24. KAÇAN BALIK BÜYÜK OLUNCA...

1269 Words
Yazardan... Hayat bir sınav ve bazı insanların sınavları çok ağır olur. Kimi sevdikleriyle sınanırken, kimileri en sevmedikleri ile sınanır... Dağa tırmandıkça önüne çıkan taşlar ve bulunduğun yerin yüksekliği seni korkutur. Her adımında sınavın bir kademe daha artarak içindeki endişen büyür ve bir an önce ayaklarını yere basmak istersin. Aşkta böyle bir şeydir. Bu duygunun en üst seviyesindeyken kendini dağın zirvesinde hissedersin. Ufak bir hatanda, ayağının kaymasında hayatın tepetaklak olur ve kendini en dipte bulursun. Bu yüzdendir her şeyi tadında bırakın sözü. Tadında bırakın... Aşkı da nefreti de tadında bırakın... Ama Ozan ne nefreti tadında bırakacaktı ne de Gaye'ye olan takıntılığını. Gözündeki hırs ona hiç yapmam dediği şeyleri yaptıracaktı. Hızla akıp giden zaman dilimini bile Gül'e zehir edecek, burnundan getirecekti. Sevdiğini kabul etmezsen, başkasıyla mutluluğunu izlersin derler ya, işte bizim çocuğun durumu tam da böyle olacaktı. *** Ozan'dan... "S.kerim böyle işi lan ben! Ne demek Gül ile Cihan evlenecek!" Yerimde duramıyordum... Bu haberi aldıktan sonra bırakın yerimde durmayı, hiçbir yere sığamıyordum. "Konuşuldu ve halledildi Ozan! Meclisten bu hüküm çıktı. Size de bu hükme boyun eğmek düşer! Yoksa büyük kan akar oğlum. Sen ne istiyorsun, kan mı aksın? İki büyük aşiret birbirine düşman mı olsun?" Taş üstünde taş bırakmam demiştim. Bırakın taşı, gövde üstünde baş bırakmayacak hâle gelmiştim. "Yaren'i geri getirsinler o zaman baba. Sözüm sözdür, ne yaptığı şeyi yüzüne vuracağım ne de onu hiç istemediği bir evliliğe sürükleyeceğim." dememle babam şaşkınlıkla yüzüme baktı. "Sana ne oluyor Ozan? Cihan bu evliliği zaten istiyor, karşı tarafta razı. Sana ne oluyor? Görende kızı kendine istiyorsun sanar!" demesiyle gerçekler ağır bir yük misali başıma düştü. Evet... Ben Gül'ü benimle evlendirirler diye tahmin ediyordum. Bu kardeş diye evin içinde gezinen şerefsiz iti de asla kardeşim olarak görmüyordum. Ne kanım ısınıyordu ona karşı ne de bir gram sevgi vardı içimde. Benim için, babamın diğer kadından olan oğlu dışında başka bir anlam ifade etmiyordu. "Baba, kızın hayatını karartır bu pislik! Sen ne diyorsun baba?" "O zaman sen al oğlum. Evliliğe rızan yoksa sen evlen Gül'le. Madem istemiyorsun, sen nikahına al. Benimde işime gelir hem. Gül iyi kızdır. Cihan gibi işini bilmezle evlenmez en azından." demesiyle sustum. Al demesi kolaydı tabii. Gaye bunun lafını bile duyduğu zaman öfkeden dört köşe olmuştu. Hele ki bu durumda bebeğimi riske atarak böyle bir şey asla yapamazdım! Arkamı dönmüş kapıdan çıkarken sol gözümden akan yaşa engel olamadım. Köpek gibi Gaye'ye aşıkken göğüs kafesimin bu derece sıkışması normal miydi? Kalbim bulunduğu ortamdan uzaklaşmak istiyormuş gibime geliyordu. Kapıdan dışarı çıkmamla, Ömer'in nişanlısını karşımda görmem bir oldu. Buraya gelmesine mi şaşırsaydım yoksa yüzüme tükürmesine mi bilmiyorum? Zaten yeterince gergin ve sinirliydim, bu kız beni zıvanadan çıkartmak için her yolu mübah görüyordu. Yüzümü sileyim derken, peşinden okkalı bir tokatta yedim! "Sağa yazuklar olsun!" Lan tam sinirleneceğim, karşılık vereceğim... Kadın izin vermiyor... Kolundaki çantayı çıkarttığı gibi vurmaya başladı. "Ula ne isteysın? Ne isteysın Ozan? Gül'den ne isteysın? Derhal... Derhal bu evliliği iptal etmek için elinden gelen her şeyi yapacaksın!" Sonunda kendimi toplayarak elindeki çantayı alıp bir köşeye fırlattım. Fırlatmamla kolundan kavramam bir oldu. "Sen ne yaptığını sanıyorsun ahmak? Buraya kadar gelip beni kendi evimde mi döveceksin?" "Ben zaman ve mekan tanımam Ozan! Sevdiklerim söz konusu ise aklıma eseni yapar, esmeyeni de hediye kutusuyla gönderirim. Şimdi kolumu bırak!" diye çığlık atmasıyla irkilerek geri çekildim. "Ne istedin lan kızdan he? O kız sadece seni sevdi Ozan!" Gözlerim dolu dolu dinliyordum. Kapıdan içeri giren Şiyar Ağa'ya gözüm kaydı. Bunu nasıl kabul ederdi? Kızı için dünyayı karşısına alacak bir adam bu evliliğe nasıl rıza gösterirdi? "Eğer birisinden hesap soracaksan, git Şiyar Ağa'dan sor." diyerek Şiyar Ağa ve Ömer'i gösterdim başımla işaret edip. "Kızını veren o! Haltları karıştıran kişi de oğlu. Biliyorum beni suçlu bulmak istiyorsun ama sen de biliyorsun ki, benim bu olayda hiçbir dahlim yok." Ben yanından çekilirken, Ömer sinirle yanımıza geldi. Ayıkla pirincin taşını! "Siz burda baş başa ne yapıyorsunuz Gonca?" diyerek dişlerini sıktı. "Bir şey demem gerekiyordu ve onu dedim Ömer. Neyse görüşürüz." diyip yol almak isterken Ömer kolundan tuttu ve bırakmadı. "Ne demen gerekiyordu Gonca? Bak sinirleniyorum, doğru düzgün açıkla şunu." Durupta bunların kavgalarını izleyecek havamda değildim. Onları baş başa bırakıp bahçeden dışarı çıktığımda Şiyar'ın arabasında oturana gözüm kaydı. Elleriyle yüzünü kapatmış ağlıyordu. Ağlama şiddetinden dolayı omuzları sarsılıyordu. 'O zaman sen al oğlum. Evliliğe rızan yoksa sen evlen Gül'le. Madem istemiyorsun, sen nikahına al. Benimde işime gelir hem. Gül iyi kızdır. Cihan gibi işini bilmezle evlenmez en azından.' Babamın cümleleri beynimde duvarlara çarpa çarpa yankılanıyordu. Arabama doğru giderken, Cihan'ı gördüm. Bu gün de birilerini görme günümdeydim sanırım. Adımları Gül'ün olduğu yere doğru giderken, çok pis gerildiğimi hissettim. Yazardan... Gül, Cihan'ın ansızın kapıyı açmasıyla birlikte korkuyla irkildi. "Korkma güzelim." diyip Gül'ün gözlerinin içine derince baktı. "Afalladım kızım ya! İlk kez bu kadar yakından bakıyorum sana. Harbi çok güzelsin! Taş bebek gibisin Gül." demesiyle Gül'ün yanakları kızardı. Bunu farkeden Cihan krizi fırsata çevirerek elinin tersiyle yanaklarına dokundu ve usulca yaklaştı. "Bir kaç güne evleneceğiz güzel gözlü. Utanma benden." Gül geri çekildikçe Cihan daha da yaklaşıyordu. "Biraz sohbet etsene benimle yavrum. Çok güzelsin, bir kere şu dudaklarının tadına baksam olur mu?" diyerek yaklaşırken, Ozan'ın arkadan gömleğini kavrayıp dışarı çekmesi ve çektiği gibi de gözüne yumruk indirmesi bir oldu. "Hayvan herif! İnsan bir gram da olsa değişmez mi lan? P.zevenk! Pislik! Kıza niye yaklaşıyorsun lan?" Yumruklar peş peşe gelirken, Cihan bir pislik gibi sadece gülüyordu. "Gülme oğlum, kardeş katili mi edeceksin beni gülme!" demesiyle Gül'ün araya girmesi bir oldu. "Yapma Ozan! Ozan bırak adamı Ozan!" Ozan, diyilen hiçbir şeyi duymayacak kadar odaklanmıştı önündeki avına. Ama az sonra Gül'ün diyeceği şeyler ondan bir parça alarak uzak diyarlara götürecekti. Hem de hiç kimsenin bulamayacağı bir yere... "Ya sana ne sana ne! İster yaklaşır, ister öper sana ne! Biz evleneceğiz Ozan, biz bir yuva kuracağız! İster gönüllü ister gönülsüz! İki insan bir çatı altına girdiğinde öyle ya da böyle birbirine alışır!" Sözler bir bıçak olmuş, Ozan'ın tam kalbine saplanmıştı. Son yumruğu havada asılı kaldığında hızlıca ayağa kalkıp üstünü düzeltti. Gül haklıydı. İki insan aynı çatı altına girdiğinde ilk baş tenler, sonrada elbette ki kalplerde kavuşurdu. "He yani sen de kabul ettin bununla evlenmeyi!" diyerek serzenişte bulundu Ozan. "Ya ne yapacaktım? Kan mı aksaydı? Ne istiyorsunuz benden ya? Canımı mı istiyorsunuz? Hayır yani çünkü bir tek o kaldı bende." Kalbine aldığı darbeler Ozan'ı sarstıkça ayakta durması zorlaşıyordu. Kendini toplayarak ayağa kalkan Cihan, Gül'ü kolundan tutarak yanına çekti. Savunmasız bir kızın kollar altında tir tir titrediğine şahit oluyordu Ozan'ın gözleri. "Karımın dediklerini duydun abicim! O benim sözlüm. İster öperim ister öpmem!" demesiyle yanağına bir öpücük kondurdu. Bu öpücük bizim iki genci rahatsız ederken bir tek Cihan'a ilaç gibi gelmişti. "Gül, aklımı başımdan alıyorsun yavrum. Nikahı hemen şimdi mi kıysak acaba?" demesiyle Ozan'ın sabrının sonunun gelmesi bir oldu. Bulunduğu yerden uzaklaşmak en iyisiydi... O da bu düşünceyle arabasına atladığı gibi gaza bastı. Yan yana kalan genç çiftimiz ise verilen kararın mecburiyetinde gidip yüzük bakacaklardı. Oysa ki o yüzük bir taraf için her zaman büyük pişmanlıktan ibaret olacaktı. Ozan'ın öfkesi arabanın ibresine yansıyordu. Hızı o kadar yüksekti ki, arabaların yanından bir jet gibi geçiyordu. Elinin tersiyle Gül'ü iten Ozan, daha pişmanlığını ilk günden yaşamaya başlamıştı. "Karısıymış! Ulan ben de o kızı senin koynuna almana izin verirsem namerdim lan!" dediği gibi direksiyonu yumruklamaya başladı. Kaçan kovalanır taktiği, Ozan'da evlenen kovalanır olarak değişmişti. "Yeter lan yeter! Delirttiler beni!" *** Pişmanlık nedir diye sorsalar Ozan'a, Gül yerine Gaye'yle evlenmek derdi. Aşkın gözü kördür derler ya hani... Ozan'ın kör gözleri Gül başkasıyla evlendiği gün açılacaktı. Ama erken ama geç... O gözler açıldığı gün kapatılacaktı. Aynı evin içinde yengesi olacaktı Gül ona. Kader onları bir noktada birleştirecekti ama o noktaya gelene kadar virgüllerde takılı kalacaklardı. İnsanoğlu acımasızdır. Avucunun içindeki kuşu özgür bıraktığın ilk anda konduğu daldan onu illa ki avlayan birisi çıkar. ***
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD