Çağla' nın anlatımı...
Toprak Karasoy önce yüzüme şaşkın baktı. Sonra kapıdan çekildi.
' En azından yeni bir kurbanımız olmuş oldu. Dene bakalım şansını. ' dedi.
Yani söz konusu bir çocuk değil miydi? Oyuncak demişlerdi. Büyük biri oyuncaklarla oynuyor olamazdı herhalde? Bir çocuk en fazla ne yapabilirdi ki?
Merdivenleri inmeye başladım. Odasının bir alt katta olduğunu söyledi adının Hediye olduğunu öğrendim kadın. Beni en üst kata çıkarmıştı. Herhalde kaçmaya çalışırsam başarısız olmam için yapmıştı Toprak. Elbette beni taşıdığını hatırlıyordum ama o halde kaç kat çıktığımın hesabını yapmamıştım. Yapacak halde de değildim o an.
Merdivenin dönüşünde oval bir ayna vardı. Dev aynası denilen cinsten. İnsanı oldukça büyük gösteriyordu. Herhalde kendini yakından görmek içindi. Ya da kendini dev aynasında görebilmek için ki bu bence Toprak Karasoy' a daha uygun bir sebepti. Hep dik tuttuğu o başı bunun en büyük ispatıydı. Tabii bir de gözünü kırpmadan can alıp ardından hiçbir şey olmamış gibi davranıyor olması. Sanki insanların yaşamasına ya da ölmesine karar verme hakkına sahip gibi davranıyordu ki şu an benim canımda onun ellerindeydi.
Odayı sormaya gerek kalmamıştı çünkü bağırış sesleri konumu tarif edecek güçteydi şu an.
' Defol! İstemiyorum!' diye bağırış duydum ve ardından kırılma sesi. En son olarakta kapı kapandı. Kapıya yaslanmış kızla göz göze geldik. Yorgun görünüyordu. Sanki gece bile uyumamış gibiydi. Toprak Karasoy' da benim arkamdan geldi. Kız direkt olarak ona yöneldi.
' Üzgünüm Toprak Bey. Ne yaptıysam olmadı. '
' Kovuldun. ' dedi buz gibi bir sesle. Ne çok seviyordu tek kelimelik sert cümleleri. Kadın ne iş yapıyor bilmiyordum ama siz çocuk yetiştirmeyi bilmiyorsunuz diye bir insanı işinden etmek saçmaydı bence. Çocuk aileden ne görürse onu alırdı.
' Ama Toprak Bey. Ben sizinle konuşmuştum. Zaman alacağını söylemiştim. '
' Üç gün içinde ikinci kriz. İyiye doğru bir gidişat göremiyorum. Lafımı tekrar etmeyi sevmem. Kovuldun.'
' Toprak Bey bakın yeni birine alışmak zaman alır. Henüz Güneş Hanım' la yeni tanıyoruz birbirimizi. Siz böyle yaparsanız o da bakıcıların kovulacağını bildiği için daha hırçın olmaya devam eder. Bu şekilde bir çözüme ulaşamazsınız. '
Çenemi yine tutamadım ve konuya bodoslama daldım. Fikrimi soran olmuş muydu? Hayır. Peki bu beni durdurur muydu? Asla.
' Aslında haklı. Yani çocuklar öyle hemen bağ kuramaz. '
Daha lafıma devam edecektim ki ters ters bana bakarak beni susturdu. Sonra gitmesi için bakıcı olduğunu öğrendiğim güzel kıza baktı. Üzülmüştüm. Oldukça genç bir kızdı. Hemen hemen aynı yaştaydık ve belli ki işe ihtiyacıda vardı. O gidince Toprak Karasoy bana çevirdi bakışlarını.
' Bir şeyler yapabileceğini iddia ettin. Eğer onu sakinleştirirsen o zaman seni öldürmek yerine yatalak bırakırım. Yarı öldür demiyor muydun? İşte sana fırsat. '
Kapıyı açıp içeri girdiğimde dünya tatlısı görünebilecekken dünya cadısı görünen sarı saçları dik dik olmuş mavi gözlü bir kızla karşı karşıya geldim. Üç yaşlarında gibi görünüyordu.
' Sen kimsin?' dedi önce şaşkın bir şekilde. Sonra elindeki fırlatmak üzere kaldırdığı oyuncağa baktı. Omuz silkti.
' Fayk etmez. Defol. ' diyerek fırlattı. Kenara çekilerek kaçtım.
' Ben Çağla. Sende Güneş olmalısın. Tanıştığımıza memnun oldum. '
Güneş Hanım demeyecektim elbette bu ona patronun o olduğunu gösterirdi.
' Ben olmadım. Defol. Git. Annem gelsin. '
' Anneni mi istiyorsun? '
Anne kuzusuydu sonuçta daha. Bu en doğal hakkıydı.
' Evet. Gelsin aytık. '
R harfini söyleyemiyordu. Aslında bu durum genelde bu yaşlarda düzelmiş olurdu ama belki kalıtsal bir durumdu. Bunun üzerine düşünecek zaman değildi. Odadan çıktım. Toprak Karasoy' un karşısına geçtim.
' Annesini istiyor. '
' Bende bilmediğimiz bir şey söyleyeceksin sandım. '
' Bakın boşandınız mı ne oldu bilmiyorum ama daha yaşı küçük. Annesine ihtiyacı var. En azından görüntülü konuşsa bu ona iyi gelir. '
Tabii annesini öldürmediyse konuşabilirdi. Karşımda kim olduğunu unutmuştum bir an. Tamamen çocuğa odaklanmıştım.
' Öyle bir ihtimal yok. '
' Neden öldü mü?'
Öldürdünüz mü demeyen aklımı seveyim.
' Annesi Nepal' de bir arınma kampında yani yanında telefonu yok. '
' Peki. Ne kadar kalacak belli mi?'
Tabii bu öldürmesine kılıf değilse. Çocuklara yalan söylememek lazımdı aslında. Bizim düşündüğümüzden çok daha zeki oluyorlardı ve yalanı yakalayınca bir daha güven duymaları zordu..
' En az üç ay daha. '
' Peki. ' diyerek içeri girdim ki girdiğimle kafama oyuncağı yemem bir oldu. Az önce yeni biri olduğum için bir anlık şaşkınlık yaşamıştı ama şimdi geçmişti tabii ki.
' Bana oyuncak fırlatmayı bırakırsan seninle annenle ilgili konuşmaya geldim.' dediğimde durdu. Ciddileşti.
' Anlat. '
' Bazen annelerde yorulur. Bazen insanların bedenleri sağlıklı olur ancak ruhları hastalanır. Annenin ruhu hastalandığı için iyileşmeye gitmiş. Bu nedenle burada ne kadar oyuncak kırarsan kır gelemez ama bak baban burada?'
' Babam mı?' diye sordu şaşkın bir şekilde.
' Evet. '
' Benim babam öldürüldü. ' dedi buz gibi bir sesle. Küçücük çocuk öldürülmeyi biliyordu ve ondan normal bir psikoloji mi bekliyorlardı. Belki de onu da benim gibi zorla tutuyordu. Çocuk annesine gitmek istiyordu . Dayanamadım.
' Toprak senin neyin oluyor?'
Güldü. Baya bir güldü. Az önce babam öldü dememiş miydi bu kız? Bu moda nasıl geçmişti hemen?
' Tabii ki abim akıllım. Salak mısın sen ya? Annem ne zaman gelecek?'
' Bilmiyorum. Abin daha iyi bilir. Ayrıca bence annen senin gibi tatlı bir kızı bulduğu ilk fırsatta arayacaktır. O zamana kadar da abin sana yeni oyuncaklar alsın ister misin? Daha güzel oyuncaklar. '
Mesela bez bebekler falan. En azından kırılmaz ve kimseye zarar vermezdi. Kız çocuğuna kamyonu kim almıştı mesela?
' Amma yağcı çıktın sende. Abim sana bakmaz habeyin olsun. '
' Öyle bir derdim yok. '
' Abimin getiydiyi bütün kızlay bana şiyin göyünmeye uyraşıyoy senin gibi ama abim hepsini kovuyoy. O benden başka kız sevmez. '
Anlaşılan Toprak Karasoy epey kız getirmişti eve. Gerçi bakıcıları abisinin sevgilisi zannedip kıskançlıktan daha kötü davranıyor da olabilirdi. Sonuçta şu an için yanında abisinden başka kimse yok gibi görünüyordu. Acaba babasının ölümü ile ilgili neler hatırlıyordu? Tabii ki küçücük kıza soracak değildim bunları.
' Anladım. Dediğim gibi öyle bir amacım yok. Sen çok yorgun görünüyorsun. Seni yatırayım ister misin?'
' Uykum yok. Sen çık yetey. '
Odadan çıktım. Kız fena halde alışıktı emir vermeye.
' Ona daha kızsal oyuncaklar alsanız iyi olur. Ayrıca annesine ihtiyacı var. ' diye başlayıp babasından falan bahsettim ama bir açıklama yapmadı. Sadece dinliyordu. Hediye Hanım gitmişti.
' Kaç yaşında? Yaşına uygun zeka geliştirici oyuncaklar da almak lazım. '
' Dört. ' dediğinde şaşırdım.
' Daha küçük gösteriyor emin misiniz? '
Yani pek ilgili bir abi gibi gelmemişti bana. Kız her ne kadar abisini seviyor gibi konuşsa da bana inadına demişti daha çok. Yani cümle kurma becerisi dört yaşına uygun olsa da görünüşü pek değildi.
' Ciddi derecede olmasa da büyüme geriliği var. '
' Peki neden? Yani geçici bir şey mi?'
Tamam çok ciddi bir şey değildi ama yine de üzülmüştüm. Yani tabii sorun ciddiydi ama Güneş' in durumu ciddi değildi. En fazla bir yaş küçük gösteriyordu. Bu ileride biraz daha artabilirdi ama yine de ciddi bir risk oluşturmazdı.
' Sanane. '
Yine tersliği üzerindeydi ki yani maddi durumu da kötü biri değildi. Kardeşine en iyi tedavileri yaptırıyor olmalıydı zaten. Ben kendimi düşünsem daha iyi olurdu.
' Bakın sakinleştirdim Güneş' i . Ben bakıcı olabilirim. Zaten işsizim patronumu öldürdüğünüz için. Yani burada çalışırsam hem gözünüzün önünde olurum. Böylece polise gitmediğimden emin olursunuz. Beni öldürmenize de gerek kalmaz. Yarım öldürmenize de gerek kalmaz. Hiç kalmaz. '
Toprak Karasoy beni tepeden tırnağa süzdü. Sonra arsızca bir daha süzdü. Rahatsız olmaya başladım artık. Sonunda gözünü gözüme dikti.
' Benimle çalışmanın yolu benim yatağımdan geçer yalnız. ' dedi.