Bölüm 3

1011 Words
Bazı insanlar herhangi bir şey yaptığında devamını getirmeye çok yatkınlardı. O beni yense bile içinde şüphe oluşmuş bana tekrar bir teklifle gelmişti. Teklifini duyduğumda bana yakın ve bir tık üstümde duran yüzüne bakıyordum. “Kabul.” Dedim onun gibi. Memnun bir şekilde gülümsedi. Oturduğum yerden yavaşça ayağa kalkarken kendisi de biraz geri çekildi ve elini öne uzatıp “Önden buyur.” Dedi. Gözlerimi ondan çektim ve yanından geçerek önünde ilerledim. Masaya geldiğimde sandalyeye oturdum. Kısa elbisem oturmamla beraber yukarı çekilirken gözlerimi ona çevirdim. Tekrar aynı masadaydık. Yine aynı oyunu oynayacaktık. Ama bu sefer yenilme gibi bir düşüncem yoktu. Kadın kartları dağıtmaya başladığında gözlerim oturmuş ve bana ‘Yine mi?’ der gibi gözlerini dikmiş Sedat’ı gördüm. Omuz silkip gelen kartlara baktım. Gelen her teklife evet demesem de onunla kapışmak bana zevk veriyordu. Bazı kişiler kendi aralarında oynuyorlardı ama fark ettiğim şey ise Atahan’ın ortağı Aybars’ın da yanımıza yaklaşıp bizi izlediğiydi. Onlardan dikkatimi çekerek oyuna odaklandım. Atahan’ın gözleri bana uğrayıp duruyordu. Birkaç el geçtiğinde bir el gerideydim ve ara sıra bana bakışlar attığını sezebiliyordum. Kartlar son kez dağıtılmadan önce berabere getirmiştim durumu ve bu önceki oynadığımız eli hatırlatınca Atahan’ın sırıttığını gördüm. Son elde bana gelen kartların toplam sayısı on altı olmuştu. Her zamanki gibi, işler benim istediğim gibi gidiyordu. Bir tane kart istediğimde gelen rakamın beş olmasıyla beraber sayımı yirmi bire tamamlamıştım ve Atahan şaşırmış bir şekilde bana bakakalmıştı. Tek kaşını kaldırarak bana döndüğünde gülümsedim. "Bu oyun biraz tanıdıktı, öyle değil mi Atahan?" Diyerek ayağa kalktım ve ona biraz yaklaştım. Oturduğu yerde kalmaya devam etti ve bana boş boş baktı. Gözlerinin içine derince baktım. "Bu sefer ilk yenilgini ben sana armağan ediyorum. Ve kendimi daha iyi tanıtmak istiyorum. Şunu bilmelisin; Kimse beni istediğim sürece yenemez." Bunu ona belki de her anda hatırlatacaktım. Asıl kapışmaya daha başlamamıştık. Ve eminim ki onunla geçireceğim çok zamanım vardı. Bunu istiyordum. Ona bu şekilde yaklaşmak gerçekten güzel olacaktı. Eğlenecektim. Oradan uzaklaşmaya yeltendiğimde "Bir dakika." Diye seslen birisini duymamla beraber geri arkamı döndüm. Aybars yanıma yaklaşmış gülümsüyordu. Ondan bu hamleyi beklemediğim için biraz afallamıştım. Bu adamın gülümsemesi hep içten olduğunu fark etmiştim. "İznin olursa sana bir içki ısmarlamak isterim." Ona bakakaldım. Gerçekten bana yaklaşmaya mı çalışıyordu? Gözlerim Atahan'ın oturduğu yere kaydığında orada olmadığını görüp tekrar şaşırarak Aybars'a döndüm. "Neden olmasın." Bir anda nasıl ortalıktan kaybolmuştu? Ve benim üzerime de bir şey dememişti. Bu adam gerçekten garipti. Önünden ilerlemeye başladığımda "Senin yeneceğini biliyordum." Dedi. Yanıma hızla yürüyüp yetişti ve ben otururken o da içki istedi. "Nereden biliyordun?" Bana dikkatle baktı. Ve şu an fark ettim ki o hep dikkatli bakıyordu. "İnsana tuhaf bir hava veriyorsun. Tabii bunu iyi anlamda söyledim. Ve bakışlarından zeki olduğun anlaşılıyor." Dediğinde gülümsedim. Övülmek, tabii ki de herkeste olduğu gibi hoşuma gidiyordu. Ama genelde her şeyi içimde yaşamayı seven birisiydim. Dışa yansıtmak bana göre değildi. Bu her duygu için geçerliydi. Tabii bu iyi bir şey miydi bilmiyorum ama bana bu iyi geliyordu. "İltifatlar için teşekkür ederim." "Çok konuşkan bir yapın yok sanırım." Omuz silkerek masaya koyulan iki içkiden bir tanesini aldım ve dudaklarıma götürdüm. Ağzıma gelen güzel tat ile memnun bir şekilde bardağı masaya geri kattım. Ismarladığı içkiyi beğenmem onun da hoşuna gitmiş gibi görünüyordu. Merak etmiyor değildim; Gerçekten küçük şeylerden mutlu mu oluyordu. Şimdiden anladığım kadarıyla Aybars, Atahan’dan biraz daha çocuksuydu. "Peki , sen neden bana yaklaşmaya çalışıyorsun?" Dudakları kıvrıldı ve bu anlamsız bir şekilde bana çekici geldi. "Seni ilk gördüğümden beri tanımak istedim diyelim." "Zamanımız bol." Dedim ve içkimden bir yudum daha aldım. "Belki tanırsın." Gözlerim etrafta gezindi. "Şu Atahan denen. O nereye kayboldu bir anda?" İlk baş ‘Atahan denen’ dediğim için sırıttığını gördüm. O da etrafta göz gezdirdi sonra bana bakarak dudaklarını büzdü. "Bilmiyorum. Ama onun aklına girdiğin bariz." Güldü. "Neden sürekli kapıştığınızı anlamıyorum." Tekrar omuz silktim. "Bunu kendisi istedi." "Genel konuşacağım. Bundan sonra neler olacağını bilmiyorum ama kesinlikle çok da iyi şeyler olmayacağını seziyorum. Atahan'ın lider olması Antonio'yu çıldırtacaktır. Hiç istenmeyen şeyler yaşanabilir. Balamir yaşarken de tahammülü yoktu." "Antanio kim?" Dedim merakla. Yeni şeyler öğrenme hissi içimde heyecana yol açtı. İşin içinde bir de Atahan varsa daha bir ilgimi çekmişti. "Bilirsin." Dedi ve gözleriyle etraftakileri işaret etti. "Buradaki herkesin bir düşmanı var. Ama Antonio ile aralarında farklı bir düşmanlık var." "Ne gibi?" İçkisini içti ve bitirerek masaya bıraktı. "Belki de sadece bu kadarını bilsen yeterli. Ama çok da iyi şeyler geçtiği söylenemez." Kafamı salladım ve gözlerim bardağıma kaydı. Belki de bu Antonio denen kişiyi araştırmalıydım. Kimdir en ufak bilgisine kadar öğrenirsem belki bana bir yararı dokunurdu. Gözlerim bardağa boş boş bakarken ve aklımdan çokça düşünce geçerken bağıran bir adamın sesi kulaklarımızı doldurdu. "Hemen buradan çıkın!" "Neler oluyor." Dedi tanımadığım bir adam. "Misafirlerimiz var." Aybars sakin bir şekilde olduğu yerden kalktı ve bana yaklaşıp "Sen buradan gitmelisin. Sana döneceğim geri." Diye fısıldadı, yanımdan uzaklaştı. Sedat çoktan yanıma gelmiş ve kolumdan tutarak beni oradan uzaklaştırmıştı. Şaşkın ve kaşlarımı çatmış bir şekilde etrafıma baktım ve Sedat'a yetiştim. "Çıkalım." Arka kapıdan beni çıkardı ve arabanın olduğu yöne doğru yürüttü. "Kimdi onlar?" "Bilmiyorum ama öğreneceğiz. Ama sen yeni bir şeyler öğrenmiş gibisin." Dedi. İkimiz de arabaya bindik ve Sedat hiç durmadan bizi buradan uzaklaştırmaya başladı. "Antonio diye birinden bahsetti. Atahan'ların düşmanı muhtemelen. Sadece bu kadarından bahsetti bana." Kafasını salladı. "Her şey çok karışık. Atahan oyundan sonra nereye kayboldu bilmiyorum.." Sedat, "Bu zorlu görevi senin alman gerçekten hiç adil değil." Dediğinde duraksadım. Bunun sırası olduğunu düşünmüyordum. "Yapacak bir şeyim yok Sedat. Bana ne deniliyorsa o. Ve sana da." Buna karşılık sadece, "Şu antonio denen adamı bizimkiler öğrenir. Ya da belki de biliyordur. Ben halledip konuşacağım. Sen benden haber bekle." Telefonuma gelen bildirimle onu arabada bıraktığımı fark ettim. Kabanım ise o mekanda kalmıştı. Bunu önemsemeye çalışarak telefonu elime aldım ve bildirim çubuğuna baktım. Bu Beyza abladandı. Beni birkaç kez aramıştı ama arabada kaldığından dolayı görmemiştim. Ve ayrıca gelen mesajda da 'Bana müsait olursan döner misin?' Yazısıyla beraber tekefonun kilidini açarak geri aradım. Telefonu kulağıma götürdüğüm anda hızlıca açılmıştı. "Asya?" Ses tonu beni biraz germişti. "Kusura bakma Beyza abla görmemişim bir şey mi oldu?" Diye sordum sakin kalmaya çalışarak. Hızla konuştuğunda içten içe paniklemiştim. "Bora. Ailesine ulaştığımda çocuğun kayıp olduğunu ve polise gittiklerini söylediler. Hala bulamamışlar." Kaşlarımı çattım. "Ne?"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD