'' Şarap ve Deniz, Akdeniz insanının kilit noktasıdır.
Ama, her zaman anahtarını üzerinde taşır,
Kilitli kalmaz...''
Yıl 1930
O yıllarda işsizlik yokluk göçü teşvik etsede, bu durum yıllarca devam edip ülkeyi derinden sarstı. Siyasetin
karmaşası ve çaresizlik göz ardı edilemezdi. Köylüler; Balıkçılık ve çiftçiliği kendilerinin alt yapısı olarak benimseyip
''insan gücü'' olarak kendilerini yeni ülkeye adamak istiyorlardı. Bunalımlı günlerde bu düşünceler slogan haline geldi.
'' Yeni bir ülkede, yeni bir düzen kurmak '' yada,
'' Emek ve kazanç yeni bir ülkede yoğrulursa, istikrar o zaman çoğalır'' şeklindeydi.
Bu düşünceler de işin mutfağından gelen fikirlerdi. Aynı ekmek ya da pizza hamuru yapmak gibi,
Gittikleri ülkede mayalanmak, çoğalmak istiyorlardı. Bunun gibi ifadeler kulaktan kulağa yayılıyor
herşeyi özetliyordu.
Pazar günleri gidilen kilise ayinlerinde Tanrı' ya yakarışları da birlik, düzen ve bolluk üzerine yapılıyordu.
Meryem ana için elinde tuttukları Haç bedene mühürlenene kadar dua etmeye devam ediyorlardı.
O gün Napoli' den gelen bir kaç kişi ellerinde pankartlar Positano ve Amalfi başta olmak üzere bir çok köyün
çevresinde siyasi slogan atarak ilerlemeleri, peşlerinden yüzlerce kişiyi sürüklemeye yetti.
Enrico' da etrafından etkilenip o topluluğa karışmıştı. konuşulanları dinlerken yapacakları gemi yolculuğunu
düşündü. Bu zorunlu yolculuğun bilinmeyen akıbetini '' gözlerini ufuk çizgisine bakar gibi kocaman açıp öyle dinledi
.'' Kesin karar vermişti. Evini, toprağını satıp gidecekti , buralardan ...
Enrico, nakit ihtiyacını karşılamak için önce komşusu Gerardo' nun kapısını çaldı. Vakit kaybetmeden,
kendince cazip bulduğu teklif ile gelmişti. Satamasa bile Gerardo' nun fikrini almak istedi. Çünkü; çevresinde
bu işlerden anlayan bir tek Gerardo vardı. Onunla acilen konuşması gerekiyordu.
Gerardo bir dönem simsarlık görevi yapmış, gençken ilgisini verdiği bu mesleğe devam etmese bile tutumlu ve
disiplinli bir adam olarak biliniyordu.
Tam da İtalya' da söylendiği gibi ''Ragione'', Gerardo işi kuralına yani Racon' una göre yapardı.
Enrico' nun gelmesiyle, akıllıca davranmak ister ve yanıbaşındaki bina ve bahçeyi elinden kaçırmak istemez.
Hemen ticaret mantığı devreye girer. Teklifi kabul etmeden önce; Evin ve bahçenin olumsuz taraflarını ön plana çıkarır.
- ''Öyle ya! İş başka arkadaşlık başkadır.''
Biraz yüzünün şeklini değiştirir. Hafif kaşlar çatık, daha ciddi tavır takınır kendine,
Enrico, saygıdan olsa gerek başından kasketli şapkasını çıkarıp İki elinin arasına almış derdini anlatıyordu.
- Gerardo bir daha düşün !
İnan ki, verdiğim fiyat değerinin çok çok altında,
- Enrico,
Enrico,dinle dostum,
- Tadilat isteyen bir evin var.
Bahçendeki taş ve kaya parçaları ? Çok fazla,
Ekim için elverişli değil,
Sonra,..
Doğru düzgün duvarın bile yok!
Ha !, Enrico,
Gerardo anlattıkça, Enrico sessiz kalır. Yalnızca; yüzüne yüzüne çarpan bu olumsuzlukları sessizce dinler.
Gerardo' nun bu teklife balıklama atlayıp hemen kabul edeceğini zanneden Enrico, içinden son cümleyi tekrarlar.
'' Bir duvarın bile yok ! ''
Enrico' nun kafasında bu cümle dönüp duruyorken o da kayıtsız kalamaz.
- Gerardo dinle beni,
Arjantin' e gitmem gerekiyor. Yani, ailemle beraber...
Peki Enrico;
Büyük oğlun Zeno!
Onunla beraber birşeyler yapmayı hiç düşünmedin mi?
O çok avare bir genç olmuş, söylenenlere bakılırsa...
- Yo !, Hayır onlar doğru değil ?
Balıkçılığı ben beceremedim ki,
Zeno, ne yapsın?
Oda bir kaç arkadaşıyla takılıyor, o bir yetişkin Gerardo,
Enrico, içini boşaltma evresine girmişti. Çaresizlik onu bu hale getirdi. Gerardo' ya içini dökmeye başladı.
- Zeno, bana hep uzaktı.
Şimdide parasızlık yüzünden küçük Frencesco' yu kaybedeceğimden korkuyorum.
Gerardo' da aynı dertten yakındı;
- Öyle Enrico, parasızlık gerçekten zor birşeydir. Yani, imkansızlığı imkansızlıkla harcamak gibi bir şey...
Enrico, gözlerini sürekli yerdeki mozaiklerin üzerinde gezdirmesi , söylenenlere ilgisiz kalması üzerine;
Gerardo sinirlenir.
- Bak !, Enrico, sen genç bir adamsın, Arjantin büyük bir ülke Orada hepinize iş ve kalacak bir yer vardır.
Ama sen iyi düşündün mü? Onu söyle,
Zemini seyreden Enrico, irkilerek başını kaldırdı.
Konuşmanın ona bir yarar getirmeyeceğini düşünerek, yalnızca cevap vermekle yetindi.
- Evet, Gerardo şu an gitmekten başka bir şey düşünemiyorum.
- Peki ya İmelda ?
Gitmeyi o da istiyor mu ?
-Bilemiyorum. Ona daha söylemedim ?
- Ne söylemedinmi ?
Neden söylemedin ? Bu önemli karardan nasıl haberi olmaz ?
-Bu günlerde herşeye aynı cevabı veriyor, konuşurken gözlerime bile bakmıyor. Artık benimle yatmıyor bile,
- Eeeh! Bu İmelda' nın suçu mu?
- Elbette değil, biliyorum ama?
Enrico, çaresiz evliliğini kurtarmak için barındığı yeri gözden çıkarmayı tercih ediyordu.
Mutsuz Gerardo,
İmelda, çok mutsuz !
Gerardo, sinirlenir,
- İmelda' nın bu yolculuktan daha haberi yok!
Ve, sen gitmeye kararlısın , öyle mi ?
- Bir yolunu bulacağım Gerardo,
Hepsi, İmelda ve oğlumun geleceği için, inan
Bir süre sessiz kaldılar.
Enrico, lafın uzadığını , sanki; Gerardo' nun onu vaz geçirmek için oyaladığını hissetti. Biraz kendini toparladı.
Yine söz aldı.
- Bak ! Gerardo;
Burada kalırsam o duvar hiç yapılmayacak . Topraktaki taşlar hep kalacak, anlıyor musun beni?
Ayrıca o taşlar umrumda bile değil!
Enrico, biraz kendini kötü hissetti. Kendini ceketinin içine büzüştürdü, ses tonunu alçaltarak,
'' Çünkü; Gücüm yok Gerardo,
gücüm yok !..
Elindeki şapkayı sıkıntıdan iki elinin arasında büktü, büktü...
Enrico' da bir an sesini yükselttiği için kendini durdurmak ister.
-Gerardo, mi scusi,
Sinirlerim çok bozuk. Yalnızca şunu söylemek isterim;
-Sakıncası yok! söyle,
-Burası yalnızca senin işine yarar, yanı başımızda sen varsın Gerardo, öyle değil mi? Ona göre fikrini söyle,
Bu şansımı tereddütlerin arkasına bağlayamam ; Onun için hemen kararını söyle lütfen ?
Gerardo, sağ eliyle çenesini tutar. Bulunduğu yerde dört beş adım atar. Yüzünde düşünceli bir ifade
vardır. Enrico' nun bu kadar kararlı olmasına anlam veremez. Yine de kendi çıkarlarını düşünerek sonuca varmak
ve her zamanki gibi net konuşur.
-İki ev bir evden daha iyi' dir.
Ha!, Enrico ?
Enrico, oturduğu yerden heyecanla kalkar.
- Evet Gerardo!, evet dostum.
Tabiki öyle, senin için ,
Bir an için endişelenen Enrico, asık yüz ifadesini değiştirir. Artık, unuttuğu gülümsemesini hatırlar.
İkiside yakın komşu ve arkadaş olmanın etkisiyle birbirlerine sarılır. Yaptıkları işin memnuniyeti ile tokalaşır.lar.
-Eee! Enrico bak; Sonradan pişman olmanı istemem.
Ben paramı veriyorum, sen de taşlı da olsa toprağını...
Burada Gerardo' nun aşağılayıcı ve kinayeli konuşması Enrico' yu tekrar sinirlendirir. Ortalık tekrar gerilir.
- Ben evimi de veriyorum Gerardo, evimi de !
- Orası öyle,
Evet Enrico, ama yapacaklarımı bilmeni isterim. Masrafları kastediyorum.
Bunlar beni çok uğraştıracak!
-Bende şunu bilmeni istiyorum!
'' Vereceğin para yalnızca toprağın bedeli, bunu sende biliyorsun Gerardo !
Bu durumda, evi sana hediye etmiş oluyorum.
Şu an aciz olan benim, bunu kabul ediyorum. Evet ama, bu durumumdan başkası faydalanmasın Gerardo, lütfen !
Sen de bunu unutma ! ''
Bu konuşmalar ucu açık tartışmaya doğru gidiyordu. İkisi de kararlarından dönecek gibi oldular.
Tam da '' biri paranın sahibi diğeride de toprak sahibi olacakken,''
stresin yarattığı bir ortamda, konuşmalarda sertleşti.
Yine de eEski dostlukları hatrına sarılırlar, çünkü; kimse işinin bozulmasını istemez.
-Gerardo mi scusi, biraz gerginim,
- Biraz mı?
Birbirlerine bakıp, bu sefer ikisinide gülme tutar.
- Sorun yapma !, herşey olacağına varır dostum !
- Bence bunu kutlayalım,
-Si,
- Şarabın var mı?
-Elbette var.
- Oh Enrico! Valizine bir kaç şişe şarap koy dostum, Okyanusun ötesinde içki yasağı var.
- Yeni Dünya da kutlama yapmak için çok erken Geraardo,
- o zaman bu günümüzü kutlayalım Enrico!
Bir an için sinirlenen hemde endişelenen Enrico, asık yüz ifadesini bu kezde içeceği şarap için değiştirir.
Gerardo, yine felsefe yaparak konuyu şaraba bağlar.
. Zaten, dostum!
'' Şarap ve deniz, Akdeniz insanının kilit noktasıdır. Ama her zaman anahtarı üzerinde taşır. Kilitli kalmaz!''
Gerardo, dolabının zulasında sakladığı şarabı çıkarır. Hemen yanında bulunan kadehlerden iki tanesine doldurup
ikram eder.Şansımıza, dolapta yalnızca kırmızı şarap kalmış ''
- Molto Bene!
Gerardo ! doldur, doldur şu kadehleri,
Kadehleri doldurup havaya kaldırdılar. Enrico;
'' Kaderimi bu kırmızı şarapla yıkamak istiyorum''
-Saluti !
- Saluti !