Akıp giden yolda içinde büyük bir korku ile etrafı izliyordu. Hala şehrin içinde olsalar da her an sapa bir yola girecekmiş gibi hissediyordu. Arabanın içini kaplayan derin sessizlik daha da ürpermesine neden oluyordu. Cevap vermeyeceğini bilse de "Beni nereye götürüyorsun?"diye sordu. Adama baktığında öfkeli gözlerle ile buluşunca sorduğuna pişman olmuştu. Her baktığında karan gözler kalbini ağrıtıyordu. Kocasının yaptıkları yüzünden böyle yaptığını bilse de suçlu kendi değildi. Bunu neden anlamıyordu?
Özgür masum gibi baktığını gördükçe daha da sinir oluyordu. Susmak için kendini zorladı. Direksiyonu sıkıp gaza bastığında istediği cevabı verene kadar onu deli etmeyi kafasına koymuştu. Ya kocasının nerede olduğunu söyleyecekti ya da hayatı ona zehir edecekti.
Efsun adamın yüzünde beliren damarları görünce önüne döndü. Ailesini korumak için arabaya binmişti, ama yanlış bir karar vermişti. Kapıyı açıp kendini dışarı atsa ölür müydü? Oğlunu düşününce vaz geçti. Başka bir yol bulmalıydı. Düşüncelere o kadar dalmıştı ki araba durunca telaşla etrafa baktı. Issız bir yer beklerken restoran görünce şaşırdı. Sakinleşmeye çalıştı, ama aldığı nefes bile onu zorluyordu. Boğazı kurumuş korkudan her yeri titriyordu.
-İn!
Duyduğu sesle kanı çekildi. Onun sesine alışamıyordu. Yana baktığında çoktan indiğini gördü. Kolundan çekip çıkarmadan inmeliydi. Titreyen parmakları ile kapıyı açıp adımını dışarı attı. Bayılmamak için büyük çaba sarf ediyordu. Gücünü toplayıp Özgür'ün yanına doğru yürüdü.
Kadının yavaşlığı onu deli ediyordu. Titreyen göz bebekleri kendini bulduğunda "Beni takip et."dedi. Onu kandırmak istiyorsa daha çok inandırıcı olması gerekiyordu. Önden yürüyüp kapıyı açtı ve içeri girdi. Akşam için hazırlık yapan elemanları işlerini bıraktılar. Normal olan bakışlar bir süre sonra merakla yanına sabitlendiğini gördü.
Efsun girdiği restoranın tamamen boş olduğunu görünce etrafı inceledi. Çalışmaların bakışlarını görünce gerginliği arttı.
-Özgür Bey hoş geldiniz.
Ahu patronun yanında ki kadını baştan aşağı süzdü. Üstünde modası geçmiş kıyafetler vardı. Rasgele toplanan saçlar ve yorgun gözler ihtiyacı olan biri olduğunu düşündürüyordu. Patronu olduğu kadar aşık olduğu adam yine birine acıyıp getirmiş olmalıydı. Kim olduğu belli olmayan tipleri restorana getirmesi canını sıksa da daha sevgilisi olmadığı için müdürü olarak yaklaşmak zorundaydı. Attığı küçük adımlar sonuçlanırsa en önce bu tarj şeylere engel olacaktı.
-İhtiyaç sahibi sanırım. Masa hazırlayalım mı?
Efsun karşısında ki genç ve güzel kızı izlerken söylediklerine takılacak durumda değildi. Tek düşündüğü burada ne işi olduğunu öğrenmekti. Bu yüzden izlemeye devam etti.
Özgür kadının duyduklarına hiç tepki vermediğini görünce umursamadığını sandı. Demek aşalanmak sorun değildi. Gerçi onun gibi birinden ne bekliyordu?
-Gerek yok. Odamda olacağız.
Yine önden yürüdüğünde Efsun restoranın onun olduğunu yeni anlamıştı. Konuştukları kızın kızgın gözlerini görünce Özgür'ü takip etti. Etrafa bakmadan bir odaya vardığında adanın ne istediğini bir an önce söylemesini bekledi.
Özgür masasının başına geçtiğinde öylece dikilen kadına "Kapıyı kapatmayı düşünmüyor musun?" diye sordu. Anlamam ve saf gibi bakan gözleri sinir bozucuydu. Hala izlediğini görünce yerinden kalktığı gibi kapıya vardı. Çarparak kapattığında "Ben bir şey diyorsan yapacaksın!" diye bağırdı.
Efsun kapının sesiyle yerinde sıçramıştı. O da yetmemiş kulağının dibinde bağırınca gözlerini kapattı. Adamın nefes alış verişi çok yakındı. Öfkeli olduğunu bilse de döndü. Sesi zorla çıkarken "Benden ne istiyorsun?" diyebildi. Gözlerinin dolmasına ya da onun karşısında güçsüz kalmaktan nefret ediyordu. Burnundan soluyan adam onu öldürecek gibi baktığını görünce yumruğunu sıkıp dayanmaya çalıştı.
Özgür yakınında ki yüzü incelerken defalarca titrediğini gördüğü göz bebeklerine uzunca baktı. Nasıl bu kadar masum bakabiliyordu? Ona inanmıyordu. Hiç bir zamanda inanmayacaktı.
-O kocan benim karşıma gelene kadar ben ne dersem onu yapacaksın.
Efsun bu ne demek diye sormak dahi istemiyordu. Üç senedir kocası yüzünden dört duvar arasında yeterince çekmişti. Daha ne yapacaktı? Gitmek için adım attığında kolunu kavrayan kocaman parmaklar ile çekildi. O kadar sertti ki sarsılmanın etkisi ile ona çarpmıştı. Geri çekilmek istese de kolunu sıkan parmaklar yüzünden yapamıyordu. Canı çok acıyordu ve yakınında ki gözlerden korkuyordu.
-Bırak beni gideceğim..
Özgür kaçmaya çalıştığını biliyordu. Buna izin vermeyecekti. Kulağına yaklaşıp "Eğer oğlunu tekrar görmek istiyorsan dediğimi yapacaksın." dedi. Panikle kocaman açılan gözler kendini bulduğunda ağlayarak "Hayır bunu yapmazsın." dese de bakışlarını değiştirmedi. Evet oğluna dokunmayacaktı, ama bir yere kaybolmaması için tehdit etmek zorundaydı. Bu kadar çabuk inanması da acayipti. Ya da başka bir numara olabilirdi. Sonuçta karı koca birlikte insanları kandırıp parmaklarını almışlardı. Sözde evladı için korkan bir anne olarak kurtulacağını sanıyorsa çok yanılıyordu.
Efsun bakışlar değişmeyince "Tamam ne istersen yapacağım. Oğlumu rahat bırak." diye yalvardı. En azından evladı bu yaşananlardan daha fazla etkilenmemeliydi.
Özgür kolunu bıraktığında can acısıyla avuşturduğunu görse de aldırmadı. Kendi çektiği acıların yanında bu daha hiç bir şeydi.
-Bundan sonra burada gözümün önünde olacaksın. Herkes seni normal bir çalışan sanacak, ama sen ben ne dersem onu yapacaksın.
Efsun dağılan zihni ile anlamakta zorluk yaşıyordu. "Ne kadar sürecek?"
-Sen bana kocanı getirene kadar.
Artık bunu duymaktan bıkmıştı. "Neden anlamıyorsun?.." diyerek içini yakan acıyı anlatmaya çabalasa da "Bana cevap verme. Sadece dediğimi yap. Önce kimliğini alayım."dediğinde sadece izledi. Onu duymayacak birinden merhamet dileniyordu. 'Hadi!' diye bağırınca hızla cebine attığı kimliği çıkardı. Verdiğinde "Eğer ortalıktan kaybolmaya çalışırsan yine bir dolandırıcı suçuna hazır ol." demesiyle telaşla geri almaya çalıştı, ama hızla yukarı kaldırmıştı.
Özgür masasına geçip çekmeceden bir telefon çıkardı. Onu izleyen gözlere uzattı."Al. İki gün sonra burada olmazsan seni bulurum ve tekrar içeri girmeni sağlarım." Her saniye onu daha çok zorlayarak pes etmesini bekliyordu. Kocası denilen adam yüzünden daha ne kadar katlanabilirdi?
Efsun çaresizce masaya yaklaştığında o telefonu almak istemese de başka çaresi yoktu. Anlaşılan ne karanlığı aydınlanacak ne de özgür kalacaktı. Tek kelime etmeden hızla aldı ve odadan kaçtı. Bu kaçış çok sürmeyeceğini elbet biliyordu.
Özgür bağırıp çağırmasını ya da kocasının yerini söylemesini beklese de istediği olmamıştı. Biraz şaşırsa da karışında ki kadının daha zeki olduğuna inanıyordu. Kaçtığını görünce peşinden çıktı. Çalışanların meraklı bakışları arasından geçip restorandan çıktığında "Dur!" diye bağırdı.
Efsun olduğu yerde kalırken dönemedi. Göz yaşları artık durmuyordu ve daha fazla onun yüzünü görmek istemiyordu.
-Arabaya bin, ben bırakacağım.
Kadının öylece gitmesine izin vermeyecekti. Az önce iyi bir performans sergilemişti. Yalnız kendi daha yeni başlıyordu ve istediğini alana kadar durmayacaktı.