekmişti. Anneanneme destek çıkıp yaptığım sepeti eline tutuşturdum. Oğuzlar dışarda bizi bekliyordu. Sohbet ederek ırmağa doğru yürüdük. Kendimize bir yer bulup oturduğumuzda herkesin yüzü gülüyordu. Andaç ve Mete yan yana oturdular. Nedimle baş köşe savaşı verdikten sonra benim güzel yerimi kapan Nedim yüzünden tek kalan yer olan Oğuz'un yanına oturdum. Nedim piknik sepetini masaya koyarak bana döndü; -Portakallı kurabiyem bunu da tutuşturdun elime. Yolun başından beri güzel bir şey kokuyor. Açıp biraz tırtıklamamak için zor tuttum kendimi. Andaç; -Abi hiç açma onu seni biliyoruz. Şimdi onu yer ben doydum der oturursun. Bu sefer ben söze girdim -Andaç doğru söylüyor. Önce hak etmen gerekiyor. Hadi Süleyman amcadan dürümlerimizi al. Nedim oflayarak yeni oturduğu yerden kalkarak dürümleri söylemeye gitti. Mete ile Andaç dürümler olana kadar gezeceklerini söyleyip gittiler. Gördüğümden beri düşüncelerimin ana kahramanı olan kişiyle baş başa kalmıştık. Ne sormalıydım ne konuşmalıydım? Bilmiyordum. Birden aklıma gelen şeyle tereddütle düşündüm.Belki de eski arkadaşlığımızın hatırına sevgilisini falan anlatırdı. Bu da sorulmazdı ki şimdi. Kalıcıyım demişti değil mi? -Funda teyze bir daha gelmeyeceğini söylüyordu. Nasıl karar verdin kalmaya? Aferin Almina hesap sorsaydın birde o nasıl sormak öyle. Oğuz gülümsedi. -Başlarda öyle diyordum ama sonra gördüm ki ben Amasya'da daha mutluyum. Yüksek lisansı bitirdikten sonra burada yaşamaya karar verdim. Hem babama da yardımcı oluyorum. Başka yerde çalışacağıma babamla çalışmak istedim. Anladım dercesine kafamı salladım. Demek aynı sebepten gelmişti o da Amasya'ya . -Ne zaman geldin peki. Martta geldiğimde Meteyle görüştük ama sen yoktun. -Üç ay oldu. Henüz yeni sayılır ama özlemişim her şeyiyle özlemişim. Hem burayı hem buradakileri. O kadar içten söyledi ki demek meşhur sevgilisi buralıydı. Bana neydiyse sanki. İçimde savaş verirken birden kenarda duran keman gözüme çarptı. Ben şimdiye kadar nasıl görmemiştim kemanı? Aklını Oğuz'a ve gizemli sevgilisine taktığın için olabilir mi? Diyen iç sesimi susturarak: -Hala çalıyorsun demek kemanı. Yıllar oldu dinlemeyeli. Bugün de çalacaksın değil mi? -Sen eşlik edeceksen çalarım. Yıllar oldu sesinden şarkı duymayalı. O kadar içten söyledi ki. Gözlerinde takılı kaldım bir an. Ne güzel bakıyordu böyle. Yıllar eski Oğuz'u geri getirmişti ve bu durum benim içimi kamaştırıyordu. Nedim dürümü getirdiğini altı metre öteden ilan etmeseydi Oğuz'dan gözlerimi alıp sohbeti toparlayamayacaktım. Nedim'e bir ara bunun için teşekkür etmeliydim. Nedim'den hemen sonra Andaç ve Mete de elinde ayranlarla geldi. Dürümlerimizi yedikten sonra Nedim'in rehberlikle imtihanım adındaki konferansını dinledik. Çok gülmüştük. Uzun zamandır bu kadar güldüğümü hatırlamıyordum. Nedim'in birden sepetteki nefis koku aklına gelmiş olacak ki sepetten kutuyu çıkardı. -Birileri turta mı yapmış? Ben iki dilim yerim kalanını bölüşebilirsiniz. Servis yapmak için ayağa kalkıp turtayı dilimledim ben dilimlerken Andaç ve Mete çay almaya gittiler. Sepete baktığımda çatal koymayı umutmuş olduğumu gördüm. Nedim hemen zıpladı ben alırım diye. Yine Oğuzla baş başa kalmıştık. Oğuz'a baktığımda gülümsüyordu. -Unutmamışsın dedi. Tarçını kast ettiğini biliyordum ama; -Neyi? diye sordum. -Tarçını dedi. Tam cevap verecektim ki Andaç ve Mete çaylarla geldiler. Turtaları servis edip yedikten sonra ki Nedim iki dilimle başladığı yolculuğunu dört dilmle kapatıp çok yedim diye söylenmeye başladı. Tam kalkmak için toparlanıyorduk ki Oğuz kemanını çıkarttı. Bunu gören grup beni şarkı söylemem için ikna etmeye çabaladı. Hoş zaten söyleyecektim ama Nedim'den bir çanta sözü aldıktan sonra ikna olduğumu söyleyerek kabul ettim. Oğuz ne çalacak diye merakla beklerken en sevdiğim şarkının melodileri dökülmeye başladı kemandan. O da unutmamıştı. Fikrimin ince gülünü söylemeyi de dinlemeyi de sevdiğimi... Şarkının baş kısmını çalışını hayran hayran izlerken onu ne çok özlediğimi fark ettim. Sahi dün ilk gördüğümde nasıl tanıyamamıştım onu. Halbuki sadece fiziği değişmişti. Gülüşü de bakışı da aynı Oğuzdu. Şarkının söz kısmı geldiğinde gözümü kapatıp eşlik etmeye başladım. Fikrimin ince gülü Kalbimin şen bülbülü O gün ki gördüm seni Yaktın ah yaktın beni Gördüğüm günden beri Olmuşum inan deli O gün ki gördüm seni Yaktın ah yaktın beni Ateşli dudakların Gamzeli yanakların O gün ki gördüm seni Yaktın ah yaktın beni Onu düşünerek okuduğum şarkı bittiğinde gözlerimi açtım. Oğuz'a baktığımda yine onun derin bakışlarını fark ettim .Yine çok güzel bakıyordu. Karşımdaki kişi yıllar önce her anımda olan Oğuz'du. O geri gelmişti. Tüm sıcaklığıyla buradaydı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD