Bazı insanlar doğuştan şansızdır. Benim gibi çünkü hayatım boyunca hep şansızlıklarla boğuşmuştum. Önce ailem tarafından yetimhanenin soğuk duvarlarına mahkûm edilmiştim. Büyüdüm, üniversiteye başladım. Betül Abla’nın başına büyük bir bela musallat oldu. Bırakmak zorunda kalmıştım. Ondan bu yana da o kulüpte çalışıyordum.
Demir Bey’le bir kere olsun göze göze bile gelmeyen ben ona içki servisi yapmıştım ve her şeyi elime yüzüme bulaştırmıştım. Şahin denen bela yüzünden hayatımız alt üst olmuştu. Bütün belaları da mıknatıs gibi üzerimize çekmiştik ve hala daha devam ediyordu.
Tam her şey düzelecek derken şimdi de benden istediği şey… Büyük bir enkazın altında kalmamla eşdeğerdi. Şanssızlıklar her zaman büyük seçimler doğururdu. Benim de bir seçim yapmam gerekiyordu ve bu seçim beni her türlü çıkmaza sokacaktı.
Bir yanda tehlikeli bir adam vardı. Demir Sertsoy…
Diğer yanda da belalısından kurtulacak Betül Abla….
Tabii ki Betül Abla’yı tercih etmek zorundaydım. O benim için her fedakarlığı yaparken ben nasıl yapmazdım? O benim hayatımdaki en önemli kişiydi. Demir Bey’den korksam da şu an ailem söz konusuydu. Olasılıklar beynimden geçmeye başladı. Eğer Demir Bey beni yakalarsa zaten bu benim sonum olurdu. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum.
Şahin benden yanıt beklerken saatine bakıp duruyordu. Benim Demir Bey’in yanında çalıştığımı biliyorsa ne zaman işbaşı yapmam gerektiğini de biliyordu. Bizi araştırdığına emindim. Betül Abla hırsla ayağa kalktı.
“Sen ne saçmalıyorsun? O adam çok tehlikeli. Onu öldürür!” dediğinde Şahin kafasını iki yana salladı.
“Öldürmez. Demir Sertsoy’un kadrajına çoktan girdi!” dediğinde yutkundum.
Dün geceden bahsediyordu. Bu nasıl olurdu? Bizi nasıl görmüştü? Betül Abla bana dönüp kaşlarını çattı. Ne diyeceğimi bilemedim. Demir Bey’in kadrajına girmek ne demekti ki? Ben bunu anlamamıştım.
Şahin sözlerine devam etti. “Dün gece sizi gördüm Alya! Demir senden etkilendi. Biz de bunu kullanacağız. Duyduğuma göre seni özel garsonu yapmış.”
Şahin’in orada adamı vardı. Emindim. Her şeyden haberi vardı. Oraya girmeye cesaret edemezdi. Aralarında bir sorun varsa Demir Bey asla izin vermezdi.
Sözlerine devam etti. “Onun inine gireceksin Alya!”
İni derken ne demeye çalışıyordu? Bu çok tehlikeli bir şeydi. Yutkundum. “Demir Bey anlarsa beni de seni de öldürür! Bunu sen de gayet iyi biliyorsun,” dediğimde kahkaha attı.
“Onu dün gece efsunladın Alya! Seni neden özel garsonu yapmak istiyor zannediyorsun? Onun kadrajına girmek o kadar kolay değildir ama sen girdin. Sahi bunu nasıl yaptın?”
Ben bunu istememiştim ki. Kadrajına girmek de ne demekti? Yine hayat sağdan soldan vurmaya devam ediyordu. Demir Bey’in üzerine içki dökmem hayatımı bir gecede değiştirmişti. Ellerim titrerken Betül Abla bana yapma bakışları attı. Şahin devam etti.
“Ne kadar şanslı bir adamım ki seni tanıyorum. Alya bunun için adam tuttum ama bir haltı beceremedi. Sen sadece bir bakışla onu efsunladın bu yüzden şimdi senden bir cevap bekliyorum. O dosyaya karşılık Betül’ü sonsuza kadar bırakacağım! Tik tak, tik tak!”
Betül Abla hâlâ kafasını iki yana sallayarak bana bakıyordu. Başka şansım yoktu. “Diyelim ki kabul ettim. Betül Abla’dan vazgeçtiğine nasıl emin olacağız?”
Kaşlarını havaya kaldırdı. “O dosyayı bana getirdikten sonra sizi tanımayacağım. İster çalışmaya devam et ister işten ayrıl. Umrumda bile değilsiniz,” dediğinde buna emin olmak istiyordum.
“Eğer sözünden dönersen biz sana nasıl güveneceğiz?”
“Sen önce o dosyayı bana getir Alya. Sonra zaten göreceksin!” dediğinde kafamı salladım. Betül Abla koluma dokundu. Kaşlarını derince çattı.
“Alya hayır!”
Şahin “Betül, bırak da buna Alya karar versin!” dediğinde ona tiksinir bir bakış attı. “Senden iğreniyorum!”
Ben onun sözlerini önemseden Şahin’e döndüm. “Nasıl yapacağım? Ya anlarsa?” diye sordum.
Omuz silkti. “Gerekirse yatağını ısıt! Hem fena mı Demir’le yatmış olursun! Her genç kızın hayalidir. Sonradan bana dua edersin! Bunu da ben mi diyeceğim sana?” dediğinde kahkaha attı.
Yatağını ısıtmak? Bunu yapamazdım ki ben. Başka türlü almalıydım. Betül Abla hâlâ olayı anlamaya çalışırken Şahin büyük bir keyifle anlatmaya başladı.
“Siz ikiniz de erkekleri nasıl baştan çıkartacağınızı çok iyi biliyorsunuz,” dediğinde gözlerim doldu.
Ben isteyerek yapmamıştım ki? Yıllardır orada çalışırken ondan hep uzak durmuştum. Böyle olacağını bilseydim kovulmayı göze alır, ona içki servisi yapmazdım.
Betül Abla “Senin gibi pislik bir insanın şu dünya üzerinde yaşamaması lazım! Bize ettiğin şu lafların bedelini bir gün çok fena ödeyeceksin! Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste!” dediğinde sinirlenmişti.
“Ee, kes sesini! Şimdi evet ya da hayır de! Yoksa iyi şeyler olmayacak!”
Bu adamdan kurtulmanın tek yolu buydu. “Evet, yapacağım!” dediğimde başka şansım yoktu.
Sırıtmaya başladı. “İşte beklediğim yanıt. Akıllısın. Bu gece almaya çalış eğer alamazsan yarın dene! İki gün içinde o dosya elimde olacak yoksa olacakları çok iyi biliyorsun,” deyip evi terk ettiler.
Onun arkasından gözyaşlarımı akıtmaya başladım. Betül Abla da bana sarıldı. O bana sinirliydi. Yapmamı istemiyordu ama yapmak zorundaydım.
“Sen ne yaptın Alya? Bunu nasıl kabul edersin? Sen bu kadar mantıksız düşünecek bir kız değilsin! Ne oluyor sana?” diye sordu.
O da ağlamaya başladı. Kollarımı boynuna sardım.
“Betül Abla ben senin için her şeyi yapmaya hazırım. Yeter ki seni rahat bıraksın! Benim senden başka ailem yok,” dediğimde hıçkırdı.
“Alya benim için bunu yapmanı istemiyorum. O adam öğrenirse seni öldürür.”
“Her riskin farkındayım. Zamanında benim okumam için her şeyi göze aldın. O adam seni rahatsız ederken sırf para uğruna çalışmaya devam ettin. Şimdi sıra bende! O dosyayı alacağım ve ondan sonsuza kadar kurtulacağız,” dediğimde hala içi rahat gibi değildi.
Betül Abla kendisi için fedakârlık yapmamı istemiyordu ama ben yapmaya hazırdım. O asla başkaları onun için kılını kıpırdatsın istemezdi. “Ona nasıl güvenirsin Alya? Ya dosyayı aldıktan sonra rahatsız etmeye devam ederse?”
Hıçkırdım. “Başka şansımız mı var abla? Deneyip görmemiz gerek. O adamın sana yaptığından sonra her şeye razıyım! Eğer sen onun yanına gidersen ikimiz de kahroluruz. Bırak yapayım,” dediğimde hala olumsuz bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu.
İstemiyordu ama ben yapacaktım. Emindim.
“Ya o adam sana dokunmaya kalkarsa söylediklerinden sonra korkuyorum Alya. Öyle adamlar umursamadan becerip yan tarafa atarlar,” dediğinde omuz silktim.
“Ben senin için her şeyi yapmaya hazırım.”
Betül Abla olmaz gibisinden kafasını salladı. “Alya sen başkasına bedenini verecek kadar ne yaşıyorsun? Ya aşık olursan? Ben, o zaman büyük bir vicdan azabı yaşarım!” dediğinde çenem titredi ve kendimi gösterdim.
“Garson parçası, yetim birini kim, ne yapsın? Varsın senin için bedenimi de vereyim. Umrumda bile değil. Geçmişte ve şimdi yaptığın iyiliklerin diyetini ödeme vakti,” dediğimde ayağa kalktım.
Kolumdan tuttu. “Alya, kararlı mısın?” diye sordu.
Kafamı salladım. Gerekirse o adamın yatağını bile ısıtacaktım ama o dosyayı kesinlikle Şahin’e verecektim.
“Ben…” diye devam ederken elimi, dudaklarına koydum.
“Abla daha fazla bir şey söyleme! O adamdan kurtulup bu şehirden de sonsuza kadar gideceğiz. Kendimize başka bir şehirde yeni hayat kurarız,” dediğimde ağladı.
Ona çok önemli bir şey sordum. “Eğer aynı şey benim için geçerli olsaydı yapar mıydın?” diye sordum. Hiç düşünmeden kafasını salladı.
“Yapardım Alya!”
“O zaman bırak ben de yapayım. Sana söz veriyorum hiçbir şey olmayacak!”
***
Kulübe geldiğimde henüz kimse yoktu. Hazırlanmaya başladım. Soyunma odasından çıkarken Canan yanıma geldi. “Bugün Demir Bey’in misafiri yok. Tek başına olacak. Başında duracaksın. İşin azaldı ha,” deyip göz kırptı.
Ruh gibiydim. Bugün, bu işi hemen halletmem gerekiyordu. Sonra da Demir Bey’i hayatımdan tamamen çıkartacaktım. Ona cevap vermeden soyunma odasından çıktım. Şef beni yanına çağırdı.
“Demir Bey az sonra gelir. Locasını kontrol et. Eksikleri hemen gider,” dediğinde kafamı sallayarak oraya gittim.
Korumalar yine kapıdaydı. Bana geç işareti yapınca içeriyi kontrol ettim. Boş bardak ve tabakları çıkartmak için arkamı döndüm. Tam o anda Demir Bey arkamda belirdiği için elimdeki her şey yeri boyladı ve çığlık attım. Yine heyecandan elim ayağıma dolaşmıştı.
Demir Bey kaşlarını çattığında telaşla yere çöktüm, kırıkları toplamaya başladım. Titreyen ellerimle kırıkları toplarken kolumdan tutup sertçe kaldırdı.
“Sen elinde bir şeyleri tutmayı beceremiyor musun? İşimiz iş!” dediğinde dişlerinin arasından konuşuyordu.
Çok sinirliydi. Benim beceriksiz olduğumu düşünüyorsa neden özel garsonu yapmıştı? Ben o dosyayı hemen alıp ondan sonsuza kadar kurtulmalıydım. Onun gözlerine bile bakamıyordum.
“Demir Bey çok özür dilerim!” dediğimde çenemden tutup kaldırdı.
Gözlerimiz birbirine çakıştığında adeta titriyordum. Ah Alya ah! Daha adamın karşısında duramıyorsun, bir de odasına girip dosyasını mı alacaksın? Ben nasıl bir şeye bulaşmıştım?
“Sen hep böyle özür mü dilersin Alya yoksa bana özel mi?” diye sordu.
Adımı nereden biliyor diye klişelerine girmeyecektim. Yüzde yüz hakkımdaki her şeyi öğrenmişti. Yüzlerimiz arasındaki mesafe o kadar azdı ki onun kokusunu alabiliyordum. Kokusu çok farklıydı. Kokusundan etkilenmem normal miydi? Bu adamın dokunuşu bile yakıyordu. Ateşin ta kendisi olduğunu ilan eder gibi bana bakıyordu.
“Ben…” diye kekeledim.
“Konuşsana!”
“Hata yaptım. Özür dilemem gerek,” dediğimde kafasını iki yana salladı.
“Bir daha benden özür dilemeyeceksin çünkü tek hatanı görmeyeceğim! Hata yapanları sevmem!” dediğinde hemen kafamı salladım.
Hâlâ yüzlerimiz çok yakındı. Kolumu sertçe bıraktı. Kolumu ovuşturdum. Acıtmıştı. Sanki bir şeyin hırsını benden almak ister gibiydi. Canan da Şahin de yanılmıştı. Ben onun kadrajına falan girmemiştim.
Kırıkları işaret etti. “Buraları toparla! Bir daha da o parfümü sıkma!” dediğinde yutkundum. Benim parfümüm yoktu ki. Kendimi kokladım. Acaba kötü mü kokuyordum?
Arkasını dönüp giderken “Demir Bey o benim gerçek kokum!” dedim ama bana dönmedi. Hemen yerleri toparlamaya başladım. Bu gece bu işi bitirmezsem daha çok kafayı yerdim.
Derin bir soluk alıp yeni bardak ve içki getirdim. Akşama doğru her yer dolmuştu. Ben locada beklerken Demir Bey üzerindekileri değiştirmiş bir şekilde geldi. Ben yanında dururken bakışları bir kere olsun bana değmemişti.
Odasına nasıl gireceğimi düşünüyordum. Bir mucize olması için dua ederken Demir Bey bardağını kaldırdı. Hemen içkisini tazeledim. Ellerim titremeye devam ederken hafif çakırkeyif olmuştu.
“Sana bu kokuyu sıkma dedim!” diye tısladı.
“Demir Bey, bu benim kendi kokum!” dediğimde dişlerini sıktı. Yine yanlış bir şey mi yapmıştım? Ne diyeceğimi bilemiyordum.
Bardağı eline alıp kafasına dikti. Onun bu halleri beni korkutuyordu. Ben nasıl bir şeye çatmıştım? Locadan kalkınca hafif sendelese de gayet iyi görünüyordu. Hiçbir şey söylemeden ayrılınca derin bir nefes aldım.
Ben de arkasından çıktım. Depoya iniyordu. Bu arada odaya gidip dosyayı alıp hemen buradan çıkabilirdim. Üst kata çıktığımda katta kimse yoktu. Tam odasına girerken bir adam çıkageldi.
“Ne yapıyorsun sen burada?” diye sordu ve iki adımda yanıma geldi.
“Demir Bey’in emri. Odasından ona bir şey getireceğim,” dediğimde gözlerini kıssa da bana dikkatli bir şekilde baktıktan sonra sordu.
“Mahzenden içki mi istedi?”
Hemen kafamı salladım. Kapıyı bana açtıklarında içeriye girdim. O dosyayı bulmam gerekiyordu. Önce çekmecelere baktım ama hiçbir şey yoktu. Kalbim deli gibi çarparken odanın diğer tarafında bir kütüphane dikkatimi çekti.
Farklı tarzda kitaplar vardı. Kitaplığın alt kısmında bir çekmece vardı. Çekmeceyi açtığımda içinde kırmızı kapaklı dosya çıktı. Ona çok yakındım. İşte bulmuştum. Gülümsedim ve onu alırken odanın kapısı açıldı.
Hemen çekmeceyi kapatıp ayağa kalktığımda Demir Bey’i gördüm. Ayakta duramıyor gibi duruyordu. Şimdi ne diyecektim? Bana yaklaşmaya başladığında sırtımı, kitaplığa yasladım. Demir Bey tam karşımda durdu.
“Ne işin var burada?” diye sorarken leş gibi içki kokuyordu.
Ellerini iki yanıma koyup kaçmamı da engelledi. “Beni buraya gönderdiler,” diye yalan söyledim.
Kaşlarını havaya kaldırdı ve bana yaklaştı. Nefesi, nefesime çarparken yutkundum. Aklıma Şahin’in dediği geldi. Gerekirse kendi bedenini ver sözüyle her şeye hazırlıklı olmaya karar verdim. Her şey senin için abla!
“Yalan söylüyorsun!”
“Ben…” diyemeden dudaklarımızı birleştirdi.
İlk öpücüğümün böyle gitmesini hiçbir zaman hayal etmezdim. Benim daha önce filmlerde ve kitaplarda gördüğüm bu öpücük, gerçekten de çok farklı bir histi. Kitaplığa yasladığı ellerini yanaklarıma koyup kendini bana daha çok yaklaştırdı.
Başparmağıyla yanağımı okşarken o kadar güzel öpüyordu ki sadece bununla kendimden geçmiştim. Benim ellerim hala iki yanımdaydı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Nefes nefese geri çekildiğinde ikimizin de gözleri yavaşça açıldı.
Yeşil gözleri adeta simsiyahtı. Bana o gözleriyle bakarken içten içe korkuyordum ama öpüşünden sonra ben de ona çekiliyordum.
“Alya; gökyüzü, cennet…” dediğinde ismimin anlamını söylüyordu. Cennet kelimesini bastırmıştı. Yutkundum. Sarhoştu ama dinçti. Her şeyi isteyerek yapıyor gibi duruyordu.
Dudaklarımız yeniden birbirine doğru çekilmeye başladı. Sanki dudaklarımızda bir mıknatıs vardı ve bizim dudaklarımız da birbirine çekiliyor gibi hissediyordum. Sanki onlar birbirine ait gibi… Ben ne dediğimi gerçekten bilmiyordum.
Demir Bey, beni nasıl bir şeyin içine sokmuştu? Tekrar “Alya, bana karşılık ver!” diyerek adımı inledi. Dudaklarımız tekrar birleştiğinde ne yapacağımı şaşırmıştım. İç sesim, kendini ana odakla diye beni gazladı.
Elleri, yanaklarımdan aşağıya inerken tişörtümü, eteğin içinden çıkartıp çıplak belimi okşamaya başladı. Kadınlığımın sızlamaya başlamasıyla kendimi tamamen anın hazzına ve Demir Bey’in kollarına bırakmıştım. Sağ elini yavaşça indirip kalçama geldi, avuçladı.
Ellerim kendiliğinden onun ensesine doğru yol aldı. Ensesindeki saçları çekiştirirken öpüşüne karşılık vermeye başladım. İç sesim öyle şeyler söylüyordu ki umursamadım. Demir Bey’in dokunuşları bana çok iyi gelmişti. O kalçama ve belime dokundukça daha fazlasını istiyordum.
Yavaş başlayan öpücük hızlandı. Dilini, ağzımın içine soktuğunda başım döndü. Dillerimiz birbirine değdiğinde seslice inledim. Kalçalarımdan tutup kaldırdı. Dudaklarımız hala ayrılmazken beni yavaşça yatağa yatırdı. Yatağa uzandığımda alttan ona baktım. Üzerindeki ceketi ve gömleği bir çırpıda çıkarttı.
Göğsü… Buğday teni…
Bacaklarımı birbirine sürterek ona baktım. Dudaklarımı yaladım. Heyecanla ona bakarken pantolonunu da bacaklarından sıyırdı. Sadece baksırıyla kalmıştı. Erkekliği daha şimdiden erekte olmuştu. Yatakta bana doğru yaklaştı.
Belimden kavrayıp kaldırdı. Üzerimdeki tişörtü bir çırpıda çıkarttı. Ardından da eteğimin yandan fermuarını bulup çıkarttı. Elleri, sütyen kopçama ilerledi. Göğüslerim serbest kaldığında “Siktir! Siktir!” diye bir tepki verdi.
Şu an çok utanıyordum ama diğer yandan da onu içimde istiyordum. Sadece külodum kalınca beni yatağa doğru yatırdı. Üzerimde yerini aldı ve erkekliğini bana sürttü. Kumaş parçalarının üstünden bile alev alıyorduk. Bu saatten sonra benim için de geri dönüşü yoktu. İniltilerim odanın duvarlarına çarpıyordu.
Dudakları çenemden aşağıya doğru inerken “Kokun! Başımı döndürüyor! Dün gece bana ne yaptıysan bu kokuyu asla unutamadım! Hele kucağıma düştüğünde erkekliğimin sızlaması… Sikeyim o andan itibaren tutsak ettin bedenini!” dediğinde ağzımdan tek kelime çıkmadı.
Şu an benim bedenim de sanki ona tutsak olmuş gibiydi. Dudakları boynuma geldiğinde öpülmedik tek bir alan bırakmadı, ısırdı, emdi. Kadınlığımdaki ateşle beraber bir karıncalanma başladı. Tutkunun her tonuna bürünmeye başladım.
Dudakları, göğsüme indi. Onları öperken kendimden geçiyor, inliyordum. Hayatımda ilk defa yaşadığım bu duygular beni farklı hislere sevk ediyordu. Her öpüşüyle beni kendimden geçiriyor. İnledikçe daha çok inliyordum.
Tomurcuğumu ağzının içine alıp emerken gözleri gözlerimdeydi. Benim de ellerim onun saçlarındaydı. Onları okşadım. Geri çekildi. “Alya sen nasıl bir şeysin? Kucağıma düştüğün ilk an başımı döndürdün! Tutkudan başım döndü!” diye tısladı.
Şu an aramızda sadece seks vardı. Göğüslerimin ucunu iki parmağı arasına sıkışırdı ve hafifçe ezdi. Bunu yapmasıyla belim havaya kalktı ve hazdan inledim. “Devam et,” diye fısıldadım.
Bunu söylememle daha fazlasını yaptı. Kulağıma doğru ilerledi. Dudakları, kulak mememe baskı uyguladı. “Adımı inle!” diye emretti.
“Demir!” dediğimde gözleri parladı ve yeniden dudaklarını, göğüslerime yaklaştırdı. Göğüs ucumu ağzının içine alıp emmeye başlamasıyla orgazmın eşiğine gelmeme neden oldu. Diliyle son kez yaladıktan sonra diğer göğsüme geçip aynılarını ona da yaptı.
“Ben dayanamıyorum!” dediğimde “Bende!” dese de dudakları aşağılara indirmeye başladı.
En mahrem yerine geldiğinde bunu daha önce yaşamadığım için kasıldım. Dudaklarını bastırmasıyla sesli bir inleme odanın duvarlarına çarptı. Her dil darbesinde zevkten dört köşe oluyordum.
“Daha fazla dayanamıyorum, Demir!” dememle o da ayağa kalktı ve külodunu indirdi.
Yutkundum. Üzerimdeki yerini aldı ve içime girdi. Her darbesinde sanki dünyam renkleniyordu. Bu nasıl bir şeydi? Gel git yapmak istedi ama olmadı. Acıyla çığlık attım.
“Siktir, sen bakire misin? Neden söylemedin?” diye sorduğunda kafamı salladım.
İçimden çıkmak istedi ama izin vermedim. “Lütfen, devam et!” dediğimde yavaşça içimde hareket etmeye başladı.
Ona alıştıkça daha iyi içime alıyordum. Acı yerini zevke bırakınca gel gitler kendimden geçmeme neden oldu. İkimiz de sona yaklaştığımızda sarsılarak boşaldık. Demir, alkolün de etkisiyle üzerimde sızıp kalırken düzenli nefes alışverişleri göğsüme vuruyordu.
Ben ne yapmıştım? Demir’in düzenli alışverişlerini hissedene kadar kalkmadım. Onu göğüslerimden kaldırıp yavaşça yataktan kalktım. Gözyaşlarımın eşliğinde yataktaki kana baktım. Üzerimi hemen giyinip dosyayı aldım.
Bir daha onu görmeyecektim. Onun olduğum gece aslında bizim son görüşmemiz olmuştu. Ona yaklaşıp “Üzgünüm,” deyip odadan çıktım.