GEL GÖĞSÜME SIĞ YARİM Kimseye gerek yok, sen göğsüme sığ yarim...

1703 Words
SALİH Asaf abi bizi hiç olmayacak şekilde yakalamıştı. Yıllardır ekmeğini yediğim adamın karısı yapacağı kadınla üst üste yakalandım resmen. Ayaklarım çekmeye çekmeye Gamze'nin yanına geri döndüm. Zaten yeterince kaoslu bir gün yaşamıştım, bir de Gamze'nin çenesiyle mi uğraşacağım? Bahçe kapısını açtığımda karşılaştığım sessizlik beni hayrete düşürdü. Normalde Gamze'nin sesi buradan bile duyulurdu. En iyisi odasına çıkıp bakayım. Kapıya nöbetçi olarak koyduğum Fatih bile hâlinden memnun duruyordu. "Fatih bu sessizlik hayrolsun kardeşim?" "Valla abi nazar değmesin, Gamze bugün hiç konuşmadı." Neden bilmiyorum ama Gamze demesi sinirlerimi bozmuştu. "Hanım!" diyince şaşkın ifadeyle yüzüme baktı. "Anlamadım abi?" "Gamze Hanım diyeceksin!" dememle kapıya tıklatıp içeri girdim. Kilitlememiş olması bazı şeyleri düşünmeme sebebiyet verdi. Beni beklemiyor olması lazım ki, içeri girmemle t-shirtünün içine bir şey saklaması bir oldu. "O neydi Gamze Hanım?" "Ne neydi?" Afallaması gözümden kaçmadı. "Bir şey sakladınız gördüm." "Yanlış görmüşsün. Göğsüm kaşınıyordu onu kaşıdım." "Siz mi verirsiniz yoksa ben mi alırım?" Bir şey sakladığı açık şekilde belliydi ama dediğimi yapacak değildim. Eğer yaparsam bu apaçık tacize girerdi. "Sen o dediğini bir yap bak, ben bu evi senin başına yıkmıyor muyum?" Hızlıca yanına varıp göz dağı vermek istedim. "Verin şu sakladığınız şeyi." diyerek elimi uzattım. "Ben bir şey saklamadım." Beni salak yerine koyması sabrımı zorluyordu. "Gördüm Gamze Hanım, benimle oyun oynamayın!" "Sütyenimi mi vereyim, ne istiyorsun?" Bu kadın ne kadar açık konuşuyor böyle ya? "Eğer onu bana verirseniz, size Dolunay hakkında önemli bir bilgi vereceğim." dememle yerinde duraksadı. "Ne olmuş Dolunay'a, hemen söyle?" Elimi tekrardan uzattım. "İlk önce alayım!" Elini göğsüne attığı gibi diğer tarafa döndüm. "Al!" dediğinde elindeki tuşlu telefona baktım. Alıp almamak konusunda tereddüte düşsem de çaresizce aldım çünkü telefon göğsünden çıkmıştı. "Şimdi söyle!" "Asaf abinin sevdiği kadın Sıla geldi. Yenge evden kaçmaya çalıştı ama Asaf abiye yakalandı. Her şey çok karıştı." Ciddi şekilde bir arkadaş gibi dertleştiğimi hissediyordum. Yavaşça yerine oturup olan şeyleri kafasında ölçüp tarttı. Çok zeki bir kadındı ve bu zekasını kurnazlıktan yana kullanıyordu. "Madem sevdiği kadın da geldi, o zaman Dolunay'ı bırakabilir." Güldüm. "Niye gülüyorsun? Komik bir şey mi söyledim?" "O artık imkansız Gamze Hanım. Asaf abim yengeye çoktan bağlanmış." Gözlerinin ışıltısı kalbimdeki karanlığı bile aydınlattı. "Sen nerden anladın?" "Kaç yıldır patronum. Sıla'yla ayrıldığı günden beri onu ilk kez bir kadına böyle bakarken görüyorum." Yanıma yaklaştı, gözümün içine baktı. "Nasıl bakıyormuş?" Gözüm dudağının üstündeki bene kaydı. Çok farklı bir aurası vardı ve insanı kendine çekiyordu. Dolgun dudakları beni öp dercesine bana bakarken, ona bu kadar yakın şekilde nasıl konuşacaktım? Bir adım geri gidip bakışlarımı zorda olsa dudaklarından çektim. "Soru soruyorum. Niye her an öpecekmiş gibi bakıyorsun bana?" Bu açık sözlülüğü yanaklarımı kızarttı. "Bilmiyorum farklı bakıyor işte." diyerek işin içinden çıkmaya çalışsam da fazla yemedi. "Nasıl farklı işte?" "Zamanı ve yeri gelince sizde öğrenirsiniz." diye konuyu kapattım. BORAN ASAF Gönlümün sultanıdır Sıla benim için. Dünya bir yana, o bir yanadır. Aradan geçen yıllar sevgimi eksiltti mi diye soracak olursanız eğer, sevgi eksilir mi diye düşünün derim... Sıla benim gençlik aşkımdı. Gözümü onunla açtım, onunla erkek oldum, onunla sevmeyi öğrendim... Şimdi bana her şeyin ilkini yaşatan bu kadına nasıl karşı koyayım? Hem de aradan geçen bunca yılın hasretine rağmen... ... "Sen de hâlâ bana aşıksın Boran." Sıcacık temaslarımız içimi kaynatıyordu. "Sen de beni arzuluyorsun." dediği anda koptum ondan. Bu cümleyi bana Dolunay'da kurmuştu. Bana biraz yaklaşsa küçük Boran'ı tutamıyordum ama şimdi salıntı bile yoktu. Ben şu anda Sıla'yı arzulamıyordum. Öptüğüm kişi o olsa da, zihnimde belirsiz gece canlanıyordu. Çıkarttığım gömlek ve pantolonumu giyerek odadan apat topar çıktım. "Nereye gidiyorsun?" diyen Sıla'nın yüzüne bile bakmadan... Ayaklarım beni Dolunay'ın yanına çekti. Sessizce kapıyı açıp içeri girdim. Koltuğun üstüne baktığımda bu sefer sahiden uyuyor olduğunu anlayarak üstünü örttüm. Sandalyeyi baş ucuna çekerek yüzünü izlemeye başladım. Gözlerim dudaklarına kayınca istemsizce öpmek geçti içimden. O kadar saf uyuyordu ki, insan bu kadar planı kurduğuna bir anlık pişman oluyordu. O amcasının günahını çekecekti... Annemin intikamını aldığım gün kapı dışarı atacaktım, gözünün yaşına bile bakmadan. Ben mi çok kötüyüm yoksa hayat mı çok acımasız tartışılır... Hafiften kıpırdayınca uyanacağını sansam da ağlar gibi mırıldanması dikkatimi çekti. Ne dediğini duyamıyordum. Yavaşça eğilip kulağımı yaklaştırdım. "Anne ne olur bırakma beni! Kimse sevmiyor, herkes acımasız davranıyor bana. Ne olur bırakma beni!" Gözlerimin dolmasını engelleyemeden gözümden yaşlar akmaya başladı. Bu kızda anlam veremediğim şeyler vardı. Bu yaşa kadar onu büyüten amcası hiç mi sevgi göstermedi Dolunay'a? Aklıma bir anda gelen hamilelik konusu ile yerimden kalkarak annemin yanına gittim. Gecenin bir vakti olmasını umursamadan odaya daldım. "Anne sen benim karımı nasıl evden gönderirsin?" diye inlettiğim odada annem korkarak uykusundan uyandı. "Asaf ne oluyor oğlum? Bu ne celal?" "Benim karımı benden habersiz nasıl gönderirsin!" "Gebe kalmış işte oğlum. Daha niye bu evde duracak?" Hâlâ hamile diyor! "Ne hamilesi anne? O nerden çıktı!" "Oğlum kaç gündür odanızı dinliyorum. Sürekli kusmaya gidiyor kız. İçeriden öğürme sesleri geliyor. Sen bu kızla kaç ay önce beraber oldun ki mide bulantıları başladı bunun?" İşte şimdi taşlar yerine oturdu. "Yav anne ne hamilesi? Dolunay hassas bir mideye sahip olduğu için en ufak şeyde kusuyor. Daha aynı yatağa bile girmedik biz." Annem telaşla yataktan kalktı. "Abooo! Ben kız hamiledir diye Sıla'yı geri getirttim ya oğlum!" Şimdi dizlerini kuvvetli döv ana! Ortalığı çorba ettin, iyi döv. "Aferin sana anne! Yıllar önce biten bu ilişkiyi niye alevlendirmeye çalışıyorsun ki sen?" Öfkem bu evi içindekilerle beraber yakabilirdi. Annemin saçma sapan kuruntuları yüzünden kızın kalbini de kırdım. Odaya geri dönmek istemiyordum. Kapıdan çıktığım gibi kendimi her zaman gittiğim mekana attım. Kafa dağıtmak için biraz içerken, çok güzel bir kadın yanıma geldi. "Selam yakışıklı. Bu gece pek dertli gözüküyorsun." Kafamı yere eğerek güldüm. "Tehlikeli sularda yüzüyorsun." Elini yüzüme değdirerek dudaklarıma kadar uzandı. "Tehlikeyi severiz ama yatakta." diye göz kırpınca kadının niyetini anladım. "Sana mı gidelim yoksa bana mı?" "Bana gidersek karmaşa çıkar. Bu yüzden sana geçelim." diyerek mekandan ayrıldık. Kafam yerindeydi ama o kadar da kendimde sayılmazdım. Evden içeri girer girmez kendimizi yatağa attık. Yerinde olmayan beynimin içinde sürekli Dolunay dolanıyordu. Yanımda başka kadın olsa da gözümün önünde hep o vardı. "Senin için Dolunay'da olurum!" diyen kadın aklımı başıma getirdi. Dolunay'ın ismini mi sayıklıyordum ben? "Ne oldu yakışıklı, niye bir anda kalktın?" S*ktiğimin kafası bir milyonken bile dağılmıyor ki! Ben böyle hayal etmemiştim. İşim bitince kapının önüne koyacaktım o küçük öğretmeni, planım bu şekildeydi. Ama zihnimden bile çıkmıyor, aklımı yemek üzereyim! Madem ki bana hayatı zehir ediyor, o zaman onun için saydığım tüm paraların karşılığını bana verecek. Bu gece ikinci kadının yanından da elim boş döndüm. Eve kadar nasıl gittiğimi bile hatırlamıyorum. Yüzüme vuran rüzgar uykumu iyice açmıştı ve gün aymak üzereydi. Odadan içeri girdiğimde sarhoş gibi gözüksem de aklım gayet yerindeydi. Bünyem içmeye alışık olduğu için, kolay kolayına zil zurna sarhoş olmazdım. İçeri girmemle Dolunay'ı bornozla görmem bir oldu. Zaten gelene kadar ne hayaller kurmuştum, şimdi bu görüntü beni iyice kudurttu. "Sıhhatler olsun güzelim!" diyerek kapıyı yavaşça kilitledim. "İçtin mi sen yine? Uzak dur benden!" Geri geri kaçtığını anladığım an üstüne gittim. "Şu senin için saydığım milyonlarca paranın karşılığını versen mi artık?" dediğimde zümrüt gözleri yuvalarından çıkacak şekilde büyüdü. "Gelme üstüme!" Ayağı takılıp yatağın üstüne düştüğünde yüzüne doğru eğildim. Kokusu baştan çıkarıyordu beni. Ufaklık çoktan ayaklanmış, yerinde duramıyordu. Kokusu bile beni ne hallere sokuyordu? Beline kadar uzun olan kestane rengi saçları yatağın üstüne yayıldı. Sık aldığı nefesi heyecandan mıydı yoksa korkudan mı bilmiyorum. "Kendini bana bırak ve rahatla güzelim!" "Kalk üstümden!" Ağlama sesi kulaklarımı doldurdu. Elimle ağzını kapattım. "Ağlama artık yeter! Ağlayan insanlardan nefret ederim Dolunay!" Kapalı olan gözlerimi açıp yüzüne baktığımda onunda gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Heyecan yapmıyordu! Kız açık şekilde benden korkuyordu. Yüzüne doğru yaklaşıp, dudağından öpücük aldığımda belki korkusu geçer diye bekledim ama hayır, hâlâ korkuyordu. Yavaşça geri çekilip banyoya gittim. Hiçbir kadınla istemi dışında birlikte olmamıştım ve bundan sonra da olmazdım. Arkamda bir enkaz bırakmıştım ama ruhumda o enkazın altında can vermekteydi... ... "Aç kapıyı Boran!" sesiyle afallamış halimden sıyrıldım. "Odaya kusacağım yoksa aç kapıyı!" Kapının kilidini açmamla Dolunay'ın tüm midesindekileri boşaltması bir oldu. Bu kadar mı iğreniyordu benden? Aklıma gelen gerçekle her şey kafama dank etti! Onu ilk öptüğümde de kusmuştu. Banyonun kapısındaydım ve öğürme sesini duymuştum. Bu kızın cidden benden midesi bulanıyordu. Oysaki her kadın bana hayran, bana aşıktı. Kimi istesem yatağıma atmış, beraber olmuştum. İlk kez bir kadın beni istemiyordu hatta benden midesi bulanıyordu. "Dışarı çıkar mısın, üstümü giyineceğim." Dolunay karşımda dağılmış şekilde ayakta bile zor duruyordu. Tek kelam bile etmedim, edemedim... Banyodan dışarı çıkarak kendimi yatağa attım. Ne ara uykuya daldığımı hatırlamıyorum bilene... Uyandığımda Dolunay camdan dışarıyı seyrediyordu. Dün yaptığım pisliği çok net hatırlıyordum ama hatırlamıyormuş gibi yapacaktım. "Günaydın küçük öğretmen!" Kafasını bana çevirip sahte gülümseme ile yüzüme baktı. "Günaydın Asaf Bey." Asaf Bey mi? Boran'a ne oldu, Bey nerden çıktı? Elimde olmadan kaşlarımı çattım. "Ne oldu bir gece de duvar mı örüldü aramıza?" "Bana saydığınız milyonlarca paranın karşılığını saygı olarak veriyorum size Asaf Bey." "Asaf'ını da Bey'ini de s*kerim Dolunay!" Gözlerindeki hayal kırıklığı sinirlerimi bir anda aldı üstümden. "Ne milyonlarca parasından bahsediyorsun sen?" diyerek hatırlamıyorum süsü vermek istedim. Alayla gülüp ayağa kalktı. Yanıma gelerek kulağıma fısıldadı. "O kadar da salak değilim Asaf Kozcuoğlu! Her şeyi çok net hatırladığını ikimizde iyi biliyoruz." Kendini banyoya kilitlediğinde dışarıdan gelen şarkı sesi gözyaşlarımı içimden dışıma saldı. "Ellerimle tutarım da Gök üstüne yıkılsa Yaralarım sararım da Haram bize bu sevda... Selam ettik belaya da Ah demedik yanmaya Yemin ettik yanarsak da Nasip deyip susmaya..." ... Sanki bilerek açılmıştı bu şarkı... Camdan dışarı baktığımda Salih arabanın içinden el salladı. "Bu şarkı sana gelsin abi!" Şarkının sesini yükseltti. Yükselen şarkı sesi ile ağlamam da yükseldi... Dolunay korkuyla dışarı çıkıp yanıma geldi. "Ne oldu Boran?" Yine Boran olduk... Daha fazla dayanamayarak sarıldım ve omzunda ağlamaya başladım. Şarkının etkisiyle ikimizde ağladık. Dolunay yavaşça benden uzaklaşıp elleriyle dudaklarımı ellemeye başlayınca içimde beliren heyecan nefesimi kesti. Yaklaştı... Yaklaştı... Gözlerini kapatarak dudaklarıma kondurduğu dudakları tüm derdimi tasamı alıp götürdü benden. Camın önünde öpüşüyorduk ve kim görürse görsün, umurumda değildi... Ben bu dudakları tekrardan öpebilmek için günlerdir bekliyordum ve sonunda kavuşmuştum. Salih bizi görmüş olacak ki şarkı sesini yükseltti. "Gözleri kahur yarim Hasreti ağır yarim Sen bana emanetsin Gel göğsüme sığ yarim..." ... Hayatımda aldığım ilk öpücüğüm değildi ama adam gibi hissettiğim ilk dokunuştu... YAZARDAN Bazı dokunuşlar insanı yerle bir ederken, bazıları da adam edermiş. Dolunay'ın Boran'a olan ilk dokunuşu bile tüm kimyasını alt üst ederken, daha ilerisinde neler olacağı konusunda ikisinin de hiçbir fikri yoktu. Dolunay adam etmeye kararlıydı ama Boran'ın adam olmaya niyeti var mıydı, o bile bunu bilmiyordu...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD