YA SAHİDEN AŞIK OLURSAM?

2027 Words
BORAN ASAF Akşama doğru eve geçtiğimde Dolunay'ı sarsak adımlarla yalının dışına çıkarken gördüm. Bu kadar açık şekilde gitmesi bir şeylerin ters gittiğini gösteriyordu. "Nereye gittiğini sanıyorsun?" Yolunu kestiğimde yüzüme boş bir bakış atarak devam etmek istedi. Koluna yapıştım. "Kime diyorum Dolunay? Hemen yukarı çıkıyorsun!" Sertçe geri çekildi. "Kovulduğum yerde kalma gibi bir huyum yok!" Ne diyordu bu kız? Ne kovulması? "Ne diyorsun Dolunay anlamıyorum?" Kafasıyla odayı gösterdi. "Sıla'n yukarıda, odada seni bekliyor!" Kelimeler beynimde yankılanarak tekrarlanıyordu. "Sen burdan bir yere gitmiyorsun ve beni bekliyorsun." Hareketsiz kalan Dolunay'ı omuzlarından tutarak sarstım. "Anladın mı Dolunay?" Kaybedecek vaktim yoktu. Apar topar içeri girip odaya çıktım. Yıllardır görmediğim Sıla neden geri gelmişti? Hem de Dolunay'ın olduğu bir zamanda... Kalbim ağzımda atıyordu. Kapıyı açar açmaz yatağın üstünde oturan Sıla ile göz göze geldim. Yıllar sonra olan karşılaşmamız gözlerimin dolmasına neden oldu. "Ne oluyor burda anne?" Sorum anneme yönelik olsa da aslında Sıla'yaydı. Ayağa kalkarak o harika fiziğini tekrardan gözlerimin önüne serdi. "Hoşgeldin demek yok mu Boran?" Ne kadar özlesem de, ona karşı olan kızgınlığım bir nebze bile olsa azalmamıştı. Annem hiçbir şey demeden odadan çıkıp bizi baş başa bıraktı. "Evleniyormuşsun Kozcuoğlu. İnsan bir haber verirdi değil mi?" Mavi gözlerinden gönderdiği ateş ciğerimi yakıyordu. "Evet evleniyorum." Eriyip bitsem de istifimi bozmuyordum. "O zaman benimle evlendiğini var sayıyorum Boran. Çünkü bunun başka açıklaması olamaz." Yıllardır onunla evlendiğimin hayalini kurarken, Dolunay'la nikah tarihi aldıktan sonra mı söylüyordu bunu bana cidden? "Ne saçmalıyorsun Sıla?" Sert ve haşin tabiatlı bu kadın tahrik olmama sebep oluyordu. Parmağını vücudumda gezdirerek etrafımda dönmeye başladı. Bu hiç dayanamadığım hareketti işte. "Yapma şunu Sıla!" "Hâlâ dayanamıyorsun değil mi?" Hızlıca bileğinden kavrayarak duvara yasladım. "Ne yapmaya çalıştığını anlıyorum ama ben eski Boran değilim." Bakışları dudaklarıma kaydığında içimde fırtınalar koptu. "Sen de özlemişsin Boran, hadi kabul et." Öpmek için yaklaştığında kendimi geri çektim. "Cidden o kadınla mı evleneceksin Boran?" Sesinden öfke akıyordu. "Evet evleneceğim! Buna beni sen mecbur ettin!" Dışarıdan gelen ses ile aklıma Dolunay geldi. Ben onu tamamıyla unutmuşum! Camdan dışarı baktığımda Dolunay korumalarla kavga ediyordu. Aklım Sıla'da kalsa da aşağı inmek zorundaydım. "Çıkın önümden dedim size!" "Ne oluyor Dolunay?" "Gideceğim diyorum kapıyı açmıyorlar." "Hadi ya! Manyak mısınız oğlum siz? Yengenize niye kapıyı açmıyorsunuz?" "Duydunuz dimi? Kapıyı açın diyor size işte." Bu kız harbiden çok saftı. "Duydunuz bence de! Ben salak olduğum için, 2 gün sonra evleneceğim kadının kaçmasına izin veriyorum." "Evet o salak olduğu için izin ver-..." Sonunda duraksadı. "Benimle dalga mı geçiyorsun sen?" Gülmemi daha fazla tutamadım. "Yok bir de gerçek diyorum Dolunay!" Anlamsızca bu kızın büyüsüne kapılıyordum. Ama fazla uzun sürmedi. "Açın kapıyı da gitsin artık!" Sıla'nın sesi kulaklarımı tırmaladı. "Ne oldu, bir zamanlar sözümden dışarı çıkmazdınız? Size açın diyorum kapıyı!" İki kadının arasında sıkışıp kaldım. Biri tuttuğunu koparırdı, diğeri koparılan yeri iyileştirmeye çalışırdı... "Senin bu evdeki hükmün 4 yıl önce bitti Sıla!" "İyi o zaman herkes öğrensin, Sıla Bulut geri döndü!" Dolunay sesini bile çıkartmıyordu. Biz iki aşık hesaplaşma yaşarken, o sadece seyirci oluyordu. Dolunay'ı kolundan tutarak zorla odaya çıkarttım. İçeriye girer girmez haddini bildirmem lazımdı. "Bırak artık kolumu yeter! Yeter artık Boran! Ben senin oyuncağın değilim tamam mı? Gel diyince gelen, git diyince giden!" Suskun kadının yerinde yeller esiyordu. "Sevdiğin kadın aşağıda! Bırak beni de gideyim artık. Ben ne yaptım sana? Niye bu kadar kinlisin?" Ben ona haddini bildirecekken, o bana had bildiriyordu. "Sen bana satıldın tamam mı?" "Yeter... Yeter... Yeter... Satıldın diyip diyip durma bana! Kaç para verdin? Kaç para verdin benim için söyle? Söyle geri ödeyeceğim sana!" Bir gün pes edeceğini biliyordum ama bu kadar çabuk olacağını tahmin etmiyordum. Kan rengiyle dans eden zümrüt gözleri zorla yutkunmama neden oldu. "Sen o parayı ömrün boyunca çalışsan da ödeyemezsin!" Belki ödeyebilirdi ama ben buna asla izin vermezdim. "Tamam gerekiyorsa gece gündüz çalışırım ama yine de öderim." "Hiçbir yere gitmeyeceksin anladın mı beni? Bana bir çocuk verene kadar hiçbir yere gitmeyeceksin!" İki yana düşen kolları ağzımdan kaçırdığım şeyin farkına varmamı sağladı. "Bunun için mi beni burda tutuyorsun?" Kırgınlık taşıyan sesi olmayan vicdanımı sızlatmıştı. "Tam da bunun için Dolunay'cığım!" İkimiz de aynı anda cümleyi kuran kişiye baktık; Sıla'ya. "Ben Boran'a çocuk vermeyi kabul etmediğim için beni aldattı ve sonuç olarak sen burdasın. Kendini bir kuluçka gibi hisset. Çocuğu doğurduğun gibi bam! Tekme ile kapıya atılacaksın." Sıla'nın bu derece zeki olması beni hep çok zorlamıştı zaten. Plan tam böyle olmasa da çoğu doğruydu... Hem annemin intikamını alacaktım hem de babamın istediği torunu kucağına verecektim. "Pekiyi sen ne yaptın, onu da söylesene! Boran'a olan inadımdan Kaya ile nikah masasına oturdum, onu kandırdım ama sonra yine ona haber vererek beni kurtarması için yalvardım desene!" Hesaplaşmamız ufak çaplı da olsa başlamıştı. Biz birbirimizi yerken, başını alıp giden Dolunay'ı fark etmemişim bilene. "Ne oldu? İşte böyle susarsın!" "Sana kızgındım, canını yakmak istedim." Yanına vararak aramızdaki mesafeyi kapattım. "Canımı yakman için bunu yapmana gerek yoktu. Sen bana böyle düşman gibi bakınca benim canım zaten yanıyor." Masumlaşan bakışları ile dudaklarımız kavuştu. Gözlerimi kapatmış anı yaşarken, bir anda gözümün önüne silik silikte olsa o gece geldi. Dolunay'ı öptüğüm gece... Ve ben şu anda aldığım o tadı alamıyordum. Hasretini çektiğim bu kadının öpücüğü beni tatmin etmiyordu. Kendimi yavaşça geri çekip odanın içine göz gezdirdiğimde Dolunay'ın yokluğunu fark ettim. "Has*kt*r! Kız kaçmış lan!" Camdan dışarı baktığımda korumaların yokluğu ve açık olan kapı dikkatimi çekti. DOLUNAY Biz bu odada üç kişiydik ama ben tektim. Varlığımı bile hissetmeyen iki kişi yokluğumu hiç anlamazdı. Odadan çıktığımda Boran'ın annesi önümü kesti. "Karnındaki bebek doğunca onu senden alacağım. Şimdilik gitmene izin veriyorum ama bu iş burda bitmedi." Karnımdaki çocuk mu? Benim karnımda çocuk mu vardı? Bundan benim niye haberim yoktu? Elim istemsizce karnıma gitti. "Korumaların hepsini kapıdan çektim. Şimdi git ve sana haber vermemi bekle." Hiçbir şey anlamasam da fırsatı değerlendirerek koşarak kaçtım. Nereye gittiğimi bilmeden kaçıyordum... Bu kadın beni neden hamile sanmıştı ki? Salih'le kesişen yollarımız kaçma planımı tamamen suya düşürdü. "Tek başına nereye gidiyorsun yenge?" Yüzüme düşen saçlarımı elimle geriye ittim. "Boran gönderdi, artık gidebilirsin dedi." Kaşlarını alay eder gibi havaya kaldırdı. "Asaf abi gönderdi öyle mi?" "Evet, gönderemez mi?" "Madem kendi isteğiyle gönderdi... O zaman niye nefes nefese kalmışsın?" Soru harika yerden geldi. Hadi cevapla bakalım Dolunay! "Spor yapıyordum o yüzden." "Yenge bak ben saf bir insanımdır ama sen benden de safsın ya! Bu yalana kim inanır, lütfen saçmalama." Ben de böyle bir insandım işte... Panik yapınca beynim yerini terk ediyordu. "Bak zaten karanlık çökmüş, kaybolursun. Asaf abim sinirlenmeden geri dönelim, hadi yenge." "Aslında doğru söylüyorsun Salih. Ben çok saf bir insanım ama mal da değilim!" Salih gözlerini kapatmış dediklerimi tasdik ederken tabana kuvvet koşmaya başladım. "Off ama yenge! Gece gece illa koşturacak mısın beni?" Ne kadar koşarsam koşayım, Salih aradaki mesafeyi hemen kapattı. Beni yakalamasıyla dengemizi kaybedip yere düşmemiz bir oldu. Ben altta, Salih üstümdeydi. Bir an durup sadece yüzüme baktı. "Kolay gelsin gençler!" sesiyle Salih üstümden kalktı. "Böldüm sanırım!" Boran'ın kıpkırmızı olan yüzü karanlıkta bile belli oluyordu. "Abi valla gördüğün gibi bir şey yok ortada. Yenge kaçarken dengemizi kayb-..." Tek elini havaya kaldırıp Salih'i susturdu. "Gamze'nin yanına geri dön Salih yoksa kalbini kıracağım." Salih başı önde öylece gitti. Bende düştüğüm yerden kalkarak üstümü başımı düzelttim. "Salih'e olan güvenim sana sakın cesaret vermesin Dolunay! Aynı pozisyonda başka bir adamla görseydim seni her şey çok farklı olurdu." Koşmaktan ter içinde kalmıştım ve saçlarım sürekli yüzüme yapışıyordu. "Düş önüme eve gidiyoruz!" Yerimden bir milim bile kıpırdamayarak hodri meydan demek istemiştim. Arkasını dönüp beni yerimde sabit şekilde görünce hiç bağırmadan yoluna devam etti. "Gece buralar pek tekin sayılmaz. Karşına yırtıcı hayvan çıkarsa benden değil." Yırtıcı hayvan mı? Bir an etrafımda bir tur dönerek ormanın derinliğine baktım. Çaresiz şekilde koşarak Boran'ın yanına vardım. Eve pek uzak sayılmazdık ama yakında değildik. "Kestirmeden gideceğiz, beni takip et." demesiyle bizi ormanın içine soktu. Yaklaşık yarım saattir ormanın içinde dolaşıyorduk. "Kestirme dediğin bu muydu Boran? Ben evden kaçtığımda bu kadar yürümedim." "Kapa çeneni! Hepsi senin yüzünden!" Yerimde duraksayıp yüzüne baktım. "Benim yüzümden mi? Kaybolduk demiyorsun da beni mi suçlu ilan ediyorsun?" "Off sanırım haklısın! Kaybolduk Dolunay ve artık cidden karşımıza yırtıcı hayvan çıkabilir." demesiyle yanına sokuldum. "Var mıdır ki?" Sanki korkmam hoşuna gidiyormuş gibi abartmaya başladı. "Var mıdır da soru mu? Ben geçen sene burda aslan gördüm." Bir anlık korkuma kapılıp kolunu sıkıca tuttum. "Aslan mı?" Bir kaç saniye sonra yerine gelen beynimle dalga geçtiğini anladım. Sinirle koluna sertçe vurdum. "Benimle niye alay ediyorsun? Burda aslan ne arasın Boran?" Kısık kısık attığı kahkaha sinirlerimi iyice tepeme çıkarttı. Mafya diye korktukları adam cidden bu muydu? Her seferinde benimle dalga geçen, beyni alt tarafında olan adam... Ormanın içinden gelen uluma sesi beni hafiften korkuttu. "İşte kurt gerçekten vardır Dolunay." "Ne yapsak ki? Acaba bizde mi ulusak? Belki anlarlarda geri çekilirler he?" Ellerimi ağzıma koyup ulumaya başlayınca Boran ağzımı kapattı. "Manyak mısın kızım sen? Flörtleşiyor musun ki dediğini anlasın?" Kahkaha atmaya başlayınca anlık dövesim geldi. "Kurtlar anlasın diye ormanın içinde uluyor. Sen nasıl bir dünyada yaşıyorsun Dolunay?" Kahkası sinirlerimi bozmaya başlayınca ben de onu bozdum. "Haklısın Boran. Ben hayvan dilinden anlamıyorum ama sen iyi anlıyorsun! Karşımıza köpek falan çıkarsa korkmamıza gerek kalmaz yani." Gülüşü bir anda yerini öfkeye bıraktı. Kolumu sertçe tutup gözlerini gözlerime sabitledi. "Sen bana köpek mi demek istiyorsun?" "Ben öyle bir şey demedim, sen dedin." Kolumu sıkınca canım yansa da gözlerine bakmaya devam ettim. "Boyundan büyük laflar ediyorsun, sana yediririm bak!" Bu sefer duyduğum uluma sesi çok yakındandı. "Şimdi seni burda ağaca bağlasam, ben eve geri dönsem..." diyip alayla yüzüme bakmaya devam etti. "Sen de kurtlarla sabaha kadar ulusan... Ben öğlen gelir seni alırım. Nasıl fikir?" "Ha ha ha! Çok komiksin cidden! Ya da ormanın içinden yakışıklı bir adam gelip öpücükle o düğümü çözse... Ve bende onunla evlensem..." "Kimmiş o ormanın içinden gelen adam?" Gülme sırası bana gelmişti. "Ben de bilmiyorum ki!" diyerek kahkahayı patlattım. Kolumu bırakarak yoluna devam ettiğinde kızdığını anladım. Hızlı adımlarla yanına vardım. Sanki gittikçe evden uzaklaşıyor gibiydik... "Ne kadar kaldı Boran, ayaklarım ağrımaya başladı." "Çenenden kuvvet ver gücün yerine gelir." Sözde laf ettiğini sanıyor beyefendi! Pes edip kendimi yere bıraktığımda Boran arkasını dönüp bana baktı. "Evden kaçarsan böyle olur işte." "Annen söyledi Boran. Korumaları çektim, kaç git dedi. Bir de şey dedi..." diyince yanıma gelip çömeldi. "Ney dedi Dolunay?" Nasıl söyleyecektim ki? Eliyle çenemden tutup kafamı kaldırdı. "Sana soru sordum." "Hamilesin dedi bana." Eli bir anda yere düştü. "Hamile misin dedi? Sen hamile misin?" Sarsılmış bir şekilde ayağa kalktı. "Kimden hamilesin Dolunay?" diye sesiyle ormanı titrettiğinde sinirim tepeme vurdu. "Ormanın içinden gelen adamdan!" dememle "Kimmiş lan o it!" demesi bir oldu. Beyni tekrardan alt tarafına geçmişti. Gülmemek için iki dudağımı birbirine bastırıyordum. "Sen o küçük beyninle benimle kafa mı buluyorsun?" Şimdi ciddileşmeye başlamıştık. "Onu git annene sor. Kendisiyle çok iyi anlaştığımız için kaçmama yardım etti herhalde! İyi niyeti yüzüne yansıyor!" "En azından benim bir annem var!" demesiyle kalbim parçalara ayrıldı. Sol gözümden akan yaşa engel olamadım. Yumruğumu sıkıp acı bir tebessümle yüzüne baktım. "Doğru söylüyorsun." cümlesiyle yetindim sadece. Zaten ev de gözükür hale gelmişti. Ondan uzak yürüyerek eve vardım. Odaya çıktığımda ne Sıla vardı ne de Boran'ın annesi... Kapıyı kapatacağım sırada Boran'da içeri girdi. Sesimi bile çıkartmadım. Giyinme odasından kıyafetlerimi alarak banyoya geçtim. Kilidi çevirmemle ağlamam bir oldu. Bir çırpıda üstümü çıkarıp suyun altına bıraktım kendimi. Evet benim en azından bile olsa annem yoktu. Beni seven, bana sahip çıkacak bir annem yoktu. Boran'da amcamın kızları gibiydi, acımasızdı. Ailemin yokluğunu ilk fırsatta yüzüme vurmaktan sakınmadı. Su ağlama sesimi bastırıyor muydu bilmiyorum ama ben duygularımı bastıramıyordum... BORAN ASAF Son cümlem sahiden de çok ağır oldu. Belki kalpsiz olabilirdim ama bu kadar da değildim. Tek kelime bile etmeden odaya çıkıp kendini banyoya attı. Açtığı su sesi bile ağlamasını bastıramıyordu. O banyoda, ben de burada saatlerce ağladım. O annesizliğine ağlarken, ben kalpsizliğime ağladım... Üstü giyili şekilde banyodan çıktığında gözümdeki yaşları sildim. Ağlamaktan şişen göz altları dikkatimi çeken ilk yer oldu. Yüzüme bile bakmadan camın önündeki koltuğa geçip kıvrılarak uyudu. Üstünü örtmek için ayağa kalktığımda sertçe geri tepti. "Kimsenin sevgisine ihtiyacım yok benim." diyerek elimdeki pikeyi alıp kenara fırlattı. Kalbini bu sefer çok fena kırmıştım. Odadan çıkıp tek kalmasını sağlamak istedim, rahatça içini döküp ağlasın istedim. Ama çıkmamla Sıla'nın beni diğer odaya çekmesi bir oldu. "Sence de yetmedi mi bu kadar hasret Boran?" diye üstüme çıkartmaya başlaması ve sıcak öpüşmelerimiz arasında nerede, ne konumda olduğumu idrak edemedim... Bir seçim yapmak zorundaydım... Ya odada öylece bıraktığım kadının yanına geri dönecektim. Ya da hasretle her gün düşünü kurduğum kadının kollarına kendimi bırakacaktım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD