bc

BEN SATILIK DEĞİLİM!

book_age18+
987
FOLLOW
12.2K
READ
dark
opposites attract
small town
like
intro-logo
Blurb

Yetim ve öksüz bir kızı kumar masasında satacak kadar acımasız oluyor bazen hayat...

Ben; amcam tarafından kumar masasında hiç düşünülmeden satılan bir kız çocuğuyum. Kendi kızlarına prenses gibi davranan amcam, sıra bana gelince onların kalmış yemeklerini veriyor, giye giye eskittikleri kıyafetleri giydiriyordu. İnsan kendi kanından, kendi canından olan bir insana nasıl bu muameleyi reva görebilirdi ki? Kendi çabalarımla okuyup, İngilizce öğretmeni olmuştum. Mesleğime yeni kavuştuğum bir zamanda, amcamın kumar masasında beni karanlık işler çeviren adama satmasıyla kaderim yön değiştirdi. Ben satılık değilim diye çırpınan içimdeki çocuk, mafyanın kör kurşunuyla anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğdu...

chap-preview
Free preview
SİLİK GEÇMİŞİM
Benim adım Dolunay. Daha 22'imi yeni doldurmuş, mesleğime yeni kavuşmuştum. Bakmayın böyle kolay bir şekilde anlatmama... Buralara gelebilmek için çok mücadeleler verdim. Amcam bir yandan, yengem bir yandan, kızları bir yandan, oğlu bir yandan... Hepsi ayrı ayrı uğraştı benimle, hayallerimle, hayatımla. Bir böcek kadar değer görmediğim bu evde, yeter ki başımı sokacak çatım olsun diye 22 sene boyunca mücadele ettim. Annem ve babam, ben daha anne karnındayken bir trafik kazasında ölmüşler. Hayat bana çelmesini daha ilk günden takmış, bir kafesin içine zindan etmişti. İnsanlar ilk aldığı maaşla gezer, tozar, alışveriş yapardı. Ben ise ilk aldığım maaşı amcamın eline saymak zorunda kaldım. Amcamın iki kızı da hiçbir şeyim olmamasına rağmen beni hep kıskandılar. Daha 12 yaşında yemek yapmaya, bulaşık yıkamaya, evi çekip çevirmeye alıştırılmıştım. Hem okula gidip, hem bu işleri yapmak beni haddinden fazla zorluyordu. Amcamın benden 4 yaş büyük olan oğluyla aramda hep bir mesafe vardı. Çok iyi hatırlıyorum, 12 yaşına basıp, genç kız olduğum günlerde bana olan bakışları değişmeye, hâl ve hareketleri farklılaşmaya başladı. Uyurken odama giriyor, usulca yanıma yatıp beni izliyordu. Çoğu zaman bunu yaparken uyanık oluyordum ama ses çıkaramıyordum. Korkuyordum, beni evden gönderirler diye korkuyordum. Bu zamana kadar bana asla dokunmadı ama çoğu kez gözleriyle taciz etti. Ta ki bir gün kafasını yarana kadar... Yine okuldan geldiğim bir gün, Mert bahçede tek başına oturuyordu. O zamanlar tabii 17 yaşındaydım. Ben kapıdan içeri girer girmez gözlerini bana dikti ve pis şekilde gülmeye başladı. Yerinden kalkarak yanıma doğru yürüdü. Elindeki poşetten bir elbise çıkarıp bana uzattı. "Bunu bugün sana aldım. Giysene bakayım nasılmış?" Elbiseyi açtığımda ortada bir elbise göremedim aslında. Gecelik tarzında bir şeydi. Bu güne kadar yaptığı onca şey canıma tak etmiş, elime gelen ilk taşla kafasını yarmıştım. Zaten o günden sonra da bana eskisi gibi olamamıştı. Bilseydim eğer, önceden yarmıştım kafasını. Yengem kasti olarak çocuklarını benim yanımda seviyor, anne özlemini bana daha da çok belli ettiriyordu. Ağlamadığım gece, yastığımın ıslanmadığı gün yoktu. Acı bazılarını güçsüz düşürürken, bazılarını da en güçlü şekilde ayağa kaldırır. İşte bu acılarım beni dimdik ayakta tuttu. Eğer pes etseydim bu günlere gelmezdim. Ben uğraştım, ben çabaladım, ben gecemi gündüzüme kattım ve İngilizce Öğretmeni oldum. İlk sınıfım 4'lerdi. Benim görmediğim tüm sevgiyi onlara göstermeye çalışıyordum. Sanki ben onların anneleri, onlarda benim çocuklarımdı. Eksik kalan yanımın böyle tamamlanacağını düşünüyordum işte... Amcam ve ailesi beni aşağı çekmek için ellerinden gelen her şeyi yapsalarda, ben istediğim hedefime varmıştım. YAZARDAN Dolunay yaşadığı tüm zorluklara rağmen hedefine ulaşmış insan mutluluğu yaşıyordu. Öğrencileriyle vakit geçiriyor, onları iyi bir insan olarak yetiştirmeye çalışıyordu. Ama içlerinden bir tane erkek çocuğu onu çok zorluyor, sürekli çıkmaza sokuyordu. En son çareyi velisine haber vermekte buldu. Haftanın ilk günü Murat'ın yaptığı bu şey, son damlayı taşırmıştı. Sürekli arkadaşlarını dövüyor, onlara şiddet uyguluyordu. Pazartesi son dersi İngilizce olan bu sınıfın velileri gelene kadar dışarıda beklemişti Dolunay. Murat'ın yanına gelen kabadayı giyimli bu adam biraz ürkmesine sebep oldu. Ama mecburen yanına gidip, konuşmak durumunda kalmıştı. "İyi günler beyefendi. Siz Murat'ın velisi misiniz?" Adama sanki küfür etmişti Dolunay. Kaşlarını çattı, göğsünü şişirdi. "Ben dayısıyım." Dolunay daha ilk bakışta anlamıştı, Murat'ın bu huylarını kimden aldığını. "Pekiyi o zaman bende sizinle konuşurum. Murat okula başladığımız ilk günden beri sürekli arkadaşlarını dövüyor, onlara şiddet uyguluyor. Çok başa çıkmaya çalıştım ama başaramadım. Bir de siz mi konuşsanız, belki sizi dinlerdi." Adam bu genç öğretmeni baştan aşağı süzdü. Tek kaşını kaldırarak, hiçbir cevap vermeden yeğenini de alarak okuldan çıktı. Ve böylelikle bu iki gencin kaderleri örülmeye başlamıştı... DOLUNAY "Manyak mıdır nedir?" "Ne oldu Dolunay, yine kiminle konuşuyorsun?" Arkamı dönmeden de sesinden kim olduğunu anlamıştım. "Hasta bir velinin teki. Neyse sen beni boşver, akşam ki davete geliyor musun?" Gamze gözlerini kısarak düşünmeye başladığında geleceğini anlamıştım. Çünkü her olumlu cevabından önce hep bu hareketi yapardı. "Ama benden giyiniyoruz bak. Yoksa gelmem he!" O kadar düşünceli bir arkadaşım vardı ki... Biliyordu dolabımda güzel elbisem olmadığını... "Tamamdır ama yeşil elbisen benim!" "Gözlerinle kombin yapacaksın yani he!" Gözlerimin zümrüt yeşili olduğunu bile 16 yaşımda öğrenmiştim... Okuldaki bir erkek çocuk gözlerinin rengi tıpkı zümrüte benziyor dediğinde anlamıştım. Yeşil olduğunu elbette biliyordum ama zümrüt yeşili olduğunu işte o gün öğrenmiştim. Çünkü yaşadığım evin şartları aynanın karşısına geçip, kendime bakacak fırsatı bile vermemişti bana. "Hayatımda tek güzel olan şey gözlerim zaten Gamze. Bari ona uygun giyineyim değil mi?" Gamze boynuma atlayıp, ağlamaya başlamıştı. "Yeter ama ya! Ben bugün ağlamak istemiyorum Gamze. Hadi eve gidelim de elbiseleri beğenelim." Yaşaran gözlerimi silip, Gamze'nin arabasına doğru yürümüştüm. Gamze'nin evi bana çok huzurlu geliyordu. Evin her köşesini kendi kafasına göre dizayn etmişti. Kolumdan çekiştire çekiştire giyinme odasına götürdü beni. Beğendiğim elbiseyi bana verdiği gibi giyinmemi söyledi. "Ee sen giyinmeyecek misin?" "İlk önce sana bakalım hadi! Fizik desen sende, güzellik desen sende... Belki kısmette çıkar sana he!" Elimle koluna doğru vurdum. "Al işte yine aynı konu! Çok istiyorsan sana bir tane bulalım." Şakalaşmalar eşliğinde hazırlanmış, saat 7 gibi evden çıkmıştık. Gamze bana bakmaktan önünü göremiyordu. "Kızım cinsiyetini bilmesem erkeksin diyeceğim he! Ne o yiyecekmiş gibi bakıyorsun bana." "Çok güzel oldun çünkü. Davetlilerden kimse bana bakmayacak." "Saçmalama Gamze. Ayrıca amcam nasıl izin verdi hâlâ hayret ediyorum kızım." "Boşver, anın tadını çıkart." Hayatımda ilk defa böyle bir ortama girecektim ve doğal olarak çok heyecanlıydım. Davet demişlerdi ama bu bildiğin partiydi. Ortamda son ses müzik, insanlar çılgınca dans ediyordu. Kimsenin kimseye sesini bile duyuramadığı bu ortamlarda nasıl rahat oluyorlardı bilmem. Zaten hiçte tahmin ettiğim gibi eğlenceli geçmiyordu. "Ben kaçsam artık Gamze." "Ne? Duyamıyorum seni!" Gamze eğlenmesini iyi bilen birisidir. Piste atlayıp dans etmeye başlayınca telefonuna mesaj atarak ayrıldığımı söyledim. Başım aşağıda hızlı hızlı yürürken sert bir şeye çarptığımı anladım. Kafamı kaldırır kaldırmaz, öğrencim Murat'ın dayısıyla göz göze geldim. Bu sık olan karşılaşmalar canımı sıkmaya başlamıştı. Gitmek isterken önümü kesti. Hiçbir şey demeden sadece yüzüme bakıp yoluna devam etti. Bu neydi şimdi sahiden? Bu adam bir şeyler karıştıyordu ama ne?

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook