16. Ç(ayı)r Biçmek

2005 Words
Gonca'dan... "Abi çayırlar çok uzamış ya, motorla biçsene biraz." "İyi ki tatile geldik he! Çok biliyorsan sen biç." "İyi biçerim!" diyerek göz devirip eve girdim. Kıyafetleri yerleştirdikten sonra alt kattaki motoru alıp, koruma gözlüğünü de takarak çayırları biçmeye başladım. "Yarıdan biçme, toprak et!" diyen abimi biçsem bir şey olur muydu acaba? "Çok biliyorsan kendin yap Doruk!" İçeri geçip kapıyı kapatarak uyuyacağını söyledi. Cidden iyi ki gelmişiz, yoksa içimdeki bu çayır biçme isteğimi nasıl karşılayacaktım? Bünyem üzerinde oluşturduğu bu sinir, çayırlara yansıyordu. Motoru sağa sola doğru hızlıca savuruyordum. "Öküz öküz! Koca adam oturuyor, ben kız halimle burda çayır biçiyorum, cidden öküz!" "Gonca!" diyerek omzuma dokunulunca korkuyla sıçradım. "Ay!" Motoru kapatarak arkama döndüm. Batu ela gözlerini dikmiş, öylece bana bakıyordu. Anın verdiği korku ile yere oturdum. "Noldu Gonca?" dedi telaşlı sesiyle. "Lan oğlum sen manyak mısın? Elimde motor var ve sen sinsi bir yılan gibi arkadan sessizce geliyorsun. Ya o anlık korku ile motoru sana çevirseydim Batu?" "Özür dilerim Gonca." dedi mahcup sesiyle. Ben de oturmuşken dinleneyim diyerek iyice yayıldım. "Burda da komşu olmuşuz he!" dedim ortamı yumuşatmak amaçlı. "Ayrı kalamıyoruz, kader!" dedi ima ederek. 'Ben şimdi senin kafanı bir yaracağım, o zaman ayrı kalmayı göreceksin' demek istesem de diyemedim. "Benim işim var Batu, sonra konuşuruz." Ayağa kalktığım sırada kolumdan tuttu. "Hâlâ mı şansım yok?" "Yok aslanım!" sesiyle kafamı çevirdim. "Ömer!" dedim şaşkın ve kısık sesle. Batu 'bu kim' der gibi baktı gözümün içine. Bizi takip etmiş pislik! Gözlükleri gözümden çıkarıp, motoru kenara koydum. Yanıma gelerek çimen ve gres yağı olmuş elimi tereddüt etmeden tuttu. "Yüzüğünü unutmuşsun canım!" diyerek diğer elindeki yüzüğü parmağıma taktı. Batu'nun sıktığı yumruk dikkatimi çekti. "Sözlendin mi cidden Gonca?" Şaşkınlık tüm bedenimi ele geçirmişti. Ağzım açık bir şekilde Ömer'e bakıyordum. "Sözlendik. Gonca bir kaç aya benim karım olacak." Karım kelimesini bastırarak söylemişti. "Hayırlı olsun Gonca!" diyerek çekip gitti. "Muhabbet koyuydu sanırım Gonca!" Dediğini duymamazlığa vurarak gözlüğü tekrardan gözüme taktım. Motoru çalıştırıp, biçmeye devam ettim. "Gonca bırak şu motoru! Gonca kime diyorum?" *** İnsan konuşurken anlaşılmıyorsa, susarak tavrını koymak ister. Ben ne anlatırsam anlatayım Ömer hep üç maymunu oynuyor. Kendi işine gelen tarafı alıp, diğer tarafı beyninin açık olan kapısından yolluyor. En iyi cevap susmaktır oysa ki... İnsan susarken gözleri çok şey anlatır çünkü. Sözler yalan söyler ama gözler asla yalan söylemez. Çuval bile belli bir süreden sonra yırtılıp, içindekini dışarı atarken, ben bunca yükün hepsini nasıl kalbimde taşıyayım? Tam Yağız'dan vazgeçiyorum, Ömer'le belki olabiliriz diye düşünüyorum ama yok! Bir yolunu bularak beni kendinden itmeyi profesyonel şekilde her defasında başarabiliyor. Zamana bırakayım belki düzelir diyorum ama o zamanla tüm düzelenleri de mahvediyor. Yani doluya koysam taşıyor, boşa koysam dolmuyor. Ömer'in tutabileceğim hiçbir dalı yok. Hangi dalına uzansam kökünden kesiyor, tüm yollarımı kapatıyordu. Duvarları vardı ama bu duvarların malzemesi neydi bilmiyorum. Tam açık bir kapı buldum diyorum, o kapıyı da yüzüme çarpmaktan beri durmuyor. *** Cevap vermeyince yere oturup beklemeye başladı. Biçtiğim tüm çayırlar üstüne atlıyordu ama yine de yerinden salınmıyordu. En son dalgınlığıma denk gelerek annemin kabağını mahvettiğimi anladım. Motoru kapatarak hayıflanmaya başladım. "Oy ben ne ettum? Oy ben ne ettum? Gitti anamun kabağu! Ağzuma edecek!" Kabak parçalarını elime alıp yere oturdum. "Hepsi senin yüzünden!" diyerek öfkemin tam orta yerine Ömer'i koydum. Dalga geçer gibi omuzlarını yukarı kaldırdı. "Ben burda uslu uslu oturuyorum, kabağı biçen sensin. Ayrıca kadının çayır biçtiği nerde görülmüş? Abin yok mu senin?" "Sen yurtdışlarında köpeklenirken biz çayır biçiyorduk Ağam!" dedim alaylı tavırla. "Ne dedin anlamadım?" "Sen yurtdışları..." lafımı kesti. "Onu değil, hakaret ettin ya onu anlamadım." "He sen köpeklik ederken dedim." "Bana köpek mi diyorsun sen şimdi?" Yerde oturur pozisyonda, dizlerim yukarı olacak şekilde kollarımı üstüne koymuştum. Hani yorgun olursunda ilk bulduğun yere kendini atarsın ya, aynı o şekil. "He sana dedim." dedim gayet rahat bir tavırla. "Köpeğim yani ben?" dedi sinirle ayağa kalkarak. "Bizde çok gezen insana köpek derler." diye açıklama yapmak istemiştim ama o yine olayı g.t.nden anlamıştı. "Kelimelerine dikkat et Gonca! Buraya insan gibi bir şeyleri konuşmaya geliyorum, sen bana hakaret ediyorsun!" Bende aynı şekilde ayağa kalktım. "He sen insan gibi konuşmayı becerebiliyorsun yani! Tek bildiğin; elimi tutmasaydın eğer kelimesi olduğu için, bunun dışında cümle kurabildiğini unutmuşum!" *** İki insan yan yana gelince oturur, sohbet eder, dertleşirdi. Ama biz Ömer'le ne zaman yan yana gelsek illa ki kavga edecek bir neden buluyor, içimizdeki öfkeyi zirveye çıkarıyorduk. Köprü de karşılaşan iki inatçı keçi gibiydik. Ne o geri adım atıyordu ne de ben. Ben tek bizimkileri inatçı bilirken, Ömer bizi çoktan sollamış gibi duruyor. Sağ şeritten bir anda sola atlamış gibiydi. Biz ne olduğunu anlayana kadar o çoktan geçip gitmiş. İkimizde birbirimize yetişmek için arabayı uçuruma sürdüğümüzün farkında bile değildik. Anlıyordum... Ömer ondan geri durmamı, bir kere de susmamı istiyordu. Ama ben öyle birisi değildim. Cevabım hali hazırda dilimin altında beklerdi hep. Susmak bizim coğrafyada yoktu. Ağzıma geleni sayar, gelmeyeni de paket yapıp bir dahakine saklardım. Çünkü annemden idmanlıydım. Sustukça daha çok tepene bindikleri için içimde kalıp beni yiyeceğine, dilime dökülüp karşımdakini yesin diye düşünürdüm. Ben söylendikçe Ömer'in gözlerinden çıkan öfkeyi açık şekilde görüyordum ama korkmuyordum. Beni bu keskin bakışlar korkutamazdı. *** "Geri kalsan ölürsün dimi?" dedi geri kafalı düşüncesiyle. Kadınlar geri durdukça ezildiklerini unutmuş olamazdım herhalde. Unutmadığım içinde asla geri durmuyordum. "Benim geri kalmadığım yerde bir büyüklük yapıp sende geri kalabilirsin bence." dedim lafımı da sokarak. "Senin dilinin ayarı yok, ben anladım." "Senin var mı ki? Ayarlı olsaydı eğer, buraya artistlik yaparak gelip, yüzüğü parmağıma geri takarken özür dilemek yerine tepeme çıkmaya çalışmazdın." Dediklerim karşısında sustu, ben ise devam ettim. Arkamı dönerek etrafı gösterdim. "Burda kafamı dağıtmak için çayır biçiyorum, bir şeylerle meşgul olmaya çalışıyorum ama beyefendinin tek meşguliyeti bana laf sokmak! O ağzın bir kere de hayırlı bir işe yarasa şaşardım!" diyip yüzümü dönmemle Ömer'in suratını karşımda görmem bir oldu. İrkilerek geri çekileceğim sırada beni kendine bastırıp, dudaklarımı dudaklarına hapsetti. Ne olduğunu anlayana kadar öpüşüyor oluşumuzu idrak edememiştim. Ben odun gibi karşısında dururken, o kafasını sağ sol yaparak zevk içinde öpüyordu. Hani sanki yıllardır beni seviyormuşta yeni kavuşmuş gibi... Dut yemiş bülbül gibi sustum... Şimdiye tokatı çakmam gerekirken ellerimi biri kördüğüm şeklinde bağlamış hâlde hissediyordum. Sağ eli boynumu tutuyor, sol eli belimi kavrıyordu. O gözleri kapalı bir şekilde öperken, ben gözlerim açık bir şekilde yüzünü inceliyordum. Gerçi bu kadar yakınlıktan sadece alnının ortasını görebiliyordum. Bu ne be! Adamın kaş ortası var! Şu anda düşündüğüm şey sahiden de bu muydu? Kendime geldiğimde ellerimle iterek uzaklaştırdım. O da zaten direnmeden kendini geri attı. "Ağzım iyi bir iş yaptı sonunda sanırım." dedi dudaklarını diliyle yalayarak. Bu ne pişkinlik böyle? Ağır abi dedikleri Ömer bu muydu? Kolumla ağzımı silip, öfkemi kusmaya hazırlanırken, yanıma geldi ve ağzımı kapattı. "Lütfen sus! Bir kere de sus be kadın! Anın tadını çıkart sadece!" Gözlerim yuvalarından çıkacaktı. Attığı adımı on gün öncesinden düşünen adam mı diyordu bunları bana? "Gözlerinin yeşili bile sus diyor sana. Susta biraz ben konuşayım diyor." Yine rüya mı görüyordum ben? Yok yok bu çok gerçekçi. Elini yavaşça ağzımdan çekip, bir kaç adım uzaklaştı. Bende bir kaç adım geri giderek kendine yeni gelen ağzımı açtım. "Sen beni ne hakla öpersin Ömer?" "Sen bana 'O ağzın bir kere de hayırlı bir işe yarasa şaşardım!' demedin mi? Ben de ağzımın bir işe yaradığını gösterdim." "Sen beni öpemezsin, benden izin almadığın sürece beni asla öpemezsin!" "Öyle bir öperim ki, az önceki gibi elin ayağın birbirine dolanır." "Ben senin o ağzını birbirine bir dolarım, bir daha bırak beni öpmeyi, ağzını açıp yemek bile yiyemezsin!" "Ya öyle mi?" dedi üstüme yürüyerek. Kenardaki odunu aldığım gibi havaya kaldırdım. "Yaklaşma bana valla kafana indiririm." Sanki duvara konuşuyor gibiydim. Üstüme yürümeye başladıkça ben geri kaçıyordum. Kaçan kovalanır taktiğiydi. Ama ben kaçmıyordum, kaçmak zorunda bırakılıyordum. Hatta kaçmam için zorla kovalanıyordum. Kaçmak fıtratımda yoktu. Daha çok üstüne üstüne giden taraf olmuştum her şeyin. "Ömer yaklaşma bak bağıracağım, abim aşağı inecek yoksa." "Ağzımı birbirine dolayacaksın ya, onu görmek istiyorum sadece." Bakışları kendinden emin olduğunu bağırıyordu. "Tamam vazgeçtim istemiyorum, uzaklaş benden!" Ne laftan anlıyordu ne de durdan... "Ağzımı dolamaktan vazgeçtiysen kollarını boynuma da dolayabilirsin." dediği anda sırtımın duvara değdiğini anladım. Geri gide gide bahçenin duvarına kadar yürümüşüm. Fırsattan istifade yanıma gelip, aradaki mesafeyi azalttı. "Ya da!" diyerek saçlarımı kulağımın arkasına koydu. "Ya da bacaklarını belime dolayabilirsin!" Bu cümleleri beni sinir etmek için kullandığı bakışlarından belliydi. Gözlerinde zerrece samimiyet yoktu. "Ya da ben yumruğumu senin gözüne dolayabilirim." cümlesiyle Ömer sersem şekilde benden geri çekildi. "A.ına koduğumun pezevenki!" dediği gibi abim bir yumruk salladı. "Bacaklarını beline dolayacak ha!" diyerek yere düşen Ömer'in beline tekme atmaya başladı. "Şerefsiz seni! Dolandı mı, oldu mu?" Her cümlesinde daha şiddetli vuruyordu. "Oldu mu Ömer! Yeterince dolandı mı bacaklarım beline? Başka pozisyonlarda ister misin?" Anlam veremediğim şey, Ömer asla karşılık vermiyordu. Sadece kollarıyla kafasını koruma altına alarak bekliyordu. "S.kt.r lan şimdi! Elimde kalacak kalk git!" "Abi tamam gidecek dur artık!" dememle abimin yeşilleri bana döndü. "Karışma Gonca!" Yerde yatan Ömer'i yakasından tuttuğu gibi kaldırarak ayağa dikti. Ayakta durmakta zorlanıyordu. "Bir dahakine bacak dolamaya bizzat ben kendim geleceğim, senin buralara kadar yorulmana gerek yok Ömer Ağa'm!" diyerek hafifçe ittirdi. Ömer kendindeydi ama yüzü kanıyordu. Abim ise zorla kolumdan tutup götürmeye çalıştı. "Abi görmüyor musun halini?" "S.kerim onun halini!" Evden içeri soktuğu gibi parmağını bana doğrulttu. "Bir daha bu herifle görüşmeyeceksin!" Niye bu kadar sinirlenmiş ve bacak dolama işine takılmıştı ki? "Abi tamam usulsüzce bir kaç cümle kurdu ama biraz fazla abartmadın mı?" dediğim gibi tekmesini önüne gelen ilk eşyaya salladı. "Abartmak mı?" Onu ilk kez böyle öfkeli görüyordum. "Adam bacağını belime dola diyor Gonca." Cümleyi kurarken ki siniri ve sessizliği dikkatimi çekti. Hatta sinirden yüzündeki damarlar bariz şekilde belli oluyordu. "Sakin ol tamam!" dememle bir tekme daha salladı. "Olamıyorum lan! Adamın sana kurduğu cümleye bak! Aklıma geldikçe deliriyorum!" Niye bu kadar öfkelendi? Anlamıyordum ve anlamadığım için bende öfkeleniyordum. "Buna bu kadar sinirlenmenin nedenini söyler misin artık!" diye bağırdım. "Sen o cümlenin ne anlama geldiğini biliyor musun Gonca?" Bağırma sırası ondaydı. Sesimi çıkartmadım. Gözlerini yumdu ve derince nefes aldı. "Yatak odasında kullanılan bir cümle o! Eşler arasındaki ilişkide! Bu tipini s.ktiğim sana bu cümleyi nasıl kurabiliyor?" Duyduğum şeyleri keşke duymasaydım. Yutkundum... Ömer bana böyle bir cümleyi nasıl kurabilirdi? "Ulan ben böyle işin! Burda bile rahat yok lan adama! Hazırlan eve geri dönüyoruz!" Tatilim hızlı başlayıp erken bitmişti, tıpkı sözüm gibi... *** Ömer'den... Hay dilimi eşek arısı soksun benim! Sırf Gonca'yı gıcık edeceğim, sinirlendireceğim diye çok pis bir kelime kullanmıştım. Zaten bu yüzden de Doruk'un hiçbir dayağına karşılık vermemiştim. Vermemiştim çünkü sonuna kadar haketmiştim. Biri bacım Helin'e böyle cümle kuracak! Bırak onu dövmeyi, sağ bile bırakmazdım. İkisi de eve girdikten sonra sarsak adımlarla arabaya kadar yürüyüp, kendimi şoför koltuğuna zor attım. Belime belime vurdu şerefsiz! Umuyorum ki benim küçüklükler zarar görmemiştir... Aslında aklım ne yediğim dayaktaydı ne de Doruk'ta. Kullandığım kelimeyi öğrendiği anda, Gonca'nın bana karşı tutacağı tavırdaydı. Hayatımda ilk defa bir kadına karşı edepsiz cümle kurmuştum, onda da ağzıma s.çtı zaten Doruk. Haketmiştim! Aynadan kendime kayan gözüm, kayanın tek gözüm değil, tipim olduğunu da söyledi. Koltuğa yaslanarak gözlerimi kapattım ve sadece öpücüğü düşündüm. Sanırım bugünün tek güzel yeri bu noktaydı. O noktayı büyüterek biraz daha öpme arzusu kaplıyordu içimi. Küçücük, hafif dolgun dudakları vardı. Pekiyi o küçücük ağızdan o kadar cümle nasıl çıkıyordu? Bu kadın evde cümle pratiği falan mı yapıyor? Yarına söyleyeceği her şeyi bugünden mi kafasında netleştiriyor? Her şeye hazır cevabı var. İşte bu yüzden susmasından da korkuyorum. Bu kadar çok konuşan bir kadının susması demek, her şeyi bitirmiş olması anlamına gelirdi. 𝘽𝙪𝙡𝙪𝙩 𝙖𝙧𝙞𝙮𝙤𝙧... Hemen açtım çünkü Bulut önemli bir şey olmadığı sürece beni asla aramazdı. "Abi Ozan Ağa!" dedi ve durdu. Yaslandığım koltuktan doğrulup, gergiye gelen gömleği, bedenimle iyice gerdim. "Söyle Bulut." "Abi Ozan Ağa Gonca'yı araştırtmış. Nerde yaşadığını, neler yaptığını, ailesini, tüm her şeyini kısacası." Duymam gerekeni duymuştum ve telefonu kapatmıştım. Sinirden direksiyona bir kaç yumruk indirip kontağı çalıştırarak gaza bastım. Ozan'ın derdi neydi? İstediğini yaptık, Zelal'in temizliğini kanıtladık ama benim sözlüm ile derdi neydi? Zaten Gonca'nın düğün günü Ozan'ı görünce şaşırmasına bile bir cevap bulamamıştım, bir de bu çıktı. Bunların arasında ne vardı? Bulut'u geri aradım. "Bulut Ozan nerde şu anda bilgin var mı?" "Evinde diye biliyorum abi. Zaten şu sıralar ya Karanlık konağında ya da kendi evinde duruyor." Bilgiyi alarak telefonu kapattım. Ev basma sırası bana gelmişti. İstediği cevabı almasına rağmen, bu kuyruk acısının devam etmesini hâlâ anlayamıyordum...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD